Ayetullah Kemal Haydari'den Sekaleyn Hadisi Dersleri (35)

Ayetullah Kemal Haydari'den Sekaleyn Hadisi Dersleri (35)
Derslerin çevirisine devam ediyoruz...

 

- Rahman Rahim Allah'ın adıyla, hamd bizleri kelime-i tevhidin ve Hz. Muhammed (s.a.a.) ve temiz Âl'inin sevgisi üzere kılan Allah'a mahsustur. Salât Hz. Muhammed'e ve bütün Âl'inin üzerine olsun. Selam mevlamız, Hz. Emirü'l-Müminin'in kızı Sıddıka-i Suğra Zeyneb'e olsun. Selam sizlere ey kardeşler ve bacılar! ‘Utruhatü'l-Mehdeviyye' programının yeni bir bölümüne başlarken sizlere merhaba diyoruz. Hz. Zeyneb'in mübarek doğumları münasebetiyle tebriklerin en güzelini sunuyoruz. Evet, o yüce kadın âlime-yi gayr-i mualleme, fahime-i gayr-ı mufahhame (öğretmeni olmadan bilen), Mevlamız İmam Hüseyin'in kanını talep edenlerin lideridir. Hoş geldiniz Seyyid Kemal Haydari Bey! Utruhatü'l-Mehdeviyye programının ‘Sened ve Delalet Açısından Sekaleyn Hadisi' konusunun otuz beşinci kısmıyla karşınızdayız.

 

- Hoş bulduk.

 

- Sunucu: Saadetler dileriz size ey Seyyid. Efendim, acaba programa başlarken belirtmek istediğiniz herhangi bir husus söz konusu mu?

 

- Hayır, bildiğiniz gibi vakit dar olduğundan hemen konuya geçeceğiz.

 

- Sunucu: Geçelim ve mümkünse bir de özet yapalım

 

- Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınır ve Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla ve O'nun yardımıyla programımıza başlarım. Salât ve selam Hz. Muhammed Mustafa'ya (s.a.a.) ve tertemiz Âl'ine olsun.

 

Sekaleyn hadisinin en önemli fıkrası “O ikisi havuz başında bana varıncaya kadar asla birbirlerinden ayrılmayacaklardır” kısmıdır. Önceki programda belirttiğimiz gibi Sekaleyn hadisinin bu bölümünün ehemmiyetinin kanıtı şudur ki, Şeyh İbn Teymiyye ve onun metodunu kullanan kimseler hadisin bu bölümünün zayıf sayılması için bütün çarelere baş vurmuşlar, “Ehl-i Beytim hakkında size Allah'ı hatırlatırım!” bölümünü barındıran Sahihü Müslim'deki varyant ile yetinmiş ‘O ikisi havuz başında…' bölümü içeren nakillerin kriter oluşlarını ve kanıtlılık özelliklerini düşürmeye ve izaleye çalışmışlardır. Yani Sekaleyn hadisinden elde edilen Ehl-i Beyt'e tutunmaya ilişkin vasiyet, Kur'an'dan ayrılmama ve sapıklıktan kurtuluş gibi olguları ve hususiyetleri barındırmayan Sahihü Müslim'deki rivayeti kabul etmişlerdir.

 

Değerli izleyiciler İbn Teymiyye'nin Minhacü's-Sünne'de geçen İmam Ahmed'in hadisin bu bölümünü zayıf saydığına ilişkin ibarelerinin dakik, tutarlı ve ilmî olmadığını, İbn Hanbel'in bu bölümü zayıf saymadığını önceki programlardan hatırlayacaklardır. İbn Teymiyye'ye tabi olan Şeyh Şuayb el-Arnavut da Müsnedü'l-İmam Ahmed İbn Hanbel'e yazdığı talikatında hadisin bu bölümünü zayıf göstermeye çalışmıştır. Ona göre rivayetin zayıf oluşunun gerekçesi isnad zincirinde Atıyye el-Avfî'nin bulunuşudur.

 

Ayrıca değerli izleyiciler önceki programda Şeyh Salih İbn Abdülaziz'in el-Leali'l-Behiyye adlı eserine değindiğimizi, yazarın hadisi “İtret'in Kitab'tan ayrılmayacağı” şeklinde anlamaya çalışmayı yanlış bir anlayış olarak gördüğünü, Kitab ile İtret-i Tahire arasında bir zorunluluk ve bağlayıcılık olmadığı şeklindeki düşüncelerini de hatırlayacaklardır. Ona göre hadisin bu bölümü mazbut değildir ve şazdır. Ehl-i Hadisin muhakkik imamları ile Ehl-i Sünnet'in akidedeki imamları tarafından tahkik edilmemiştir.[1]

 

