Fevzi Eyüb ve Filistin düşü

Fevzi Eyüb ve Filistin düşü
İsrailli yazar Ronen Bergman, “İran’la Gizli Savaş” isimli kitabında Fevzi Eyüb’den iki defa bahseder: Bunlarda biri, “Kuzey Amerika’daki hücreler” ile Hizbullah arasındaki ilişki bağlamında, diğeri ise İmad Muğniye’yle olan ilişkisi bağlamındadır. Bu örnekler üzerinden 1992 yılında 28 yaşındayken Kanada’ya gelen Eyüb’ün parti içinde çok aktif olduğu ve oradaki şebekeler arasında bir “elçi” haline geldiği belirtilir.

 

 

Carmen Jokhdar

 

Es-Sefir / Alahednews.com

 

 

“Bize ziyaret ettiğin Kudüs'ten, iyi bildiğin Cenin'den, Ramallah'tan ve Celile'den bahset… Bize kurtuluştan ve senden önce giden yoldaşlarından bahset… Bize sorumluluğunu üstlendiğin, onlar uyumadan senin de uyumadığın yoksullardan ve yetimlerden bahset. Bize asla geri çevirmediğin kişilerden, rehberlik ettiğin bütün insanlardan bahset. Bize neşeli akşamlarından, sonsuz gülüşünden bahset. Sen neyin varsa onlarla Allah'a yürüdün.

Ve O da seni sevdi. Şimdi sen orada, göklerdesin….”. Geçen 25 Mayıs'ta Suriye'de şehit olan Fevzi Eyüb'ün liderlik ettiği kişilerden biri, işte böyle diyordu.



Bir defasında Celile'de tutuklandığı zaman İsrailli hakimin karşısında, “benim hayattaki amacım, mazlumları korumaktır” demişti. Orada İsrailliler ona karşı en iğrencinden psikolojik savaş yürütmüştü; Kanada vatandaşlığı olduğu için fiziksel olarak ise ona zarar verememişlerdi.

 

İlk defa 1988 senesinde Romanya'da, Bükreş'e giden bir Irak uçağını kaçırmak istediği gerekçesiyle tutuklanmıştı. Serbest bırakıldıktan sonra Kanada vatandaşlığı aldığı Toronto'ya döndü. Kanada'daki CBC'nin aktardığına göre oradan ABD'de bulunan Dearborn'a, daha sonra Avrupa'ya gitti ve en sonunda Lübnan'a döndü.

 

Onu “bir uluslararası terörist” olarak tanımlayan National Post gazetesi ise, Eyüb'ün 2000 senesinde Lübnan'a döndükten sonra Frank Boschi adına hazırlanmış sahte bir Amerikan pasaportuyla İşgal Altındaki Filistin'e geçtiğini ve orada Temmuz 2002'de tutuklandığını yazdı.

 

Tutuklanmasının ertesinde İsrail ordusu, Eyüb'ün “İsrail'e”, İsraillilere karşı saldırılarda bulunmak için girdiğini teyit etti ve Eyüb'ün Hizbullah adına pek çok operasyona ve faaliyete katıldığını, çok sayıda kişinin ölümünden sorumlu olduğunu ve İsrail'deki misyonunun Hizbullah'ın “İsrail çapında terör yayma” çabalarında yeni bir aşamayı gösterdiğini belirtti.

 

FBI'ın web sitesinde, Eyüb'ün grafik detaylarının bulunduğu bir fotoğrafta şu not yazılı: “East Michigan Street'ten Fevzi Muhammed Eyüb aleyhinde, 5 Eylül 2009 tarihinde, Hizbullah terör örgütü adına bir bombalama eylemi gerçekleştirmek amacıyla İsrail'e girmek için sahte bir Amerikan pasaportu kullanmaktan ötürü dava açıldı.” 

 

Bir İsrail web sitesi de Eyüb'ün El Aksa İntifadası süresince Hizbullah'ın himayesi altında İsrail'e karşı Filistinli örgütlere yardım etmek için “Yudea ve Samara” [Yahudilerin Tevrat'tan hareketle Batı Şeria'ya verdiği isim – Ç.N.] bölgesinde kaldığını yazdı.

