İran yardımları, klişeleri kırmayı amaçlıyor

İran yardımları, klişeleri kırmayı amaçlıyor
Dünya, Suriye hükümetini aktif olarak destekleyen rolünden ötürü İran’ı kınamaya devam ederken, İran topluluğunun üyeleri Lübnan’da Suriyeli mültecilerle yapılan insani çalışma üzerinden, siyasi klişelere ve yaftalamalara meydan okumaya çalışıyor.

 

 

Rana Harbi

 

El Ahbar

 

Dünya, Suriye hükümetini aktif olarak destekleyen rolünden ötürü İran'ı kınamaya devam ederken, İran topluluğunun üyeleri Lübnan'da Suriyeli mültecilerle yapılan insani çalışma üzerinden, siyasi klişelere ve yaftalamalara meydan okumaya çalışıyor.

 

Ailesini desteklemek için gündelik bir mücadele altına girmiş olan, üç çocuk babası bir Suriyeli mülteci olan Muhammed Ahmed, Beyrut'un güney banliyölerinde dökülen bir eğreti odanın zeminininde, köpükten bir döşeğin üzerinde gergin bir şekilde sigarasını içiyordu.

 

Ahmed, altı yaşındaki kızını dizinde tutarken El Ahbar'a, “kurşunlar ve ateş sağanağı altında, sırtımızdaki kıyafetlerden başka hiçbir şeyimiz olmadan Noble ve el-Zehra'dan kaçtık” diye konuştu. “Buradaki yaşam koşullarımız katlanılacak gibi değil. Geri dönmek istiyoruz ama iki şehir 19 aydan fazla zamandır rejim karşıtı silahlı grupların kuşatması altında.” 

 

BM rakamlarına göre 2011'de krizin patlak vermesinden bu yana bir milyondan fazla Suriyeli mülteci komşu Lübnan'da sığınak aradı ve bu şekilde, ülkenin zaten bozulan ekonomisi ve bölünmüş toplumu üzerinde eşi görülmemiş bir basınç yarattı. Lübnan bunun sonucunda uluslararası topluma, dünyadaki en büyük Suriyeli mülteci topluluğunun barınması yükünün taşınmasına yardım etme çağrısı yaptı.

 

İran'ın uluslararası Daha İyi Bir Yarın Merkezi'nde  (ABtcenter) gönüllü olarak çalışan 24 yaşındaki İranlı üniversiye öğrencisi Ali Rıza Mataci El-Ahbar'a, “Lübnan, somut uluslararası dayanışmaya ihtiyaç duyuyor” şeklinde konuştu. “Biz Lübnan'a, uluslararası topluluğun bir parçası olduğumuz için ve insani desteğimiz, İran ve halkı hakkındaki küresel yanlış anlamalara bir cevap olduğu için geldik.”

 

ABtcenter, Lübnanlı sivil örgütlerle ve diğer üniversite öğrencileriyle işbirliği içinde, süregiden Suriye krizinin Lübnan'daki Suriyeli mülteciler üzerindeki etkilerini hafifletmek için kısa vadeli yardım çabalarından uzun vadeli geliştirme fikirlerine kadar çeşitli projeler tasarladı.

 

Yardım ve politika birbirine karışmıyor

 

ABtcenter'da gönüllü olarak çalşan 25 yaşındaki Lübnanlı grafik tasarım mezunu Şarbel, El-Ahbar'a “Ahmed ve ailesi gibi pek çok mülteci evlerini, ateş ve bombalamalarla karşılaştıktan sonra çok kısa süre içinde terk etti” dedi. “Aylık olarak dağıtılacak yardım, gıda paketlerinin, hijyen çantalarının, döşeklerin, battaniyelerin, çocuk kıfayetlerinin ve tıbbi ekipmanların tedarik edilmesini içeriyor” diye ekledi.

 

Ahmed, ABtcenter'ın çabalarına değer verse de, Lübnan'da insani yardım söz konusu olduğu zaman sivil toplum kuruluşlarının çoğunun, belki de hepsinin mültecinin siyasi tercihlerini ve mezhepsel aidiyetlerini dikkate aldığına inanıyor.

