IMF ve Batı, Ukrayna'yı teslim mi alacak?

IMF ve Batı, Ukrayna'yı teslim mi alacak?
Nuland’ın konuşması, Ukrayna’nın bağımsızlığını yok etmeye ve ülkelerini, Litvanya, Yunanistan ve IMF’nin yapısal düzenleme programlarını yaşamış bütün ülkeler gibi “yağmalanacak” şekilde IMF’nin ellerine teslim etmeye “kendini adamış” protestocuları alarma geçiremedi. Protestoculara ABD ve AB tarafından “ödenen” bütün para, Ukrayna Batı’nın “yağmasına” göre “düzenlendiğinde” misliyle geri ödenecek.

Ukrayna güç çatışmasına ve savaşa mı sürükleniyor?

 

Dr. Paul Craig Roberts

 

Press TV

 

 

 

İnsanlar çözüm arıyor, fakat dezenforme edilen bir dünyada çözüm mümkün değil. Hemen hemen her yerde halklar memnuniyetsiz, fakat çok azı gerçek durum hakkında herhangi bir kavrayışa sahip. Çözümlerin olabilmesinden önce, insanların sorunlar hakkındaki hakikati bilmesi gerekir. “Elçi” olma eğilimindeki “azınlık” için bu, büyük ölçüde neticesiz kalan bir iş.

 

İnsanın “rasyonel bir hayvan” olduğu iddiası “yanlış”tır. İnsanlar duygusal varlıklardır, Uzay Yolu'ndaki Mr. Spock değillerdir. Kültür ve doktrin aşılanmasıyla insanların beyinleri yıkanır. Yurtseverler, hükümetlerine, ülkelerine, umutlarına ve düşlerine yönelik eleştirilere düşmanca yaklaşırlar. Duyguları, ulaşabilseler bile gerçekleri bastırır. Beklentiler ve düşler, hakikat karşısında baskın gelir. İnsanların çoğu kendilerine, duymak istedikleri şeyin anlatılmasını ister. Sonuç olarak her zaman “aldatılabilir” durumdadırlar ve yanılsamaları ile kendi kendilerini kandırmaları, onların kolayca propaganda kurbanı olabilmelerine neden olur. Bu, “toplumların bütün düzeyleri” ve bizzat “liderler” için de geçerlidir.

 

Bugün, Washington'un dünya hegemonyası yöneliminde piyon olan “düşüncesiz” üniversite öğrencileri ile “paralı protestocular” ve “aşırı milliyeçiler”in arasındaki “faşist unsurlar”ın bir karmasının Ukrayna'ya büyük tehlikeler getirdiği, belki de bütün dünyaya ölümcül bir savaş getirdiği Batı Ukrayna'da buna tanık oluyoruz.

 

Protestocuların çoğu, kolay para kazanmaya çalışan işsizler. Bunlar, ülkelerinin bağımsızlığını yok eden “düşüncesiz” idealist tiplerdir. Gündemi ABD'nin dünya hegemonyası olan, yeni-muhafazakâr Amerikan Dışişleri Bakanı Yardımcısı Victoria Nuland, Ukraynalılara geçtiğimiz 13 Aralık tarihinde onlar için saklanan şeyin ne olduğunu söyledi, fakat protestocular bunu duyamayacak kadar “düş dünyasında” idi.

 

Nuland, ABD-Ukrayna Vakfı, Chevron ve Washington'daki Ukrayna lobi grubu tarafından finanse edilen Ulusal Basın Kulübü'nde yaptığı, 8 dakika 46 saniye süren konuşmasında, Washington'un Ukrayna'yı AB'ye taşıma amaçlı ajitasyonları yaymak için 5 milyar dolar harcadığını söyledi. AB'ye geçtikten sonra Batı, IMF üzerinden eyleme geçerek Ukrayna'ya “yardım” edecekti. Nuland elbette IMF'yi, Ukrayna'nın varlık mücadelesi veren ekonomisini ezecek olan “demir yumruk” olarak değil, Ukrayna'nın kurtarıcısı olarak sunuyordu.

