Lübnan'daki yeni kabine kimin zaferi?

Lübnan'daki yeni kabine kimin zaferi?
İkinci olarak, terörizmle mücadele bu aşamada bir öncelik haline gelmiştir. Bu nedenle Lübnan’daki İçişleri, Adalet ve Haberleşme bakanlıklarının Şii olmayan yetkililerin kontrolü altında olması daha iyidir. Bu, ülke içindeki terörizmle mücadelede Lübnan ordusuna uluslararası destek verilmesini kolaylaştıracaktır. Aynı zamanda 14 Mart güçlerini, bazı Lübnan bölgelerinde kendilerini iyi karşılayan ortamlara sahip olan vurucu gruplara karşı sorumluluk almaya zorlayacaktır.

Lübnan hükümeti: bölgesel ve uluslararası kontrollü bir saatli bomba

 

Sami Kleib

 

El Ahbar

 

Yeni hükümetin kurulmasının ardından çeşitli Lübnan partilerinin yaptığı hata şudur: içlerinden bazıları, şaşırabilecekleri halde bunu bir zafer olarak görürken, bazıları bunu bir yenilgi olarak kabul edip destekçilerini şok ettiler. Gerçekte bu, zafer veya yenilgi meselesi değildir. Ortadaki şey daha ziyade bir saatli bombadır. Ya yakın bir gelecekte patlayacak, ya da bütün taraflar arasında varılacak anlaşmalar sonucunda fitilinin sigortaları sökülecektir.

 

Olasılıklar nelerdir? Ne oldu?

 

Öncelikle, Lübnan'ı artık kendisini çevreleyen bölgesel eksenlerden tecrit etmek mümkün değildir. Hizbullah, Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın dün yaptığı konuşmada söylediği gibi, kazanacağı konusunda kendine güvenen bir bölgesel ve uluslararası eksenin parçasıdır. Nasrallah'ın Lübnan'daki hükümetin kontrolünü hasımlarına, bedelsiz olarak vermesi mantıklı değildir. Bedeli başka bir yerde, örneğin Suriye'de arayabiliriz.

 

İkinci olarak, terörizmle mücadele bu aşamada bir öncelik haline gelmiştir. Bu nedenle Lübnan'daki İçişleri, Adalet ve Haberleşme bakanlıklarının Şii olmayan yetkililerin kontrolü altında olması daha iyidir. Bu, ülke içindeki terörizmle mücadelede Lübnan ordusuna uluslararası destek verilmesini kolaylaştıracaktır. Aynı zamanda 14 Mart güçlerini, bazı Lübnan bölgelerinde kendilerini iyi karşılayan ortamlara sahip olan vurucu gruplara karşı sorumluluk almaya zorlayacaktır. 14 Mart şimdi, terörizmle mücadele yönünde uluslararası bir kararın sıkıştırması altındadır.

 

Üçüncü olarak Lübnan, gelecekte petrol sektöründeki uluslararası yatırımcıların hedefi olabilir. Enerji ve Maliye bakanlıkları Hizbullah'la müttefik olan partilere karşı uluslararası açıklıkta temel önemdeler. Bu uluslararası başarı, Parlamento sözcüsü Nebih Berri'ye atfedilebilir ve bu, Özgür Yurttaş Hareketi lideri Mişel Aun'ın bir başka zaferidir.

 

Dördüncü olarak, Dışişleri Bakanlığı Aun'da kalmıştır. Bu, bölgesel ve uluslararası bakımlardan önemlidir. Kendisinden önce gelen Adnan Mansur gibi aynı ideolojik ve agresif düzeyde olmasa da, 8 Mart ve Suriye'nin diline yakın bir dil konuşan bir bakanın olması önemlidir.

 

Şimdi, temel sorularla karşı karşıyayız.

