Hizbullah neden ve ne zamana kadar Suriye’de? (1)

Hizbullah neden ve ne zamana kadar Suriye’de? (1)
2003 yılında ABD ve müttefik kuvvetler Irak’a girdiği zaman, Hizbullah Irak Şiilerine “Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’i destekleme” çağrısı yapan bir duruş almıştı. Nasrallah, “Öncelik, bölgede önce Suriye-İran sınırlarına yerleşmeyi ve arkasından “direniş eksenini” (Hizbullah, Suriye, İran) vurmayı planlayan en büyük düşmanla (ABD) savaşmaktır” diyordu.

 

 

 

Birinci Kısım: Irak Savaşı

 

 

Elijahjm.wordpress.com

 

 

Bu makale, Hizbullah'ın Suriye müdahalesini kronolojik noktalardan tartışacaktır (1-Irak savaşı; 2- 2006 İsrail-Lübnan savaşı, devam edecek…). Aynı zamanda İran'ın Büyük Ayetullahı Seyyid Ali Hamaney'in Hizbullah'ın Suriye müdahalesini ve etkilerini tanımlarken kullandığı ifadeyi geliştirecektir. Büyük Ayetullah Hamaney, Hizbullah'ın Suriye'deki askeri müdahalesini tanımlamak için “Hizbullah, yazgıyı değiştirdi. Hizbullah rejimi düşmekten kurtardı ve savaşın seyrini, büyük bir kayıptan, yitirilenlerden bağımsız olarak zafer yoluna doğru çevirdi” demişti.

 

Lübnan Hizbullah örgütünün Suriye'deki savaşa müdahalesine ilişkin, süregiden savaşın değişen seyrine ve İran'ın savunduğu Şii ideolojisindeki uzun süredir beklenen İmam Mehdi'ye gönderme yapan iki güçlü açıklama bulunuyor. Hizbullah'un müdahalesinin genel değerlendirmesini yaparken ele alacağımız iki ayrı mesele şunlar: neden ve ne zamana kadar? “Yazgıyı değiştirmek” ne anlama geliyor?

 

Hizbullah, Suriye'ye rejime destek olarak müdahil olmayı, rejimin hayatta kalması için gerekli görüyordu ve hâlâ da öyle görüyor. 2013'te Hizbullah'ın müdahelesinden önce savaş, Şam'ın kalbi olan Abbasi Meydanı'na kadar ilerliyordu.  Bugün savaşın seyri Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad lehine dönmüş durumda. Dahası, rejimin Cenevre-2 barış görüşmelerinde daha güçlü bir pozisyon almasına (ki Cenevre-1'de böyle değildi) ve Suriye'nin çevresindeki stratejik bölgelerin kontrolünü ele alarak rejimin herhangi bir isyancı grup karşısında üstünlük kurmasına olanak verdi.

 

Hizbullah'ın müdahaledeki tek hedefi rejimi kurtarmak değildi. Hizbullah'ın müdahalesi hem ideolojik hem de varoluşsaldır. Hizbullah'ın kendi sözleriyle özetlemek gerekirse, “Bu, dini bir görev, askeri tedariğin sürdürülmesi çabası, ‘direniş ekseni'ndeki bir müttefike destek, Lübnan'daki destekçilerinin terörist eylemlerden korunması, temel bir oyuncu olarak ve İsrail'e karşı mücadelede dengeleyeci bir unsur olarak varlığının korunmasıdır.” 

 

Lübnanlı örgüt Suriye'de ülkenin farklı yerlerinde güçlü kökler inşa ediyor ve devasa savaş deneyimi elde ediyor. Pek çok Suriyeli, “sınırlardaki İsrail tehdidi bilincine” yapılan vurguyla eğitiliyor ve ideolojik olarak hazırlanıyor. Bu yüzden Hizbullah'ın etkisi, Suriye nüfusunun jeopolitik stratejilerini değiştiriyor.

 

Hizbullah'ın Suriye'ye müdahil olması Lübnan'daki mezhepçi şiddeti kötüleştirmedi, fakat zamanlamasını hızlandırdı. 2004-2005 yıllarında bunun gelmesi bekleniyordu, fakat 2006'da İsrail'le yaşanan savaş nedeniyle ertelenmişti. Bunun eninde sonunda gerçekleşmesi kaçınılmazdı (bu nokta İkinci Kısım'da geliştirilecektir).

 

Hizbullah'ın müdahalesi, Lübnanlıların Suriye'deki ilk askeri faaliyeti değildir. Lübnanlı Sünni cihadçılar Suriye devrimini desteklemiş ve yabancı cihadçıların yanında savaşmıştır. Hizbullah'ın gerçek büyük müdahalesi, 2013 sonlarında gelmiştir.

 

 1. Irak savaşı

 

2003 yılında ABD ve müttefik kuvvetler Irak'a girdiği zaman, Hizbullah Irak Şiilerine “Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'i destekleme” çağrısı yapan bir duruş almıştı. Böyle bir çağrı, on yıllar boyunca Irak rejiminin kitle katliamları, suikastleri ve tutuklamaları altında boğulmuş Şiilere şok edici görünmüştü. Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'ın tutumu, Hizbullah'un Şura konseyi ve liderliği tarafından stratejik olarak görülüyordu.  O dönemde İran'ın görüşüyle de paraleldi. Nasrallah, “Öncelik, bölgede önce Suriye-İran sınırlarına yerleşmeyi ve arkasından “direniş eksenini” (Hizbullah, Suriye, İran) vurmayı planlayan en büyük düşmanla (ABD) savaşmaktır” diyordu. Nasrallah, Iraklı Şiiler tarafından, özellikle Irak Devlet Başkanı'nın düşüşü sonrasında yaygın bir şekilde eleştirildi.

