"NATO karşıtı güçler, Güney Libya’daki bölgeleri geri alıyor"

"NATO karşıtı güçler, Güney Libya’daki bölgeleri geri alıyor"
Ocak ortasından beri, Kaddafi tarafından kurulmuş, Cemahiriye adı verilen eski siyasi ve ekonomik sistemin çizgisinde kalan güçler, güneydeki pek çok şehrin ve kasabanın kontrolünü ele geçirdi. Başkent Trablus çevresinde de çatışmaların gerçekleştirildiği aktarılıyor. Buna göre milliyetçi kuvvetler, GUK rejiminin desteklediği milisler ve askeri güçlerle meydan muharebesine girişti. (Libya Herald, 20 Ocak)

Libya'da yenilenmiş bir emperyalist müdahaleye doğru mu? NATO karşıtı güçler, Güney Libya'daki bölgeleri geri alıyor

 

Abayomi Azikiwe

 

Global Research

 

2011 yılında yaklaşık yedi ay boyunca NATO uçakları — özellikle ABD, Fransa, İngiltere ve Kanada'dan gelenler — Muammer Kaddafi hükümetini devirme amacıyla Libya'da geniş çaplı bir bombalama kampanyası gerçekleştirdi.

 

Emperyalistler, BM Güvenlik Konseyi'nin önce Libya'ya silah ambargosu getiren bir kararı, arkasından da sadece kendi uçaklarının uçmasına izin veren bir “uçuşa yasak bölge” kararını çıkarmasını sağladıktan sonra, Kaddafi'nin yakalanmasını ve vahşice öldürülmesini sağlamayı başardı ve petrol zengini Kuzey Afrika ülkesinde kendi çıkarlarına hizmet edecek yeni bir rejimin kurulması için yolu açtı.

 

Şimdi, sadece iki buçuk yıl sonra, bu kukla hükümet Güney ve Batı Libya'da, pek çok kasabayı ve bir hava üssünü ele geçiren Kaddafi yanlısı güçler karşısında alan kaybediyor.

 

Bu gelişmeler Fransız Amiral Edouard Guillard'ı güney sınırındaki gelişmelerin bir “terörist tehdide” yol açabileceği iddasıyla, Libya'ya yönelik yeni bir emperyalist müdahale çağrısında bulunmaya teşvik etti. (Washington Post, 27 Ocak)

 

Guillard, bir müdahalenin, aynı emperyalistlerin Trablus'ta kurdukları yeni-sömürgeci rejimin “rızasını” gerektireceğini ileri sürdü. Bu hükümet, Başbakan Ali Zeydan ve Genel Ulusal Kongre (GUK) tarafından yönetiliyor.

 

Ocak ortasından beri, Kaddafi tarafından kurulmuş, Cemahiriye adı verilen eski siyasi ve ekonomik sistemin çizgisinde kalan güçler, güneydeki pek çok şehrin ve kasabanın kontrolünü ele geçirdi. Başkent Trablus çevresinde de çatışmaların gerçekleştirildiği aktarılıyor. Buna göre milliyetçi kuvvetler, GUK rejiminin desteklediği milisler ve askeri güçlerle meydan muharebesine girişti. (Libya Herald, 20 Ocak)

 

Siyah Afrikalılar olan Tebu'ların Tamenhint'teki bir hava üssünden çekilmesi, bu önemli yerin 21 Ocak günü Kaddafi yanlısı güçler tarafından ele geçirilmesinin koşullarını yarattı.

 

22 Ocak tarihli bir Suudi gazetesinin haberine göre, “Sebha'nın 30 km kuzeydoğusundaki Tamenhint hava üssünün, Murzuk'tan gelen ve orayı koruyan Tebu güçlerinin çekilmesinin ardından yeniden Kaddafi yanlısı güçlerin eline geçtiği aktarılıyor. Tebu güçleri Pazartesi [20 Ocak] akşamı, hükümetin, dikkatleri yeni bir yönetimi hedefleyen hareketlerden uzaklaştırmak amacıyla Sebha'da Tebu'lar ve Evlad-ı Süleyman arasındaki çatışmalardan kasıtlı olarak yararlandığı iddiasıyla tek taraflı olarak çekildiler.”

 

Bu olaylar, hem Genel Ulusal Konsey'e, hem de ABD'yle ve mevcut rejimin kurulmasında sorumlu olan diğer emperyalist devletlerle müttefik olan zayıf ve sendeleyen başbakan Zeydan'a şok dalgaları gönderdi. Libya'daki durum açıkça, şu andaki rejimin yönetimini istikrarlı hale getirmeyi başaramadığını gösteriyor. Kaddafi rejimini devirmede kullanılan milislerin Zeydan'a ve Trablus'taki diğer “otoritelere” açıkça meydan okuduğu aktarılıyor. 

