“İslam Devleti” neden İsrail’le savaşmıyor?

“İslam Devleti” neden İsrail’le savaşmıyor?
El-Ahbar’ın, Lübnan, Suriye ve Irak’taki İD destekçileri için bir dizi sorusu var: Neden İD Filistin’deki olaylar karşısında mesafesini korudu? Gazze halkı Müslüman değil mi? Bu duruş, Siyonizm’le Selefi-cihadizm arasında İsrail’i cezbeden gizli bir bağlantı olduğu yönündeki iddiaları güçlendirmiyor mu? Yahut hareketsiz kalmalarının tek nedeni coğrafya mı?

 

 

Rıdvan Murteza

 

 

El Ahbar

 

 

 

İsrail'in Gazze'ye yönelik acımasız saldırısı hâlâ durmadı. Fakat ölüm rakamları 1,600'ü geçerken, “İslam Devleti” (İD) ve onun yeni kurulmuş olan “halifeliği” parmağını bile kımıldatmadı ve yakın vadede bunu yapması da beklenmiyor. O halde – eskiden Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) olarak bilinen – İD neden İsrail'le savaşmıyor? Savaşçıları işgal altındaki Filistin sınırlarına erişim sağlasa bir şey değişir mi?

 

İsrail askeri makinesi Gazze'deki halkı katlederken – ve bazı cihadçılar arasında bir “İslam halifeliğinin” ilan edildiği haberleri nedeniyle yaşanan coşkunun arasında – İsrail'e roket fırlatan maskeli kişilere ait video görüntüleri internette yayınlandı ve bu görüntüler İD'ye atfeildi. Pek çok kişi “Müslüman halifenin” Gazze halkının yardım çağrılarına cevabı olarak gördükleri şeyi alkışladı, hatta “halifeliğin” Kudüs'ü kurtarmaya çok yaklaştığına inandı. Fakat bu coşku çok uzun sürmedi.

 

Videonu 2012 yılında Mücahidin Şura Konseyi adıya bilinen militan grup tarafından kaydedilmiş eski bir video olduğu ve İD'ye atfedilmek üzere bu videodan istifade edildiği ortaya çıktı. Turucman el-Esavirti gibi İD'yle bağlantılı sosyal medya aktivistleri de hızlı bir şekilde, kendi gruplarına atfedilen videonun hakikiliğini sorgulamıştı.

 

El-Ahbar'ın, Lübnan, Suriye ve Irak'taki İD destekçileri için bir dizi sorusu var: Neden İD Filistin'deki olaylar karşısında mesafesini korudu? Gazze halkı Müslüman değil mi? Bu duruş, Siyonizm'le Selefi-cihadizm arasında İsrail'i cezbeden gizli bir bağlantı olduğu yönündeki iddiaları güçlendirmiyor mu? Yahut hareketsiz kalmalarının tek nedeni coğrafya mı?  

 

İD lideri Ebu Bekir el-Bağdadi, kendisini Müslümanların halifesi ilan ettikten sonra yaptığı bir konuşmasında Filistinlilere uygulanan terörden bahsetti, fakat bunu sadece Müslümanların dünya çapında karşı karşıya olduğu terör bağlamında, kısaca değinmek suretiyle yaptı.

 

Kendisinden önce, El Kaide lideri Usame bin Ladin döneminde de cihadçıların Fillistin tutumu tartışmalıydı. Neden cihadçılar hiçbir zaman Filistin'i bir cihad alanı ilan etmediler?

 

Gerçekte, küresel cihadçılığın lideri Şeyh Eyman el-Zevahiri, meseleye “Darülküfr ve Darülislam”, yahut küfrün evi ve cihadi ilme inanma evi temelindeki öncelikler açısından yaklaşan ilginç bir duruşa sahipti. Zevahiri'ye göre Filistin'de savaşmak oranın Darülislam olması temelinde olmalıdır ve bu yüzden de, 2007'deki “İslam ve küfür arasındaki çatışma hakkındaki gerçekler” konulu konuşmasında belirtildiği gibi Filistin'in özgürleştirilmesi bütün Müslümanlar için bir vazifedir. Fakat buna rağmen, cihadçıların çoğu için Filistin, öncelikler listesinin sonunda kalır.

 

Biçimsel olarak, Selefi cihadçılığın pek çok taraftarı “Şiilerin Yahudilerden daha tehllikeli olduğuna” inanır. Öz itibariyle, Filistin'in özgürleştirilmesinin, öncesinde Filistin'i çevreleyen ülkelerde hilafet kurulmadan yersiz olduğuna inanırlar.

