Çin, İran ve Rusya, yeni dünya düzenini yeniden tanımlıyor

Çin, İran ve Rusya, yeni dünya düzenini yeniden tanımlıyor
2012 tarihli bir raporda, ABD’li çokuluslu yatırım bankacılığı firması Goldman Sachs, 2050 yılı itibariyle ABD’nin Çin’den çok daha küçük bir ekonomiyle, dünyanın ilk beş ekonomisi içindeki tek Batılı güç olacağını ileri sürüyordu. İlave olarak Dünya Bankası, ABD dolarının kabaca on yıl içinde şimdiki küresel hâkimiyetini kaybedeceğini öngörüyor.

 

Seyyid Muhammed Marandi

 

Press TV

 

 

20 Mayıs'ta Şangay'da başlayan Dördüncü “Asya'da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı” (AİGK) zirvesinde İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le görüşecek.

 

Zirve, öteki meselelerin yanında yükselişteki Batılı olmayan güçlerin küresel sahnede giderek daha baskın roller oynadığını vurgulayacak. Ancak Batılı elitler, Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupalı partnerlerinin, gördükleri herkesin emperyal efendileri olduğu bir zaman kırılmasına saplanıp kalmış durumdalar.

 

Bu açıdan ana akım Batılı medya kuruluşlarının devamlı olarak, Batılı muadillerinden daha farklı dünya görüşlerine sahip liderler ve ülkeler hakkında yapılan resmi hükümet açıklamalarından neredeyse farkı olmayan anlatılar üretmesi ilginç bir rastlantıdır. Örneğin sık sık Venezuela'da demokratik yoldan seçilmiş “diktatörler” hakkında bir şeyler işitiyoruz, ancak bize onların dostu olan diktatörlerin “ılımlı reformcular” oldukları anlatılıyor.

 

Bir diğer dikkat çekici rastlantı, Batılı insan hakları örgütlerinin kendi hükümetleriyle büyük ölçüde aynı çizgide girişimlerin ve politikaların peşinden gitmesidir. ABD Suriye hükümetini – aksi yönde güçlü kanıtlar olduğu halde ve Washington'un eski Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin İran'a kimyasal silahla saldırdığı zaman hoş karşılamasına rağmen – kendi halkına karşı kimyasal silah kullanmakla suçladığı zaman bazı insan hakları savunucuları insani amaçlarla Şam'a “şok ve korku” operasyonu düzenlenmesini savunarak Başkan Barack Obama ile omuz omuza durdu.

 

Suudi Prensesi Besma Bint Suud'un söylediğinin aksine, Uluslararası Af Örgütü'nün Suudi Arabistan'a olan zaafı, dar anlamda petrolden daha fazlasına bağlanabilir, zira bu ünlü kuruluş, insan haklarının liberal emperyalizm üzerinden savunulmasının gerçek bir taraftarıdır. Kısa bir süre öncesine kadar ABD Af Örgütü'nün başında, “insani müdahaleci” bir kişi olan eski bir üst düzey ABD hükümeti yetkilisi vardı.

 

Chicago'daki 2012 NATO zirvesi sırasında Uluslararası Af Örgütü, “ilerlemenin devam ettirilmesi” adı altında NATO'nun Afganistan işgalinin sürmesi lehine kampanya yürütmüş, Af Örgütü'nün Afgan kadınları için yaptığı gölge zirveye, yaptırımlar sonucunda yarım milyondan fazla Iraklı çocuğun ölümü için “buna değerdi” yorumuyla bilinen eski ABD Dışişleri Bakanı  Madeleine Albright da katılmıştı.

 

 

Bol ikiyüzlülük dozu

 

“Hür Dünya”da kamusal söylemin her düzeyinde böyle bir konsensüs görmek ferahlatıcı. Avrupalı ve Kuzey Amerikalı elitler arasında, Batı'nın hedeflerinin iyi niyetli olduğu yönünde genel bir ortaklaşma var gibi görünüyor – bu yolda oldukça bol ikiyüzlülük dozu kullanılsa bile. Örneğin İngiliz Dışişleri Bakanı, sadece bir kaç gün önce sözde Suriye'nin Dostları adına konuşurken, ülkenin kabaca yarısının Kiev merkezli darbe rejimini reddettiği, şiddetin vurduğu Ukrayna'da “25 Mayıs'ta yapılacak devlet başkanlığı seçimleri yönündeki hazırlıkların iyi gitmesinden” övgüyle söz etti. Ardından sadece bir dakika sonra (ve ifadesiz bir suratla) “Esad rejiminin 3 Haziran'da gayrimeşru devlet başkanlığı seçimleri düzenleme yönündeki tek yanlı planı” kınadı ve “Bildirimizde, bunun çatışmada yitirilen masum canlarla alay etmek olduğunu söylüyoruz” dedi. Öyle görünüyor ki son üç yılda Suriye'de aşırıcılara ve El Kaide bağlaşıklarına verilen yasadışı sınır ötesi destekler sonucunda hiç masum can kaybı olmamış.

 

Batı güçlerine rakip olarak algılanan herkesin hemen Adolf Hitler'le karşılaştırılması ve bunun kaşları pek de kaldırmaması da kaydadeğerdir. Benyamin Netanyahu ve diğer Siyonizm taraftarları devamlı olarak İran halkını askeri saldırılarla tehdit edebilir, fakat eş zamanlı olarak da İslam Cumhuriyeti'nin holokostu inkar ederek bir holokost yaratmak istediği şeklindeki (ne demekse) yersiz mantığı savunabilir.