 

Petrol, bu Kuzey Afrika devletinin başlıca ihracat kalemi. Bu endüstri, işçilerin ve milislerin pek çok petrol çıkarma tesisinde ve limanlarda üretimin kontrolünü ele alması ve Trablus'un rızası olmadan yabancı firmalarla ticarete girişme tehdidinde bulunması üzerine büyük ölçüde kepenk kapattı. Zeydan, GUK içinde bile sınırlı bir desteğe sahip; İslami Adalet ve İnşa Partisi, kısa süre önce başbakanla olan siyasi farklılıklar nedeniyle hükümetten çekildi.

 

Drakon yasaları uygulanıyor

 

Öte yandan, güneyde Cemahiriye'nin yeşil bayrakları, emperyalist destekli rejime meydan okur bir şekilde açıktan dalgalandırılıyor. Bu, Kaddafi yanlısı haberleri ve yorumları yayınlayayan uydu televizyon ağlarını yasaklayan yeni bir yasa geçiren hükümette paniğe neden oldu.

 

AllAfrica.com sitesinin 26 Ocak tarihli bir raporına göre, 5/2014 sayılı “Bazı uydu kanallarının yayının durdurulmasına ve yasaklanmasına ilişkin” yasa, İçişleri, Haberleşme ve Medya bakanlıklarına, Trablus'taki rejime düşman olan bütün uydu televizyonu istasyonlarının yayının durdurulması için “gerekli adımları atma” talimatı veriyor. Yasa ayrıca hükümete, yayınların bloke edilememesi halinde, kanalların yayın yaptığı topraklardaki devletlere veya işletmelere karşı “bütün önlemleri alma” talimatı veriyor.

 

Yayın içeriklerinde Kaddafi yanlısı bir tutum alan uydu istasyonlarına ilişkin bu yasak, El-Khadra Kanalı ve El-Cemahiriye'yi kapsıyor.

 

Libya halkı arasında memnuniyetsizlik artıyor. Bir zamanlar Afrika'nın en müreffeh ülkesi olan ve pek çok Avrupa ülkesini geride bırakan yaşam standartlarına sahip olan bu ülkede koşullar, 2011'de emperyalistlerin empoze ettiği karşı-devrimden bu yana ciddi ölçüde bozuldu. Yaşam standartlarındaki gerileme, rejimin halkı terörize eden milislere hâkim olamaması, petrol endüstrisinin çöküşü ve yaygın yolsuzluk, çok geniş çevrelerde, hatta ayrıcalıklı seçkinlerde bile eleştirilere yol açtı.

 

Ocak ayında yayınlanan bir diğer kanun, burslu öğrencilerin ve kamu çalışanlarının Libya'da hakim olan koşullar aleyhinde konuşmasını yasaklıyor. AllAfrica.com sitesine göre yasa,“Yurtdışındaki Libya büyükelçiliklerine ve diğer kuruluşlara, isim listeleri hazırlama ve soruşturma için bunları başsavcıya gönderme çağrısı yapıyor.”

 

Irak, Suriye, Afganistan

 

ABD ve diğer emperyalist devletlerin hükümetleri devirip yerine kukla rejimler yerleştirdiği ezilen ülkelerde, kitlelerin lehine olan bir şey yoktur. Libya'daki durum, insanların her gün öldürücü çatışmalarda hayatını kaybettiği ve nüfusun çoğunluğu üzerinde korkunç genel koşulların hakim olduğu Irak'ta da görülüyor.

 

Suriye'de, ABD ve Suudi Arabistan'ın halka yönelik olark karşı-devrimci bir saldırıyı teşvik etmsesinden bu yana geçen üç yıl içinde 100 binden fazla insan öldü. Şu anda İsviçre'de yapılan Cenevre-2 görüşmeleri görünürde Suriye'de bir siyasi çözüme ulaşmak için tasarlandı, ancak ABD ve müttefikleri, Beşar Esad hükümetini devirmeye çalışanları finanse etmeye ve koordine etmeye devam ediyor.

 

Batı'daki savaş karşıtı ve anti-emperyalist gruplar, Afrika, Ortadoğu ve Asya devletlerinin –12 yıl sonra Pentagon-NATO güçlerinin zafere 2001'de olduğundan daha yakın olmadığı Afganistan gibi– içişlerine yapılan bu askeri ve siyasi müdahalelere karşı çıkmalıdır. ABD ve NATO, işgalci güçlerini geri çekmeye ve askeri üslerini kapamaya zorlanmalıdır.

 

Emperyalist işgal altındaki bu ezilen ülkelere, Batılı askeri güçlerin yol açtığı yıkımın onarılması için ödeme yapılmalıdır. Bu işgalleri sürdürmek için kullanılan kaynaklar, burada kemer sıkma ve kitlesel yoksulluk içinde eşi görülmemiş bir ekonomik kriz yaşayan şehirlerin ve kasabaların yeniden inşa edilmesine yönlendirmelidir.

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com