Önceki programda Sekaleyn hadisinin Müsnedü'l-İmam Ahmed İbn Hanbel'de senedinde Atıyye'nin de bulunduğu isnad zincirleriyle rivayet edildiğini dile getirmiştik. Atıyye'nin içinde bulunduğu rivayetlerin esas itibariyle sahih ve muteber olduğunu kabul etmesek bile en azından hasen olduğunu söyleyebiliriz. Bunu İmam İbn Kesir, Tefsir'inde dile getirmiştir. İzleyiciler İbn Kesir'in “İmam Ahmed der ki: Bize… o Atiyye'den, o da Ebu Said'den rivayetinde Allah Resûlu şöyle buyurmuştur: … Hadisi, sadece İmam Ahmed rivayet etmiş olup isnadı hasendir[2]” şeklindeki ifadelerini hatırlayacaklardır. Öyleyse bu açıklamalar ışığında Atıyye'nin bulunduğu rivayetleri en azından hasen rivayetler olarak kabul edebiliriz. Önceki programda işaret etmemiş olsak da daha önceki programlarda sözünü ettiğimiz İbn Useymin'in Mustalahu'l-Hadis adlı eserinden bazı açıklamalar okumak istiyorum.

 

O şöyle diyor: “Mertebe itibariyle de beş kısma ayrılır: Sahih li zatihi, sahih li gayrihi, hasen li zatihi, hasen li gayrihi ve daif (zayıf)

 

1- Sahih li zatihi…

 

3- Hasen li zatihi: Adaletli olmakla birlikte zaptı pek kuvvetli olmayan bir kimsenin muttasıl bir senetle rivayet ettiği, şazlıktan ve reddedilmeyi gerektiren illetten uzak hadistir.

 

Hasen li zatihi ile sahih li zatihi arasındaki tek fark, sahih hadiste zaptın tam olma şartının koşulması ile birlikte, hasen li zatihide bunun şart olmamasıdır.”[3]

 

Yani hasen li zatihi, sahih li zatihiden bir derece düşüktür. Hasen li-zatihinin de hüccet olması ve kriter olarak alınması mümkündür. Buna göre İmam Ahmed'in Müsned'inde geçen senedinde Atıyye'nin bulunduğu bu rivayetin, ilmî ölçülere göre sahih değilse de sened açısından hasen olduğu açık ve net bir şekilde anlaşılıyor. Açıktır ki sahih hadis gibi hasen hadisin de kanıt olarak kullanılması mümkündür.

 

- Sunucu: Varsayıma dayalı bir soru sormak istiyorum. Varsayalım ki Atıyye el-Avfî'nin senedinde bulunduğu bu rivayetin kanıt olarak kullanılması mümkün olmasın. Acaba O ikisi havuz başında bana varıncaya kadar asla birbirlerinden ayrılmayacaklardır' bölümünü metninde barındıran Sekaleyn hadisinin başka varyantları ve geliş kanalları mevcut mudur?

 

- Öncelikle şu noktaya dikkat çekmek istiyorum. Şeyh Şuayb el-Arnavut Müsnedü'l-İmam Ahmed İbn Hanbel'e yazdığı talikatında okuyucunun zihninde ya bir düşünce oluşturmaya çalışıyor, ya da bilgisiz bir cahildir. Şimdi bunun ayrıntılarına girmek istemiyorum. O, okuyucunun zihninde hadisin “O ikisi havuz başında bana varıncaya kadar asla birbirlerinden ayrılmayacaklardır” bölümünün sahip olduğu yegâne isnad zincirinin Atıyye'nin ve bir de Şerik'ın bulunduğu kanallar olduğu düşüncesini oluşturmaya çalışıyor.

 

Atıyye'nin bulunduğu isnad zincirinin durumunu görmüştük. İsnad zincirinde başka bir şahsın bulunduğu kanala geçelim.

 

Rivayet şöyledir: Bize Esved İbn Amir rivayet etti ve dedi ki bize Şerik, Rekin'den, o Kasım İbn Hassan'dan, o da Zeyd İbn Sabit'ten rivayetine göre o şöyle demiştir: Hz. Resûlullah şöyle buyurmuştur: Aranızda iki halife bırakıyorum: Birincisi uzatılmış ip olan Allah'ın Kitabı ve itretim olan Ehl-i Beyt'im. Bu ikisi Havz-ı Kevser'e gelinceye kadar asla birbirlerinden ayrılmayacaklardır.

 

Diyor ki; “Bu iki şey kıyamet günü havuz başında bana gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmayacaklardır” bölümü hariç şahidleriyle sahihtir. Zikredilen bölümün isnadı ise Şerik'in kötü bir hafızaya sahip oluşundan ötürü zayıftır.[4]

 

Öyleyse ilk isnadda Atıyye el-Avfî bulunmaktadır. Atıyye'nin yegâne sorununun Şiîliği olduğunu belirtmiştik. Atıyye saduk olabilir, ama Şiî oluşu yüzünden rivayeti kabul edilemez! Şerik hakkında da yalancılığı ve çokça hadis uydurduğu şeklindeki ithamlar sabit değildir. Onun problemi hafızasının kötü oluşu. Buna rağmen Allame hadis zayıftır diyebiliyor. Okuyucunun zihninde bir vehim oluşturmak istiyor. Bu bölümü içeren Sekaleyn hadisinde oluşturulmak istenen karaltıyı anlasınlar diye bunu ilim ehline söylüyorum. Allame Arnavut beriki hadisin isnadında Atıyye, bu hadisin isnadında ise Şerik yüzünden sorun oluşturmak istiyor. Buna göre ilkinin problemi Şiîliği, ikincisinin sıkıntısıysa kötü bir hafızaya sahip oluşu. Ancak işin doğrusu bunun gerçekliği bulunmamaktadır. Derin araştırmalara, tahkike sahip olduğu iddia edilen bu kişi ya derin araştırmaya girmemiş, ya da bu hakikati perdelemek ve üstünü örtmek istemiştir. Zira hadisin bu bölümünde, inşallah bu ve bundan sonraki programlarda da değineceğimiz gibi önemli nükteler bulunmaktadır.