 

Birincisi, Aun ve eski Lübnan Başbakanı Saad Hariri arasında varılan anlaşma, Nasrallah'ın ve dolayısıyla İran ve Suriye'nin desteğini aldı mı? Yoksa Aun'u Hizbullah'a düşman olan uluslararası kampa koyarak, ikisi arasındaki ünlü anlaşmayı ihlal mı etti?

 

Mantık ve deneyim, Aun'un bazılarının düşündüğünden daha sağlam ve şeffaf olduğunu gösteriyor. Sadakati onu, Hariri'yle buluşmasını tartışmak üzere Noel'in tam öncesinde Nasrallah'la görüşmeye yönlendirdi. Nasrallah kendisine tebriklerini iletti ve basının önünde kendisiyle görüştü.

 

Hizbullah genel sekreteri, bölgedeki stratejik değişimlerin mezhepçi ve diğer türden gerilimlerin söndürülmesini gerektirdiğini anlıyor. Partinin şu andaki önceliğinin Lübnan olmadığını da anlıyor. Kendisinin parçasını teşkil ettiği bölgesel ve uluslararası eksen daha önemli. Bu noktada Lübnan hükümeti sadece bir ayrıntı.

 

Aun ve Hariri arasındaki görüşme yaklaşık iki ay önce gerçekleşti ve bunu, Hariri ile Özgür Yurttaş Hareketi Bakanı Cibran Basil arasında birkaç gün önce gerçekleşen görüşme izledi. Hizbullah, bu görüşmelerin ayrıntıları konusunda detaylı bir şekilde bilgilendirildi. Bu yüzden Ulusal Yurttaş Hareketi ile Hizbullah arasındaki anlaşma devam etmektedir ve parti, Aun'un sadakatine karşılık vermiştir.

 

İkincisi, şimdi Lübnan siyasetindeki konumu, Suriye'nin konumunun yerini alan İran, müttefiklerinin hükümetteki yenilgisini kabul edecek midir? Yahut müttefiklerini başka bir yerdeki bedel karşılığında iyi niyet jestleri yapmaya mı teşvik etmiştir?  Bu iyi niyet, sözü edilen bedelin kendisi gibi görünüyor. Hizbullah'ın da bulunduğu bir hükümete katılmayı kabul eden Gelecek [Müstakbel] Hareketi, İran ve parti bakımından önemli. İran Suudi Arabistan'a bir hediye sunarak, yani Suudi beklentilerinin yerini alan bir Lübnan hükümetiyle karşılık verdi. Bu, Yemen'de Husiler ile Haşid aşieti arasında bir anlaşmanın kolaylaştırılmasıyla da eş zamanlı olarak gerçekleşti. Bedel nerede olacak? Suriye'ye bakınız.

 

Üçüncüsü, hükümet kalıcı olabilecek mi? Onu, Lübnan Cumhurbaşkanının kimliği üzerine varılacak bölgesel ve uluslararası bir anlaşma mı izleyecek? Hükümetin kurulmasının ardından General Eşref Rifi, milletvekili Butros Harb ve eski Cumhurbaşkanı Emin Cemayel tarafından yapılan açıklamalar, bir sonraki aşamanın kolay olmadığını gösteriyor.

 

İki olasılık mevcut: ya hükümet hemen, yani Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde çökmek üzere kuruldu ve bu nedenle muhtemel bir Cumhurbaşkanlığı boşluğundan sorumlu olmayacak veya içerideki güç dengesini yeniden kuran perde arkası anlaşmaların sonucu olarak kuruldu. Bu mümkündür.

 

Dördüncüsü, eğer mevcut hükümet bir tuzaksa ne olacak? En tehlikeli ihtimal burada yatıyor. Eğer Hizbullah'a yönelik saldırılar tırmanışa geçer ve partinin güçlü bir varlığa sahip olduğu bölgelerdeki bombalamalar devam ederse kim sorumlu olacak? Hizbullah'ın Lübnan sahnesinde gerçekleşen ve içinde bulunduğu bölgesel eksenin ilerlemesini etkileyen gelişmeleri kabul etmesi mantıklı değildir. Topyekün çatışma ihtimal dahilindedir ve Esad'ı ve müttefiklerini güç yoluyla devirme yönündeki bölgesel ve uluslararası çabaların devam etmesi halinde belki de en tehlikeli seçenektir.

