DOSYA: Jerusalem Center Raporu: İran Hamas'ın arkasındaki bölgesel güç

DOSYA: Jerusalem Center Raporu: İran Hamas'ın arkasındaki bölgesel güç
Siyonist rejime bağlı Jerusalem Center for Public Affairs adlı araştırma merkezinin İran İslam Cumhuriyeti'nin Hamas ve İslami Cihad'a verdiği desteği ayrıntılı bir şekilde ele alan bu analizinin tam tercümesini sunuyoruz.

 

 

İran: Hamas'ın Savaş Gücünün Arkasındaki Bölgesel Güç

 

 

(Em.) Yarbay Michael Segall

 

 

Jerusalem Center for Public Affairs

 

 

jcpa.org

 

 

 

 

·         İran, Ortadoğu'daki çatışmalara körükle giden bir kundakçı. 2012'deki “Savunma Sütunu Operasyonu”ndan beri, İran, hem Hamas'ın hem de Filistin İslamı Cihad Hareketi'nin (FİCH) mühimmat depolarındaki roketlerin niteliği ve niceliğini artırmak için çok ciddi ve yoğun bir biçimde yatırım yaptı. Bu son hamlesiyle, bölgedeki vekilleri aracılığıyla etkisini muhafaza etmeyi ve Filistinli örgütleri İran'ın ilk savunma hattında kullanmayı amaçlıyor.

 

·         İran füzeleri, Grad, Fecr-3 ve daha uzun menzilli Fecr-5, M-75, ve Hayfa Bölgesine kadar ulaşan M302'dir. Bununla birlikte İran, Hamas'a İnsansız Hava Araçları (Ebabil) ve onları işletme yeteneği sağladı.

 

·         İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü, ilgili mühimmatın Gazze'ye sevkiyatı, kaçırılması ve teslimatını, İran ve Lübnan'da eğitim faaliyetlerini ve yine gerekli para transferini organize ediyor.

 

·         Uzun süredir ihmal edilegelen İran'ın devrim ve terör ihracı, İran'ın hayati Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Batılı çıkarlarını tehdit ettiği bir konuma gelinmesine neden oldu.

 

2012'deki Savunma Sütunu Operasyonu ile sağlanan sükunetten sonra, İran, hem Hamas'ın hem de İslami Cihad'ın mühimmat depolarındaki roketlerin niteliği ve niceliğini artırmak için çok ciddi ve yoğun bir biçimde yatırım yaptı. Muhammed Mursi'nin Mısır'daki bir yıllık (2012-2013) iktidarı sırasında, Gazze ile Sina arasındaki kara sınırındaki sızmalar İran'ın işini oldukça kolaylaştırdı ve gelişmiş roketler ve ilgili diğer mühimmatların Sudan ve Sina üzerinden karayoluyla, oldukça gelişmiş bir haldeki tüneller ve denizyolu aracılığıyla Gazze'deki terörist örgütlere ulaştırılması sağlandı. Yine böylesi bir teslimat –ki içinde Koruyucu Hat Operasyonu [8 Temmuz 2014'te başlatılan operasyon. Ç.N.] sırasında Hadera ve Hayfa'ya fırlatılan uzun menzilli Suriye yapımı M-302 roketleri de olan- İsrail Deniz Kuvvetleri tarafından geçtiğimiz Mart ayında Klos-C gemisinde yakalanmıştı. Yine gelişmiş karadan-denize füzeler taşıyan Victoria da 15 Mart 2011'de ele geçirilmişti. Gelişmiş Kornet anti-tank füzeleri de Gazze içine kaçırılanlar arasında.[1]

 

Suriye'deki kriz halinin İran ve Hamas arasındaki gerilimi artırdığı bir gerçek, ancak bu durum taraflar arasında birçok kanaldan süregiden ilişkiyi bitirmedi. İran'a göre, İsrail'e karşı verilen mücadele, Filistinli örgütlerle yaşanan bu dönemsel ağız dalaşları ve küçük sürtüşmelerin çok daha üstünde bir mesele. Savunma Sütunu Operasyonu'nun ardından, Filistinlilere yapılan yardımlarla ilgili takdir ve övgüler ziyadesiyle Türkiye ve Mısır'a gitse ve bu durum İran'ı hayalkırıklığına uğratsa da, İran'ın Filistinlilere yardım etmek konusundaki kararlılığına sekte vurmadı ve kendi bildiği yoldan uğraşlarına devam etti: Askerli yardımlar ile. Amaç, kriz zamanlarında bile Hamas'la olan ilişkisini korumaktı.