 

Azizlerim et-Taberanî'nin el-Mucemü'l-Kebir adlı eserine müracaat edelim. Taberanî, tek bir hadise -iki hadise değil- iki isnad zinciriyle işaret eder. Her iki isnad zinciri de Zeyd b. Erkam'da sonlanmaktadır. Zeyd, Allah-u Teâlâ'nın Kitab'ında tasdik ettiği meşhur bir sahabidir.

 

İlk rivayet 4980 no.lu hadistir. Değerli izleyicilerin bu rivayetin isnad zincirine dikkat etmelerini istiyorum. Konumuz uzun da olsa önemlidir. Zira hadisin bu bölümüne birçok sonuçlar terettüp edecektir. Dolayısıyla bu inceleme vesilesiyle kimse bize hadisin “Bu iki şey kıyamet günü havuz başında bana gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmayacaklardır” bölümünü nereden getirdiniz diyemeyecektir.

 

Rivayet şöyledir: “Bize Ali b. Abdülaziz rivayet etti ve şöyle dedi: bize Amr b. Avn el-Vasıtî rivayet etti ve dedi ki bize Halid b. Abdullah Hasan b. Ubeydullah'tan, o Ebu'd-Duha'dan, o da Zeyd İbn Erkam'dan rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir: Hz. Resûlullah şöyle buyurmuştur: Ben size iki ağır emanet bırakıyorum. Allah'ın Kitabı ve itretim Ehl-i Beyt'im. Bu iki şey kıyamet günü havuz başında bana gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmayacaklardır.”[5]

 

Görüldüğü gibi rivayetin isnadında ne Şerik bulunmaktadır, ne de Atıyye el-Avfî. Biz de zaten bu bölümün sahihliğini ispatlamaya çalışıyoruz.

 

İkinci rivayet şöyledir: “Bize Muaz b. el-Müsenna rivayet etti ve dedi ki bize Ali b. el-Medinî rivayet etti ve dedi ki bize Cerir b. Abdulhamid, Hasan b. Ubeydullah'tan, o Ebu'd-Duha'dan, o da Zeyd b. Erkam'dan rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir: Hz. Resûlullah şöyle buyurmuştur: Ben size iki ağır emanet bırakıyorum. Bu iki şey kıyamet günü havuz başında bana gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmayacaklardır.” [6]

 

Bu hadisin önemi hadisin isnadının sahih olup olmamasından kaynaklanıyor. Şimdi varsayalım ki bizler senedin sahih olduğunu bilmiyoruz. Yani hadisin hasen veya sahih li-ğayrihi değil de sahih li-zatihi olmasını kastediyoruz.

 

Allame İbn Useymin sahih li-zatihiyi şöyle tanımlar: Zaptı tam, adaletli ravinin muttasıl bir senedle rivayet ettiği, şaz olmayan ve kabule engel bir illeti bulunmayan rivayettir.[7]

 

Öncelikle amacımız bu iki isnad zincirinin İbn Useymin'in tanımının kapsamına girip girmediğidir. İkinci olarak, eğer bu hadis bu isnad zinciriyle sahihlik payesine ulaşırsa ortaya şöyle bir soru çıkıyor: Müslim de Sahih'inde Zeyd b. Erkam'dan nakletmiş ancak rivayetin sonunu şöyle bağlamıştır: “Ehl-i Beytim hakkında size Allah'ı hatırlatırım!” Müslim'in rivayetinde Bu iki şey kıyamet günü havuz başında bana gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmayacaklardır”  ifadeleri yer almamaktadır. Zeyd b. Erkam, rivayeti neden bir defasında şöyle diğer defasında da böyle naklediyor? Acaba doğru olan ve tercih edilmesi gereken bu hadis midir diğeri midir? Çünkü bir kişi şöyle diyebilir: Hadisin Taberanî'nin Mucemü'l-Kebir'inde geçtiğini kabul etsek dahi Müslim'in Sahih'i Taberanî'nin Mucem'inden daha güvenilirdir.