 

Ahmed, “Bir keresinde BM çalışanları Noble ve el-Zahra'dan birkaç mülteci ailesini ziyaret etti, bazı bilgileri not etti, resimler çekti, sözler verdi ve ortadan kayboldu. İranlılar ise sözlerini tuttu ve aylık olarak yardım alıyoruz” diye belirtti.

 

Ahmed'e göre bu, Lübnan'da insani yardımın politizasyonunun, yardımın hakkaniyetli şekilde dağıtılmasını engellediğinin kanıtı.

 

Ahmed, “Biz Şii mülteciler olarak öteki Şiilerden yardım beklemeliyiz, Sünni ve Hristiyan mülteciler öteki Sünni ve Hristiyanlardan, rejim yanlısı mülteciler rejim yanlısı örgütlerden, rejim karşıtı mülteciler de rejim karşıtı örgütlerden yardım beklemelidir” şeklinde konuştu.

 

Her ne kadar Ahmed siyaset ve dini, bütün insani yardımların arkasındaki motor güçler olarak görse de, ABtcenter gönüllüleri başka türlü argümanlar savundu.

 

Abtcenter'dan İranlı bir Uluslararası Hukuk öğrencisi olan Meysem Nedef, “Biz gençlik liderliğindeki, hükümetten bağımsız bir kuruluşuz” diye vurguladı. “Yardım çabaları ilk ve temel olarak, siyasi kanaatlerinden veya dini inançlarından bağımsız olarak yardıma en fazla ihtiacı olanları hedef aldı.”

 

İran Suriye'deki savaş boyunca Devlet Başkanı Beşar Esad'ın sabit bir destekçisi olarak kaldığı için, ABtcenter'ı siyasi aidiyetlerden uzak tutmak kritik öneme sahip.

 

ABtcenter'ın Lübnanlı sözcüsü Sacide Şahin, “Biz siyasetle insani faaliyetlerin bir araya getirilmesinin, Suriyeli mültecilerin zaten bozulan yaşam koşullarını daha da kötüleştireceğine inanıyoruz” diye konuştu. “Esad karşıtı mültecileri ziyaret ettiğimiz zaman onlara açıkça, bizim çalışmamıza yön verenin mültecilere insani yardım sunma arzumuz olduğunu belirttik.”

 

‘Açlıktan ağlamak'

 

Güney Beyrut'taki Şatila mülteci kampı yakınlarında terk edilmiş bir kulübenin kalıntılarında kocası ve dört çocuğuyla yaşayan Suriyeli mülteci Mona, bir yaşındaki çocuğunu sallerken ailesinin İdlib'den Lübnan'a yaptığı ve hayatlarını tehdit eden yolculuğu anlattı.

 

Mona, “Halep için verilen savaşın pek çok cephe hattından birinde, top ve silah ateşleri arasında yaşıyorduk” dedi. “Bir buçuk yıl kadar önce, Suriye ordusu İdlib'in kuzeybatı bölgesine çekilmiş silahlı isyancılara karşı askeri saldırı başlattığı zaman Lübnan'a kaçtık.”

 

Her ne kadar Mona, “rejimin keyfi ve şiddetli saldırıları” diye adlandırdığı şeyi kınamaktan çekinmese de, yine de ABtcenter'ın sunduğu yardımı kabul etmiş.

 

Mona, “İlk olarak bir İran kuruluşunu duyduğum zaman, İran'la ilgili bana söylenen dehşet verici şeyler nedeniyle biraz tereddüt ettim” dedi. “Fakat şu anda yapabileceğim tek şey, yardımları için onlara samimi bir şekilde teşekkür etmektir. Benim çocuklarım her gece açlıktan ağlıyordu.” 

 

Mataci ısrarla, “İran'ın Suriye'ye yönelik dış politikasına açıkça karşı çıkan aileler bizim İran'dan geldiğimizi öğrendikten sonra bile, hâlâ çok samimi yaklaşıyorlardı” diye belirtti ve ekledi: “Dev bir insani kriz karşısında siyasi ve dini bariyerler ortadan kalkıyor.”

 

Bununla birlikte, İran'ın Esad'a ve hükümetine yönelik süregiden askeri desteği nedeniyle hem isyancı savaşçılar, hem de muhalefeti destekleyen Suriyeli siviller arasında giderek büyüyen İran karşıtı duygular oluştu.

