Enis Nakkaş: Bölgesel birlik projesi ve ortak ordu şart (1)

Enis Nakkaş: Bölgesel birlik projesi ve ortak ordu şart (1)
Lübnanlı stratejist Enis Nakkaş, ülkedeki terör saldırılarının ardından çıktığı yayında El Kaide, Irak direnişi, Suriye savaşı ve birlik projesi hakkında çok önemli şeyler söyledi ve enternasyonal bir direniş gücünün tesisi çağrısında bulundu.

 

Spiker: Es-selamü aleyküm ve rahmetullah. Yine bir patlama haberi ile sarsıldık. Önce ayda bir, sonra iki haftada bir patlama gerçekleşiyordu. Şimdi de saldırı oranı haftada bir oldu. Lübnanlı her vatandaşın elinde, patlatılmak üzere hazırlanan araçların çeşitlerinin, renklerinin ve plakalarının yazıldığı resmi bir belge var. Sadece bununla da değil. Herkes, terörist liderlerin isimlerini ve bulundukları mekânları biliyor. Burada sorulması gereken sorular var. Niye bu isimler adalete teslim edilmiyor? Niye bu isimleri savunan sesler kesilmiyor? Sevgili izleyiciler bu gece terör ve onunla mücadele yollarını konuğum, Strateji ve Güvenlik Koordinatörü Sayın Enis Nakkaş ile konuşacağız. Hoş geldiniz.

 

Enis Nakkaş: Hoş bulduk.

 

Spiker: Sayın Nakkaş, Mısır'dan Irak'a, Suriye'ye ve Lübnan sahasına kadar bölgede büyüyen bir terör olgusu var. Geçenlerde Hermel'de ve şimdi de Şveyfet'te patlayan bombaları gördük. Bu olgu ve son hamleler ile hedeflenen nedir?

 

Enis Nakkaş: Öncelikle soruyu bölgeyi de kapsayarak sorarak iyi ettiniz. Çünkü yapılacak en büyük hatalardan biri, Lübnan'da patlayan bombaları, Lübnan iç denklemlerinin bir sonucu olarak görüp Lübnan ile sınırlandırmak olacaktır. Hele ki Irak'ta yıllardır, aynı üslup ve araçlarla, aynı fikirlerle hedef almalar varken: Rastgele saldırılar, sivil hedefler vs. Bugün bu olgu Mısır'a varmış durumda. Libya ve Suriye'de bildiğimiz ve şahit olduğumuz gibi bunlar aynen devam ediyor. Bu arada kendi aralarında da aynı yöntemlerle savaşıyorlar. Suriye'de geçenlerde gördük. Kendini IŞİD'in gönderdiği barış elçisi olarak tanıtan biri, İslami Cephe ve Tevhid Tugayı komutanlarının olduğu mekâna giriyor ve kendini patlatıyor. Bir kaç Cephe komutanını öldürüyor. Dolayısıyla kendi içlerinde bile aynı üslupla savaşıyorlar.

 

Bu olgu yeni değil. Dünün çocuğu veya Suriye krizi ile ilgili de değil. Bu olgu, stratejik hedefleri olan kadim bir şeydir. Bu olgunun bir stratejiye sahip olmadığını düşünmek büyük hatadır. Misal İsrail suç işliyor, stratejileri var. Amerika'nın işlediği suçlar saymakla bitmez. Yine stratejileri ile ilgilidir. Mühim olan, vahşi suçlarından bahsederken, bir stratejileri olduğunu da unutmamaktır.

 

Spiker: Bu stratejiler nedir? Irak'tan Lübnan'a kadar bölgedeki yayılımlarına bakarsak bu stratejinin tatbik edilmesine dair ayrıntılar nedir?

 