 

El-Mucem'de geçen hadisin iki isnad zincirinin sahih olup olmadığını ortaya koyduktan sonra bu soruya da cevap aramaya çalışacağız. Bu akşamki konumuzun ilim ehlinin yararlanacağı tarzda ricalî ve ilmî bir şekle bürüneceğinden ötürü değerli izleyicilerden özür diliyorum. Ancak konuyu zorunlu olarak bu şekilde işleyeceğiz. Bu programları ilim ehli, uzman ve akademisyenler de izlemektedir. Bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Kimileri televizyon kanallarında, internet sitelerinde ve eserlerinde Ehl-i Beyt Medresesi ulemasının hadisleri, cerh ve tadil ilminin kurallarına uygun olarak değerlendirmediklerini ileri sürmekteler. “Rivayet işlerine geliyorsa -sahih bir isnad zincirine sahip olsun olmasın, ravinin mecruh veya itham edilmiş olması onlar için hiçbir ifade etmez- onu hemen alırlar” şeklinde iddialarda bulunmaktadırlar.

 

Şimdi Sekaleyn hadisini dayanak olarak almak istiyorsak onun geliş kanal/lar/ına ve isnad zincirindeki ricâlin tercüme-i hallerine bakmamız gerekiyor. Yani ilmî sahada çürük ve temelsiz bir şeye değil sağlam ve kuvvetli mesnedlere dayanmamız gerekiyor.

 

Mucemü'l-Kebir'de geçen iki kanalda dokuz kişi bulunmaktadır. İlk isnad zincirinde altı şahıs mevcuttur. İlki Ali b. Andülaziz el-Beğavî, ikincisi Amr b. Avn el-Vasıtî, üçüncüsü Halid b. Abdullah el-Vasıtî, dördüncüsü Hasan b. Ubeydullah b. Urve en-Nehaî, beşincisi Ebu'd-Duha Müslim İbn Subayh el-Kureşî ve sonuncusu Zeyd b. Erkam.

 

Taberanî'nin zikrettiği ikinci isnad zincirinde ortak bazı isimler var. Bazı isimlerse bu isnad zincirine özgüdür. Bunlar Muaz b. el-Musenna, Ali b. Abdullah İbn Cafer b. Nuveyh el-Mesadî ve Cerir b. Abdulhamid'dır. Öyleyse ilk isnad zincirindeki altı kişinin veya en azından beş kişinin tercüme-i halini görmemiz gerekmektedir. Zira isnadın kendisinde sonlandığı Zeyd b. Erkam sahabe olduğundan ötürü tevsike ihtiyaç duymamaktadır. Bununla birlikte Zeyd b. Erkam'in kimliğine ilişkin de bazı açıklamalarda bulunacağız.

 

İkinci isnad zincirindeki kişiler hakkında da sahihliklerine, adaletlerine, sikalıklarına ve sağlamlıklarına ihtiyaç duymaktayız. Hatta cerh ve tadil ilmi kaideleri gereğince ikinci senedin ricâlinin sağlamlığını elde edersek biz bu çalışmayı Şeyh İbn Teymiyye'ye, Şuayb el-Arnavut'a ve Sekaleyn hadisine nasıl zulmedildiğini görmek isteyen insaflı tahkik erbabına ve gerçeği bilip öğrenmek isteyen herkese hediye edeceğiz. Zira bunlar insanlarda öyle bir anlayış oluşturdular ki herkes Sekaleyn hadisinin bu varyantının hiçbir sahih isnadı bulunmamaktadır diye düşünmeye başladı. Sahih olan ‘Allah'ın Kitabı ve İtretim' şeklindeki değil de ‘Allah'ın Kitabı ve Sünnetim' naklidir demeye başladılar. Şimdi isnad zincirinde bulunan ravilerin tercüme-i haline geçelim.

 

Birinci isnadın sahih olup olmadığını görebilmek için tercüme-i halini ele alıp sunacağımız ilk şahıs Ali b. Abdülaziz el-Beğavî'dir.

   

Ali b. Abdülaziz b. Merzuban b. Sabur; imam, hafız saduk Ebü'l-Hasan el-Beğavî, Mekke'de yaşadı.

 

Darekutnî onun hakkında ‘Sika ve güvenilirdir' der.

 

İbn Ebu Hatem ‘Saduktur' der.[8] Hakkında imam, hafız ve saduk hükümleri verilen bir şahsın daha fazla araştırılması gerektiğine dair bir ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. Hakkında söylenilen sözleri aktarmamız halinde vaktimizin sınırlarını darlaştıracak daha onlarca kaynak mevcuttur.

 

Hafız Zehebî Tezkiretü'l-Huffaz ve Mizanü'l-İtidal adlı eserlerinde de ona işaret eder. Zabt, hıfz ve sikalığın en üst dereceleriyle onu anar.[9]

 

Ancak ben ayrıca Hafız b. Hacer el-Askalanî'nin (h. 852) Lisanü'l-Mizan'ında geçen ifadelere de değinmek istiyorum.

 

O şöyle der: Ali b. Abdülaziz el-Beğavî; hafız ve Mekke çevresinde yaşayan zat, sikadır. Darekutnî onun hakkında “Sika ve güvenilirdir” der.[10]

 

Bu sahanın iki imamı onun imam, hafız, sika ve güvenilir olduğuna hükmetmektedirler.

