Hizbullah ve Hamas bozulan ilişkileri onarıyor

Hizbullah ve Hamas bozulan ilişkileri onarıyor
Hizbullah Hamas’la olan ayrışma süreci boyunca Beyrut’taki kalesi olan Dahiye’de bulunan ve yaklaşık yirmi yıldır orada olan Hamas ofislerini kapatmadı. Dahası Hizbullah, Dahiye’nin daha müreffeh mahallelerinden birinden Filistin’e yayın yapan, Hamas’a ait El-Kuds TV’ye mali yardım sunmayı durdurmadı.

 

 

Nasır Şararah

 

 

Al-Monitor

 

 

 

Son iki yılda Hizbullah ve Hamas arasında, Suriye devrimi sürecindeki pozisyonları nedeniyle, aralarındaki bağların kopmasına ve karşılıklı olarak birbirlerini suçlamalarına yol açan siyasi farklılıklar meydana gelse de, iki grup arasındaki askeri işbirliği, kurumsallaşmış olması sebebiyle kesilmedi. Bu, Gazze Şeridi'ne yönelik 2012 savaşı sırasında İsrail tarafından öldürülen eski İzzeddin el-Kassam Tugayları lideri Ahmed el-Caberi sayesinde mümkün oldu. Caberi, son süreçte en şiddetli çatışmaların yaşandığı Şucaiyye mahallesindendi. Hizbullah'la bağlantılı uydu kanalı El-Menar'ın şu andaki Gazze savaşıyla ilgili yaptığı yayınlarda göze çarpan bir şekilde Caberi'nin resmi ekrana yerleştirildi — böylelikle Hizbullah'ın Hamas'ın şimdiki mücadelesinin içinde yer aldığı gösterildi ve bu da Arap sokağının dikkatini çekti. İsimlerinin açıklanmaması şartıyla Al-Monitor sitesine konuşan kaynaklar, Hamas ve Hizbullah'ın siyasi ilişkilerindeki kopmaya rağmen askeri işbirliğini koruduklarını vurguluyorlar.

 

İki grubun siyasi liderleri hiçbir zaman, askeri kanatlarıyla aynı işbirliği düzeyine sahip olmadı. Hamas siyasi büro şefi Halid Meşal, Şam'ı terk ettikten sonra Esad-Hamaney-Nasrallah eksenine sırtını döndü. Hizbullah onu Müslüman Kardeşler'in Suriye rejimini yıkma yönündeki uluslararası projesine dahil olmakla ve Arap Baharı sürecinde Müslüman Kardeşler'in ulusal kolu işlevi görmekle suçluyordu. Hizbullah'ın muzaffer Kuseyr muharebesi sırasında grup Hamas'ı, Filistinli gerilla örgütlerinin Suriyeli muhalefet savaşçılarınn yanında Suriye rejimiyle çatışmaya girdiğini gösteren belgelerle suçladı. Hamas savaşçıları ve Hamas'la bağlantılı savaşçılar, kasabanın ele geçirilmesi için yürütülen mücadeleye katılan Hizbullah savaşçılarına karşı, Hizbullah'tan öğrendikleri bazı savaş tekniklerini kullandı. Benzer bir şekilde, Hizbullah'ın yaptığı savaş değerlendirmesine göre muhalefet savaşçılarının Kuseyr'de tünel kazmak için kullandığı makineler geçmişte Hizbullah tarafından Hamas'a, Gazze Şeridi'nde istihkam yapması için verilmişti.

 

Aynı kaynaklara göre “ihanet” ve “sadakatsizlik”, Hizbullah içinde Hamas'ın Suriye çatışmasındaki konumunu tanımlamak için yaygın olarak kullanılan ifadeler. Ancak grup, Hamas'la olan kötü ilişkisinin El Kasssam Tugayları'yla ve Caberi'nin mirasçılarıyla olan ilişkilerine zarar vermemesi için hassas davrandı. Hamas içinde Hizbullah'a cevap verebilirliğin olması bu yaklaşımı teşvik etti ve Hamas'ın siyasi bürosu, El Kassam Tugayları'nın Hizbullah'la askeri işbirliğini sürdürmesini kabullendi. İttifakı korumak isteyenlerin içinde en öne çıkanlar, siyasi büro içinde önemli bir tarihsel figür olan Mahmud el-Zahar ile, sakatlanmasına rağmen El Kassam Tugayları'nın tarihsel liderlerinden biri olarak prestijini koruyan Muhammed el-Fadl. 

