Küresel kapitalizm, insan ırkını siliyor

Küresel kapitalizm, insan ırkını siliyor
Uluslarası kapitalizm, hırsı, dünya tarihinde belirleyici bir güç haline getirdi. Kontrol edilmeyen, hırs güdümlü kapitalizm, Birinci Dünya’nın emek gücünün iş olanaklarını da, tarımları küresel kapitalistlere hizmet eden ihracat amaçlı monokültür alanlarına çevrilmiş olan Üçüncü Dünya ülkelerinin kendi kendini besleme imkanını da yok ediyor. Çatırdama geldiği zaman, kapitalistler “öteki” insanlığı açlıktan ölmeye bırakacaktır.

 

 

Dr. Paul Craig Roberts

 

Press TV

 

 

 

İktisat teorisi, serbest fiyat ve kâr hareketlerinin, kapitalizmin en çok sayıda insan için en büyük refahı üretmesini sağladığını öğretir. Kayıplar, maliyetlerin, üretim değerini aştığı ekonomik faaliyetleri gösterir, dolayısıyla bu faaliyetlerde yatırımda kısıntı olur.

 

Kârlar, çıktı değerinin maliyetini aştığı ekonomik faaliyetleri gösterir, dolayısıyla burada yatırım artar. Fiyatlar, girdilerin ve çıktıların göreceli kıtlığını ve değerini gösterir, dolayısıyla da üretimin en etkin şekilde organize edilmesine hizmet eder.

 

Bu teori, ABD hükümetinin Merkez Bankası'nın “çökemeyecek kadar büyük” bankalara verdiği destekte olduğu gibi maliyeti kamulaştırıp kârları özelleştirdiğinde ve pek çok ekonomik faaliyet bir avuç mali kuruluşun elinde toplandığında işlemez. Sübvansiyonlu “özel” bankalar, Büyük Britanya, Fransa ve İtalya'nın eskiden kamu tarafından finanse edilen kamulaştırılmış sanayilerinden ve eski komünist ülkelerden farklı değildir. Bankalar yeteneksizliklerinin, hırslarının ve yolsuzlukların maliyetlerini vergi mükelleflerine dayatmıştır. Gerçekten de, İngiltere ve Fransa'daki kamu firmaları çok daha etkili bir şekilde işliyordu ve ABD'nin “çökemeyecek kadar büyük bankalarının” aksine ulusal ekonomileri, hele hele bütün dünyayı asla yıkımla tehdit etmiyordu. İngilizler, Fransızlar ve komünistler hiçbir zaman, bir avuç yozlaşmış ve yeteneksiz mali şirketi kurtarmak için yıllık olarak 1 trilyon dolar basmak zorunda kalmamıştı.

 

Bu yalnızca kapitalistlerin, yozlaşmış ABD Yüksek Mahkemesi'nin onayıyla, seçmenleri değil, kendilerini temsil eden hükümeti satın alabildiği “serbest piyasa kapitalizmi”nde gerçekleşir. Bu yüzden, hükümetin vergilendirme ve para yaratma gücü, ülkenin geri kalanının aleyhine olacak şekilde, birkaç mali kuruluşu desteklemek için kullanılır. “Piyasalar kendi kendini düzenler” derken kastedilen aslında budur.

 

Birkaç yıl önce Ralph Gomery beni, ABD ekonomisine ülke dışındaki işlerin verdiği zararın yerini robotların almak üzere olduğunu söylererek ikaz etmişti. Gomery bana, teknoloji patentlerinin mülkiyetinin hayli yoğunlaştığını ve bu alandaki ilerlemelerin robotları, kapasiteleri itibariyle giderek daha fazla insan haline getirdiğini söylüyordu. Sonuç olarak insanların istihdamının geleceği karanlıktı.

 

RT'nin 15 Şubat 2014'te yayınlanan, Harvard'daki bilgisayar ve robot uzmanlarının, kendi kendini organize eden karıncalar mantığıyla programlanmış, merkezi bir yönlendirme veya kontrol olmaksızın karmaşık görevleri yerine getirebilen mobil makineler yaptığına ilişkin haberini (http://rt.com/news/self-organizing-termite-robots-172/) okuduğum zaman, Gomery'nin sözlerini hatırladım. 

 

RT, bu gelişmenin içerimlerini anlamıyor. Kızıl bayrak kaldıracağı yerde, coşkuyla şunları yazıyor: “Olanaklar hayli geniş. Makineler, asgari talimatla üç boyutlu yapılar inşa edecek şekilde yapılabilir. Fakat esas sarsıcı olan, iş çevrelerini birbirlerine uyarlama, kayıpları hesaplama, çabaları yeniden organize etme ve ayarlamalar yapma yetenekleri. Teknolojik gelişmenin insanlık için uzayda, ulaşılması zor yerlerde ve öteki zorlu durumlarda hayret ettirici şeyler yapacağı kesin.”

