İmam Hamenei 'nin Rehberliği İlahi Bir Lütuftu / 3

İmam Hamenei 'nin Rehberliği İlahi Bir Lütuftu / 3
Seyyid Yahya Safevi röportajının üçüncü ve son kısmını sunuyoruz...
Ama İran milleti sekiz yıl direndi…

Sonra da Irak’ı Kuveyt’ten çıkarmak için Büyük Şeytan’ın yakasına yapıştı. Amerika, Kuveyt’te bir üs kurdu ve oraya asker yığıp 1991’de Irak’ı Kuveyt’ten çıkardı.

Bu 23 yılda kaç devlet kuruldu, kaç tanesi gitti ve ülkemizin başına neler geldi. Ülkemizin yönetimi, hem silahlı kuvvetler başkomutanı olan hem de üç erke nezaret eden İnkılâp Rehberi’nin uhdesindedir.  Ayetullah Hamanei, hem ülkenin yönetiminde hem de uluslararası arenada dirayetli bir politika izledi. Biz ülke içinde birçok siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunla karşılaştık; bölgesel birçok sorunla da karşı karşıya kaldık. Şimdi bu sorunlara ve Ayetullah Hamanei’nin rehberlik yöntemine ilişkin birkaç hususa işaret edeceğim. Dış politika açısından; Irak 1990’da Kuveyt’e saldırdı ve yedi saatten az bir zamanda bu ülkenin tamamını işgal etti. 1991’de Amerika ve müttefiki ülkeler, birkaç ülkenin daha desteğini alarak Irak’ı Kuveyt’ten çıkardılar ve daha da ileri gidip Irak’ın içine kadar girdiler.

Ayetullah Hamanei, hem Irak’ın Kuveyt saldırısını hem de Amerika’nın Irak’a saldırısını mahkûm etti. Irak halkı başkaldırdı. Amerikalılar Irak’ı kontrol altında tutamayacaklarını görünce, Irak intifadasında Basra, El Emare gibi Irak şehirleri halkın çabaları sonucunda özgürlüklerine kavuşmuşlardı, Amerika operasyonlarını durdurdu ve Saddam baskı uygulayarak bütün bu şehirleri geri aldı. Bu tehlikeli dönemde Ayetullah Hamanei’nin dâhiyane rehberliği sayesinde İran yeni bir savaşın içine sürüklenmekten korundu. O dönemde Yüksek Milli Güvenlik Konseyi kuruluyordu ama sonuçta Ayetullah Hamanei tavır alınması kararı aldı.

Bölgedeki, çevremizdeki diğer iki savaş, Amerika’nın 2001’deki Afganistan işgali ve 2003’teki Irak saldırısıydı. Amerika, Afganistan ve Irak’tan sonra İran’a saldırma planları kuruyordu. Bunu altını çizerek söylüyorum: Amerika, Afganistan ve Irak’tan sonra İran’a saldırmak niyetindeydi. Neye dayanarak söylüyorum bunu? Bush hatıralarını yayınladı. Farsçaya tercüme edilip edilmediğini bilmiyorum. Bush, kitabında, Irak’tan sonra İran’a girmeyi düşündüklerini, ancak Amerika’da muhalefetle karşılaştığını yazıyor. Amerika, en çok iki yıl içerisinde Afganistan ve Irak meselesini sonuçlandırmayı ve stratejik hedeflerine ulaşmayı planlıyordu. Ama on yıldır Afganistan’da batağa saplandı, sekiz yıldan fazladır da Irak’ta kaldı ve ağır kayıplar verdi. Irak’ta beş bin kayıp verdiklerini kendileri söylüyorlar. Bunun yanında yüksek meblağlar harcadılar. Ama sonuçta yalnızca Müslümanların değil bütün dünya halklarının, hatta Amerikalıların nefretini kazandılar. Dünyanın dört bir yanında Bush ve savaş yanlıları büyük mitinglerde protesto edildi. Amerika, kitle imha silahları ürettiği gerekçesiyle Irak’a saldırdı. Bush önleyici savaş adını verdiği stratejisini açıklarken şöyle dedi: “Biz bize saldırılmasını beklemeyeceğiz, bize saldırılacağını hissettiğimiz anda saldıracağız.” Elbette bu strateji hezimete uğradı. Condoleezza Rice’ın vaat ettiği Büyük Ortadoğu’yu bugün artık hiçbir Amerikalı telaffuz etmiyor. Hem önleyici savaş doktrini hem de Büyük Ortadoğu Projesi hezimete uğradı. Allah’ın lütfuyla bugün artık İslamî Ortadoğu teşekkül ediyor. İslamî uyanış, İslamî Ortadoğu’nun vücut bulduğunun göstergesidir.

