Suriye’de Yabancı Askerler: BM’nin İşe Yaramayan Arabulucu “Barış Planı” Savaş Ortamını mı Hazırlıyor?

Suriye’de Yabancı Askerler: BM’nin İşe Yaramayan Arabulucu “Barış Planı” Savaş Ortamını mı Hazırlıyor?
Arap ülkelerinden gelen paralı askerler Suudi Arabistan ve Katar tarafından finanse edilen iyi eğitimli terörist tugaylarında operasyonlara katılıyorlar. Bu bağlamda, İsrail istihbarat kaynakları (Ağustos 2011) NATO’nun Türk ordusuyla koordineli olarak “cihada” gitmek isteyen “Müslüman gönüllüleri” topladığını söylüyor
Suriye’de Yabancı Askerler: BM’nin İşe Yaramayan Arabulucu “Barış Planı” Savaş Ortamını mı Hazırlıyor?

 

Michel Chossudovsky

 

“NATO ve ABD arasındaki uzun yıllardır süregelen savaş ve barış kararlarındaki işbirliği ve ortaklık göz önünde bulundurulduğunda, kendi rolünüzü nasıl tanımladığınız ve nerede ve nasıl bu rolü benimsemeye karar verdiğiniz Birleşmiş Milletler için hayati önem taşıyan meselelerdendir.”(BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Brüksel NATO Askeri Üssü, Ocak 1999’da NATO’nun 50. Kuruluş yıldönümü vesilesiyle BM-NATO işbirliğine dair konuşma)

Şubat sonunda 13 Fransız subayın silahlı isyanı yönetirken Hums’ta yakalanması uluslararası kanunların hilafına olarak yabancı askerlerin Suriye topraklarında olduğunu gösteriyor. Daily Star Gazetesi’nin 5 Mart 2012 tarihli haberinde, yakalanan görevlilerin, Özgür Suriye Ordusu saflarında operasyonlar yapan Fransız Paraşütçüleri adlı özel kuvvetlerden “daha geniş bir birliğin” parçası olabileceklerinden şüphelenildiğini belirtildi.

“Subayların neden Suriye’de oldukları, ne zaman geldikleri veya daha geniş bir birliğin (doğrulanmamış bir rapora göre Hums kentinde 100 paraşütçü vardı) parçası olup olmadıkları tam belli değil.

Esed karşıtı gösterilerin ve Özgür Suriye Ordusu operasyonlarının yoğun olduğu stratejik bölge Hums, Suriye ordusu tarafından 26 gün sürekli bombardıman altında tutuldu. (Daily Star 5 Mart 2012)

Başlangıçta Suriye ordusu “tek bir Fransız askerinin dahi Suriye toprağında olmadığını” iddia ederek haberi reddetti. Kaynaklarsa Paris ve Şam arasında görüşmeler olduğunu doğruluyor, bu toplantılar kesinlikle Fransız askeri görevlilerinin teslim edilmesi üzerineydi.

Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü: “Biz Suriye topraklarında Fransız askerlerinin olduğu fikrini reddediyoruz” derken Savunma Bakanlığı sözcüsü ekliyor: “Bu konu hakkında bir malumatımız yok. Biz ne doğrulayabiliriz ne de yalanlayabiliriz.”

İngiliz basınında yayınlanan çeşitli haberlere dayanarak, Daily Star “Fransız esirler Hums’ta bir hastanede tutuluyor” diye yazdı (Haber: 13 Fransız görevli Suriye’de esir alındı – Israel News, Ynetnews…)

NATO üyesi bir ülkenin subaylarının tutuklanması açıkça Batı medyasında dile getirilirken, bunun kimsenin bilmediği bir olay olduğu düşünülemez. Bu karışıklıkların başlamasından bu yana yabancı güçlerin Suriye’de ilk defa tutuklanışı da değil.

Aralarında İngiliz, Fransız, Türk ve Katar özel birliklerinin, İngiliz MI6 istihbarat ajanlarının, ayrıca çok geniş sayıda Arap ülkelerinden gelen paralı askerlerin de bulunduğu birçok yabancı birliğin Suriye topraklarında olduğuna dair fazlaca delil var ortada:

Bir güvenlik görevlisinin belirttiğine göre ülkede karışıklıkların ve ölümlerin sıkıntıları artırmasından faydalanarak MI6 ve CIA ajanları Suriye’ye girdiler. Özel kuvvetler, ordudan ayrılan Suriyeli askerlerle konuşup eğer hükümetleri yardım etmeye karar verirse isyancıların ne türlü silahlara ve iletişim araçlarına ihtiyaç duyacaklarını öğrenmeye çalışıyorlardı.”

