Yemen Husileri Suudi Arabistan’a karşı geri adım atmıyor

Yemen Husileri Suudi Arabistan’a karşı geri adım atmıyor
Dammac kuşatması, Husilerin Suudi Arabistan’a karşı savaş kampanyası yürütmesinde nihai bir tetikleyici oldu. 2 binden fazla Tekfirci Dammac’da eğitilirken, Şeyh Abdülmalik el Husi, Yemen halkı adına eyleme girişmekten başka seçenekleri olmadığını açıkladı. Bu hafta çatışmaların şiddeti ve yoğunluğu büyük oranda artarken, El Islah kendini Husi savaşçılar tarafından sıkıştırılmış halde buluyor.

 

 

Catherine Shakdam

 

Press TV

 

Yemen, ülkenin dört bir yanından gelen yeni şiddet haberleriyle giderek kaosa gömülürken, medyanın dikkatini çeken bir kez daha Husiler – Şeyh Abdülmalik El Husi liderliği altında örgütlenmiş bir Şii grup – oldu.

 

Kaleleri Yemen'in kuzeyindeki Sa'ada eyaleti olan Husiler, ilk kez 1994 yılında eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in Suudi Arabistan'la olan siyasi ve askeri ittifakına karşı bir tepki olarak bir araya geldi. 1994'te, yani Yemen'in birlik anlaşmasından sadece dört yıl sonra güneyde ortaya çıkan, büyümekte olan bir isyan hareketinden ve bir iç savaş ihtimalinden korkan eski Cumhurbaşkanı Salih, yardım için Riyad'a yönelmek zorunda kalmıştı.

 

Yemen üzerinde kontrol iddiasında bulunmaya meyilli olan Suudi Arabistan, Salih'in siyasi biatı karşısında hızla Sana'ya askeri ve mali destek sundu. Yüzyıllar boyunca dini veya siyasi her türlü alçakça nüfuzu defetmeyi başarmış olan Yemen, o andan itibaren Suudi Arabistan'ın Vehhabi ve Selefi sürülerinin akınıyla karşılaştı.

 

Radikalizmin ataları olan Suudiler, her zaman Yemen'i denetim altında tutma arzusu taşıdı, zira bu ülkenin jeostratejik konumunun, Riyad'ın bölgedeki tek süper güç olma iddiasında temel bir rol oynayacağını anlamışlardı. Salih'in yönetimi altında Yemen, bir Suudi sömürgesinden, Krallığın bir uzantısından başka bir şey olmayan bir ülkeye dönüştü.

 

Yemen'in coğrafi avantajlarının ötesinde bu ülke, el değmemiş zengin doğal kaynaklara – petrol, doğal gaz, altın ve madenler, balıkçılık rezervleri, su, ekilebilir araziler – sahip. Suudi kraliyet ailesi üyeleri kelimenin gerçek anlamıyla Yemen'in geleceğini ve refahını çaldı; halkının hiçbir zaman kendi haklarını talep etmek ve Suud Hanedanı'nı yıkmak üzere ayağa kalkmaması sağlandı.  Yemen'in klasik anlamda bir müttefiki veya destekçisi olmaktan uzak olan Suudi Arabistan, bir zalim, acımasız bir hırsız, bölgede kendi bencilce çıkarlarına hizmet etmek ve hırslarının peşinden koşmak üzere huzursuzluk yaratan bir öncü işlevi gördü.

 

Yemen'in bütün grupları gerçek düşmanlarının kim olduğunu unutmuş görünürken, Husiler, atalarının ülkesi üzerinde hak talep etmek ve adaletin yeniden inşa edildiğini görmek amacıyla, tekrar tekrar baş kaldırarak meydan okudular.

 

Baskıya karşı tepki içinde doğmuş olan Husiler, yirmi yıldan fazla zamandır Suudi Arabistan'ın Yemen üzerindeki gayrimeşru iddialarına karşı haklarını talep etmek için savaşıyorlar. Riyad'ın propaganda makinesi içinde kaybolmuş olan uzmanların ve analistlerin çok azı, Riyad'ın petrol gelirlerini güvence altına almak için Yemen eyaletlerini nasıl çaldığını hatırlıyor gibi görünüyor.

 

1930'larda Kral ibn Suud, komşusunun yeşil otlaklarına ve zengin su kaynaklarına göz dikmiş halde, Vehhabilerin desteğiyle Yemenli İmam Yahya'ya karşı savaş ilan etti. Halkına daha fazla zorluk yaşatmak istemeyen İmam Yahya, 1934 yılında eyaletlerinden üçünü -- Necran, Cizan ve Asir – El Suud'a teslim etmeyi kabul etti. Daha sonra inanılmaz petrol rezervlerinin bulunduğu bu bölgelerin zenginlikleri El Suud'un müsrif yaşam tarzını finanse ederken, Yemenliler çorak güneşlerinin altında soldu.

 

Haziran 2012'de, Suudi Arabistan'ın Kuzey Yemen'deki hak ihlallerini ifşa etme amaçlı çalışmalar yürütmüş olan bir örgüt olan Asir'den Abdül Rahman el-Eşval, şunları söyledi: “Amacımız, Yemenliler içinde bir bilinçlilik yaratmak, halkta haklarına ve Suudi işgali altındaki bölgelere karşı bir ilgi yaratmak ve bu ilgiyi derinleştirmek. Taif ve Cidde sınır anlaşmalarına karşı bir sivil protesto hareketi oluşturmak için hazırlıklar devam ediyor.” 