 

Yediot Ahronot gazetesi ise Eyüb'ün operasyonlar ve saldırılar için Filistinlileri eğitmekle suçlandığını yazdı. Haaretz gazetesi, Eyüb'ün yaşam hikayesine dair Reuters'ın haberine yer verdi; AFP de aynısını yaptı.

 

İsrailli yazar Ronen Bergman, “İran'la Gizli Savaş” isimli kitabında Fevzi Eyüb'den iki defa bahseder: Bunlarda biri, “Kuzey Amerika'daki hücreler” ile Hizbullah arasındaki ilişki bağlamında, diğeri ise İmad Muğniye'yle olan ilişkisi bağlamındadır. Bu örnekler üzerinden 1992 yılında 28 yaşındayken Kanada'ya gelen Eyüb'ün parti içinde çok aktif olduğu ve oradaki şebekeler arasında bir “elçi” haline geldiği belirtilir.

 

Güney Lübnan'daki Ayn Kana'nın evladı Ebu Abbas, düşmana karşı cihada ve Filistin gençliğinin eğitilmesine çok şey verdi ve bu görevlerin ceremesini çekti; onun zorlu çalışmasının izleri,  bomba yerleştirme ve savaş teknikleri açısından son derece açıktı. O, 2002'de düşmana karşı bir silahlı ayaklanmaya dönüşmesinden sonra El Aksa İntifasının liderlerinden biri haline geldi. İsrail güçleri, cephaneliğini tükettiği zaman onu tutukladı.

 

FBI'ın en çok aranan kişiler listesinde yer alan Fevzi Eyüb, İsrail'in en tehlikeli pususu olan, Hizbullah Genel Sekreteri'nin oğlu Hadi Nasrallah'ın öldürüldüğü “Davud yıldızı”ndan kurtulan ilk kişi oldu. Pusuda üç Siyonist askeri öldürdü ve ayağından yaralandı. Fakat yarası, onun Temmuz 2006 savaşına katılmasını engellemedi.

 

Geçen yıl Kusayr'da yaralandı, fakat savaşmaya devam etti. Bunun defalarca hapsedilen ve yaralanan bir adamın son savaşı olduğu düşünülüyordu. Fakat o, savaş alanından ancak tabut içinde çıkacağını söyledi. Kalbi, Filistin ve cihad çabaları sırasında namaz kaldığı El Aksa Camii için atıyordu.

 

Yakın bir arkadaşı Eyüb'ün, kendi deyimiyle “İsraillilerin zayıf kalbi” olan Kudüs'e dönüşten nasıl da kendine güvenle bahsettiğini anlatıyor. Onun Filistin'deki cihadi çalışmasındaki titizliği, sevgili Filistin'den onun önünde bahsedildiği zaman ortaya çıkmıştı.

 

Düşmanlarına göre “en tehlikeli adamın” hayatının diğer yüzünde, sevgi, nezaket ve şefkat vardı. O, çok sayıda genç adam için üstad ve öğretmendi. Onun bölgesinden biri, “O sizi asla geri çevirmezdi” diyor.

 

“Bir keresinde bir araba satın almak için para biriktirmişti” diye anlatıyor: “Bir süre sonra, yanında nişanlısı olan bir gençle karşılaştı. Adamın bir araba alamayacağını anladığı zaman, anahtarları ona verdi ve ‘araba senindir' dedi.” Bir başka kişinin anlattığına göre ise, yaşlı bir kadının hac masraflarını ödemek için motorsikletini satmış ve bölgedeki bazı zenginlerden para toplamıştı.

 

Etrafındaki insanların düşünün gerçekleşmesi için sahip olduklarını satan bir kişi olarak, arzusunun gerçekleştiğini gördü, zira o, hep şunu söylerdi: “Ben hayatımın İmam Musa Kazım (a.s.) gibi sona ermesini istiyorum. Ben öfkemi tutmayı ondan öğrendim. Ben bir savaşçı ve bir esir olmak istiyorum. Esaretim boyunca Allah'a dua etmek ve şehid olmak istiyorum.”

 

“Bir savaşçı, bir esir, bir yaralı, bir şehid”. İşte, istediği şeyi elde etmiş bir Allah adamının hayatının özeti budur.

 

 

medyasafak.com