 

İran, Hamas'ın farklı roketler ve gelişmiş patlayıcılar üretme kapasitesine son derece kritik ve belirleyici katkılar yaptı.[2] Yine 2008'deki Dökme Kurşun Harekatı ile 2012'deki Savunma Sütunu Operasyonu'nda İsrail tarafından tahrip edilen altyapının tamir ve yenilenmesine yardım etti, ve büyük ihtimalle aynı şeyi Koruyucu Hat Operasyonu sonrasında da yapacaklar. Geçmişte olduğundan farklı olarak, İran artık Savunma Sütunu Operasyonu süresince Hamas'ın ve FİCH'nin füze kullanım kapasitelerini genişletip ilerletilmesine yardım ettiğini gizlemeye çalışmıyor. FİCH'den bir sözcü: “Bütün dünya biliyor ki, direnişin mühimmat ihtiyacının ana tedarikçisi İran'dır.” dedi.[3]

 

Fecr-5 “Günü Kurtardı”

 

Savunma Sütunu Operasyonu'ndan kısa bir süre sonra, İran'ın muhafazakar gazetelerinden Risalet'de (Resalet) çıkan bir başyazı İran'ın füze üretme kapasitesini övmeye ayrılmıştı. Makalede iddia edilene göre, “Ekim 2012'deki Gazze Savaşı'nda İsrail'i geri çekilmeye ve teslimi kabule zorlayan İran yapımı Fecr-5[4] füzeleriydi… ve ilk defa bu gayrimeşru rejimin başkenti vurularak, İsraillilere başkentlerinin bile onlar için güvenli olmadığı mesajı verildi.” Başyazıda yine, operasyondan önce sadece Grad ve Qassam roketleri kullanan Hamas'a, operasyon sırasında İran tarafından “Demir Kubbe sisteminin baş etmekte zorlandığı” Fecr-5 füzeleri verildiği aktarıldı.[5]

 

İran Devrim Muhafızları Ordusu'na (İDMO) yakınlığı ile bilinen Fars Haber Ajansı da, “İsrail ve Filistinliler arasında yaşanan savaşı değiştirecek nitelikte stratejik bir silah…” diye övdüğü Fecr füzeleri için “... Fecr sınıfı roketlerin, bilhassa Fecr-5, dünyada önde gelen askeri uzmanlar tarafından asimetrik savaşlara uygunluğuna vurgu yapıyorlar.” diye yazdı. Devrim Muhafızları Ordusu komutanı Muhammed Ali Caferi, Ekim 2012'de FİCH'nin internet sitesinde yer alan ifadelerine göre, İran'ın bu tür füzeleri üretmek için gerekli olan teknolojiyi Filistinlilere verdiğini söyledi.[6]

 

Savunma Sütunu Operasyonu sırasında, Rishon Letzion'daki [Tel Aviv'in güneyinde yer alan İsrail'in dördüncü büyük şehri. Ç.N.] bir ev Fecr-5 füzesiyle vuruldu. İran televizyonunun yayınına göre birçok Gazzeli, operasyonun ardından İran yardımlarına duydukları minnettarlığın nişanesi olarak ve saygılarını ifade etmek amacıyla çocuklarına Fecr ismini koydular.[7] Devrim Muhafızları Ordusu'yla ilişkili Civan (Javan) gazetesi, sürmekte olan nükleer müzakerelerde İran füzeleri meselesinin masaya getirilmesi teşebbüsüne eleştirel yaklaşılan bir makalede, Amerika'nın İran'ın füze programlarından korktuğunu, bunun nedeninin ise bölgesel müttefiki olan İsrail'in Fecr-5 füzelerini hem 2006'daki İkinci Lübnan Savaşı'nda (Otuz-üç Gün Savaşı), hem de Savunma Sütunu Operasyonu'nda (Sekiz Gün Savaşı) tatmış olması olduğunu; bu silahların İsrail'in Demir Kubbe sistemiyle adeta alay ettiklerini; ve başbakanı bile sığınağa kaçmak zorunda bıraktığını yazdı. Bu bağlamda, makalede bir de Dini Lider Ali Hamaney'in sözlerine yer verildi: “İran İslam Cumhuriyeti, Tel Aviv ve Hayfa'yı yerle bir edebilir.”[8]