Güvenilir bir kaynak “MI6 ve CIA gerçeği görmek için Suriye içinde” dedi. “çok da uzak olmayan bir yerde ne olup bittiğini bilmek isteyen ve muhalif askerlerin hangi cihazlara ihtiyacı olduğunu öğrenen SAS ve SBS ekibimiz var”(Daily Star)

İngiltere Elit Kuvvetler internet sitesi şunu kabul ediyor:

“İngiltere Özel Kuvvetleri Özgür Suriye Ordusu mensuplarıyla bir araya geldi… Bu başlangıç toplantısının görünen amacı isyancı kuvvetleri güçlendirmek ve gelecekteki eğitim operasyonlarının önünü açmaktı… Daha yeni haberlerse, İngiliz ve Fransız özel kuvvetlerinin Türkiye’deki bir üste Özgür Suriye Ordusu mensuplarını eğittiğini söylüyor. Bazı haberlerdeyse eğitimlerin Libya ve Kuzey Lübnan’da da yapıldığı söyleniyor. İngiliz MI6 operasyon ekibi ve UKSF (SAS/SBS) elemanları söylendiğine göre isyancıları şehir savaşları için eğitiyorlarmış.”(Elite Forces UK, 5 Ocak 2012)

NATO Paralı “Mücahitleri” Topluyor

Arap ülkelerinden gelen paralı askerler Suudi Arabistan ve Katar tarafından finanse edilen iyi eğitimli terörist tugaylarında operasyonlara katılıyorlar. Bu bağlamda, İsrail istihbarat kaynakları (Ağustos 2011) NATO’nun Türk ordusuyla koordineli olarak “cihada” gitmek isteyen “Müslüman gönüllüleri” topladığını söylüyor:

“Kaynaklarımızın bildirdiğine göre, Brüksel ve Ankara’da da konuşulduğu gibi, Ortadoğu’dan ve Müslüman dünyadan binlerce Müslüman gönüllüyü Suriyeli isyancılarla birlikte savaşmak için askere alma kampanyası yürütülmekte. Türk ordusu bu gönüllülere ev sahipliği yapıyor, onları eğitiyor ve Suriye’ye geçişlerinin güvenliğini sağlıyor.”(Debkafile, 31 Ağustos 2011)

Iraklı ve Libyalı paralı askerlerden oluşan El-Kaide’ye bağlı Faruk Tugayı sivil halkın öldürülmesiyle bağlantılı çıktı. “Hums’ta Hıristiyanların çoğunu sürgün etmeyi ve evlerini zorla ellerinden almayı başardılar”. “Sniperlar caddelere yerleştirildi, insanları iki ay boyunca evlerinden uzak tuttular, gelen geçenleri, arabaları ve caddede hareket eden her şeyi hedef alıyorlardı. Dahası teröristler evleri de soydular, katliamlar, kundaklamalar yapıp, cinayetler işlediler.”

Koffi Annan “Barış Planı”

Annan’ın barış-yapıcı rolünü üstlenmesiyle aynı zamana gelen Fransız subayların yakalanması olayı BM diplomasisinde gereksiz tartışmalardan kaçınmak adına Esed hükümetince örtbas edildi.

Esed hükümetinin Batının “muhalif” güçlere askeri destek vermesi meselesini bu zamana dek dillendirmekten kaçınması, Washington ve müttefiklerinin elinin kuvvetlenmesini sağladı. “Uluslararası kamuoyunu” temsil ettiğini iddia eden NATO, sadece silahlı isyanı desteklemekle kalmıyor, aynı zamanda El-Kaide’ye bağlı silahlı tugayları da eğitiyor.

Suriye içindeki Batılı kuvvetler ve askeri danışmanlar ile eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın arabulucu olarak üstlendiği sözde barış planı sahnelenen oyunu gözler önüne seriyor.

Kiminle barış planı? Mevcut kesimlerin kimlikleri tam olarak tanımlanmadan asla bir “ateşkes” yapılamaz. Gerçek bir barış planı Suriye topraklarında yabancı subayların yasadışı varlığını ifşa ederek elde edilir.

NATO ülkelerinden yabancı güçlerin muhalifler safından olaya direkt müdahil olduklarını itiraf etmeden, Kofi Annan barış planı “iki tarafı” da bir ateşkese davet etti.