Enis Nakkaş: Her şeyden önce daha önce birçok kez, bütün bu hareketlerin başında olan Kaide'den ve stratejisinden bahsettik. Kaide'nin stratejisi, Brzezinski'nin (çev. notu: ABD Ulusal Güvenlik eski danışmanı), İslamcıları Sovyetlere karşı kullanma stratejisine zıttır. İslamcılar, Sovyetlere karşı kullanıldı ve Brzezinski hedefine ulaşmış oldu. İslamcılar, Afganistan'da kullanıldıklarını anlayıp bu duruma uyanınca, Amerika'ya ve çıkarlarına karşı şiddet eylemlerine başvurmaya ve ABD'yi Afganistan'da bir savaşa çekmeye karar verdiler. Şimdi bu sözlerimi kesinlikle beğenmeyen ve kabul etmeyen insanlar da var. Afganistan'dakileri aptal, deli vb. gibi ifadelerle tanımlayıp bunun üzerinden tahlil etmeye kalkışıyorlar. Lakin bu şekilde bir sonuca ulaşamazsınız. Brzezinski'nin, Sovyetleri bir savaşa çekme hedefi olduğu gibi, bu İslamcıların stratejilerinde de ''düşmanı'' savaşa çekme hedefleri vardı. Başarılı oldular mı? Evet, başarılı oldular. Amerika Afganistan'a gitti ve İslamcılar, Sovyetlere karşı getirdikleri tekbiri bu sefer ikinci defa Amerika'ya karşı getirdiler ve Amerika ile bir savaşa girdiler. Amerika savaşını Irak'a genişletti ve İslamcılar burada da Amerika'ya karşı tekbir getirip bütün bölgelerden gönüllü savaşçılarla Amerika'ya karşı savaştılar. Lübnan'dan, Yemen'den, Arabistan'dan ve başka birçok ülkeden gönüllü savaşçıların Irak'a aktığını gördük. ''Amerika ile çatışma'' adlı bir stratejileri var. Bugün karşı karşıya kaldığımız mesele nedir? Arap Baharı adlı olaylarla birlikte, bölgedeki sistemlerin ve rejimlerin vidaları, güvenlik alanındaki çatırdamalardan dolayı gevşedi; Mısır, Libya, Suriye ve Irak'ta yeniden olduğu gibi. Dolayısıyla güvenlik alanındaki istikrarsızlıklardan faydalandılar ve eylemlerini genişlettiler. Demek istediğim stratejik bir boşluğun olduğu bir yeri ya sen doldurursun ya da başkaları doldurur. Krizin olduğu bir yerde de ya bölgeye göre şekillendirilmiş yeni stratejik ve siyasi destekli bir güvenlik mekanizması kurarsın ya da krizi derinleştirirsin.

 

Spiker: Amerika ile çatışma stratejisine sahip dediğiniz bu şebekeye karşı kurulacak güvenlik mekanizması kimlerden ve nasıl kurulabilir?

 

Enis Nakkaş: Onlar eskiden de Amerika ile çatışıyorlardı, şimdi de öyle. Yemen'de Amerika tarafından öldürülüyorlar ama Suriye'de çıkar ilişkilerinden dolayı sahadalar. Fakat Afganistan ve Yemen'de her gün öldürülüyorlar. Fransa aynı şekilde, Suriye'dekileri oldukları gibi bırakıp Mali'ye onlarla savaşmaya gidiyor. Bu, Batının çifte standardıdır. Batılılar ve Amerika aynı zamanda istihbarat elemanlarını bu örgütlerin içine sokabilmiştir. Bir bölgede savaşan iki taraftan biri, bir başka bölgede diğerinin içine sızabilmiş ve stratejilerini etkilemiştir. Bu durum, bu örgütlerin ilk projelerinin Batılılarla çarpışmak olduğunu yalanlamaz. Bunu anlamadan, hepsini istihbarat elemanlarının işi olduğunu söylemek yanlış olur.

 

Spiker: Biraz daha basitleştirelim Sayın Nakkaş. Şimdi size göre, bu gruplardan Lübnan'a karşı savaşanlar kimler? Suriye'de, Yemen'de ve Irak'ta kimler savaşıyor? El-Kaide, IŞİD ile bağlarının kalmadığını açıkladı. IŞİD, İslami Cephe ve Nusra Cephesi ile savaş halinde. Anlaşılamayan şekilde süren bir çatışma hali var. Kim düşman anlayamıyoruz?

 