 

Dünya, az sayıda güçlü ve aşırı derecede hırslı özel çıkar gruplarının altında örgütlendiğinden, teknoloji insanlığa hiçbir şey kazandırmayacaktır. Teknoloji, artık işgücü olarak insanlara ihtiyaç duyulmayacağı, duygusuz robot ordularının insan ordularının yerini alacağı ve üzerlerine saldındıkları insanları yok etme konusunda hiçbir vicdan azabı duymayacakları anlamına gelmektedir. Ortaya çıkan resim, Alex Jones'un öngörülerinden daha da tehdit edicidir. İnsan emeği sınırlı düzeyde talep edildiğinden, düşünürlerin, zenginlerin insan ırkını yok etmek ve robotlarının hizmet ettiği kalabalık olmayan bir çevrede yaşamak niyetinde olduklarını öngörmeleri çok da şaşırtıcı değildir. Eğer bu hikaye henüz bir bilim kurgu romanı olarak yazılmamışsa, birileri, gerçeğe dönüşmeden bu işi üstlenmelidir.

 

Harvard'ın bilim insanları, başarılarından gurur duyuyorlar, tıpkı şüphesiz  Manhattan Projesi katılımcılarından çoğunun, nükleer silah üretme başarılarından gurur duyması gibi. Fakat Manhattan Projesinin bilim insanlarının başarısı, Hiroşima ve Nagazaki sakinleri bakımından pek de hoş olmamıştı ve nükleer savaş ihtimali, dünya üzerine karanlık bir gölge düşürmeye devam ediyor.

 

Harvard teknolojisi, insan ırkının düşmanı olduğunu kanıtlayacaktır.

 

Böyle sonuçlanmak zorunda değildir, fakat serbest piyasa ideologları, her tür planlamanın veya öngörünün, her zaman en iyisini bilen piyasaya müdahale olduğunu düşünürler (şu andaki mali ve ekonomik kriz de onlara göre bundan kaynaklıdır). Serbest piyasa ideolojisi, kamu kontrolünün karşısında durur ve güçlü ve hırslı özel grupların kısa vadeli çıkarlarına hizmet eder.

 

Niyet budur, peki ya gerçeklik? Eğer istihdam yoksa nasıl bir tüketici ekonomisi olabilir? Olamaz; küresel işletmelerin Amerikan işlerini dışarıya taşımasından, kademeli olarak öğrendiğimiz şey budur. Yarım zamanlı işler, tasarrufların tüketilmesi, gıda pulları ve genişletilmiş işsizlik ödentileriyle ekonomi, sadece sınırlı bir süre boyunca devam edebilir.

 

Öte yandan, tasarruflar tükendiğinde, yoksulları şeytanlaştıran kalpsiz politikacılar gıda pullarını ve işsizlik ödentilerini kestiğinde ekonomi, şirketlerin satmak için ülkeye getirdiği, dışarıda üretilmiş mallar için bir piyasa sağlayamaz hale gelir. 

 

İşte burada, Adam Smith'in görülmez el teorisinin topyekün çöküşünü görüyoruz.  Kârlar tarafından belirlenen haliyle, büyük yönetimsel “performans bonusları” peşinde olan her kuruluş, ABD yüketim piyasasının yıkılmasında ve herkes için daha fazla sefaletin oluşmasında rol oynamıştır.

 

Adam Smithçi iktisat, kapitalistlerin, Henry Ford'un yaptığı gibi, bir nebze ülkenin diğer yurttaşlarıyla ortaklık hissine sahip olduğu, bir nebze bir ülkeye veya topluluğa ait olma hissine sahip olduğu ekonomiler için geçerlidir. Küreselleşme bu duyguyu yok eder. Kapitalizm, en güçlü ekonomik çıkar gruplarının, bizzat hükümeti kontrol eden çıkar gruplarının, işletmelerinin kayıtlı olduğu ülkeye hiçbir bağlılık hissine sahip olmadıkları bir noktaya evrilmiştir. Nükleer silahlardan sonra insanlığın bugüne kadar karşı karşıya olduğu en büyük tehdit, uluslararası kapitalizmdir.

 

Uluslarası kapitalizm, hırsı, dünya tarihinde belirleyici bir güç haline getirdi. Kontrol edilmeyen, hırs güdümlü kapitalizm, Birinci Dünya'nın emek gücünün iş olanaklarını da, tarımları küresel kapitalistlere hizmet eden ihracat amaçlı monokültür alanlarına çevrilmiş olan Üçüncü Dünya ülkelerinin kendi kendini besleme imkanını da yok ediyor. Çatırdama geldiği zaman, kapitalistler “öteki” insanlığı açlıktan ölmeye bırakacaktır.

 

Kapitalistlerin üst düzeyli toplantılarında beyan ettikleri gibi, “dünyada çok fazla insan var.”

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com