 

Ortak Zemin: İsrail'i Yok Etmek

 

Hamas her zaman bağımsızlığına önem veren bir örgüt olarak, yardımlarına karşılık olarak İran'ın emri altına girmeyi kabul etmez. Ancak bu durum “iç” ve dış liderlik arasında ve İzzeddin el-Kassam tugaylarının askeri ve siyasi kanatları arasında görüş ayrılıklarına neden olur ki, İran da, yardımlarını “sahada sonuçlarını görmek” şartıyla yaparken, bu çekişmeleri de sömürerek, daha kavgacı ve ödünsüz politikalar dikte eder. İslami Cihad tamamıyla İran'ın emri altında olup, Tahran'ın verdiği akıl sonucunda bir ateşkese katılmaya isteksiz olacaktır.

 

Kasım Süleymani tarafından yönetilen İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü, değişik terörist örgütleri destekleyen ve onlara yönelik yardım ve tedarik işlerini yürüten ana aktördür. Kudüs Gücü –bilhassa İran'ın Lübnan'daki vekil gücü Hizbullah aracılığıyla- Hamas ve İslami Cihad ile koordineli olarak, mühimmat üretimi ve kaçakçılığından, İran ve Lübnan'da eğitim faaliyetleri ve yine gerekli para transferininden sorumludur. Bazı raporlara göre, İran'ın emri üzerine Hizbullah, Gazze Şeridi'nin hakimiyet ve kontrolü konusunda Hamas'la koordineli çalışacak bir harekat odasını tekrar açmıştır.[9]

 

Bu çerçevede, 26 Haziran 2014'da Hamas'ın Politbüro Şefi Halid Meşal, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'ye bir mektup göndererek, “Filistin”in durumu ve Batı Şeria'da Hamas üyelerine yönelik İsrail tutuklamalar ile ilgili bilgiler iletti ve İsrail'le mücadelede Tahran'ın yardımını talep etti. Kısa bir süre sonra, yine Hamas'ın İran temsilcisi, Halid Koddumi (Khalid al-Qoddumi), İran Meclis Başkanı Ali Larijani'ye İran yardımını talep eden bir mektup göndererek: “Mevcut durumdan yararlanan Siyonist düşman, çeşitli bahanelerle Filistin'e yönelik saldırılarını yoğunlaştırıyor, ve bölgenin içinde bulunduğu durumdan elinden geldiğince çıkar elde etmeye çalışıyor.” dedi.[10][11] Mayıs'da, Halid Meşal, İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Emir-Abdullahiyan ile Katar'da buluştu ve “Tahran'ın Suriye krizinin çözülmesine yönelik çabalarına” olan desteğini ilan etti.[12] Yine Mayıs'ta, İran'ın Lübnan yeni büyükelçisi Muhammed Fetheli içerlerinde Hamas ve İslami Cihad temsilcilerinin de bulunduğu Filistinli örgütlerin temsilcileriyle görüştü.

 

Koruyucu Hat Operasyonu sırasında, Hamas'ın Dışilişkiler Sorumlusu Üsame Hamdan, Hamas'ın kendi pozisyonunu Hizbullah ve İran'la koordineli olarak belirlemeye devam edeceğini söyledi. Ve ekledi: “Düşmanımız İsrail aynı düşman ve ona karşı taktiklerimiz de aynı. İşbirliği ve eşgüdüm içerisinde kendimizi geliştiriyoruz.” Hamdan yine “İran'la ilişkilerimiz, insanların umduğundan daha da iyi, yine Hizbullah'la olan ilişkimiz düşmanın zannettiğinden ve ümit ettiğinden çok daha iyi.” dedi. Hamdan'a göre, ilişkiler “İsrail'le mücadele ve Filistin'i özgürlüğüne kavuşturma” temeline dayanıyor. Hizbullah ve İran'ın Hamas ile ilişkileri Suriye krizi yüzünden bozulmuştu ve hatta Hamas liderliği Şam'dan çıkarılmıştı.[13]

