İsrail'e göre asıl tehdit Hizbullah'ın tünelleri

İsrail'e göre asıl tehdit Hizbullah'ın tünelleri
Öyle görünüyor ki İranlılar ve Hizbullah her ayrıntıyı düşünmüş ve hiçbir şeyi dışarıda bırakmamış. Bu yüzden tüneller yalnızca silah saklama yerleri ve komuta ve kontrol ekipmanlarıyla değil, aynı zamanda mutfaklar, banyolar, klinikler ve verili bir anda tünelde kalan birkaç yüz savaşçının ihtiyaç duyduğu her şeyle donatılmış.

 

İsrail Gazze'deki tünellerin, Hizbullah'ın tünelleriyle karşılaştırınca “çocuk oyunu” olmasından korkuyor

 

 

Meir Orbach, Harel Eliam, Doron Peskin

 

 

Al-monitor.com

 

 

 

Son yıllarda Arap basınında yayınlanan haberlerden hareketle bir değerlendirme yapıldığında Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki tünelleri, Lübnan Hizbullah hareketinin son yirmi yılda inşa ettiği tünellerle karşılaştırıldında “çocuk oyunu” kalıyor. İsrail ordusu Güney Lübnan'daki Hizbullah tünelleriyle ilk defa 2006'daki İkinci Lübnan Savaşı sırasında karşılaştı. Ancak haberlere göre tüneller o tarihten beri hem ekipman, hem de erişim menzili açısından genişledi ve derecesi yükseldi. Bu yüzden doğal olarak bu tünellerin şimdiden İsrail topraklarına varmış olabileceği korkusu yaşanıyor. İranlı uzmanlar, tünellerin büyük gelişiminin parçası oldular.

 

Güney Lübnan'da kazılan tüneller, Litani Nehri'nin güneyinden İsrail sınırına kadar uzanıyor. Arap haber dergisi El Vatan El Arabi, bu yılın başlarında yayınlanan – ve bir Hizbullah kaynağının övünerek anlattıklarına dayanıyor gibi görünen – bir makalede, söz konusu tünellerin en sofistike tüneller olduğunu ve “nitelik olarak büyük Avrupa şehirlerindeki metro tünellerinin dengi” olduklarını yazdı. Bunlar keşif araçlarıdır ve savaş odaları da dahil olmak üzere, uzun bir dönem boyunca içeride kalmayı ve savaş yönetimi yürütmeyi sağlayacak şeyler içermektedir.

 

Bilindiği kadarıyla İranlılar Hizbullah için, manüel olarak veya bilgisayarla çalıştırılabilen yeraltı füze fırlatma rampaları inşa etti. Bu, Hizbullah'ın, İsrail hava kuvvetlerinin araçlara monte edilmiş füze rampalarını yok etmeyi başardığı İkinci Lübnan Savaşı sonrasında çıkardığı derslerden biridir.

 

Öyle görünüyor ki İranlılar ve Hizbullah her ayrıntıyı düşünmüş ve hiçbir şeyi dışarıda bırakmamış. Bu yüzden tüneller yalnızca silah saklama yerleri ve komuta ve kontrol ekipmanlarıyla değil, aynı zamanda mutfaklar, banyolar, klinikler ve verili bir anda tünelde kalan birkaç yüz savaşçının ihtiyaç duyduğu her şeyle donatılmış.

 

 

Hizbullah şimdiden Celile'deki yerleşim birimlerini ele geçirme tehdidinde bulundu

 

Hizbullah'ın İsrail toplaklarının içine doğru tünel kazmaya devam edip etmediği belli değil. Ancak bu varsayımı doğrulayacak iki faktörden söz edilebilir. Bunlardan biri, Hizbullah'ın gerçekleştirdiği ve İsrail'le bir sonraki çatışmada savaşçılarının İsrail'in kuzeyindeki Celile'de bulunan kasabaların ve köylerin kontrolünü ele geçirebileceği şeklindeki tehdittir. İkinci faktör ise Hamas'ın Gazze Şeridi boyunca inşa ettiği saldırı tünelleridir. Sonuç olarak Hamas, tünel savaşı taktiklerini Hizbullah'tan öğrenmiştir.

 

Lübnan'daki kaynaklara göre Hizbullah, İkinci Lübnan Savaşı'ndan bu yana, bunun örgütün zayıf noktalarından biri olabileceği kaygısıyla Bekaa Vadisi'ndeki “tünel şehrini” güçlendirdi. Düşüncesinin doğru olduğu, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a karşı ayaklanmanın başladığı 2011 senesinden beri kanıtlandı. Hizbullah, İranlı uzmanların denetimi ve geniş bir finansal yatırımla, Bekaa Vadisi'nde bir tüneller sistemi geliştirdi. Örgütün tüneller üzerinden neler çekmeye çalıştığı ve Suriyeli isyancıların Esad tarafından kontrol edilen bölgelerde bir dayanak noktası elde etmesinden bu yana Suriye ordusunun tüneller üzerinden Hizbullah'a destek olarak fiilen neler aktarabildiği ancak tahmin edilebilir.