Afganistan ve Irak olaylarında, o dönemde, İslam İnkılâbı Rehberi Ayetullah Hamanei tam manasıyla âlimane, hakimane ve güçlü bir tavır sergiledi. Amerika, bu şeytani kudret, büyük bir askerî ve siyasî güçtür ve zarar verebilir; nitekim Irak halkının başına bela oldu. Üç milyon Iraklı yerinden yurdundan oldu, bir milyona yakın Iraklı öldü veya yaralandı. Amerika, Irak’ın bütün alt yapısını çökertti. Ayetullah Hamanei’nin rehberliği sayesinde İran, Afganistan ve Irak savaşlarına dâhil olmadı ve herhangi bir zarar da görmedi. Bu şaşılacak bir durumdur. Yüksek bir yönetim kabiliyetini gerektirir. Ayetullah Hamanei’nin yöneticiliğinin ve siyasî tavrının eşi benzeri olmadığını, siyasetçilerimizi idaresinde, Hizbullah’ın 33 gün savaşında ve Gazze’nin 22 gün savaşında da gördük. Bence Siyonistler en azından Litani Nehri’ne kadar ilerlemişlerdi. Nehrin arkasında kalacak ve Hizbullah’ı yenilgiye uğratacaklardı. 33 gün savaşında, İslam Cumhuriyeti’nin tutumu, Ayetullah Hamanei’nin tavrı ve de Hizbullah’ın fedakârlığı ve şehadet aşkı, Kudüs işgalcisi rejimin kirli tarihi boyunca ilk kez yenilgiyi tatmasına sebep oldu. Hem de resmen asker olmayan, sivil giyimli bir topluluk karşısında yenilgiye uğradı! Bu topluluk, Allah’ın adına, İmam Hüseyin’in (a.s) adına, İslam İnkılâbı’nın etkisi ve İran’ın himayesiyle 33 gün zarfında yenilginin tadını Siyonistlere tattırdı ve bütün Müslümanlara, başta Mısır olmak üzere bütün Arap halklarına umut oldu.

Aynı şekilde 22 günlük Gazze savaşında, Mısır’ın ve Suudi Arabistan’ın sessiz kalarak, Siyonistlere, İran tarafından himaye edildiği gerekçesiyle Hamas’ın Gazze’deki bütün güçlerini ortadan kaldırmasını söyledikleri bir zamanda Ayetullah Hamanei iki kez bildiri yayınladı. Bu sessizlikleriyle onlar Sünni Gazze halkının öldürülmesini desteklemiş oldular. Gazze halkı Şiî değildi, ama yalnızca İran ve İslam İnkılâbı Rehberi 22 gün boyunca Gazze halkını, Hamas’ı ve İslamî Cihad’ı destekledi.

Yüce Allah, hekim, cesur ve müdebbir Rehber’i yalnızca İslamî İran’a değil, bütün dünya Müslümanlarına inayet buyurmuştur. İslam Konferansı Teşkilatı üyesi elli yedi ülkenin ve yüz doksan iki bağımsız dünya ülkesinin liderlerinin özelliklerini inceler, ülkelerini nasıl yönettiklerine, bölgesel ve küresel nüfuz alanlarının ne kadar olduğuna, dünya halklarının yüzde kaçını etkileyebildiklerine bakarsak, İmam Humeyni’den sonra, aziz Rehberimizin sahip olduğu özelliklere hiçbir dünya liderinin sahip olmadığını görürüz. Bu Allah’ın lütfundan başka bir şey değildir.

Yeri gelmişken şunu da ifade etmek isterim: Halkımız, Ayetullah Hamanei’yi aşkla sevmektedir. Rehberimizin sevgisi halkın gönlünde kök salmıştır, derindir. Halkımız 9. dönem Meclis seçimlerinde Rehber aşkıyla sandıklara gitti. Halkın %64’ünün seçimlere katılacağını kimse tahmin etmiyordu. Elbette düşman saldırıları da halkımızın bir araya gelmesine sebep oldu ve neticede Rehberlik ve Velayet sancağı altında görkemli bir seçim düzenlendi.

Düşman tehditleri ve İslam Cumhuriyeti’nin tehditlere karşı tavrı konusunda, daha somut ifade edersek, İsrail’in olası saldırısı karşısında İran’ın geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Askerî analizler açısından, Amerika’nın veya İsrail’in İran’a karşı yakın gelecekte tam manasıyla askerî bir savaş başlatma olasılığı çok zayıf. Tabii silahlı kuvvetlerimizin daima hazır olda olması, güçlenmeleri, saldırı ve savunma taktiklerini geliştirmeleri gerekiyor, çünkü gelecek hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz, her an beklenmedik bir olayla karşılaşabileceğimizi hesaba katmalıyız.