   

Geçtiğimiz haftalarda, tuhaf Hitler analojisinin şimdi Putin'i tarif etmek için kullanılmasıyla bir kez daha 1939'a döndük. Buradaki ironi, Batı yanlısı Kiev rejimi içindeki sağ kanat Neo-Nazi gruplarının kendilerini Rusya devlet başkanının en büyük hasımları olarak görmesidr. Gerçekten de bazılarına göre Suriye'deki El Nusra Cephesi, İslami Cephe veya Irak ve Şam İslam Devleti analojisi, Ukrayna'daki Sağ Sektör'ü tarif etmek için çok daha uygun olacaktır.

 

Eski Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır, Batı'nın siyasi söylemindeki çok sayıdaki Hitler'den bir diğeriydi. Nasır 1956 yılında Süveyş Kanalı'nı millileştirdiği zaman dönemin İngiliz Başbakanı Anthony Eden onun girişimlerini Britanya İmparatorluğu'na bir saldırı olarak görmüştü. Ancak “Süveyş momenti”, bugün ABD'deki politikacıların üzerine düşünmesi gereken türden, hızla gerileyen bir imparatorluğun aldatmacasının klasik bir örneğiydi.

 

 

“Kazanan hepsini alır” dünya görüşü

 

Şimdiden büyük eşitsizliklere ve ABD'nin göreceli ekonomik gerilemesine yol açmış olan “kazanan hepsini alır” dünya görüşü, aynı zamanda 2001'den beri, Washington'un kibirli fakat sıfır sonuç elde eden zihniyetinin birbiri ardınca stratejik başarısızlıklar ürettiği, bir dizi “momenti” şekillendirmiştir.

 

ABD hükümeti, gerileyen küresel nüfuzunun dünyanın yükselen güçleri tarafından farkedilmediğine inanıyorsa, bir kendi kendini kandırma ağına düşmüş demektir. Obama'nın Asya'ya yönelmesi şüpheyle izleniyor, zira ABD şimdiden Ukrayna'da, Asya'da ve Kuzey Afrika'da uğraşabileceğinden daha fazla meseleye sahip. Gerçek Asya yönelişinde hızla yükselen ekonomiler, özellikle de Çin yön veriyor, zira Rusya, İran ve Irak gibi büyük petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip ülkeler şimdiden doğuya doğru dönüyorlar.

 

Bazılarının kehanetleri itibariyle fazla muhafazakâr bulduğu 2012 tarihli bir raporda, ABD'li çokuluslu yatırım bankacılığı firması Goldman Sachs, 2050 yılı itibariyle ABD'nin Çin'den çok daha küçük bir ekonomiyle, dünyanın ilk beş ekonomisi içindeki tek Batılı güç olacağını ileri sürüyordu. İlave olarak Dünya Bankası, ABD dolarının kabaca on yıl içinde şimdiki küresel hâkimiyetini kaybedeceğini öngörüyor.

 

İronik bir şekilde Batı hükümetleri, güç dengesi Avrupa ve Kuzey Amerika'dan uzaklaşırken gerileyen küresel statülerini daha uzun süre devam ettirmek için yeni köprüler inşa etmek ve yeni ortaklıkları şekillendirmek gerine, akılsızca temel güçleri antagonize ediyor. Brezilya devlet başkanını gizlice dinlemek fayda getirmez, bir sonraki Hindistan başbakanına vize vermemek sorunu ağırlaştırabilir, Çin'e güçlü ikazlarda bulunmak gerilimleri arttırabilir, fakat Rusya'yı ekonomik savaşla tehdit etmek bir oyun değiştirici olduğunu gösterir.

 

Elbette ABD ve müttefikleri şimdiden İran İslam Cumhuriyeti'nin sıradan vatandaşlarına karşı insanlık dışı bir ekonomik savaşa girişmişlerdir. ABD İran'ın bankacılık sektörünü ve merkez banasını hedef almış ve İran'ın ticaret ortaklarını, ABD yasalarına tabi olmamaları halinde cezalandırıcı yaptırımlar uygulamakla tehdit etmiştir.

 

Pek çok ülke ABD'nin emperyal emirlerini protesto etti, fakat şu ana kadar saldırgan davranışlarından uzak durmak için büyük ölçüde ABD'nin taleplerine bağlı kaldı. Ancak şimdi Rusya Federasyonu'na karşı tehditlerin yapılmasıyla alarm zilleri çalmaya başladı, zira güçlü ülkeler kendilerini gelecekteki potansiyel hedefler olarak görüyorlar. Bir başka büyük güce karşı ekonomik savaş, yükselişteki ekonomik güç merkezlerini, küresel finans ve iletişim sistemlerinin geleceği konusunda ve işbirliğini arttırmaya ve küresel siyasi ve ekonomik düzeni yeniden yapılandırmaya duyulan yakın ihtiyaç konusunda ciddiyetle düşünmeye zorlayacaktır. 

 

Şangay'daki AİGK zirvesi boyunca devlet başkanları Xi Jinping, Ruhani ve Putin'in kesinlikle konuşacak çok şeyi var.

 

 

medyasafak.com