Beklenildiği gibi, BM-Arap Birliği ortak arabulucu barış planının kabulüyle, dışarıdaki destekçilerinin yönlendirmesiyle terörist tugayların da arasında olduğu “muhalif” güçler derhal barış planını reddetme kararı aldı: barış planının kabulünün hemen peşine birçok kentte muhaliflerin askerlere ve sivillere yönelik yeni saldırıları oldu. Bu arada, Esed yönetimi “ölümleri durdurması” yönünde uyarıldı ve Şam yönetimi “ateşkesi bozmakla” suçlandı.

Bu “senaryo” altı maddelik barış planının kabulünden önce dikkatli bir şekilde planlanmıştı.

Suriye, Rusya ve Çin tarafından onaylanan Kofi Annan barış planının başından itibaren başarısız olması hedeflendi. Aynı şekilde bu planın Esed yönetimine karşı bir hile olarak kullanılması planlanmıştı. Annan planının kabulün hemen peşine, Esed yönetimine karşı yeni bir mesnetsiz suçlama dalgası başladı: BM İnsan Hakları Başkanı, Suriye ordusunu Başkan Beşar Esed’in emriyle kasten çocuklara saldırdığını söyledi.

Batılı askeri ittifak barış taahhüdünde bulunmuyor.

Pentagon’un masasında NATO çerçevesinde bir “Sorumluklarını Yerine Getir” müdahalesi durmakta. Rusya Başbakan Yardımcısı Dimitry Rogozin geçen Eylül ayında NATO’nun özel saldırı planlarıyla Suriye’ye askeri müdahale yapmayı düşündüğünü ima etmişti. Daha yakın bir zamanda, 2012 Ocak ayında, Kofi Annan barış planının ortaya atılmasından iki ay önce, İngiltere Savunma Bakanlığı “Suriye için NATO destekli uçuşa kapalı bölge oluşturma konusunda gizli planlar yapıldığını” doğruladı, “ancak önce BM Güvenlik Konseyi desteği gerekli”ydi (Daily Star). Bu gizli planlara dayanarak: “Suriye’deki savaş Kaddafi’ye karşı yürütülenden daha büyük ve kanlı olabilir”(Daily Star) deniliyordu.

Koffi Annan’ın rolü nedir?

Bu bir barış süreci mi? Yoksa sahneyi NATO’yu “sorumluluğunu yerine getir” başlığıyla yapacağı “insani müdahaleye” hazırlamayı hedefleyen “barış-yapıcı plan” mı?

BM Genel Sekreteri olmadan önce BM Barışı koruyuculuğu alt sekreterliği görevinde Kofi Annan NATO ve ABD askeri müdahalelerine kanunsallık kazandırarak Washington’un çıkarlarına sadıkane hizmet etmişti. “O Genel Sekreterlik koltuğuna ondan daha az uzlaşmacı olan selefi Boutros Boutros-Ghali’nin ikinci dönem sekreterliğinin ABD tarafından veto edilmesiyle oturdu”:

Yugoslavya’da BM Barış Koruyuculuğu alt Genel Sekreteri olan Kofi Annan 1995’te Bosnalı Sırplara karşı NATO’nun bombardıman kampanyası “Kasıtlı Operasyon Gücünü” onayladı. Annan’ın NATO’nun 1999 savaşına verdiği destek çok önemliydi. Savaştan iki ay önce Brüksel’deki NATO karargâhında yaptığı bir konuşmada NATO üyelerini özellikle de karar alma gücü olanları “Bosna’da yaşananları hatırlamaları” yönünde uyardı. NATO’nun 1999 Yugoslavya bombardımanı, “koruma sorumluluğu” kavramının ilk ama en açık örneğidir, üstelik daha bu terim kullanımda değilken (Global Research)”

Unutmayalım ki, Kofi Annan “koruma sorumluluğu” doktrinin ana kurucularından birisidir. BM Genel Sekreteri olarak onun yönetiminde bu doktrin oybirliğiyle 2005 BM Dünya Zirvesinde kabul edildi. NATO’nun Libya’ya insani müdahalesi için ortamı hazırlayan karar, uluslararası toplumu insanları katliam, savaş suçları, etnik temizleme ve insanlık karşıtı suçlara karşı korumak için tüm “uygun diplomatik, insani ve diğer barışçıl araçları” kullanmaya çağırmıştı.

 

Globalresearch.ca’da yayınlanan bu makale Hüseyin Beheşti tarafından medyasafak.com için tercüme edildi.