 

Nuland'ın dinleyicileri, “yağma” ve Washington tarafından atanan bir Ukrayna hükümetiyle olan “bağlantılar” üzerinden zenginleşecek insanlardan oluşuyordu. Nuland'ın konuştuğu yerin yanındaki büyük Chevron tabelasına bakın, bütün meselenin ne olduğunu  göreceksiniz.

 

Nuland'ın konuşması, Ukrayna'nın bağımsızlığını yok etmeye ve ülkelerini, Litvanya, Yunanistan ve IMF'nin yapısal düzenleme programlarını yaşamış bütün ülkeler gibi “yağmalanacak” şekilde IMF'nin ellerine teslim etmeye “kendini adamış” protestocuları alarma geçiremedi.  Protestoculara ABD ve AB tarafından “ödenen” bütün para, Ukrayna Batı'nın “yağmasına” göre “düzenlendiğinde” misliyle geri ödenecek.

 

Yeni-muhafazakâr ajitatör Nuland, kısa konuşmasında Washington'un 5 milyar dolar yatırım yaptığı protestocuların “vahşi bir hükümete” karşı “devasa baskılar altında barışçıl bir şekilde” protesto gösterileri gerçekleştirdiğini iddia etti.

 

ABD Dışişleri Bakanlığı'na nazaran çok daha güvenilir olan (dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın Irak'taki ABD işgalini hazırlamak için BM'de yaptığı ve ileride kendisinin de Bush rejiminin dezenformasyonu diyerek yalanlayacağı konuşmayı hatırlayın) RT'ye göre Ukraynalı ayaklanmacılar, askeri cephaneliklerden 1,500 silaha, 100 bin mermiye, 3 makineli tüfeğe ve el bombalarına el koydu.

 

İnsan hakları konusında eğitimli Ukrayna polisi, şiddetin kontrolden çıkmasına izin verdi. Çok sayıda polis, Molotof kokteylleriyle yandı. Son rapora göre 108 polis vuruldu. İçlerinde hayatını kaybedenler oldu ve 63'ünün durumu kritik. Bu ölümler, Nuland'ın “devasa baskılar altında barışçıl şekilde gerçekleşen” protesto gösterilerinin ürünü. 20 Şubat günü seçilmiş, bağımsız Ukrayna hükümeti, ayaklanmacıların silah kullanımına, polise “kendini savunmak için ateş açma” izni vererek karşılık verdi.

 

Belki de “Rusofobik” Batı Ukraynalılar IMF'yi hak ediyordur ve belki de AB, Ukrayna hükümetini devirmeye çalışan aşırı milliyetçileri hak ediyordur. Ukraynalılar Batı tarafından “yağmalanmayı” deneyimledikten sonra, diz çöküp Ruslardan kendilerini kurtarması için “yalvaracaklardır”. Kesin olan tek şey, Ukrayna'nın Rus tarafının Ukrayna'nın parçası olarak kalmasının muhtemel olmadığıdır.

 

Sovyet döneminde bizzat Rusya'nın parçası olan Kırım gibi bölgeler, belki de Ukrayna'nın Rus nüfusunu artırmak için Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne yerleştirildi. Bir başka deyişle bugünün Ukrayna'sının önemli bir bölümü – doğu ve güney bölgeleri – geleneksel olarak “Rus toprağı”dır ve tarihsel Ukrayna'nın parçası değildir.

 

Ukrayna, 14. Yüzyıldan Rusya'nın 1990'ların başında bu ülkeye bağımsızlığını vermesine kadar sınırlı bir bağımsızlık deneyimine sahip oldu ve 200 sene boyunca Rusya'nın parçası oldu. Bağımsızlığın verilmesiyle ilgili sorun, Ukrayna'nın önemli bir bölümünün “Ukraynalı olmaması”dır. Bu bölgeler “Rus'tur.”