 

Bu şahsın rivayetlerinin sahih olduğunu dile getirenlerden bir diğeri de Silsiletü'l-Ehadisi's-Sahiha adlı eserin müellifi çağdaş bilgin Şeyh Albanî'dir. Bu şahıs Vehhabilik ekolünün nazarında büyük bir bilgin ve otorite, bu sahanın tahkik erbabından birisi olarak kabul edilir. O şöyle der:

 

Kişinin saçının örgülüyken namaz kılmasının nehyi…

 

Bu hadisin Ümm-ü Seleme kanalından aktarılan bir şahidi bulunmaktadır. O şöyle rivayet etmektedir: Hz. Resûlullah erkeğin saçı örgülüyken namaz kılmasını nehyetti.

 

(Mecmeü'z-Zevaid'in sahibi s.k.h) Heysemî şöyle der: Taberanî bu hadisi Mucemü'l-Kebîr'inde rivayet etmiştir. Bu hadisin ricâli Taberanî'nin şeyhi hariç Buharî'nin Sahih'inin ricâlidir. Taberanî'nin şeyhi Ali b. Abdülaziz'dir. Ali de sika ve hafızdır. Buna göre hadisin isnadı sahih olmaktadır.[11]

 

Yani rivayetin isnad zinciri Sahihü'l-Buharî'nin isnad zinciriyle aynı olmamasına rağmen sahihtir. Ali b. Abdülaziz'in hadisleri hasen hadisin de üstünde olan sahih hadis payesine sahiptir. Zira o, adalet sahibi ve zabtı sağlam olan bir ravidir.

 

Aynı eserin başka bir yerinde geçen hadisi ve ifadeleri de aktarmak istiyorum. Bu hadisi inşallah bir gün ele alıp inceleriz.

 

Hz. Resûlullah şöyle buyurdular: Cinler ve insanların fasıkları ve kâfirleri hariç her şey benim Allah'ın Resûlü olduğumu bilir.

 

Bu rivayetin isnadı sahihtir. Zehebî de rivayetin sahih bir isnada sahip olduğunu kabul eder. Münavî ise isnad zincirinde Ali b. Abdülaziz'in bulunuşu yüzünden rivayeti illetli görür. Onu zayıf olarak kabul etmesinin nedeni Beğavî'nin hadis rivayet etmek için ücret talep etmesi ve mal almasıdır.

 

Ben (Allame Albanî) derim ki; bu kuru bir gürültüdür. Zira o, hakkında hiçbir kuşku bulunmayan Hafız Beğavî'dir. Taberanî'nin şeyhidir. Her ne kadar hadis rivayet etme karşılığında ücret veya mal talep etmesi ayıp ise de kişi bundan dolayı cerh edilemez. Bu nedenle o bütün muhaddisler nazarında hüccettir. İlim ehline gizli olmadığı gibi… [12]

 

Öyleyse kanaatimizce ve bu bilginlerin kanaatine ve açık ifadelerine göre bütün muhaddisler nazarında Beğavî imam, saduk, hafız, sika ve güven duyulan bir zattır.

 

Ele alacağımız ikinci şahıs Amr b. Avn el-Vasıtî'dir. Amr b. Avn İbn Evs el-Ca'd. Hafız, mucevvid[13] ve imamdır. Ebu Osman es-Sulemî el-Vasıtî el-Bezzar, cerh ve tadil âlimlerinin bir bölümü onu sika olarak kabul eder.

 

Yezid b. Harun onun hakkında şöyle der: O, günden güne hayrını arttıran birisidir.

 

Ebu Zur'a er-Razî (cerh ve tadil sahasının önemli bilginlerindendir; Seyyid Kemâl) ise şöyle der: Amr sikadır. Ondan daha sebt[14] olan birisini çok az görmüşümdür.

 

Ebu Hatim ise “Amr sikadır ve hüccettir”[15] der.

 

Ahmed b. Abdullah el-Iclî ise “Amr, sika ve salih bir şahıstır” ifadelerini kullanır.

 

Yahya b. Main de kendisinden bir kez rivayette bulunmuş ve ona uzun övgüler sıralamıştır.[16]

 

Ebu Zur'a ise sadece sika olmadığını sikanın da ötesinde son derece güvenilir olduğunu ifade ediyor. Ebu Hatim sika demekle yetinmiyor ve hüccet ifadesini de ekliyor. Görüldüğü gibi cerh ve tadil âlimlerinin hiçbiri sika sözcüğünü kullanmakla yetinmemiş, hepsi bu kelimenin yanına farklı övgü ifadelerini de eklemişlerdir. Buna göre o, sika ve zabt olarak kabul edilenlerin en önde gelenlerindendir. Söylenecek çok şey varsa da bu kadarıyla yetinelim.

 

Üçüncü şahıs ise Halid İbn Abdullah el-Vasıtî'dir.

 

Bu şahıs Kütübü Sitte'nin ricâlindendir. Hepsi de Halid b. Abdullah el-Vasıtî'den nakilde bulunmuştur.

 

Halid b. Abdullah b. Abdurrahman b. Yezid. Hafız, imam-ı sebt, Ebü'l-Heysem. Abdullah b. Ahmed b.Hanbel der ki; babam dedi ki Halid et-Tahhan, sika ve dininde salih bir şahıstır. Bana ulaştığına göre o nefsini üç defa Allah'tan satın almıştır…

 

Abdullah b. Ahmed İbn Hanbel der ki: Babam “Halid Müslümanların en faziletlilerindendir” derdi.