Enis Nakkaş: Dünyadaki kurtuluş hareketleri farklı fraksiyonlara bölünmüyor mu? Eskiden bir tane Filistin Halk Kurtuluş Cephesi varken şimdi üç tane yok mu? Ben Suriye'dekilere benzetmiyorum ama Filistin'de kanların döküldüğü bölünmeler yaşanmadı mı? Şöyle bir misal vereyim. El-Kaide veya ona bağlı herhangi bir örgütün Irak'ta İslami Emirlik kurmaması gerektiği yönünde görüşler vardı. Aynı şekilde Emirlik kurulması yönündeki görüşü destekleyen taraflar vardı. Bu farklı görüşler El-Kaide'de bölünme yaratmadı mı? Bölündüler, Emirlik tesisi edildi ve bunun ardından Emirliğe karşı Sahva (Uyanış) birlikleri kuruldu. Bugün artık, bu Emirliğin kurulmasına destek verenlerin, aynı zamanda Sahva birliklerinin kurulmasına ve bu iki yapının savaşarak ortadan kalkmalarına destek verenlerle aynı oldukları sır değildir. İstihbarat, siyasi, taktik, stratejik ve diğer noktalardaki çalışmaların her biri kendi alanındaki çalışmalardır. Bu noktaların birbirine karışmış olması, iyileştirilebilecek bir resim çıkarmıyor ortaya. Konumuza dönersek, bu bölgesel; hatta Çeçen, Suudi, Pakistanlı ve 80 ayrı devletten militanların Suriye'de savaştığı küresel yapının hedefi, öncelikle Müslümanlara güç kullanarak hükmetmek ve bu şekilde Batı ile çarpışma için güçlü bir şey kurabilmek. Sır değil bunlar. Beyanlarında görebilirsiniz.

 

Spiker: Bu tekfirci militanları ihraç eden devletlerin bölge hesapları, gündemleri ve stratejileri yok mu?

 

Enis Nakkaş: Bu devletler bölgede bir Mukavemet Ekseni olduğunu biliyor. Bu ekseni, kendi cinsinden ve içinden vurmak istedi. Batı ile Arap gericiliğinin bölgede, Mukavemet Eksenini ortadan kaldırmak için İslamcılar arasında savaş çıkarmak istediğini göremiyor muyuz? Ayrıca örneğin Suudiler, ellerindeki tüm Kaidecileri Irak ve Suriye'de savaşamaya gönderiyor. Bu Suudi rejimini rahatlatan bir ihraç değil mi?

 

Spiker: Suudiler bu eylemlerde bulunanları terörist olarak gören bir karar da çıkarttılar.

 

Enis Nakkaş: Batının, kendilerini de tehdit eden bu olguya dair endişelerinin arttığını, Amerika'nın bu olgunun bölgede kontrol edilmeksizin yayılmasını istemediğini fark ettikleri zaman Suudi Krallığı hesaplarını gözden geçirmeye başladı. Hesaplarını gözden geçirmesine yol açan neden ise savaşı kaybetmeye başlamasıdır. Suudiler, Suriye'deki savaşa destek verenleri 5 yıldan 20 yıla kadar mahkûm etme kararı alırken Türklerin de ''İran ve Türkiye'nin bu meselenin çözümü için işbirliği yapması gerekir'' diyen pozisyonunu da hatırlatmak gerekir. Terörden; Lübnan'daki Mukavemet'i zayıflatarak, Suriye rejimini devirerek ve Irak'ta müttefik bir sistem kurarak istifade etmek istedikleri konumdan uzaklaşan bu devletler yeniden konumlanıyorlar.

 

Spiker: Sayın Nakkaş bu pozisyonların sahaya yansımadığını görüyoruz. Silah akışı devam ediyor, her yerde bombalar patlıyor, bombalı araçlar gönderiliyor... Gerginliği arttıran askeri hareketlilik var.

 

Enis Nakkaş: Bakın, Suudiler hapishanelerden çıkardıkları militanları burada savaşa gönderdiler. Ordunun içinden Suriye'de savaşmak isteyen gönüllülere peşin para verip gönderdiler. Bu ihraçların, beklenen neticeyi vermediğini ve Yemen'de olduğu gibi sihir dediğimiz şeyin sihirbazın kendisini hedef alabileceğini fark ettiler. Dolayısıyla Arabistan bunlara karşı yeniden konumlanabilir.

 

Spiker: Bu örgütler destek görmeye, para yardımı almaya devam ediyor ama…

 

Enis Nakkaş: Bitireyim. Bu örgütlerle dışarıdan savaşabilirler ama artık hükmedemiyorlar. Musibet burada, Fransız militanın Suriye'ye gitmesine izin verilmesi ve şimdi Fransa'ya dönüşünün engellenmesi gibi. Suriye'ye seninle savaşmak için gönderdikleri militanın Fransa'ya dönüşünün neticelerini kaldıramazlar. Dolayısıyla bir düğüm var. Olup biteni, önemine göre bölüp değerlendirmek ve tüm sorulara cevap verecek stratejik bir programla karşılamak gerek.