 

Daha önce de belirttiğim gibi Rusya, Ukrayna'nın ABD üsleri de bulunacak şekilde NATO ve AB üyesi olmasını “stratejik bir tehdit” olarak görüyor. Rusya hükümetinin ve Ukrayna'daki Rus bölgelerinin, Washington'un Ukrayna planını kabul etmesi muhtemel değildir. Niyetleri ne olursa olsun, Dışişleri Bakanı John Kerry'nin provokatif açıklamaları gerilimleri arttırıyor ve savaşı kışkırtıyor.  Amerikan ve Batı halklarının çok büyük bölümü, orada gerçek durumun ne olduğuna dair hiçbir fikre sahip değil, zira “özgür basın”dan duydukları şeyler sadece, yeni-muhafazakâr propaganda çizgisinde.

 

Washington'un yalanları ülke içinde ve dışarıdaki ülkelerde sivil özgürlükleri yok ettiği gibi, Rusya'da ülkenin güvenliği hakkında tehlikeli alarmların çalmasına da neden oluyor. Eğer Washington Ukrayna hükümetini devirmeyi başarırsa, doğu ve güney bölgelerinin ayrılması muhtemel. Eğer ayrılma barışçıl bir şekilde olmayıp iç savaş şeklinde gerçekleşirse, Rusya sessizce oturabilir durumda olmayacaktır. Washington'daki savaş baronları Batı Ukrayna'yı desteklerken, iki nükleer güç askeri çatışmaya sürüklenebilir.

 

“Ukrayna ve Rus hükümetleri” bu tehlikeli durumun gelişmesine izin verdiler, çünkü yıllardır ülkelerine milyarlarca ABD dolarının akmasına “naifçe” izin verdiler. Bu paralar, gerçek amacı her iki ülkeyi de “istikrarsızlaştırmak” olan, eğitim ve insan hakları örgütü kisveleri altındaki beşinci kollar yaratmak için kullandı.  Ukraynalıların ve Rusların Batı'ya karşı olan “güveninin” sonucu, muhtemel bir iç savaş ve daha geniş bir savaştır.

 

GÜNCELLEME:



Richard Rozoff'un Ukrayna'daki durum hakkındaki yabancı haberler yazışmaları koleksiyonunu okumak bana, anlamsız ve yıkıcı Birinci Dünya Savaşı'nın nasıl başladığına ilişkin hikayeleri hatırlattı. Amerikalı, İngiliz ve Fransız hükümetler, demokratik olarak seçilmiş Ukrayna hükümetini devirme ve onun yerine bir AB “kukla” devleti getirme yönündeki kör arzularında “kuyruklu yalanlar” söylüyor ve silahlı çatışmaya doğru yönelen bir durumu provoke ediyor.

 

Rus hükümeti ve halkı Washington'un Rusya üzerindeki hegemonyasını kabul etmeyi “istemediği” sürece Rusya, Batı'nın Ukrayna'da hazırladığı darbeyi tolere edemez. Batılı güçlerin, kendi arka bahçesinde Rus ordusunun dengi olması, yahut kendini beğenmiş, kibirli Washington'un yenilgiyi kabul etmesi muhtemel olmadığından, “yozlaşmış” Batılı hükümetlerin ülkeyi ittiği çatışmanın nükleer bir çatışmaya dönüşmesi muhtemeldir.

 

Dünya çapındaki anketlerin devamlı olarak gösterdiği gibi, Washington dünya barışının önündeki en büyük tehdit olarak görülüyor. Pek çok kez yazdığım gibi Washington sadece barışın karşısında bir tehdit değildir. Washington ve onun “kuklası” namert Avrupa devletleri, gezegende yaşamın varlığına da tehdittir. Temel olarak söylemek gerekirse, Washington “deli”dir ve Avrupalı liderlerine de Washington'un “deliliğini” örtbas etmesi için para ödenmektedir.

 

Batı'nın ödenemez borçlarının vadesi gelmeden, dünya sona erebilir.

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com