İran’ın nükleer ilerlemesi, ABD’nin yeni kabusu

İran’ın nükleer ilerlemesi, ABD’nin yeni kabusu
Önde gelen bir ABD istihbarat yetkilisi, İran’ın 2015 yılı itibariyle kıtalar arası balistik füzelere sahip olacağını söyledi.

İran'ın nükleer ilerlemesi, ABD'nin yeni kabusu

 

Dr. Amir Dabiri Mehr

 

Press TV

 

 

İran'ın nükleer enerji programına ilişkin süregiden görüşmelerde sağlanan ilerlemenin orta yerinde, Amerika Birleşik Devletleri, İran'ın füze kazanımları hakkında makul olmayan taleplerde bulunuyor.

  
Önde gelen bir ABD istihbarat yetkilisi, İran'ın 2015 yılı itibariyle kıtalar arası balistik füzelere sahip olacağını söyledi.

 

Savunma istihbarat Teşkilatı Müdürü Korgeneral Michael Flynn kısa süre önce Senato Silahlı Hizmetler Komitesi'ne, “Başkan'ın [Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey] 2015 çerçevesindeki değerlendirmemizden söz ederken haklı olduğunu düşünüyorum” dedi.

 

Bu vurgular temelinde ABD yetkilileri, İran'ın füze programını feshetmesi gerektiğini söyledi. İranlı yetkililer ise cevaben, İran ve altı dünya gücü arasındaki görüşmelerin sadece nükleer meseye odaklı olduğunu ve İran'ın savunma kapasitesinin müzakere edilemez nitelikte olduğunu söylediler.

 

Akla gelen ilk soru, ABD'li yetkililerin, İran'ın füze programıyla ilgili müzakere etmeyi asla kabul etmeyeceğini gayet iyi bildikleri halde, nükleer görüşmelerin orta yerinde neden bu meseleyi gündeme getirdiğidir. Bu durum, iki bakış açısından analiz edilebilir.

 

İlk görüş, ABD ve İsrail'in İran'ın nükleer ve askeri faaliyetlerine dair bakış açısıdır: İran, farklı fakat birbirini tamamlayan üç alanda kaydadeğer ilerleme sağlamıştır ve bu nedenle ABD ve müttefikleri İran'ın bir üçgeni tamamlamasını engellemelidir. Bu üç alandaki ilerleme, İslam Cumhuriyeti'nin tehditlere karşı caydırıcılık gücünü arttıracaktır. Üçgenin üç tarafı şunlardır:

 

1. Nükleer program: İran nükleer enerji üretebilecek şekilde uranyum zenginleştirebiliyor. İran, kendisine ait 19 bin santrifüjde yüzde 20 saflıkta uranyum zenginleştiriyor. İran'ın bu alandaki kazanımları geri döndürülemez. İran, yüzde beş saflığın üzerinde uranyum zenginleştirmemeyi kabul etmesi gibi, ancak gönüllü olarak zenginleştirme seviyesini aşağı çekmeye ikna edilebilir.

 

2. Balistik füze fırlatma: ABD askeri ve stratejik uzmanları, İran'ın bir tonluk başlıklara sahip, 5,000 kilometre menzilli füzeler fırlatabilecek durumda olduğunu söylüyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin 10,000 kilometre doğusunda bulunan İran, ABD'yi vurabilecek füzeler geliştirmeye yakın.

 

3. Denizcilik ve havacılık alanı: Bir ABD insansız uçağına engel olan İran, ABD yetkililerine, havacılık sektöründe kaydadeğer ilerleme sağladığını gösterdi. Bu nedenle ABD'li stratejistler, İran'ın balistik füzelerin üstüne, herhangi bir hedefi vurabilecek nükleer savaş başlıkları koyabileceğini söylüyor.