 

Hareket, “Suudilerin Yemen'deki karar alma süreçleri üzerindeki kontrolünü reddederek, Suudi parasına el uzatan kamu kişilerini ifşa ederek, onların, gaspedici komşumuz tarafından işgal edilen topraklar, servet ve doğal kaynaklar üzerinde Yemen'in sahip olduğu tarihsel hakların terk edilmesine verdikleri destek nedeniyle onlara karşı yasal yollara başvurararak, Yemen iç cephesini birleştirmenin” önemini ifade etti.

 

İşte Husilerin uzun zamandır karşı çıktığı ve ortadan kaldırılması için savaştığı, bu adaletsizliktir.

 

İslami uyanış

 

Yemenliler 2011'de, Mısırlıların otokrasiyle geçen on yılların ardından o zamanki Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'e karşı ayaklanmasından cesaret alarak Yemen'in başkenti Sana sokaklarına indiği zaman, Husiler doğal olarak Yemen'in demokrasiye doğru yönelişini destekledi.

 

Suudi yanlısı medyanın Husileri tasvir etme biçiminin aksine, bu Şii grup, bizzat kendisi zulmün ve dini baskının acısını çok çektiği için, her zaman demokratik prensiplere ve hoşgörüye meyilli oldu. Öte yandan grup, her zaman halkına tutkuyla bekçilik ettiği gibi, emperyalizmin ve nihilizmin bütün biçimlerini en ateşli şekilde ifşa etti ve dolayısıyla Siyonizm'i de reddetti.

 

Eğer Husileri özetlemek gerekseydi, şu kelimeler yeterli olurdu: Şii İslam geleneğinin ve özgürlüğün bekçileri. Yemen'in modern bir sivil devlet arzusuna saygı gösteren Husiler, müzakerelerin unutulmaya yüz tutmuş bir ülkenin kan gölüne dönüşmesini engellemesi umuduyla,Washington ve Riyad'ın Ulusal Diyalog Konferansı oyununa katıldı.

 

Yeni siyasi adıyla Ensarullah altında örgütlenmiş olan Husiler, silahlı çatışmalardan uzak durup siyasi alana geçerek, sözlerine bağlı kaldı. Fakat Ulusal Diyalog Konferansı başından beri yapmacıktı.

 

İslami Uyanış'ı öldürerek Yemen'deki kontrolünü yeniden tesis etmekten başka bir amacı olmayan Suudi Arabistan, geçmişte hiç görülmemiş kadar büyük bir hızla yoksul ülkede şiddeti ve huzursuzluğu teşvik etti. Son üç yıl içinde El Kaide önceki on yıldan daha ölümcül bir hal aldı: onlarca Yemenli ve İstihbarat subayı terör militanları tarafından katledildi, toprak alanları El Kaide'nin kontrolüne geçti ve bütün bunlar olurken Sana'daki merkezi hükümet kayıtsız kaldı.

 

Yemen'in sözde geçiş döneminin başlamasından bu yana iki yıl geçti ve ülke, yabancı terör savaşçıları için bir sığınağa dönüştü. Washington'un kendi itiraflarına göre Yemen El Kaidesi, Arap Yarımadası'ndaki ve Ortadoğu bölgesindeki en ölümcül ve etkili terör hücresi haline geldi.

 

Selefilerin savaş retoriğinin ve Şii İslam'a karşı haçlı seferi çağrılarının arkasında, Suudi Arabistan ilk sırada yer alıyor.

 

Profesör James Petras'ın belirttiği gibi: “Prens Bender [Suudi İstihbarat Şefi] Suudi kontrollü Vehhabi mezhebinden El Kaide bağlaşıklarını ve çok sayıda başka Sünni silahlı grubu kullanarak, çok geniş yasadışı terörist operasyonları finanse etti ve silahlandırdı. Bender, Suudi Arabistan'da El Kaide karşıtlarına baskı yapan ve Irak'ta, Suriye'de, Afganistan'da ve başka yerlerde El Kaide teröristlerini finanse eden pragmatik bir terörist operatörüdür.”

 

Eğer Husiler son aylarda Selefi militanlara ve El Islah'a – Yemen'in radikal fraksiyonu – karşı saldırılara yönelmişse, bu, temel olarak Suudi Arabistan'ın planını gördükleri içindir: bu plan, Yemen'in bir terör göbeğine, Tekfirci militanlar için dev bir eğitim kampına dönüştürülmesidir.

 

Dammac kuşatması, Husilerin Suudi Arabistan'a karşı savaş kampanyası yürütmesinde nihai bir tetikleyici oldu. 2 binden fazla Tekfirci Dammac'da eğitilirken, Şeyh Abdülmalik el Husi, Yemen halkı adına eyleme girişmekten başka seçenekleri olmadığını açıkladı.

 

Bu hafta çatışmaların şiddeti ve yoğunluğu büyük oranda artarken, El Islah kendini Husi savaşçılar tarafından sıkıştırılmış halde buluyor.

 

Elli yıldan fazla zamandır ilk defa Yemen, bütün engellere rağmen kendi egemenliğini yeniden kurma ve Suudi Arabistan'ın bölgedeki hegemonyasına tayin edici bir darbe indirme şansına sahip.

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com