 

Kullanıgelen yerli üretim roketlerin (Burak-70) yanında, İran'ın verdiği teknik bilgilerden yararlanılarak, çatışmanın bu aşamasındaki Filistin İslami Cihad örgütü (kendine biçtiği rolü operasyonun ismiyle duyuruyor, “Bunyanun Mersus”, ne tip roket kullandığını ve nereleri hedef aldığını bildirdi. Özellikle İslami Cihad, beş adet İran yapımı Fecr-5 füzesini Tel Aviv'e gönderdiğini duyurdu.[14] Fars Haber Ajansı bu haberi geçti ve Hamas'ın da Tel Aviv'i hedef alan Fecr-5 füzeleri kurduğunu yazdı.[15] Hamas, Fecr füzelerinin yerli versiyonu olan M-75 (333-mm) roketlerini, diğer hedeflerle birlikte Ben-Gurion Havalimanına da fırlatıldığını söyledi.[16] İkinci Lübnan Savaşı'nda, Hizbullah da Fecr-5'leri Hayber-1 ismi altında ateşlemişti.

 

Demir Kubbe sisteminin, Gazze'den fırlatılan ve yerleşim birimlerine yönelik tehlike arzeden tüm roketleri başarıyla etkisiz hale getirmesine rağmen, İran bu başarıyı önemsiz gibi göstermeye çalışıyor. “Filistin roketlerinin çoğunun başarıyla hedeflerini vurmalarının ardından, İsrail'in dillere destan hava savunma sisteminin başarısızlığı İsrailliler arasında paniğe neden oldu” iddialarıyla birlikte, İran özellikle roketlerin verdiği zararları ön plana çıkarıyor.[17]

 

Bu arada İranlı sosyal medya kullanıcıları Arap devletlerinin Gazze operasyonuna yönelik iktidarsız duruşlarını eleştiriyorlar.[18] Aynı zamanda, İsrail'i hedef alan roketlerin arkasındaki güçler, Hamas ve İslami Cihad için destekleri devam ediyor. İran yardımlarının rolü ve hem Fecr-5'ler, hem de Fecr-3'lerin tedariği ve üretilmesi alanında Hamas'ın roket programlarına yaptığı teknik yardımlar özellikle vurgulanıyor.[19]

 

Ders Çıkarmak

 

Her ne kadar İran, Demir Kubbe Sistemi'nin üstü başarısını küçük göstermeye ve görmezden gelmeye çalışsa da, İranlı üst düzey yetkililer oturup bu konuyu kapsamlıca tartışma gerekliliğini gördüler. Füze kullanımının, İran'ın asimetrik savaş anlayışında merkezi bir yeri var. İran, İsrail'in bu büyük başarısının, İran'ın da dahil olduğu bölgenin diğer sorunlu yerlerinde tekrarlanabileceği korkusunu yaşıyor, mesela Amerikan çıkarlarının savunma pozisyonunda beklediği Fars Körfezi'nde, yine Bahreyn'deki Beşinci Filo Üssü, ve ABD ile yabancı güçlerin bulunduğu diğer bölgelerde.

 

İran ve onun bölgedeki vekilleri, her ateşkes sürecini geçmiş başarısızlıklarından ve başarısız asimetrik savaş doktrinlerinden ders alınacak bir zaman dilimi olarak kullanıyor, ve çözüm yolları üzerine düşünüp sürprizler tasarlıyorlar. Koruyucu Hat Operasyonu'nda Hamas'ın insansız hava aracı kullanması ve roketlerinin dayanıklılığını geliştirmiş olması gibi. İran, Hamas ve İslami Cihad'ın mühimmat depolarını tekrar inşa edecek ve İsrail'in son derece başarılı hava savunma sistemini delmek için olağanüstü teknik çaba göstermekle kalmayıp, asimetrik savaş doktrinindeki yanlışları açığa çıkaracaktır.