 

ABD'li stratejistlere göre, bu üç alanda kazanım elde etmiş herhangi bir ülke, Washington'un artık kendi taleplerini empoze edemeyeceği potansiyel bir nükleer güçtür. Bu nedenle, İran'ın füze menzilini 10,000 kilometrenin üzerine çıkarmasına izin verilmemesi gerektiğini söylüyorlar. İran'ın nükleer meselesinin ve füze geliştirme programının, İran'ın dünya güçleriyle – ABD, Fransa, Britanya, Rusya, Çin ve Almanya – yaptığı görüşmelerde birlikte tartışılması gerektiğini söylüyorlar.

 

İkinci görüş ise İran'la yapılan müzakerekerin nükleer meseleyle sınırlı olmaması ve İran'ın, özellikle Irak'ın dayattığı savaşın (1980-1988) ertesinde elde ettiği askeri kazanımların tartışılması gerektiğini ileri sürüyor. Bu görüş, müzakerelerin gelecek turunda İran'ın balistik füzeleri hakkında tartışma yapılması için zemin oluşturuyor.

    

İlk bakış açısı gerçeklikten uzak ve temel olarak ABD ve İsrail'deki İran karşıtı çevreler tarafından savunuluyor. Bu çevreler, İran'ın nükleer bomba geliştirmeye çalıştığını iddia ediyor. Bu bakış açısınının savunucuları, İran'la görüşme yapılmasının Tahran'a, nükleer hedeflerine ulaşması için zaman kazandıracağını söylüyorlar.

 

Fakat gerçeklik şu ki, İran'ın nükleer faaliyetleri tamamen Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun (UAEK) denetimi altında ve BM nükleer izleme teşkilatının raporları, İslam Cumhuriyeti'ne “sağlam raporu verecektir”. İlave olarak İslam Devrimi lideri Ayetullah Seyyid Ali Hameney de bir fetvasında, nükleer bomba geliştirmenin dinen yasak olduğunu söyledi.

 

İkinci bakış açısıyla ilgili olarak, İran'ın askeri kazanımlarını ve füze kazanımlarını hiçbir zaman gizlemediğini bilmek gerekir. İran, amacının askeri gücünü arttırmak olduğunu ve ABD'nin İran'dan füze programını sonlandırmasını isteyemeyeceğini söylüyor. Dünya, ABD'nin, Fransa'nın, İngiltere'nin, Almanya'nın, Suudi Arabistan'ın, Kuveyt'in ve eski Sovyetler Birliği'nin, 1980'lerde İran'ın işgal edilmesi sırasında Irak'a silah sağladığını gayet iyi hatırlıyor. İran yalnız bırakılmış ve kendi silahlarını imal etmek zorunda kalmıştı. Doğal olarak böyle bir ülke, toprak bütünlüğüne yönelik herhangi bir ihlale karşı koyabilmek için en gelişmiş ve en etkili savunma düzenine sahip olmalıdır. Böyle bir hazırlık düzeyi tamamen ülke içi bir meseledir ve İran halkının İslam Cumhuriyeti'nden en temel beklentisidir.

 

Amerikalılar, İran'ın balistik füzeleri meselesini, kısa vadede aşırıcı Amerikalıları ve Siyonistleri – İran'la nükleer görüşmelere ciddi bir şekilde karşı çıkanları – yatıştırmak ve aynı zamanda gelecekte İran ve dünya güçleri arasında gerçekleşecek görüşmelerin gündemini belirlemek üzere tartışmaya açmıştır.

 

Her halükarda İran'ın, egemenliği dahilindeki savunma hakkını dünya güçleriyle müzakere etmeyi kabul etmesi muhtemel değildir. İran da nükleer araştırma faaliyetlerinin askıya alınması, Arak ağır su tesisinin kapatılması ve santrifüj sayısının 10 binle sınırlandırılması gibi noktalarda kırmızı çizgiler koymuştur.

 

Amerikalıların, dünya güçleriyle İran arasındaki nükleer görüşmeler boyunca başka hangi meseleleri gündeme getireceğini bekleyip görmek gerekiyor.

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com