 

Olan biteni, bu örgütleri, Suriye, Irak veya Lübnan'da olmak üzere, birbirinden bağımsız, tekfirci, deli, aşırıcı vesaire ile tanımlayarak basitleştirmemek gerekir. 60 yıldır Arap Birliğinden dem vuran Baasçılar şimdi ''IŞİD'e bakın, Sykes Picot'un sınırlarını ezip geçtiler'' diyorlar. Arapçılar, Arap Birliğini savunanlar, IŞİD yaptı diye Sykes Picot'un delinmesinden endişe ediyorlar. Ee, o zaman sen buna yönelik bir proje sun. Çözüm ve iyileştirme için bölgesel bir proje sun. Bu bölgesel olgunun çözümü, kısmî iyileştirmelerle mümkün değildir. Misal vereyim. Avrupa'da, bugünkü haline kavuşmadan önce, ayrılıkçı hareketler yok muydu? Madrid ve başka bölgelerde bizim yaşadığımız gibi sivil ölümleri, şiddet olayları ve patlamalar meydana geliyordu. Bask'ı biliyoruz. İrlandalıların kendi aralarındaki savaş, bağımsızlık talep eden diğer taraflar vesaire. Bütün bu sorunları çözen ve Avrupa'yı bu haline kavuşturan neydi? Herkesi içine katan Avrupa projesi!

 

Spiker: Bölge devletleri? Güvenlik önceliği olan bir sistemden bahsediyorsunuz?

 

Enis Nakkaş: Bölge devletleri, bu siyasi yönetimlerle aptallaşmışlar ama toplumu biliyorlar. Herhangi bir üniversite hocası, bu bölgenin sosyal kumaşının, mezhepleri farkları olmasına rağmen tek olduğunu bilir. Bölgedeki haritaları çizenlerin Batılılar olduğunu tüm edebiyatlarında dillendirirken, Sykes Picot'a saygı duymaya devam ediyorlar. Hiç biri de, Amerika'nın çekilmesinden dolayı oluşan stratejik boşluğu dolduracak büyük bir proje ile gelmiyor. Bölgeyi, tüm mezhepleri ve farklılıkları kapsayan bir proje dışında hiçbir şey kurtaramaz. İşledikleri suçlar ve şiddet eylemleri ile geriye kalan aşırıcıları da bırakalım bakalım, sundukları proje ile bu insanların vicdanına seslenebilecekler mi?

 

Bizim alternatif sloganımız ne olmalı? Şimdi ben güçlü bir Mukavemet olarak sadece belirli bir bölgede çalışmaya devam etmekle ısrar edersem bu bize umut verir mi? Şimdi Ukrayna'da olanlara bakınız. Avrupa Birliği'nde onları cezbeden bir şeyler var. Avrupa'ya girmek için ülkelerini yakacaklar. Yunanlılar fakirleşti. Onları daha da çok fakirleştirecek yüzlerce kararı, Avrupa Birliği'nde kalmak uğruna imzaladılar.

 

Spiker: Bizim Filistin davamız var. Filistin davası Arapları cezbedemedi mi?

 

Enis Nakkaş: Lübnan'daki Mukavemet başta olmak üzere zayıf nokta nedir burada? Cevabımız sır değil. Geniş bir cephe kuramıyor. Hamas ile bile ortak bir cephe kuramıyor. Hamas ile gizli bir şekilde iş yapabiliyoruz. Hamas, İslamî Cihad, Hizbullah ve diğer örgütler hepsi İsrail'e karşı savaşıyor. Siyasi bir sistem inşa edilebiliyor mu? Bu cephe, bize İsrail'e karşı savaşın önemini anlatırken bütün mezhebi farklılıkları içinde eritebilecek bir oluşum olamaz mı? Amerika'nın çekilmesinden dolayı bölgede ciddi bir stratejik boşluk var. Bu boşluğu büyük stratejik bir proje ile dolduramazsan delinin biri gelir doldurur.

 

Spiker: Karşıdakiler herkesi tekfir eden bir düşünce yapısına sahip. Tekfirciler, siyasi inançlarında da dini inanışlarında da sizi yanlarında görmüyor. Sizi düşmanınız olarak görüyorlar.

 

Enis Nakkaş: Bu da onların zayıf noktası, tekfirci olmasaydılar, bölgeyi çoktan ele geçirmişlerdi.

 

Spiker: Peki ben bir tekfirci ile nasıl ortak bir cephe kurabileyim?