Şu kadarını söyleyeyim; ne Siyonist rejimin ne de Amerika’nın iç siyaseti, aynı şekilde bu iki ülkenin ekonomik ve askerî durumu, bölgede yeni bir savaş başlatacak konumda değil. Tabii başlatabilirler de ama kontrol altında tutamazlar, İran kontrolü ele alır. Amerika, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerine yatırım yapıyor, Obama yeniden seçilmek istiyor. Dolayısıyla yeni bir savaş başlatmayı istemez, böyle bir şeyi Amerikan halkı ve Kongre desteklemez. Hatta Amerikan ordusu İran’la savaşa girmeyeceğini ilan etti.

Siyonist rejime gelince; Netanyahu’nun kabinesi kırılgan bir kabine. Netanyahu, hâlihazırda dışişleri bakanı ve tutucu bir Yahudi olan Liberman’in genel başkanlığını yaptığı İsrael Beytenu (Evimiz İsrail) Partisi ile koalisyon kurdu. İran’a karşı askerî bir harekâta girişirlerse, koalisyon hükümetinde çatlaklar meydana gelebilir. Siyonist rejim, İran’a savaş açtığında, bir iki hafta içinde orada yaşayan savunmasız Yahudilerin en az bir milyonu İsrail’den kaçar. Dolayısıyla ben yakın gelecekte büyük bir savaş olacağını sanmıyorum; çünkü Siyonistler çok savunmasız. Önceden karşısında Hizbullah ve Hamas vardı, ama şimdi yetmiş beş milyonluk Mısır da eklendi ve doğalgaz hattını da kesti. Mısır halkı, İran halkı gibi, antisiyonisttir ve İsrail açısından büyük bir tehlike sayılmaktadır. Mısır halkının devrimi henüz neticeye ulaşmadı, doğrudur ama Siyonistler Hizbullah’ı ve Hamas’ı varlıklarını idame ettirme açısından tehlike olarak görüyorlar. Dolayısıyla ahmaklık edip İran’a karşı büyük bir savaşa kalkışmaları pek olası değil.

Öte yandan, hem Ordu hem de Devrim Muhafızları her türlü tehlikeye karşı püskürtme planlarına sahiptir ve kendilerini her türlü tehlikeyle karşılaşmaya hazırlamaktadır. Halkımız da cesur bir halktır ve Siyonistlerden nefret etmektedir. Müslüman olan herkes bu sahte, hunhar, bebek katili rejime karşıdır. Biz, bu yıl büyük bir tehlikeyle karşılaşmayacağımızı öngörüyoruz. Ancak altını çizerek söylüyorum, silahlı kuvvetlerimiz vazifelerinin gerektirdiği gibi her türlü askerî tehlikeye karşı hazıroldadır. “Gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın” (Enfâl/60) ayeti kerimesi ve “Dünya rahatlığını istersen git güç topla / Çünkü tabiat düzeninde zayıf ayaklar altında kalır” beyti daima hatırımızdadır. Silahlı kuvvetler daima güçlü, hazır ve yüksek istihbarat bilgilerine sahip olmalı, kapasitesinin ve kabiliyetinin farkında olmalıdır. Bizim vazifemiz budur.

Siyonistler veya Amerika bir delilik yapar da İran’ın stratejik merkezlerine karşı harekete geçerse ne olur?

Her türlü askerî operasyona ve tehdide akıllıca yöntemlerle karşı durur, bize verdikleri zararın aynısını onlara veririz. Ama akıllıca davranırız. Yani bize verdikleri zarar ölçüsünde onlara darbe vururuz.

Ayetullah Hamanei bu sözü Meşhed’de söylemişti…

Kastettiğim tam da budur. Biz Amerikan topraklarına ulaşamayız. Fakat Amerika’nın bölgede üsleri var. Amerika’nın yirmiden fazla üssü, yüz binden fazla askerî gücü var bölgede ve bunların hepsi İran tehlikesi altındadır. Amerika da bunu çok iyi biliyor. Şu anda Fars Körfezi’nde ve Umman Denizi’nde altmıştan fazla Amerikan savaş gemisi var; bu gemilerin tamamı savunmasız. Siyasetçiler ve askerî yetkililer bunu çok iyi biliyorlar. Bütün üsleri İran füzelerinin menzilinde. Her halükarda Amerika’nın bölgedeki askerî güçlerinin tamamı çok savunmasız.

