Neden Irak konusunda İran ve ABD arasında askeri işbirliği olmayacak?

Neden Irak konusunda İran ve ABD arasında askeri işbirliği olmayacak?
Öncelikle, ABD’yle siyasi düzeyin ötesine geçen herhangi bir işbirliği, İran bakımından siyasi bir intihara eşdeğer olacaktır ve İslam Cumhuriyeti’nin dış politikasında kurumsallaştırdığı ve anayasaya da geçirdiği anti-emperyalist, adalet arayan ilkelerin ihlali anlamına gelecektir.

 

 

 

Emel Saad-Gurayeb

 

 

Resistance-episteme.tumblr

 

 

 

Ana akım medyanın ABD ve İran arasındaki "ezber bozan askeri işbirliği" ihtimali karşısında eteklerinin tutuştuğunu görmek, hayli acıklı bir durum. ABD'nin resmi açıklamalarının yanında, bu yersiz duygu yoğunluğunun temeli en fazla, Hasan Ruhani'nin düzenlediği ve “Eğer Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'taki terörist gruplara karşı eyleme geçtiğini görürsek, bunun [işbirliğinin] üzerine düşünülebilir” dediği basın açıklamasına dayanıyor. Haberlerde en fazla ihmal edilen şey ise, İran Cumhurbaşkanı'nın bu açıklamayı yaptığı özgün bağlamdır. 

 

Telegraph'ın yaptığı çeviriye göre Ruhani, kendisine İran'ın Irak'ta Amerika'yla işbirliği yapmaya hazırlanıp hazırlanmadığı sorulduğunda şu yanıtı verdi:  “Bütün ülkelerin terörizmle ilgili ortak çabalara girişmesi gerekir. Şu anda, terörizmle savaşan Irak hükümeti ve Irak halkıdır. Şu ana kadar ABD hükümetinin herhangi bir şey yaptığını görmedik. Amerikalılar herhangi bir zamanda terörist gruplara karşı eyleme geçerse, bunu düşünürüz.” Arkasından da ABD'yi, Suriye'de IŞİD'i finanse etmekle suçladı: "Bu gruplar nereden geliyor? Suriye'den geliyorlar. Sorun şudur: Neden Batı ülkeleri, Amerika, terörist grupları destekler? Biz bir yıl önce onları ikaz ederek bu terörist grupların bütün bölge için tehdit olduğunu söyledik. [Fakat] onlar bu gruplara silah gönderdi – yahut bölgedeki ortakları onlara silah gönderdi.”

 

Bu sözler dikkatle okunduğu zaman Ruhani'nin, ABD'nin Arap müttefikleri üzerinden Suriye'de silahlandırmaya ve finanse etmeye milyonlarca dolar harcadığı grubu Irak'ta vurmaya hazırladığı yönündeki beyan edilen niyetini hem önemsemediği, hem de bu niyet hakkında şüpheli olduğu görülür. “ABD'nin şu ana kadar herhangi bir şey yaptığını görmedik” şeklinde ifade ettiği, ABD'nin terörizmle savaşmak için  hiçbir şey yapmadığı yönündeki iddiasını açıklayan da budur. Ruhani, “Amerikalılar herhangi bir zamanda terörist gruplara karşı eyleme geçerse, bunu düşünürüz”  derken, Obama'ya meydan okuyarak IŞİD'e olan desteğini kesmesini istiyor, gruba yönelik ortak bir askeri saldırı davetinde ise bulunmuyordu. Bir başka [ve daha az diplomatik olan] bir ifadeyle söylemek gerekirse, IŞİD'i desteklemeye son verirseniz büyük bir yardımda bulunmuş olursunuz diyordu.  

 

Ruhani tarafından atanan Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi şefi  Ali Şamhani, Irak konusundaki ABD-İran işbirliğini reddederken çok şey söylüyordu. “Bu, psikolojik savaşın parçasıdır ve tamamen gerçek dışıdır” diyen Şamhani, “Batı medyasında yayınlanan bilgileri” ifşa ederek “Halihazırda söylediğimiz gibi, eğer Irak'tan resmi bir talep gelirse bunu uluslararası kurallar çerçevesinde değerlendirmeye hazırız, ve bu başka hiçbir ülkeyi ilgilendirmez” dedi. ISNA, İran Dışişleri Bakanlığı Marzieh Afkham'ın da ABD'nin Irak'a askeri müdahalesini reddettiklerini söylediğini aktardı. Habere göre Afkham, “Irak, terörizmle ve aşırıcılıkla mücadele edecek kapasiteye ve gerekli hazırlıklara sahiptir. Irak'taki durumu daha da karmaşıklaştıracak herhangi bir eylem, ülkenin de, bölgenin de çıkarlarına hizmet etmeyecektir”  şeklinde konuştu.

 

Ruhani'nin diplomatik dili, İran'ı ABD'ye yarandırma arzusunu değil, Batı'yla yürütülen nükleer müzakerelerdeki siyasi tavizler karşılığında İslam Cumhuriyeti'nin Irak üzerindeki etkisini arttırmasının bir aracını yansıtıyor. ABD açıkça İran'ın yardımına ihtiyaç duyuyor, ama bu ihtiyacın karşılıklı olduğu pek de söylenemez. İran'ın güvenlik kaygılarının Amerika'yla askeri işbirliğini  gerektirdiği iddiası tamamen saçmalıktır. Öncelikle, ABD'yle siyasi düzeyin ötesine geçen herhangi bir işbirliği, İran bakımından siyasi bir intihara eşdeğer olacaktır ve İslam Cumhuriyeti'nin dış politikasında kurumsallaştırdığı ve anayasaya da geçirdiği anti-emperyalist, adalet arayan ilkelerin ihlali anlamına gelecektir. İkinci olarak, ABD'nin Irak Şiilerine vereceği askeri desteğin tek sonucu hem Irak hem de İran'da (hatta bizzat ABD'de) geri tepme olacak, belki de ana akım Sünnileri bile bölgedeki Şiilerle karşı karşıya getirecek ve onları mezhepçi uçuruma daha da fazla sürükleyecektir. Üçüncüsü, pratik açıdan, ABD'nin hava bombardımanı askeri açıdan çok az başarı elde edecek, ancak IŞİD ve müttefiklerinin kontrolündeki bölgelerde yaşayan çok sayıda Iraklı sivilin ölümüne yol açacaktır. IŞİD'in milis-teröristlerinin yürüttüğü savaşın konvansiyonel olmayan doğası, konvansiyonel olmayan taktikleri gerektirir, bu ise İran'ın Kudüs Gücü'nün uzmanlık alanıdır. 

 

ABD'yle herhangi bir askeri işbirliği veya koordinasyon İran için delilik olacaktır. Bir taraftan Irak ordusunu danışmanlarıyla ve eğitmenleriyle desteklemek, diğer taraftan mağdur durumdaki Sünnilerle Maliki hükümeti arasında bir siyasi çözüme arabuluculuk etmek, stratejik açıdan ve güvenlik açısından İran'a çok daha faydalı olacaktır. İran, bu şekilde bir taraftan kendi çıkarlarına hizmet ederken, diğer taraftan, IŞİD'in kökünü kazıma ve Irak'a istikrar getirme konusunda samimi olduğunu iddia eden ABD karşısında da siyasi puanlar kazanabilir. Irak konusunda ABD ile diyalogun İran'a, ABD'nin niyetlerini ortaya çıkaracak bir araç sunması kuvvetle muhtemeldir.

 

 

medyasafak.com