ABD Yemen’deki askeri varlığını arttırıyor

ABD Yemen’deki askeri varlığını arttırıyor
Mart ayı başlarında, Şeyh Abdülmelik el Husi liderliği altında örgütlenmiş bir Şii grubu olan Husilerle bağlantılı bir medya kaynağı, ABD hükümetinin, eski Güney Yemen’in başkenti Aden ile ülkenin ikinci en kalabalık şehri olan Taiz’in tam ortasında yer alan güneydeki Lahc eyaletinde bir askeri deniz üssü kurmayı planladığının iddia edildiği bir haber yayınladı.

 

 

Catherine Shakdam

 

Press TV

 

 

ABD kendini Ortadoğu'da radikalizmin giderek değişen yüzüne ve büyüyen Amerikan karşıtı duygulara uyarlamaya çalışırken, Washington kontrol sağlamak için askeri gücüne bel bağlıyor ve bunu öncelikle Yemen'de yapıyor.



Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai'nin Washington'un Çift Taraflı Güvenlik Anlaşması'nı imzalamayı kategorik olarak reddetmesinden bu yana Washington, zor durumda hayata geçirilecek bir askeri seçenek arayışıyla, bölgedeki konumunu gözden geçirmek ve yeniden değerlendirmek zorunda kaldı.



Bu açıdan Yemen pek çok avantaj sağlıyor ve bunlardan biri, dünyanın petrol yolu Bab el-Mendeb'e doğrudan açılma imkanı.



Avrasya ve Ortadoğu'da gerçekleşen son gelişmelerin ışığında Amerika Birleşik Devletleri, kendini askeri açıdan zor sayılacak bir konumda buluyor, zira etki, diplomatik nüfuz ve askeri caydırıcılık bakımından hem İran hem de Rusya'ya hayli alan kaptırdı ve bu, neo-conları pek de mutlu etmeyen bir şey.



Amerika'nın dünyadaki askeri duruşunu savunmaya ve İran ve Rusya'nın giderek büyüyen etki alanına karşı bir tampon oluşturmaya hevesli olan Pentagon, Arap Yarımadası'nda, özellikle de Yemen'de daha güçlü bir askeri varlığa sahip olmaya çalışıyor, zira bu yoksullaştırılmış ülkenin jeo-stratejik konumu, güç dengesini kendisinin lehine çevirebilir.

 

Ocak 2012 tarihinde İsrailli bir medya kuruluşu, ABD Başkanı Baracak Obama'ya yakın kaynakların, Washington'un “ABD hava ve deniz kuvvetlerine gizli bir şekilde iki stratejik adada – Yemen'in Hint Okyanusu'ndaki takımadalarının parçası olan Sokotra adasında ve Umman'ın, Hürmüz Boğazı'nın güney çıkışındaki Mesire adasında – ağır yığınaklar oluşturma emri verme” yönündeki planlarını doğruladığını ortaya çıkarmıştı.



Dahası Nisan ayında yayınlanan bir raporda ABD Savunma Bakanlığı, her ne kadar Washington askeri varlığının izole olduğu Asya-Pasifik bölgesine yoğunlaşacak olsa da, “ABD ordusunun Ortadoğu ve Fars Körfezi'nde kalıcı bir askeri varlığı koruyacağını” ortaya çıkardı – bu vurgu, ABD Başkanı Obama'nın Yemen planlarının teyit edilmesi olarak anlaşıldı.



Elbette El Kaide'nin Ortadoğu'daki yükselişi bir kaygı kaynağı olsa da, Washington'un Yemen'deki askeri hareketliliğinin küresel üstünlük arayışı parametreleri içerisinde anlaşılması gerekir. Her ne kadar ABD yetkilileri yabancı askeri operasyonları meşrulaştırmak için terörle savaş anlatısını kullanmaya meyilli olsa da, ana odak noktası her zaman için küresel erişimini ortaya koymak ve daha küçük güçlerin ABD hegemonyasını tehdit etmesini engellemek için yabancı askeri karakollar kurmak olmuştur.