 

Şarbel, “Var olan siyasi duyarlılıkları biliyoruz” dedi. “Lübnanlı gönüllüler olarak, Kuzey Lübnan'da belli siyasi gruplar tarafından kontrol edilen bazı bölgelerde, davaları tamamen insani bile olsa sadece İranlıların değil, Esad'ı destekleyen Lübnanlıların da hoş görülmediği bölgeler olduğunu biliyoruz.”

 

Şarbel'e göre, Kuzey Lübnan'da Bab el-Tabbaneh ile Cebel Muhsin arasındaki ve Arsel ve Labve ile Bakaa Vadisi'ndeki diğer köyler arasındaki çatışmalardan, Suriye krizinin Lübnan toplumu içine nasıl sindiğini görmek mümkün. Gönüllüler, ciddi tepkilerden kaygılanmadan bu tür gerilimlerin yaşandığı bölgelerde kalan mültecilere ulaşmayı başaramadı.

 

ABtcenter ile gönüllü çalışan bir hemşire ve Lübnanlı bir aktivist olan Zehra Nasrallah, El Ahbar'a “Suriyeli mülteciler çaresizce yardıma ihtiyaç duyuyorlar. Eminim ki Lübnan'da karşıt gruplar arasında daha fazla hoşgörü ve işbirliği oluşursa, siyasi ve dini arka planlarından bağımsız olarak bütün mülteciler yardımımızı alabilecektir” şeklinde konuştu.

 

Şahin, Nasrallah'ın söylediğini destekledi ve Lübnan'ın bütün bölgelerinin siyasi olarak desteklenen silahlı grupların kösteğinden kurtulması halinde, bütün Suriyeli mültecilerin ABtcenter'ın sunmak zorunda olduğu yardımı kabul edeceğini söyledi.

 

Şahin, “Saha çalışmalarımızı yürütürken ve yine yardım dağıtırken Bekaa ve Beyrut'taki Esad karşıtı mültecileri ziyaret ettik. Onlar, rejimi destekleyen ailelerle yanyana yaşıyorlar; her iki grup da çetin koşullarla karşı karşıya ve herhangi bir örgütten gelecek yardıma umutsuzca ihtiyaç duyuyorlar” şeklinde konuştu.

 

Bariyerleri yıkmak

 

Gönüllüler Lübnan'a uçup kişisel olarak mültecileri ziyaret etmeye karar verdiklerinden, İran ve halkıyla ilgili bazı klişelere meydan okumayı başarabildi.

 

Mataci, “Kişisel düzeyde mültecilerle temas kurduklarında, politikanın İran'ın zengin ve çok katlı halısında sadece bir iplik olduğunu anladılar ve biz de Suriye krizinin bütün Suriye halkı üzerinde ne kadar ıstırap verici ve kahredici olduğunu anladık” diye belirtti.

 

Navfa, gözyaşlarını silerken El Ahbar'a, “Ben on ay önce El Nusra Cephesi Tel Aran'ı ele geçirip üç oğlumu gözlerimin önünde katlettikten sonra üç torunum ve gelinimle birlikte Suriye'den kaçtım” şeklinde konuştu.

 

Navfa, otuz yıldan uzun bir süre önce Suriyeli bir adamla evlenip Lübnan'dan ayrılmış. Kocasıyla birlikte Halep yakınlarındaki Tel Aran köyüne yerleşerek ailesini kurmuş. “Bu gençleri etrafımda görmek, adeta oğullarım geri gelmiş gibi hissetmemi sağladı” diye konuştu.

 

Hay el-Sellum'daki komşularından birinin kendisine bağışladığı bir yatakta yatan, şimdi yaşlı bir kadın olan Navfa, anayurdunda, ailesinden geri kalanlarla birlikte kiralanmış bir bodrum odasında yaşayan bir mülteci.

 

Nedef son olarak şunları söyledi: “İnsani etkileşimlerle, dünyanın İran'ı sıkıştırdığı dar sınırları genişletmeye çalışıyoruz. İnsani yardımı arttırmaya devam edeceğiz ve İran'la öteki topluluklar arasındaki bariyerleri yıkabilmek için, bu yardımları kendi ellerimizle vermek istiyoruz.”

 

medyasafak.com