 

Hizbullah'ın siyasi liderliğinin, Hamas'la olan ayrışma süreci boyunca stratejik ilişkilerini canlandırma olanağını korumaya çalıştıklarını belirtmek gerekir. Hizbullah, Beyrut'taki kalesi olan Dahiye'de bulunan ve yaklaşık yirmi yıldır orada olan Hamas ofislerini kapatmadı. Dahası Hizbullah, Dahiye'nin daha müreffeh mahallelerinden birinden Filistin'e yayın yapan, Hamas'a ait El-Kuds TV'ye mali yardım sunmayı durdurmadı.

 

İki grubun siyasi liderlikleri arasında Suriye savaşı nedeniyle meydana gelen ihtilafın askeri işbirliklerine sekte vurmadığına dair maddi kanıtlar bulunuyor. 2010 başlarında Dahiye'deki bir apartmanda meydana gelen patlama, Hizbullah danışmanlarının bombalı araç hazırlama eğitimi verdiği Hamas üyelerinin yaptığı bir hatanın sonucuydu.

 

 

Normalleşmeye giden yol

 

 

Yaklaşık bir ay önce Hamas'ın ve Hizbullah'ın siyasi ve askeri kanatları, siyasi ilişkilerinin normalleştirilmesi yönünde çalışmaya başladı. Uzlaşma yönündeki bu yönelimin bir unsuru, grupların siyasi liderleri arasında düzenlenen bir toplantıydı. Bu toplantıda Hamas'ı örgütün Lübnanlı siyasi yetkilisi Ali Baraka temsil etti. Bu toplantı, ilişkilerin bozulmaya başlamasından bu yana iki grubun siyasi büroları arasında bu düzeyde kurulan ilk iletişimi ifade ediyor. Koşulların uzlaşmaya giden yolun lehine gibi görünmesinden birkaç hafta sonra Gazze savaşı patlak verince Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah bu savaşı Halid Meşal'i arayıp – ki bu kısa süre sonra ortaya çıkarıldı – savaşta Hamas'a olan desteğini ilan etmek için bir vesile kıldı. Bu telefon görüşmesi, siyasi ilişkilerin normalleşmesi yolunda en üst düzeylerde siyasi ilerleme kaydedildiğini gösteriyordu.

 

Hizbullah ve Hamas, iki parti arasında bir doktrin çatışması (Sünni-Şii) olduğunu inkar etmiyor; bu durum ilişkilerinin en başından beri var oldu, ancak bu ilişkileri derinden etkilemedi. 1993 yılında İsrail, Hamas'ın en önde gelen üyelerini Gazze'den Lübnan'a sürdü. Hizbullah onlara evsahipliği yaptı ve onlar için Marc el-Zuhur'da bir kamp inşa etti. Fakat Hizbullah daha sona Hamas üyesi sürgünlerin kampa, Şii “kafirler” için meşhur “tövbe etseler bile onları öldürün” fetvasını vermiş Vehhabi imam  İbn Teymiyye'nin  (1263-1328) adını verdiğini duymanın şokunu yaşadı. Ancak Suriye'deki olaylar başlayıncaya kadar iki grup, doktrin farklılıklarına rağmen bir arada var oldu. Grupların ilişkilerini korumasına yardımcı olan stratejik çıkarlar da var. İran, Hamas'la olan ilişkileri üzerinden İsrail-Filistin çatışmasında oynayacağı bir kart elde etti. Benzer bir şekilde Hamas, İran'la olan ilişkisini, 1990'larda ve 2000'lerde kendisine empoze edilen Batı ve Arap/İslam ülkeleri ambargosunu kırmak için kullandı.

 

Hizbullah'ta bazı kişiler, Müslüman Kardeşler'in parçası olan Hamas siyasi bürosunun, yol arkadaşlarının 2011'de Mısır'da iktidara gelmesiyle ve özellikle de Katar'ın İran finansmanının yerini alma sözü vermesiyle Tahran ekseninden özerklik elde etme fırsatı bulduğunu düşünüyor. Fakat Mısır İhvanı'nın düşüşü ve Suriye devriminin bocalaması bu kararı frenledi ve Hamas'ın siyasi liderliğini, askeri kanadın fikrini – grubun Hizbullah'la olan ortak çıkarlar ittifakını bozmaması gerekiği fikrini – dinlemeye zorladı.