 

Lider Twit'lemeye Devam Ediyor

 

Siyasi düzlemde İran daha etkin olmaya başladı. Ruhani, İslam ülkelerine Gazzelilere yardımcı olmalarını isteyen bir talep iletti ve “Geldiğimiz aşamada, İslam ülkelerinin düşmanlarına karşı birlik içinde olması hayati bir öneme haizdir.” dedi. Gazzeliler tarafından gösterilen direnişin “siyonist rejimin yenilmesini” sağlayacağına şüphe duymadığını ekledi.[20] Bu arada, İran, hem sosyal medyada hem de süreli yayınlarında bıkıp usanmadan “gayrimeşru rejime” saldırmaya devam etti.[21]

 

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon'a, Arap Birliği Genel Sekreteri Nabil al-Arabi'ye, and İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Iyad Ameen Madani'ye birer mektup göndererek, “Filistin'e yönelik İsrail saldırılarının” durdurulması için girişimlerde bulunulmasını talep etti.[22] İran'ın Ortadoğu ve Afrika ile ilişkilerden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Emir-Abdullahiyan “İran İslam Cumhuriyeti'nin güçlü bir biçimde mazlum Fillistin halkına ve direnişe yardım edeceğini” açıkladı.[23]

 

İran Ordusu yetkilileri de İsrail'in Gazze'ye yönelik müdahalesini kınadılar. İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Mesud Cezayiri, İsrail'in “Filistinli direniş güçlerinin savunma ölçülerinde kalan” harekatlarına karşı takındığı tutumun “bu korsan ve işgalci İsrail rejiminin ne denli umutsuz ve korkmuş” olduğunun bir kanıtı olduğunu söyledi. Bu son olayların “İsrail için üçüncü intifada ve korkunç bir intikamın” habercisi olduğunu şeklindeki uyarılarını da ekledi.[24] Muhafazakar gazetelerden İslam Cumhuriyeti (Jomhuri-e Islami) de başyazısında roket saldırıları ve gittikçe genişleyen protestoların yeni bir intifadanın göstergeleri olduğunu yazdı.[25]

 

Hamas'ın Füzelerinin Nereden Geldiğini Kim Bilmez?

 

Filistin medyasında yer alan açık kaynaklı raporlarda İran yapımı Fecr-5 füzeleri hatırlatılarak ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki'ye 9 Temmuz'da yöneltilen Hamas'a roketleri kimin temin ettiği yönündeki soruya “Bu konuda paylaşabileceğim bir bilgim yok…” diyerek cevap verdi ve sonrasında Batı'nın bu konuyu Viyana'da yapılacak nükleer müzakerelerde gündeme getirme niyeti olup olmadığının sorulması üzerine: “Benim bildiğim kadarıyla yok. Müzakereler nükleer meselesine odaklanıyor. Bu konuda halihazırda tartışılacak bir çok şey var... Evet, bence bu açık, Lucas, bizim roket saldırıları yönelik endişemiz ve kınamamız açık ve tutarlı. Ve tabii ki, roketlerin tedarikçisi hususunda da kaygılıyız, ancak bu konuda paylaşabileceğimiz bir bilgimiz yok.”[26] dedi.

 

Gazze ve Viyana Arasında

 

20 Temmuz, İran ve diğer güçler arasında imzalanacak nükleer anlaşmanın tarihi olarak belirlenmişti. İran ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi beş üyesi artı Almanya'nın (P5+1 grubu) arasındaki müzakerelerde, zenginleştirme faaliyetlerinin devamı, denetimlerin niteliği, İran'ın sahip olabileceği santrifüj sayısı ve ambargoların muhtemel hafifletilmesi gibi ana konulardaki anlaşmazlıklar ve belirsizlikler hala mevcut.

 

İran Dini Lideri, Ayetullah Ali Hamaney, muhtemelen İran'ın nükleer müzakerecileri için de sürpriz olan bir tavizsiz yol haritası ve kırmızı çizgiler belirleyerek, İran'ın ciddi bir biçimde ilerideki muhtemel nükleer enerji santralleri için zenginleştirme kapasitesini artırmak istediğini belirtti. 5+1 Grubunu doğrudan hedef alarak: “Onların istediği bizim on bin ayrıştırma birimine (SWUs) ikna olmamız, halbuki bu zaten bizim eski tip on bin sentrifüjümüze denk ve zaten biz buna sahibiz. Heyetimiz bizim yüz doksan bin sentrifüje ihtiyacımız olduğunu söyleyecek. Buna önümüzdeki yıl, iki yıl sonra ya da beş yıl içinde ihtiyacımız olmayabilir, ama bu, kesinlikle ülkemizin ihtiyacı.” dedi.[27]