 

Enis Nakkaş: Ben onunla bir örgüt kur demiyorum. Bakın tekrar ediyorum. Bu hareket tekfirci olmasaydı, bölge onun elinde olurdu. Suriye'de olan biteni gördünüz mü? Yoldaşları ile beraber hareket edemiyor. Bölünme üzerine bölünme yaşıyor. Biz bu tekfircilerle değil, birleşmekten bahseden ve hızlıca ağlar oluşturacak insanlardan bahsediyoruz. Musibetlerin gelmesini bekleyip şimdi ne yapacağım diye hayıflanacaklardan değil. Her ülkenin kendi sorununu çözmesini bekleyenlerden değil. Bugün, Amerika'nın Irak'ta ''gizli bir kahramanın'' eliyle büyük bir savaşın ardından yenildiğini itiraf etmemek, stratejik musibettir. Kim Irak'taki ''kahramanın'' kimliğinden bahsedebilir? Hepimiz Amerika'nın Irak'ta yenildiğini söylüyoruz. Peki, kim yendi? Kuşlar mı? Zorro mu yoksa? Stratejik bir hata bu.

 

Spiker: Kim yenilgiye uğrattı?

 

Enis Nakkaş: Irak'ta savaşan insanlar vardı. Kanıyla bedel ödeyenler vardı. Ben kimseyi ilan etmekten sorumlu değilim. Herkes, bildiği savaşçıyı ilan etsin. Bölgede Amerika'ya stratejik olarak sınır koyan, karşı çıkan siyasi liderler vardı. İsrail'i, füzeleriyle vuranlar oldu ama bu füzeler nereden geldi diye soran olmadı. Amerika da biliyor, İsrail de biliyor bu kahramanı. Gizli bir şekilde müzakere etmeye başladıkları işte bu kahramandan başkası değil. Bir yandan Horasan'dan dünyanın diğer ucuna kadar İslami bir proje varken, diğer bir yandan kitlesine nasıl sesleneceğini bilmediği için bir projeye sahip olmayan var.

 

Spiker: İran'dan, Suriye'ye ve Lübnan'a kadar uzanan bir projenin artık masaya yatırıldığını mı söylüyorsunuz? Emirlikten veya İslami Hilafetten bahseden projeye karşı mı?

 

Enis Nakkaş: Barışçıl olan, insanları bir araya getiren ne olursa olsun hiçbir şeye karşı değiliz. Sadece Müslümanları da değil. Yalnız insanları vahşice katleden aşırıcıların yöntemleri kendilerini tanıtıyor zaten. Onlardan ne gelebilir ki? Buradaki sorun ne? Bu aşırıcıların her yerde faaliyet gösterebilmesinin sebebi nedir? İki cevabı var. Daha önce de söyledik. Bölgenin dengelerini tutan Amerikan'ın hegemonyasını kaybetmesi ve bölge ülkelerinin Arap Baharı ile güçlerinin sarsılması. Bu iki sonuçtan doğan güvenlik boşluğu, bütün bu aşırıcılara yer açtı. Ayrıca Refik Hariri'nin suikastından sonra buna yönelik çalışmaları artmıştı. Bana göre de bu suikastın ardında El-Kaide ve benzerleri var. Arap ülkelerindeki herhangi bir kriz, onlara bu ülkelere girişi kolaylaştırıyor. Mezhep kaynaklı fitneler, eylemlerini kolaylaştırıyor.

 

Spiker: İstihbarat servisleri neredeydi? Güvenlik birimleri neredeydi? Bu gruplar neden serbest bırakıldı?

 

Enis Nakkaş: Daha önce dediğim gibi merkezde oluşan boşluklardan dolayıdır. Lübnan'a bakın. Siyasi boşluk her yerde hissedilmiyor mu? Her biri farklı yöne bakan sistemler birbirleriyle koordinasyon halinde de değiller. Bu aşırıcıları destekleyenleri de gördük. Bu aşırıcı grupları destekleyerek, eylemleri ile bölgede kazanım elde etmek isteyen devletler vardı. Şimdi de musibetin kendilerine doğru gelmeye başladığını görüyorlar o devletler. Böyle olmadı mı? Sonuç olarak siyasi ve güvenlik mekanizmalarının yanında stratejik boşluğun getirdiği sonuçlar. İki boşluk var, ne doldurursun? Dahiye'de önlem mi alırsın? Başka bölgede kontrol noktalarını mı arttırırsın? Maliki Felluce'de savaşmaya devam mı eder? Olgu ise tüm bölgede mevcut. Buna karşılık, bir olmak ve yan yana gelmek isteyen halklar olarak birbirimize tutunacağız veya Bernard Lewis'in bizi  ''Sykes Picot'u bile hak etmeyen, daha küçük haritalara ihtiyacı olan, mezheplere, hiziplere ve aşiretlere bölünmüş halklar'' olarak görmesine hak vereceğiz. Olan biteni görmemekte ısrar edip herkesin sorununu dükkânında çözmesini bekliyoruz. Hizbullah Suriye'ye bu yüzden girdi. Suriye'ye girme planları var mıydı? Ben bu olgunun çözümü için, Suriye'deki beraberlikten de daha büyük bir şeye ihtiyacımız olduğunu söylüyorum. Bölgede bir orduya, güvenlik ve siyasi mekanizmaların birleşimine ihtiyacımız var. Ardından bölgeyi rahata erdirecek büyük bir stratejik projeye ihtiyacımız var. Gençleri, kadınları ve herkesi cezbedecek ve umut duyulan bir proje.

