Gazze’deki El-Bataş katliamından kurtulan tanık: “Parçalanmış cesetler gördüm”

Gazze’deki El-Bataş katliamından kurtulan tanık: “Parçalanmış cesetler gördüm”
Ertesi gün Ümmü Muhammed’in kendisi haberlerdeydi. Oğulları ve bütün ailesi de haberlerdeydi. Onlardan devamlı, aynı aileden öldürülen “18 kişi” veya “17 kişi” diye bahsediliyor, isimleri çok ender olarak belirtiliyordu...

 

 

Muhammed Süleyman

 

 

El Ahbar

 

 

 

Ümmü Muhammed, yeniden birlikte oturmak, sohbet etmek, televizyon izlemek, yahut belki de İsrail'in dördüncü gününe girmiş olan Gazze saldırısıyla ilgili haberleri dinlemek için 17 yaşındaki oğlu Muhammed ile 12 yaşındaki oğlu Kusey'in teravih namazından geri dönmesini bekliyordu. Ertesi gün Ümmü Muhammed'in kendisi haberlerdeydi. Oğulları ve bütün ailesi de haberlerdeydi. Onlardan devamlı, aynı aileden öldürülen “18 kişi” veya “17 kişi” diye bahsediliyor, isimleri çok ender olarak belirtiliyordu.

 

Gazze – “17 kişi”, geçen hafta Cumartesi gecesi saat 22:30 sularında bir İsrail savaş uçağının Gazze'nin doğusundaki El-Tuffe bölgesinde 50 yaşındaki Macid el-Bataş'ın evini vurmak üzere iki füze fırlatması sonucunda hayatını kaybeden insanları ifade ediyor.

 

Mecid'in kardeşiyle evli olan Ümmü Muhammed, acı içinde, “Onlar eve doğru gelirken dev bir patlama sesi duydum. Ev yıkılıyor, kafamızın üstüne çöküyordu” diye anlattı.  

 

Ertesi günün ayrıntılarını hatırlarken gözyaşlarına boğulan yaralar içindeki kadın, “Kalın bir duman tabakası vardı ve neler olduğunu bilmiyordum. Hatırladığım bir sonraki şey, hastanede uyanıp yakınlarıma, oğullarımın ne durumda olduğunu sorduğum” dedi. “Bana, biraz sonra orada olacaklarını söylediler.”

 

Kendini tutamayan Ümmü Muhammed'in yanaklarından gözyaşları süzülüyordu.

 

Hava saldırıları, El-Bataş ailesinin evini, mahalle sakinlerinin ve gazetecilerin etrafında toplanıp, kelimelerle anlatılamayacak vahşetin ayrıntılarını birbirine aktardığı dev bir moloz yığınına çevirdi. Tanıkların bütün mahalleyi sarstığını söyledikleri saldırıda, Mecid'in kardeşlerine ait olan bitişikteki iki ev de ciddi hasar gördü.

 

Halen hastanede olan Ümmü Muhammed, El Ahbar'a “Bütün ailem gitti” dedi. “İki oğlumu, iki kayınbiraderimi, onların oğullarını, kuzenlerimi, herkesi öldürdüler. Bütün sevdiklerim gitti.”

 

İsrail hava saldırısının, kuzeninin evini ziyaret ettiği sırada Gazze polis şefi, 48 yaşındaki Taysir el-Bataş'ı hedef aldığı varsayılıyor. El-Bataş (yaralanmakla birlikte) saldırıdan sağ kurtuldu, ancak kuzenleri ve aile fertleri kurtulamadı.

 

Gazze'de bulunan bir insan hakları örgütü olan El-Mezan İnsan Hakları Merkezi'ne göre öldürülen 17 kişiden altısı çocuk; biri hamile olmak üzere üçü de kadın. Yine, üçü çocuk ve üçü kadın olmak üzere on altı kişi de yaralandı. Hastane kaynakları yaralılardan dördünün durumunun “kritik” olduğunu söylüyor.

 

Evi, acımasız İsrail saldırısının ana merkezi olan Mecid'le birlikte beş oğlu, 28 yaşındaki Bahaa, 26 yaşındaki Celal, 22 yaşındaki Mahmud, 20 yaşındaki Halid ve 18 yaşındaki İbrahim de hayatını kaybetti. Ölümcül hava saldırısında Mecid'in çocuk yaştaki iki kızı, 13 yaşındaki Menar ve 7 yaşındaki Merva ile 49 yaşındaki eşi Emel de yaşamını yitirdi. Mecid'in 41 yaşındaki kardeşi Alaa saldırıdan yaralı kurtuldu. Alaa üç çocuğunu, 18  yaşındaki Yahya, 7 yaşındaki Enes ve 20 yaşındaki Sema'yı kaybetti. Saldırıda ölen diğer yakınları, 1 yaşındaki Emel, 41 yaşındaki Nehid ve 59 yaşındaki Azize.