 

İD'yle bağlantılı kaynaklar El Ahbar'a, Hazreti Muhammed'e atfettikleri sözler temelinde, “Filistin'i özgürleştirecek nihai savaşı, Şam'da ve Irak'ta hilafet devletinin kurulmasının akabinde halifelik yönetecektir” diyorlar. Bu kaynaklar, “Halifeliğin kaç askerinin gerekli aşamaları atlayıp Filistin'de Yahudilerle savaşmaya can attığını ancak Allah bilir, fakat zamanı gelmeden bunun için acele edenler, bundan mahrum bırakılmak suretiyle cezalandırılacaktır” diye ekliyorlar.

 

Suriye'nin Rakka eyaletinde bulunan kaynaklar, bu gerekli aşamaları “Öncelik Bağdat'ı özgürleştirmektir, oradan Şam'a yönelip bütün Biladüşşam özgürleştirilecek, en sonunda Filistin özgürleştirilecektir” diyerek sıralıyorlar.

 

İD askerlerinin izlediği prensip şudur: “Yakınlardaki mürtedlerler savaşmak, uzaklardaki kafirlerle savaşmaktan daha önemlidir.” Bunu meşrulaştırmak için de Halife Ebu Bekir tarafından kafirlerle savaşma ve Müslüman fetihleri karşısında öncelik haline getirilen, (Peygamber'in ölümünden sonra dinden dönmüş Müslümanlara karşı yürütülen) Ridde Savaşları'nı referans alıyorlar.

 

İD savaşçılarına göre kendi “halifelerine” tabi olmayan bütün mezhep mensupları “ya savaşılması ve öldürülmesi yahut tövbeye zorlanması ve kendilerine rehberlik edilmesi ve mürted yasasından çıkarılması gereken mürtedler yahut yönünü kaybetmiş insanlardır.” Bir cihadçı bu noktada “Biz bu yolun takipçileri olarak, insanların heveslerini değil, şeriatı izliyoruz” diyor ve Peygamber'in Beni Kurayza Yahudileriyle savaşmaya yönelmeden önce Kureyş'le savaştığını ekliyor.

 

Bu şeriat temelli argümanlar, sahadaki gerçeklikle “pekiştiriliyor”. Bir cihadçı, “İsrail'e karşı ancak [doğrudan] sınırlar üzerinden savaşılabilir” diyor. Cihadçı bunun arkasından alaycı bir şekilde “Şüphesiz mücahitler İsrail'i havadan bombalayamayacaktır” diye ekliyor ve arkasından “İD halen İsrail'e uzaktadır. Eğer Ürdün'e ve Güney Suriye'ye (Golan ve Kuneytra) erişirse, bundan sonra işler farklılaşır” diyor.

 

Cihadçılar, görüşlerini “Suriye, Lübnan, Mısır ve Ürdün'ün hepsi de İsrail'le işbirliği yapıyor” algısına dayandırıyor ve başlatacakları bir saldırının “putperest” olarak adlandırdıkları rejimler tarafından güvenlik adına durdurulacağını savunuyorlar. Bir cihadçı, fikirlerini şöyle açıklıyor: “İsrail'e komşu ülkeler ona tek bir mermi atmadığına göre, İsrail'le çatışmak istemiyorlar demektir. İsrail'i hedef almak için onların topraklarını kullanmak, otomatik olarak bu rejimlerle çatışmak anlamına gelecektir. Bu yüzden İsrail'e varmak için önce bu ülkeleri temizlemeliyiz.”

 

İD bağlantılı cihadçılar, “Arap ülkelerinin ve Arap grupların İsrail'le olan düşmanlığı fiiliyatta değil laftadır, yani sadece politikada ve sloganlardadır. Vaziyet bu olduğu müddetçe harekete geçmek isteyen herhangi bir gup, bu rejimlerle çatışacaktır” görüşünü savunuyorlar. Bakış açılarına kanıt olarak Abdullah Azzam Tugayları'nın Güney Lübnan'daki operasyonlarını ve grup üyelerinin İsrail'e roket fırlattıktan sonra ezilmelerini gösteriyorlar. Bu sebeple bu cihadçılar, “devlet”leri için önceliğin kademeli olarak genişlemek olduğuna ve geri kalan herşeyin anlamsız ve mantıksız olduğuna inanıyorlar.

 

Cihadçılar, intihar saldırılarıyla ilgili olarak ise “Bu da masada, fakat bunun zamanı henüz gelmedi” diyorlar.

 

 

medyasafak.com