 

Spiker: Bahsettiğiniz proje mezhebi bir projeye benziyor. Şii hilalini hatırlatıyor.

 

Enis Nakkaş: Niye?

 

Spiker: İran, Irak, Suriye ve Lübnan'dan bahsediyorsunuz. Ürdün kralının Şii hilali söylemlerini hatırlatıyor.

 

Enis Nakkaş: Bugün Ürdün de bu ağa dahil değil mi? Güvenliği tehdit altında değil mi? Ne zaman patlayacağına karar verilmemiş halde hazır beklenmiyor mu? Bugün, gönüllüleri oradan geçirdikleri ve destekleyen güçleri oyalamak istedikleri için patlatma kararı almış değiller. Lakin karar almış olsalar, yarın çıkıp Ürdün'ü patlatırlar. Bahsettiğimiz projede herkesin çıkarı var. Mezhepsel parçalanma hedefleri varken buna karşılık birleşmeden başka seçeneğimiz yok.

 

Spiker: Bahsettiğiniz proje çok güzel bir fikir fakat fiiliyatta nasıl olacak? Mezhepler, hizipler vesaire var. Bir diğer açıdan Hizbullah'ın savaşa ''sınırlı'' bir şekilde ortak olan tecrübesinden bahsedersek eğer, sadece Lübnan'daki bazı güçlerin Hizbullah'ın bu ortaklığına karşı çıkışlarının hacmine bakalım. Bunları nereye koyacağız?

 

Enis Nakkaş: Bir noktadan bahsetmeme izin verin. Arap dünyasında, mücadele geleneği olan birçok kahraman ve aydın ''Hizbullah neden tek başına Suriye'ye giriyor'' diyerek bazı noktalarda önerilerde bulundular, hatta talepleri oldu. İspanya, faşizme karşı direnirken, Avrupa'dan özgürlükçü ve solcu birçok genç, İspanya'ya girip bir ordu kurdular. Faşizme karşı savaştılar. Hizbullah niye tek başına Suriye'ye girsin? Hizbullah, bundan çok daha geniş bir cepheyi yönetebilecek ve ''ey gönüllüler buyurunuz savaşa'' diyerek bu tekfircilere karşı savaşta ana ekseni oluşturacak bir güce sahip. Sonuç ne olur? Bu senaryonun gerçekleştiğini düşünelim. Önümüze farklı bir resim çıkar. Geniş, ulusal ve birleşik cepheler kurulur. Taraflar arasında koordinasyonlarla sürdürülecek savaşta sorunlar çözülür. En güçlü eylemlerle gerçekleştirilir ve medya yoluyla açıklanmaz. Mükemmel ve sessiz bir eylem, Irak'taki direniş gibi. Ben bugün, bölgenin yeniden hayat bulmasının ancak Amerika'yı Irak'ta yenilgiye uğratan kahramanın bilinmesiyle olabileceğinde ısrarcıyım. Hem savaştan önce, hem de sonra, Irak'ı Amerika'dan kurtaracak olanın bu kahraman olacağını söylemiştim. Aynı kahraman Filistin'i de özgürleştirir, halkları da birleştirir. Irak'taki kahramanın, milletin, siyasi çıkarları mı vardı? Hedef siyasi çıkar mıydı?

 

Spiker: Öyle değil mi? Siyasi çıkar elde eden olmadı mı?

 

Enis Nakkaş: Kim siyasi çıkar elde etti? Siyasi çıkarlar elde edenler, savaşmayan taraflardı. Eğer siyasi kazanım elde eden Bölgesel Yönetimden (Güney Kürdistan'dan) bahsediyorsanız, evet doğrudur.

 

Devam edecek…

 

Çev: Hasan Sivri

 

medyasafak.com