 

Bu kaynaklar Al-Monitor sitesine verdikleri bilgilerle, Meşal'in kısa süre önce Tahran'ı ziyaret etmenin mümkün olup olmadığını soruşturduğunu, Tahran'ın ise koşulların henüz hazır olmadığı yanıtını verdiğini ortaya koydu. Tahran, Suriye rejiminin Hamas da dahil olmak üzere Müslüman Kardeşler'in düşmanlığına karşı aşırı derecede hassas olduğunu ileri sürdü. Fakat İran, Arap dünyasındaki etkisini korumaya olan ilgisinin, Hamas'a kapıyı aralık bırakmayı zorunlu kıldığını gizlemedi. Hizbullah da bu perspektifi somutlayan taktikler izliyor.

 

Aynı kaynakların söylediğine göre Hizbullah, Meşal'in şu anda Doha'dan ayrılma zorunluluğuyla karşı karşıya olduğu bilgisine sahip, zira Katarlılar onu başkentte uzak bir ikametgahta ağırlıyor ve faaliyetlerine “nazik” sınırlamalar getiriyor. Meşal'in birkaç seçeneği var: Beyrut veya Amman onun bulunmasının ağırlığını taşıyamaz, Mısır onu istemiyor ve İran bir Arap olarak onun için utandırıcı bir yer olur. Her ne kadar mevcut koşullar nedeniyle Türkiye en uygun seçenek olarak kalsa da, Meşal Filistin bölgesine yakın bir yerde kalmayı tercih edecektir.

 

 

Karşılıklı “ihanetler”

 

 

Gerçek şu ki iki grup, yollarını ayırmaya izin verecek seçenekler bulmaya çalışıyor. Çeşitli dönemlerde İran ve Hizbullah, Gazze'de Hamas'tan sonra ikinci en güçlü direniş grubu olan İslami Cihad'ın savaşma gücünü arttırmaya çalıştı. Fakat bu grubun İran'ın bir uzantısı olarak tanımlanması, grubun sahip olduğu büyük askeri kapasiteye rağmen Filistin sokağında sahip olduğu siyasi çekiciliği ve halk desteğini sınırlı tuttu. Şimdi İran ve Hizbullah, İslami Cihad'la olan ilişkilerini, Gazze'de savaş yürütme veya barış yapma kararı üzerindeki etkisini korumak için kullanıyor. Fakat Hizbullah'tan bir kaynak Al-Monitor sitesine, Hamas'la olan ilişkilerin zayıflamasının, İran ve Hizbullah'ın Filistin'deki rolünü azalttığını söyledi. Kaynağın söylediğine göre şimdi Gazze'de siyasi ve askeri düzeylerde gerçekleşen normalleşme sayesinde belli düzeyde bir etki var olmaya devam edecek. Siyasi düzeyde İran'ın etkisi, Hamas'ın askeri kanadı ve Hizbullah arasındaki koordinasyonun derinliğinin Hamas'ın siyasi liderliğine yapacağı basınca bağlı. İran'ın askeri etkisinin temelinde ise sahada Hamas ve İslami Cihad arasında bulunan işbirliğinin yoğunluğu bulunuyor ki bu durum İslami Cihad'ın, İsrail'le olan savaş ve krizle ilgili bölgesel müzakereler konusunda Hamas'ın vereceği siyasi kararlar üzerinde, Tahran'ın çıkarına veto gücüne sahip olmasını sağlıyor.

 

Hizbullah kaynaklarının söylediğine göre şu andaki Gazze savaşında Tahran'ın rolü, bütün önceki çatışmalardan daha az. Ateşkes yönündeki siyasi girişimler başka başkentlere — örneğin Doha, Riyad, Ankara ve Kahire'ye — yönelirken Tahran, olayları yönlendirmeye çalışmak yerine, konuşulanları uzaktan dinleyip varlığını kanıtlayan bir politika izlemelidir.

 

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com