 

2003'den beri süren nükleer müzakerelerde, ABD ve Batı, İran'ın bir çok meselede takındığı olumsuz tavrı, Filistin meselesinde barış sürecine karşı çıkmak, Filistin'in içinde oluşacak uzlaşmaya karşı çıkmak bir yandan da Hamas ve İslami Cihad'a füzeler temin etmek, Suriye'de Beşar Esad'a yardım etmek, Irak meselesindeki dahli, Körfez devletlerindeki yıkıcı faaliyetleri –Bahreyn'deki Hizbullah gibi- ve yine devam edegelen insan hakları ihlallerini, görmezden geliyor. Bu istekli göz ardı etme durumu ABD ve onun bölgedeki müttefiklerine ciddi manada zarar verdi ve vermeye de devam ediyor.

 

Bu kritik aşamada, Koruyucu Hat Operasyonu dikkatleri İran'ın üzerinden çekti. Nükleer müzakereler yaklaştıkça bazı müzakerecilerin İran'ın terörist örgütlere olan yardımlarıyla yüzleşme konusunda isteksiz oldukları gözlemleniyor. Halbuki zaten noktaları birleştirdiğimizde, İran'ın uzun dönemde bölgeyi domine etmek için çatışmaları şiddetlendiren “başarılı” bir kundakçı olduğu açığa çıkıyor. İran'ın davranışlarına yönelik bu süregelen görmezden gelme, bilhassa bu “tarihi” nükleer anlaşma öncesinde, bölgedeki uzun dönemli ABD ve Batı çıkarlarını tehlikeye sokuyor. Müzakereciler, kendi çıkarlarına ve hatta askerlerine (Suudi Arabistan'daki Khobar Kulelerinde olduğu gibi, ya da Irak'ta Amerikan güçlerine saldıran Şiilere verilen destek, ya da Afganistan'da Taliban'a destek verilmesi, ya da Körfez ülkelerindeki yıkıcı faaliyetler gibi) defaaten zarar veren bu davranışları görmezden gelmeyi tercih ediyorlar.

 

Gidişatı Değiştirmek İçin Bir (Son) Şans

 

Bu yıl, Ramazan'ın son cuması Temmuz'un 25'ine denk geliyor. 1979'dan, Ayetullah Humeyni ve hükümetinin bugünü tüm Müslümanlar için “Kudüs'ün kurtarılmasına” adadıkları günden beri, İran bu günü “Uluslararası Kudüs Günü” olarak nitelendiriyor. Humeyni'nin bakış açısı hala devrimin hedeflerini ve icraatlarını (İsrail'e yönelik tavır ve onun ortadan kaldırılması için yapılan çağrıda olduğu gibi) belirlemeye devam ediyor. Her yıl, Kudüs Günü rejim tarafından organize edilen büyük kalabalıklarca kutlanıyor ve önde gelen liderler, Amerika'yı ve İsrail'i lanetleyen sloganlar eşliğinde, İsrail'in yok edilmesini, haritadan silinmesini içeren konuşmalar yapıyorlar. Bununla birlikte, İran liderliği, Arapların zayıflığına karşın, Filistin mücadelesine yaptığı katkıları vurguluyor ve “Filistin'in özgürleştirilmesi ve silahlı mücadele” yolundaki kendi katkılarını övüyorlar.

 

İran, uyduları Hizbullah ve Suriye ile birlikte, Humeyni'nin ve onun halefi Hamaney'in öğretilerini yerine getirmek için çalışıyor. İran, Filistinli terör örgütlerine mühimmat sağlıyor ve bölgedeki İsrail ve Amerika karşıtı sözde direniş eksenine liderlik ediyor. Bu tavır, ABD'nin bölgedeki statüsünün altını oymakla kalmıyor, aynı zamanda bölgenin en etkili oyuncusu olmayı amaçlıyor.