 

Beşincisi, eğer bölge anlaşmalara doğru meylediyorsa, İran'a ve müttefiklerine sözü verilen bedel nedir? Bu bedel, Esad'ın yeniden seçilmesine izin vermek olmalıdır. Bu, diğer tarafın terörizmle mücadele gömleğini daraltmasını gerektirir. Aynı zamanda Suriye hükümetinde bir sonraki safhada muhalefeti de içerecek değişimlere gidilmesini gerektirir. Suriye hükümetiyle Hizbullah arasında gözlerden uzakta gerçekleşen görüşmeler, Humus uzlaşmasının başka bölgelere de uygulanabilmesi için bunun olabileceğine işaret ediyor. Hizbullah şimdi, anlaşmaya varma süreçlerini kolaylaştırmak için Özgür Suriye Ordusu'yla ve diğer savaşçı gruplarla doğrudan müzakereler gerçekleştiriyor. Bu, muhalif Suriye Ulusal Koalisyonu lideri Ahmed Carba'nın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le bir araya gelmesiyle de çakıştı.

 

Kısacası Lübnan hükümeti, önümüzdeki dönemde bir tür barometre işlevi görecektir. Patlamasına yol açabilecek faktörlerle hayatta kalma olasılığı birbirine eşittir. Üyelerinden bazılarının şahin olarak görüldüğü doğrudur, fakat bazılarının üst düzey stratejistler olduğu ve İran-Batı anlaşmasınının gelişimini yeni bir perspektiften okuyabilecekleri de doğrudur.

 

Bu tür figürlerden biri, İçişleri Bakanı Nuhad el-Maşnuk'tur. Bu kişi, uzun siyasi deneyimlere sahiptir. Filistin Kurtuluş Örgütü liderlerinden, eski Başbakanlar Takiuddin el-Sulh ve Refik Hariri'ye kadar olan ilişkilerine ilave olarak, medya deneyimine ve Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye'yle bölgesel ilişkilere de sahiptir.

 

Maşnuk, başında bulunduğu bakanlık gibi bir bakanlığın istikrarsız bir durumda olduğunu, bilgeliği, esnekliği ve bağlantılar çemberinin genişletilmesini gerektirdiğini anlıyor. Aynı zamanda bölgesel gelişmelerin anlaşılmasının, kamuoyunun veya kendi cemaatinin hoşnut edilmesinden daha önemli olduğunu da anlıyor.

 

Maşnuk ve yeni meslektaşlarından bazılarının Lübnan'daki duruma Batı-İran anlaşması, terörizmle mücadele, Suriye'deki gelişmeler ve ileride Suudi Arabistan ve Suriye arasında yaşanabilecek bir yakınlaşma dışında başka bir açıdan yaklaşmanın macera olduğunu bildiğinden şüphe yok. Tıpkı Hizbullah gibi, bu dönemin geçmesini bekleme, durumu sakinleştirmeye ve gerçek bir anlaşmaya varmaya çalışma imkanına sahipler. Fakat Hizbullah gibi, Lübnan'ı daha fazla bilinmeze doğru götürme imkanına da sahipler.

 

Hükümete zafer ve yenilgi noktalarından bakmanın çok da anlamı yok. Gerçekçi olan ona, sürebilecek veya patlayabilecek bölgesel ve uluslararası anlaşmaların bir parçası olarak bakmaktır. Hizbullah ve İran kendi hediyelerini sundular, karşılığında ne alacaklar? En başta gelen şey eksendir ve öncelik de Suriye'dir.

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com