  

Amerika'nın yumuşak güce dayalı dış politika stratejisi uzun süre önce terkedilmiştir; eski ABD Başkanı George W. Bush 2002'deki yıllık Ulusa Sesleniş konuşmasında, amacı İslam ülkelerine Amerikan demokrasisini dayatmak olan doğrudan müdahaleler üzerinden, “şer ekseni” olarak adlandırdığı şeyi yok etmeye aktif olarak çabalayacağını açıkladığından beri bu böyledir.

 

Her ne kadar ABD'nin teröre karşı hiç bitmeyecek bir savaş başlatabileceği – ki bu anlaşılması güç ve herşeyi kapsayabilecek bir terimdir – fikrini ilk ortaya atan kişi eski Başkan W. Bush olsa da, selefinin terörle savaşını Yemen'de insansız uçaklarla savaşa dönüştüren kişi Başkan Obama olmuştur.  Daha geçen hafta CNN, “ABD'nin Yemen'de yürüttüğü insansız uçak kampanyası, büyük ölçüde Başkan Obama'nın savaşıdır” yorumunu yaptı.



Daha fazla sayıda ülkenin içeriye bakması ve kendilerini Washington'un zorba nüfuzundan özgürleştirmek için bölgesel ittifaklar araması nedeniyle ABD'nin kendi nüfuzunun Arap Baharı hareketinin gölgesinde kaldığını gördüğü bir dönemde ABD yetkilileri aktif bir şekilde, askeri yayılmacılık üzerinden güç dengesini yeniden ele almaya çalıştı. 



Her ne kadar 2011'den beri ABD, kendi deniz kuvvetlerine ait çok sayıda müfrezenin mobilize olmasını meşrulaştırmak için güvenlik meselelerini gündeme getirmek yoluyla Yemen'deki, özellikle de başkent Sana'daki varlığını büyük ölçüde arttırmış olsa da, ABD yetkilileri Washington'un er geç Yemen'de kalıcı bir askeri üs kuracağı şeklindeki söylentileri her zaman yalanladı. Yemen, radikalizmle mücadelede Amerika'nın en sıkı müttefik(lerinden biri)dir ve Washington son üç yılda Yemen'e, eşi görülmemiş düzeyde askeri, siyasi ve mali destek sunmuştur. Gözlemciler sık sık, bu stratejinin son kertede Yemen için olabileceğinden çok daha ziyade Pentagon'un  çıkarlarına hizmet edeceği ikazında bulunmuşlardır.

 

Yardım paketlerini siyasi teşvikler olarak kullanan ABD yetkilileri temel olarak, Yemen'in işbirliğini satın almışlardır. Şimdi ortaktan ziyade bağımlı hale gelmiş olan Yemen, coğrafyası nedeniyle yeni bir Amerikan askeri karakoluna dönüşmüştür. Bir kavşak noktasında oturan Yemen, Afrika Boynuzu'nu ve Ortadoğu'yu gördüğü gibi, Fars Körfezi'ne ve Asya'nın ötesine de açılma noktası teşkil etmektedir.



Washington'un Arap Yarımadası'ndaki askeri stratejisinin ilk işaretleri Eylül 2012'de, Amerikan karşıtı protestolar dalgası arasında ABD'nin, Sana'daki büyükelçiliğini korumak için bir ABD Deniz Kuvvetleri müfrezesi göndereceğini açıkladığı zaman ortaya çıkmıştı.



O tarihte Yemen Başbakanı Muhammed Basendva'nın medya danışmanı Raci Badi, ABD askeri yayılmacılığının bu açık göstergesini olduğundan küçük göstermek amacıyla Reuters'a, “Ordu ve güvenlik güçleri içindeki bölünme nedeniyle, sınırlı sayıda deniz piyadesinin sadece Amerikan büyükelçiliğini korumasına izin verdik” şeklinde konuşmuştu.

 

Müfrezenin varışını izleyen birkaç hafta içinde ABD yetkilileri, ABD büyükelçiliğine bir taş atımlık mesafede bulunan Sheraton Oteli'ni, pek çok bakımdan tam teşekküllü bir askeri üsse benzeyen bir şeye dönüştürmeye karar verdi. 100 ABD deniz piyadesinin hizmet almasıyla Washington, Otel üzerinde kontrol kurmaya, ilave güvenlik kameraları takarak ve çatıya keskin nişancılar yerleştirerek güvenliği arttırmaya karar verdi. 