 

İbn Said, Ebu Zur'a, Ebu Hatem ve en-Nesâi şöyle dediler: Halid sikadır.

 

Tirmizî “Halid sika ve hafızdır” der.

 

Ebu Hatem: “Halid sahihü'l-hadistir[17]der.”[18]

 

Bütün bu büyük muhaddisler ve cerh-tadil âlimleri onun sika oluşu hakkında hiçbir kuşkunun söz konusu olmadığını söylüyorlar.

 

Dördüncü şahıs Hasan b.Ubeydullah b. Urve en-Nehaî'dir. Hafız Mızzi, Tehzibü'l-Kemâl adlı eserinde onun hakkında bilgiler verir. İsminin başına (M. 4) işaretini yerleştirir. Bu sembol Müslim'e ek olarak Ebu Davud, Nesai, Tirmizî ve İbn Mace'nin kendisinden hadis rivayet ettiği anlamına gelmektedir.

 

Hasan b. Ubeydullah b. Urve en-Nehaî, Ebu Urve el-Kufî.

 

İshak b. Mansur, Yahya b. Main'den şöyle rivayet eder: Hasan b. Ubeydullah sika ve salih bir zattır.

 

Ahmed b. Abdullah el-İclî, Ebu Hatim ve Nesaî onun sika olduğunu söylerler.[19]

 

Zehebî de el-Kâşif adlı eserinde hakkında bilgi vermektedir.

 

Şöyle der: Hasan b. Ubeydullah b. Urve en-Nehaî: Sikadır. 139 yılında vefat etmiştir. [20]

 

Beşinci şahıs ise Ebu'd-Duha Müslim b. Subayh el-Kureşî'dir.

 

Ebu'd-Duha Muslim b. Subayh el-Kureşî el-Kufî, Alkame ve diğer fıkıh ve tefsir bilginlerinden ilim öğrenmiştir. Sika ve hüccettir.[21]

 

Üçüncü veya dördüncü kez tekrarlıyorum, bu raviler sıradan basit insanlar değiller. Tümü imamlardandır, sika ve öncüdürler. Güvenilir ve salih kişilerdir.

 

Tehzibü't-Tehzib'de de hakkında bilgiler verilmektedir. İbn Hacer şöyle der: Muslim b. Subayh el-Hemedanî… İbn Main ve Ebu Zur'a onun sika olduğunu söylerler. İbn Hibban da onu es-Sikat adlı eserinde zikreder. Nesâî de sika olduğunu belirtir. İcli ise “O, tabiîdir ve sikadır” der.[22]

 

Bu ifadelere göre Muslim b. Subayh sikadır ve imamlardandır. Bunu açıkça dile getirenlerden birisi de el-Küna ve'l-Esma adlı eserin müellifi Muslim İbn Haccac'dır.

 

İmam Müslim şöyle der: Ebu'd-Duha Muslim b. Subayh, İbn Abbas'tan, Numan b. Beşir'den ve Zeyd İbn Erkam'dan hadis dinlemiştir. Kendisinden de Ameş ve Habib b. Ebu Sabit rivayette bulunmuştur.[23]

 

İmam Müslim onun Zeyd b. Erkam'dan hadis dinlediğini tasdik etmektedir. Buna göre artık kimse Muslim b. Subayh, Zeyd'den hadisi işitmiş mi işitmemiş mi diye soramaz.

 

İzleyiciler artık bu beş kişinin tercüme-i halini kavramış bulunuyorlar. Şimdi hadisin senedini bir kez daha okuyayım.  Bize Ali b. Abdülaziz rivayet etti ve şöyle dedi: bize Amr b. Avn el-Vasıtî rivayet etti ve dedi ki: bize Halid b. Abdullah Hasan b. Ubeydullah'tan, o Ebu'd-Duha'dan, o da Zeyd İbn Erkam'dan rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir: Hz. Resûlullah şöyle buyurmuştur:…

 

Senedin altıncı siması Zeyd b. Erkam'dır. Zeyd ile ilgili olarak sadece İbn Hacer el-Askalanî'nin Tehzibü't-Tehzib'de verdiği bilgilerle yetineceğim. O şöyle demektedir: Zeyd b. Erkam b. Zeyd b. Kays el-Ensarî, meşhur sahabi. İlk katıldığı gazve Hendek'tir. Allah-u Teâlâ onu Münafikun Suresi'nde tasdik etmiştir. Hicretin 66 veya 68. yılında vefat etmiştir.[24]

 