 

Sünni Iraklılar 2003'te Irak'taki ABD güçlerine saldırmaya başladığı zaman, pek çok Sünni lider ABD Devlet Başkanı'nın da söylediği gibi Iraklı Şiilerin işgal güçlerine destek vermesi nedeniyle Hizbullah'a şikayette bulundu. Hizbullah, İran tarafından desteklenen Şii gruplar yabancı müttefik güçlere karşı saldırılara başlayıncaya kadar cevap veremedi. Ancak Sünni gruplar saldırılarını Amerikan ve İngiliz kuvvetleriyle sınırlamıyor ve Irak Şiilerine karşı da saldırı düzenliyordu. Hizbullah, kendi kuvvetleri tarafından eğitilmiş ve İsrail'e karşı durduğu varsayılan pek çok Filistinlinin, Irak Şiilerine karşı intihar saldırıları gerçekleştirdiğini gördü. Örgüt için ibre, beklenen yere dönmemişti.

 

Hem Lübnan hem de Suriye, Irak'a cihadçı akışına doğrudan ve dolaylı olarak katkıda bulundu. Lübnan, cihadçıların Suriye üzerinden Irak'a yeni yolculuklar yapmak üzere örgütlenmesine izin verdi. Ülke, “Nusra toprağı”, bütün cihadçıların Suriye üzerinden Irak'a gitmesini sağlayan bir destek ve geçiş noktası olarak görülüyordu. Suriye Devlet Başkanı daha doğrudan katkı yaptı. Esad, cihadçıların Suriye'de hareket etmesine ve eğitim düzenlemesine izin vererek, Irak'ta Amerikalılara karşı olduğu gibi, Şiilere karşı da saldırılar düzenlemesine katkıda bulunuyordu. Bu açıdan, hem İran hem de Hizbullah'ın itiraz etmesinden bağımsız olarak, daha büyük bir çıkar vardı. Irak Başbakanı Nuri el-Maliki Esad'ı açıkça cihadçıları desteklemekle, Irak'ı ve yönetimini istikrarsızlaştırmakla suçluyordu.

 

İran ve Hizbullah, istiyor olmalarına rağmen Esad'la ilgili bu meselede El-Maliki'ye yardım edebilecek bir konumda değillerdi. İran Devrim Muhafızları-Kudüs Tugayı komutanı Hac Kasım Süleymani pek çok vesileyle Suriye'ye gitti. Görevlerinden biri Başkan Esad'ı, özellikle Amerikalıların Irak'ı terk etmeye hazırlandığı bu son dönemlerde, Irak'a cihadçı akışını durdurmaya ikna etmekti. Nasrallah da danışmanı ve Irak dosyasından sorumlu olan kişiyi aynı amaçla, çeşitli vesilelerle Suriye'ye gönderdi. Nasrallah, aralarında düzenli bir bağlantı olması nedeniyle bu ayrıntıyı doğrudan Başkan Esad'la da tartıştı.

 

Bu konuda Esad'ın politikası esnek değildi. Amerikan kuvvetlerinin Suriye sınırını tehdit etmesinden korkuyordu. El-Maliki ancak 2010 sonlarında Suriye Devlet Başkanı'yla pozitif bir temas kurma girişiminde bulunmak üzere Şam'a resmi bir heyet göndermeyi kabul etti. Irak Başbakanı, “geçmişi unutmak” için iyi niyet göstergesi olarak Suriye Devlet Başkanı'na verdiği iş (ekonomi-enerji) vaatlerini hiçbir zaman yerine getirmedi.

 

Hizbullah, 2004 yılında Ebu Musab el-Zerkavi'nin (Ahmed Fadıl el-Halayleh) yükselişinin başlangıcından itibaren, tekfirci Sünni cihadçıların Lübnan da dahil olmak üzere her yerde Şiileri hedef alacağını anladı. Usame bin Ladin'e biat eden el-Zerkavi, isyana liderlik ediyor, işgalci güçlerin öldürülmesine, ama ondan da önce Iraklı Şiilerin öldürülmesine yoğunlaşıyordu.

 

Daha sonra, 2004 yılında Necef'te genç lider Mukteda el-Sadr'ın ABD kuvvetlerine karşı başlattığı ayaklanmanın ardından, Hizbullah Irak'taki ABD kuvvetlerini hedef alan “direnişe” katılmak isteyen bazı Iraklı grupları eğitmeye başlıyordu. Eş zamanlı olarak Lübnan'da 2004-2006 yılları arasında, olası bir intihar saldırısını veya bombalı araç saldırısını önlemek üzere bütün Hizbullah ofislerinin yakınlarında güvenlik önlemlerine girişildi. Bu doğrultuda, muhtemel bir tekfirci saldırısını önlemek üzere, Beyrut'un Haret-Hreik banliyösündeki Şura konseyinin ana giriş kapısına on binlerce dolar harcandı. Sakinlerinin çoğunun Şii olduğu Dahiye ve Bekaa Vadisi'ndeki Hizbullah kutlamaları sırasında ana yolları bloke etmek için otobüsler kullanılıyordu. Tekfirci saldırısı korkusu her yerdeydi…

 

(Devam edecek)

 

medyasafak.com