Peki ya İsrail? İsrail doğrudan menzilimizde…

Evet, Hizbullah 60 mm. havan topuyla İsrail’i vurabilir. Şu anda elinde binlerce füze var. İsrail bize bir zarar vermek isterse büyük bir ihtimalle Hizbullah İsrail’e karşı operasyon düzenler. Seyyid Hasan Nasrallah’ın İslam İnkılâbı Rehberi Ayetullah Hamanei’nin askeri olduğunu hepimiz biliyoruz. İran’a gelince; bizim bu konuda herhangi bir sınırımız yok, uzun menzilli füzelerimizle kolaylıkla karşı atağa geçebiliriz. Siyonist rejimin füzelerimizin menzilinde olmayan hiçbir bölgesi yok!

Elbette dikkat etmemiz gereken bir husus var: Düşman İran’ı huzursuz ve istikrarsız, savaşa sürüklenmek üzere olan bir ülke olarak göstermek istiyor. Oysa İran güçlü ve istikrarlı bir ülkedir. Biz güvenli bir toplumuz…

Onunla Allah’ın düşmanını ve sizin düşmanınızı korkutursunuz… (Enfâl/60)

Biz hazırız. Onlar İran’da siyasî ve ekonomik buhran olmasını, anarşi çıkmasını istiyorlar. Böylece de yabancı yatırımcıların İran’a girmesine engel olmayı hedefliyorlar. İran’ın yaptırımlar sonucunda yok olduğunu söylüyorlar. Ama biz Allah’ın lütfuyla hem ülkemizi yönetmeye hem de yabancı tehditlere karşı koymaya kadiriz. Dolayısıyla bu meselelerin çok fazla gündeme gelmesini istemiyoruz. Aslında İran’ın askerî saldırının hedefinde olduğu söylentisini onlar yayıyorlar. Ha bugün ha yarın deyip duruyorlar. Oysa Amerika’nın da Siyonistlerin de İran’a saldırmayı akıllarından bile geçirmediklerini biliyoruz. Çünkü İran’ın her türlü operasyona güçlü cevap vereceğini biliyorlar. Kuşkusuz ülke içindeki siyasî istikrar, ekonomik sorunların çözümü ve halkın düzeni desteklemesi onları engelleyen en önemli faktördür.

Suriye ve Amerika ve İsrail’in Suriye planı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bence Amerika ve İsrail, bazı Avrupa ülkeleri ve başta Katar ve Arabistan olmak üzere kimi Fars Körfezi ülkeleri hedeflerine ulaşmak için, yani Esed’i zayıflatıp hükümeti almak veya Esed’i devirmek için Türkiye’ye temsilcilik verdiler. Asıl amaçları direniş gücünü kırmak ve Siyonist rejimin bekasını garantilemek. Katar’ın, Suudi Arabistan’ın ve Türkiye’nin Suriye’de yaptıkları Amerika’nın ve İsrail’in çıkarınadır ve direniş hattını, yani Suriye, Hizbullah ve İran’ı zayıflatmaya matuftur. Onlar bir iki ayda Esed hükümetinin devrileceğini düşünüyorlardı, ama İran’ın, Rusya’nın ve Çin’in himayesiyle Esed hükümeti hâlâ işbaşında. Bu, onların planlarının suya düştüğünün göstergesidir. Ben, Suudi Arabistan’ın Irak seçimlerinde ve Lübnan’da olduğu gibi Suriye’de de yenilgiye uğrayacağını düşünüyorum.  Tabii bu, Suriye yönetiminin izleyeceği politikayla ve halkın tavrıyla da bağlantılı. İran, Esed hükümetini devirmek için ülke dışından Suriye’ye güç gönderilmesi müdahalesini mahkûm etmiştir ve direnişin ön safında yer alan Suriye’nin mevcut yasal hükümetine destek vermeye devam edecektir. Türkiye’nin Suriye politikasının, Amerika ve İsrail’in hedefleri doğrultusunda izlenen bir politika olduğuna inanıyoruz. Türkiye onları temsilen bu oyunu oynamaktadır.

Türkiye’nin bu olayda oyuna geldiği söylenebilir mi?

Tabii Türkiye’nin de bu işte çıkarı var. Hem siyasi hem de ekonomik çıkarı. Aynı zamanda İran’ın stratejik rakibi. Fakat 500 yıldan beri İran-Türkiye sınırı güvenli bir sınır. Türkiye milleti Müslüman bir millettir. İran-Türkiye ilişkilerinde bir problem yoktur. Ümit ederim Amerika ve Siyonistler bu ilişkilere bir zarar vermezler. Elbette Türkiye’nin Suriye’nin iç işlerine karışması Türkiye halkının hükümete bakışını olumsuz yönde etkileyecektir.

 

medyaşafak