Aralık 2012'de, Washington'un daha fazla askeri varlık göndermesinden iki aydan daha fazla zaman sonra, Pentagon bu “konuşlanma”yı bir koruyucu tedbir olarak rasyonalize etti. Pentagon sözcüsü George Little'ın ifadesiyle “Konuşlanma, Ortadoğu'daki ABD karşıtı protestolar arasında koruyucu bir tedbir” idi.

 


Yemen askeri deniz üssü

 


Mart ayı başlarında, Şeyh Abdülmelik el Husi liderliği altında örgütlenmiş bir Şii grubu olan Husilerle bağlantılı bir medya kaynağı, ABD hükümetinin, eski Güney Yemen'in başkenti Aden ile ülkenin ikinci en kalabalık şehri olan Taiz'in tam ortasında yer alan güneydeki Lahc eyaletinde bir askeri deniz üssü kurmayı planladığının iddia edildiği bir haber yayınladı.




Stratejik olarak, doğrudan Bab el-Mendeb'i – dünyanın petrol yolunu – gören Aden Körfezi'nde konumlanacak olan  deniz üssü, jeostratejik avantaj bakımından Fars Körfezi'ndeki Beşinci Filo'ya denk bir konumda olacaktır.



Ensarullah'ın web sitesi, üssün Hor el-Umeyra'da olacağını ve içinde bir yüzen havuz, bir eğitim merkezi ve atış poligonları bulunacağını iddia ediyor.



Washington'un El Kaide'nin bölgedeki faaliyetlerini daha iyi kontrol etmek ve kendi ulusal güvenliğine yönelik her tür olası tehdidi önlemek istediği fikri öne sürülüyor.

  

Yemen, bölge istikrarı bakımından kilit bir noktada duruyor; Washington bunu çok iyi biliyor ve daha fazla güç yoluyla hareket etmek isteyebilir.

 

Ensarullah'ın web sitesi, “ABD ordusunun mühendisler birimi, askeri üssün inşasının yaklaşık 730 günde tamamlanabileceğini ve hükümete 5 milyon dolar civarında maliyetinin olabileceğini söyledi” diye yazdı.



Her ne kadar ABD yetkilileri bu tür haberleri kategorik olarak “aldatıcı” diye nitelese de, gazeteciler isimlerinin gizli kalması kaydıyla, meselenin daha fazla peşinden gitmeleri veya kanıt bulmaya çalışmaları durumunda öldürülmekle tehdit edildiklerini söylediler.



İlginç bir şekilde, Amerikan karşıtı hisleriyle daha fazla bilinen bir grup olan Husiler, Washington'un Yemen planları üzerine alarm veren ilk grup olmadı.



Ocak 2013'te World Tribune, şunları yazdı: “Yemenli kaynaklar, Başkan Barack Obama yönetiminin 2013 yılında bir dizi yeni projeyle savunma ve askeri işbirliğini arttırmaya niyetli olduğunu söylediler. Bunun, Arap Birliği üyesi devlete silah sevkıyatlarını ve ülkede askeri üslerin inşa edilmesini de içereceğini söylediler.” Buradaki anahtar kelime “üsler” kelimesi: çoğul bir kelime!



Bu haberi takip eden birkaç gün içinde Yemen'de yayınlanan günlük El Şaara gazetesi haberleri doğruladı ve Pentagon'un, biri Sokotra adasında olmak üzere üç askeri üs inşa etmeyi planladığını ekledi.



Aynı tarihte ABD İç Güvenlik Müsteşarı Rand Beers, şunları söyledi: “Amerika Birleşik Devletleri, Yemen'in güvenlik ve refahının arttırılmasında derin çıkarlara sahiptir… Biz, Yemen hükümetiyle olan işbirliğimizi arttırarak, büyüyen tehditlere karşı iki ülkenin etkili bir şekilde güvenliğini koruma ve Yemen'deki ticaret ve yatırım ortamını genişletme taahhüdümüzü yeniden ortaya koyuyoruz.”

 

 

medyasafak.com