 

Şimdiye kadar İran, bölgedeki yıkıcı faaliyetlerinin hiç birinin bedelini ödemedi ve Batı bu konuların hiç birini nükleer müzakere masasına taşımadı. Şu an sürmekte olan Koruyucu Hat Operasyonu'nda bile Batılı müzakereciler dikkatli bir dil kullanarak, Gazze'deki terörist örgütlerin ve Güney Lübnan'daki Hizbullah'ın ellerindeki mühimmat ve roketlerin nitelik ve niceliğinin sorumlusu olarak İran'a değinmekten kaçındılar. Anlaşılan o ki, İran, ne zaman isterse, kuzeyde de yeni bir cephe açabilecek yeteneğe de sahip.

 

İte kaka ancak ilerleyen nükleer müzakerelerden endişeli uluslararası kamuoyu gelişmeleri gözardı ederken, İran hem güney cephesinden (Hamas ve FİCH) hem de kuzeyden (Hizbullah) İsrail'i tehdit edecek konuma geldi. İran bu cepheleri kendi asimetrik savaş anlayışına uyan koruyucu çeperler ve İsrail'e karşı ilk savunma hattı olarak görüyor.

 

Gazze ve Lübnan'da çatışmalar arttıkça, İsrail ve uluslararası kamuoyu İran'ın rolüne dikkat çekmeli ve onu suçlamaktan çekinmemeli.

 

Zaman ilerledikçe, İran nükleer silahlanmaya daha da yaklaşıyor ve önemli bölgesel olaylarla birlikte bu yöndeki adımlarını daha kendinden emin atıyor. Batı, İran'ı yapmakta olduğu kundakçılıklar için sorumlu görmeli ve bu meseleri nükleer müzakere masasına taşımalı.

 

 

Çev: Mehmet Ali Beygider

 

medyasafak.com

 

 

 



[1] http://www.terrorism-info.org.il/en/article/20459

[2] Özellikle EFP (Explosively Formed Penetrator) tipi. İran buna benzer mühimmat sevkiyatını Irak'taki Şiilere de verdi ve koalisyon güçleri arasında büyük kayıplara sebep oldu.

[3] Al Jazeera, 20 Ekim 2012

[4] Menzilleri yaklaşık 75 km olan 90'ı patlayıcı olmak üzere 170 kg savaşbaşlıklı roketler.

[5] http://www.resalat-news.com/fa/PrtNews.aspx?code=123836&k=0

[6] http://saraya.ps/index.php?act=Show&id=25236

[7] http://www.presstv.com/detail/2012/12/08/276937/gazans-naming-kids-after-fajr5-missiles

[8] Javan (Tahran), 16 Mayıs 14. (Farsça)

[9] http://www.wnd.com/2014/07/iran-teams-up-terrorists-to-attack-israel/?cat_orig=world

[10] http://english.farsnews.com/newstext.aspx?nn=13930411000691.

[11] http://www.tabnak.ir/fa/print/411226.

[12] http://english.farsnews.com/newstext.aspx?nn=13930302000394

[13] http://www.assafir.com/Article/2/360865

[14] http://www.saraya.ps/index.php?act=Show&id=36216

[15] http://arabic.farsnews.com/newstext.aspx?nn=9303227240

[16] http://www.alqassam.ps/arabic/#!/%D8%A7%D9%84%D8%A8%D9%8A%D8%A7%D9%86%D8%A7%D8%AA/4634

[17] http://www.presstv.ir/detail/2014/07/11/370791/israel-iron-dome-again-proves-vulnerable

[18] https://twitter.com/IRGCspy/status/487363256588050432

[19] http://jcpa.org/the-father-of-irans-revolutionary-guards-missile-program/

[20] http://www.president.ir/fa/79164

[21] https://twitter.com/khamenei_ir

[22] https://twitter.com/khamenei_ir

[23] http://www.presstv.ir/detail/2014/07/10/370652/israel-to-regret-attacks-on-gaza

[24] http://english.farsnews.com/newstext.aspx?nn=13930418001223

[25] http://www.jomhourieslami.com/1393/13930419/13930419_01_jomhori_islami_sar_magaleh_0001.html.

[26] http://www.state.gov/r/pa/prs/dpb/2014/07/228980.htm#ISRAEL.

[27] http://www.leader.ir/langs/fa/index.php?p=contentShow&id=12067