 

Ailelerin yok edilmesi

 

8 Temmuz'da İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırısının başlamasından bu yana İsrailli işgalcilerin savaş uçakları pek çok kez sivil evleri vurarak aileleri topluca öldürdü. Kayıp sayısı 200'ü geçti (300'ü, m.ş.) ve giderek artıyor; bunların üçte ikisi ise sivil. 10 Temmuz günü El-Hac ailesinin Han Yunus mülteci kampındaki evi bir İsrail füzesinin hedefi oldu ve sekiz sivil öldürüldü. Bunlardan ikisi çocuk, üçü kadındı. İki gün öncesinde, yine Han Yunus'ta Kavare ailesinin birden fazla ağır füzeyle bombalanması sonucunda, altısı çocuk olmak üzere yedi sivil hayatını kaybetti. Aynı gün, yani 8 Temmuz günü İsrail jetleri Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamad ailesinin evine iki ağır füze fırlattı. Saldırı sonucunda hayatını kaybeden altı kişinin tamamı sivildi ve üçü kadındı.

 

İki oğlunu kaybetmesi nedeniyle büyük keder içinde olan Ümmü Muhammed, hayatının geri kalanını nasıl yaşayacağını bilmiyor, çünkü kendisi için uğruna yaşayacak hiçbir şey kalmadığını düşünüyor. Ümmü Muhammed, son 17 yılını oğullarını yetiştirerek nasıl geçirdiğini ve büyük oğlu Muhammed'in büyüyüp üniversiteye gitmesini nasıl beklediğini anlatıyor.

 

Muhammed, Gazze'de Tevcihi diye bilinen yüksek okul sınavlarına geçen ay katılmış ve sonuçları merakla beklerken annesine, “etkileyici derecesinden” ötürü kendisiyle gurur duyacağını söylemiş. Ancak Muhammed, gerçekten de yüksek olan sonuçları kutlayacak kadar yaşamadı.

 

Annesi, gözyaşlarını silerken, “Mutluluğumu çaldılar. Keşke yaşasaydı da sonuçlarını görseydi” diyor. “Ona üniversitede ne okuyacağını sorardım, o da bana şakayla ‘önce sınavı geçerim inşallah!' derdi.”

 

Saldırıda yirmi altı yaşındaki Ahmed el-Bataş da yaralandı. Ahmed, amcasının hedef alınan evinin yanındaki evde, ailesiyle birlikteydi. Dev bir patlama amcasının evini vurduğu zaman büyük ailesinin 17 üyesinin, Ramazan ayı boyunca hep yaptıkları gibi, birbirlerini ziyaret etmek üzere evinde toplandığını söylüyor.

 

Ahmed olayı bize, “Kendimi yerde buldum, duman ve toz yüzünden zorlukla nefes alıyordum” diye tarif ediyor. “Ayağa kalktım. Kimseyi göremiyordum, fakat çığlıkları ve inlemeleri duyabiliyordum. El yordamıyla evden dışarı çıktım ve yerde yatan bedenleri gördüm. Bazılarının organları çıkmıştı, bazıları ise parçalara ayrılmıştı.”

 

İsrail güçleri, Gazze saldırısının on gününde 1,400'den fazla evi tahrip etti, bunlardan yaklaşık 270'i tamamen yıkıldı.

 

Altı oğlunu ve torunlarından bazılarını kaybeden Ümmü Macid El Ahbar'a telefonda konuşurken, onların nasıl ve ne zaman öldürüldüklerini bilmediğini söyledi. Acı içinde, “Bir yaşındaki Emel'i neden öldürdüler?” dedi.

 

Küçük oğlu Kusey'i sorduğumuz zaman Ümmü Muhammed onu “masum” ve ailedeki “en sevilen çocuk” olarak niteledi.

 

“Herkes onu severdi. O da futbolu severdi. Arkadaşları hep gelip ondan, kendileriyle birlikte oynamasını isterdi. Kendisinden büyük insanlarla oturup, onlarla Dünya Kupası hakkında konuşurdu.” 

 

Ümmü Muhammed, iki oğlunun yasını tutmaktansa, onlardan önce ölmüş olmayı istediğini söyledi.

 

Keder içinde, “Yalnızca onlara sarılıp ölmek istiyorum” dedi.

 

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com