Bu açıklamalar ışığında bu hadisin senedindeki ricâlin hiçbiri hakkında ileri geri söz söylenmediği yargısına rahatlıkla ulaşabiliriz. “Onlar havuz başında bana varıncaya kadar asla birbirlerinden ayrılmayacaklardır” buyruğunu içeren bu hadisin ilk isnadının konumu bu şekildedir. Hadisi zayıf sayanların hakikati tam olarak bilmediklerini ve araştırmalarının eksik olduğunu söyleyebiliriz. Allame Şuayb el-Arnavut tahkikini eksiksiz bir şekilde yerine getirememiştir diyebiliriz. Yoksa onun gafil davrandığını, bilgisiz olduğunu ve hakikati ters yüz etmek istediğini söyleyemeyiz. Ben kimseyi itham etmek istemiyorum. Ancak açıkça diyorum ki hadisin isnad zinciri en üst seviyede bir sahihliğe sahiptir. Ancak böyle bir hadisin görmezden gelinebilmiş olması son derece üzücüdür. Sonuç itibariyle ilk sened sahih li-zatihidir, kanıt olarak kullanılması mümkün olan ahad haberdir.

 

İkinci isnad zincirindeyse ilk zincirde bulunmayan üç kişi mevcuttur. Geriye kalan şahıslar ilk isnad zincirinde de bulunmaktadır. Bunlar şu şekilde sıralanmıştır: Bize Muaz b. el-Müsenna rivayet etti ve dedi ki bize Ali b. el-Medinî rivayet etti ve dedi ki bize Cerir b. Abdulhamid rivayet etti…

 

Bu üç kişi ilk isnadda bulunmamaktadır. İsnadın “Hasan b. Ubeydullah'tan, o Ebu'd-Duha'dan ,oda Zeyd b. Erkam'dan rivayet ettiğine göre” bölümü ilk isnadla aynıdır. Yani son üç kişi aynıdır. Öyleyse ilk üç kişinin tercüme-i halini ele almamız gerekmektedir.

 

İlk şahıs Muaz b. el-Müsenna'dır. Hafız  Hatib el-Bağdadî (h. 463) Tarihu Bağdad adlı eserinde şöyle der: Hasan b. el-Musenna b. Muaz b. Muaz b. Nasr b. Hassan Ebü'l-Müsenna el-Anberî… Ahmed kendisinden rivayet etmiştir. Sikadır.[25]

 

Hatib el-Bağdadî ikinci isnad zincirinin ilk şahsı hakkında sikadır diyor. Bu şahıs Zehebî'nin Tarihü'l-İslam'ın da geçmektedir.

 

O şöyle der: Muaz sika ve celâl sahibi birisidir.[26]

 

Görüldüğü gibi kendisinden nakilde bulunduğumuz kimseler sadece sika değil, sikalığın üst derecelerinde yer almaktadırlar.

 

Albanî de Muaz'ı sika olarak kabul etmektedir.[27]

 

İkinci şahıs Ali b. el-Medinî'dir. Hafız Zehebî şöyle der: Ali b. el-Medinî, asrının hafızı, bu sahanın öncüsü / imamıdır… [28] Sadece imam değildir. Bir grup muhakkik onu bu sahanın Emirü'l-Müminin'i olarak anmaktadır. Beşinci defadır söylüyorum, bu hadisi nakleden kimseler imamdır, güvenilir kişilerdirler ve sika kabul edilirler.

 

İbn Hacer'in Takribü't-Tehzib'inde ise şöyle geçmektedir: Ali b. el-Medinî sika, sebt, imam, kendi asrının hadis ve hadis illetleri sahasındaki en bilgili kişisidir. Öyle ki Buharî onun hakkında şöyle der: “Ben kendimin hiçliğini ancak Ali b. el-Medinî karşısında anladım.” Şeyhi İbn Uyeyne onun hakkında şöyle der: “Vallahi, onun benden öğrendiğinden daha çok şeyi ben ondan öğrendim.” Nesaî ise hakkında “Allah onu sanki bu iş için yaratmış” demiştir.[29]

 

Geriye üçüncü şahıs Cerir b. Abdulhamid kalıyor. Cerir hakkında sadece İbn Hacer el-Askalanî'nin Hedyü's-Sarî adlı eserine müracaat edeceğim.

 

O şöyle diyor: “Cerir b. Abdülhamid b. Kart ed-Dabbî; Lalekaî şöyle der: Cerh ve tadil âlimleri onun sika oluşu konusunda icma etmişlerdir.”[30]

 

Öyleyse bu şahıslar hakkında görüş ayrılığı yoktur. Bu üç kişi ikinci isnad zincirine özgü olan kimselerdir.

 

Teşekkürler Seyyid Kemal Haydarî Bey. Sizlere de teşekkürlerimizi sunuyoruz değerli izleyiciler. Allah-u Teâlâ bizleri ve sizleri sözü dinleyip en güzeline uyan kimselerden eylesin. Sizleri Allah-u Teâlâ'ya emanet ediyor ve hayırlar içinde kalmanızı istiyorum. Es-selâmu aleykum ve rahmetullahi ve berekâtuh.    

 

 

 

 

 

 



[1] Şeyh Salih b.Abdülaziz b. Muhammed b. İbrahim Âlı'ş-Şeyh, el-Leali'l-Behiyye fi Şerhi Akideti'l-Vasıtiyye, c. 2, s. 461-2, Tahkik Adil b. Muhammed Mürsi Rıfaî, Darü'l-Asıme, 1. Basım,1430

[2] İbn Kesir, Tefsirü'l-Kur'ani'l-Azim, c. 10, s. 485

[3] Allame Muhammed b. Salih el-Useymin, Mustalahü'l-Hadis, s. 14, Dar-ü İbni'l-Cevzî,

[4] Müsnedü'l-İmam Ahmed b. Hanbel, c. 35, s. 456, Hadis No: 21578

[5] Ebü'l-Kasım Süleyman b.Ahmed et-Taberanî, el-Mucemü'l-Kebîr, c. 5, s. 169-170, Darü İhyai't-Türasi'l-Arabî

[6] Age, c. 5, s.170, Hadis No: 4981

[7] Mustalahü'l-Hadis, s. 14

[8] İmam Şemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehebî, Siyerü Alami'n-Nübela, c. 13, s. 348, 164 no.lu tercüme-i hal. Müessesetü'r-Risale

[9] Tezkiretü'l-Huffaz, c. 2, s. 622 ve Mizanü'l-İtidal, c. 3, s. 154

[10] Hafız Ahmed b. Ali İbn Hacer el-Askalanî, Lisanü'l-Mizan, c. 5, s. 559, 5431 no.lu tercüme-i hal, Gözden geçiren Şeyh Allame Abdülfettah Ebu Gudde, Darü'l-Beşairi'l-İslamiyye

[11] Allame Muhammed Nasırüddin Albanî, Silsiletü'l-Ehadisi's-Sahiha , c. 5, s. 501, 2386 no.lu hadis.

[12] Age, c. 7, 2. Kısım, s. 909, 3311 no.lu hadis.

[13] Mucevvid sözcüğü cevvede rubai fiilinin ismi failidir. Cevvede fiili bir işi hoş, güzel, iyi yapmak anlamlarına gelir. Rivayeti iyi, güzel ve sağlam olan ravi hakkında bu tabir kullanılır. Bu şekilde rivayet edilen hadise veya habere mucevved denilir. Bazı âlimlere göre mucevved sözcüğü sahih hadis ile eş anlamlıdır. çev 

[14] Sabit ve sağlam anlamlarına gelen sözcük güvenilir ravileri ifade etmek için kullanılan bir tadil ifadesidir. Çev.

[15] Hüccet hem rivayet hakkında hem de ravi hakkında kullanılır. Ebu Hatem'e göre bu ifade en üst düzeyde bulunan birinci tabakadaki raviler için kullanılır. çev

[16] Siyer-ü Alami'n-Nübela, c. 10, s. 450-1, 148 no.lu tercüme-i hal

[17] Sahihü'l-hadis, hadisleri sahih olan ravi anlamına gelir. Bir tadil ifadesidir. çev

[18] Age, c. 8, s. 277-8, 71 no.lu tercüme-i hal.

[19] Hafız Cemalüddin Ebü'l-Haccac Yusuf el-Mızzî, Tehzibü'l-Kemâl fi Esmai'r-Ricâl, c. 6, s. 199-201, 1242 no.lu tercüme-i hal

[20] Hafız Şemsüddin ez-Zehebi, el-Kâşif fi Marifeti Men lehu Rivayetün fi'l-Kütübi's-Sitte, c.1, s.255,1038 nolu tercüme-i hal.

[21] Siyer-ü Alami'n-Nübela, c. 5, s. 71, 27 no.lu tercüme-i hal

[22] Hafız b. Hacer el-Askalanî, Tehzibü't-Tehzib, c. 4, s. 70.

[23] Müslim b. Haccac, el-Küna ve'l-Esma, c. 1, s. 455, 1722 numaralı tercüme-i hal, Dirase ve Tahkik Abdurrahim Muhammed Ahmed el-Kaşkarî

[24] Tehzibü't-Tehzib, s.350,  2128 no.lu tercüme-i hal.

[25] Ebubekr Ahmed b. Ali el-Bağdadî, Tarihü Medineti's-Selam, c. 15, s. 173, 3073 no.lu tercüme-i hal, tahkik, zabt ve talik Doktor Beşşar Avvad Maruf, Darü'l-Ğarbi'l-İslamî

[26] Hafız Zehebi, Tarihü'l-İslam ve Vefeyatü'l-Meşahir ve'l-Alam, c.  6, s. 837, 539 no.lu tercüme-i hal, tahkik, zabt ve talik Doktor Beşşar Avvad Maruf.

[27] Silsiletü'l-Ehadisi's-Sahiha, c. 1, Kısım 2, s. 629, 316 no.lu hadis.

[28] Tezkiretü'l-Huffaz, c. 2, s. 428, 436 no.lu tercüme-i hal, Naşir Mektebetü İbn Teymiyye,

[29] İbn Hacer, Takribü't-Tehzib, 4794 no.lu tercüme-i hal

[30] İbn Hacer el-Askalanî, Hedyü's-Sarî Mukaddimetü Fethi'l-Barî Şerh-i Sahihi'l-Buharî, c. 2, s. 1036

 

 

 

Çev: Cevher Caduk

 

 

medyasafak.com