 

Hizbullah tünellerinin finansmanı İran'dan ve Şii örgütünün kendi gelir kaynaklarından geliyor. İran'ın Hizbullah adına yılda 200 milyon dolarlık bir bütçe ayırdığı tahmin ediliyor. Aktarıldığına göre İran, İkinci Lübnan Savaşı'nın ardından, Hizbulah'ın gücünü restore etmesini ivmelendirmek üzere tasarlanmış özel bağışlar üzerinden bu yardım bütçesini arttırdı. İlave olarak İran'da, Hizbullah'a yardım fonları aktaran hükümetle bağlantılı başka kuruluşlar da var. Ancak çeşitli haberlerde aktarıldığına göre, yaklaşık üç buçuk yıl önce Esad rejimine karşı başlayan ayaklanmanın ardından İran'ın Suriye'ye yaptığı dev yatırım sebebiyle, Tahran'ın Hizbullah'a yaptığı yardım kesildi.

 

Yıllar içinde Hizbullah, kendi bağımsız gelir kaynaklarını geliştirdi. Bunların içinde öteki kaynakların arasında, sadece Arap ve İslam dünyasından değil, aynı zamanda Batı'dan da gelen bağışlar da bulunuyor. Bizzat Lübnan içinde Hizbullah, ticaret, hizmet ve yatırım şirketlerini de içeren bir ekonomik çıkarlar ağını yönetiyor. Hizbullah aynı zamanda, özellikle elmas sektöründe, geniş kapsamlı deniz aşırı iş faaliyetleri yürütüyor.

 

Yukarıda bahsi geçen El Vatan El Arabi makalesinde, üst düzey bir Hizbullah yetkilisinin şunları söylediği aktarılıyor: “Uluslararası istihbarat örgütleri zaman zaman denetim ve bilgi toplama amacıyla, tünellerin kazıldığına inandıkları bölgelere ajanlar gönderiyorlar. Biz onların bu faaliyetini biliyoruz; gelip ne yapmak istiyorlarsa yapmaya çalışsınlar.”

 

 

Tamamen farklı, fakat tünel açılabilir bir saha

 

İsrail'de yayınlanan günlük Calcalist gazetesinin temas kurduğu uzmanlar, kuzeyde tünellerin var olma ihtimalini gözardı etmiyorlar, ancak bunun güneyden tamamen farklı bir saha olduğuna işaret ediyorlar. Eğer böyle bir altyapı halihazırda varsa veya inşa ediliyorsa, İsrail'in sadece güney sınırında değil, ülkeni kuzey kısmında da tünellerinin yerini bulma araçları aramaya başlaması gerekir. Ancak uzmanlara göre sorunun bizatihi kendisi tünelleri saptama ve yerlerin bulma araçları değil, daha ziyade ve hepsinden önce, temel olarak askeri uzmanlara dayanıp profesyonel coğrafyacılara danışmayan İsrail güvenlik yapısının benimsediği konsepttir.

 

ABD-İsrail İki Uluslu Bilim Vakfı'nın yönetici müdürü ve İsrail Jeofizik Enstitüsü'nün eski CEO'su Yair Rotstein, ülkenin kuzey kısmında tünel kazmanın mümkün olmakla birlikte çok daha zor olduğuna inanıyor. Rotstein “Ben kuzeydeki tünellerin güneydekilere göre daha kısa zamanda saptanabileceğini düşünüyorum” diyor, ancak ekliyor: “Eğer tüneller şimdiden kazılmışsa, kuzeyde onları bulmak çok daha zor olabilir.”

 

Daha önce İsrail Jeofizik Enstitüsü'nde üst düzey yetkili olarak çalışmış bir jeolog olan Dov Frimerman, Rotstein'la aynı fikirde: “Ülkenin kuzeyi, güneyden hayli farklı olan kayalık arazilerle karakterize olur ve bu yüzden bu bölgede güneyde olduğu gibi basit araçlarla kazı yapılamaz. Bu yüzden kuzeydeki kazı faaliyetleri daha kolay saptanabilir.”

 

Frimerman, tünelleri saptama ve yerlerini bulma konusunda ise, farklı kazı aşamalarındaki tünellerin saptanması ve yerlerinin bulunması için bir dizi farklı çözümün olduğunu belirtiyor. Ancak İsrail'in şu anda karşı karşıya olduğu ana sorunun tünellerin yerleri değil, güvenlik teşkilatını benimsediği konsept olduğunu savunuyor: “Saha profesyonellerinden – İsrail'de çokça bulunan jeologlardan veya fizikçilerden – tavsiye almak yerine, Demir Kubbe'yi geliştiren uzmanlara danışıyorlar. Ancak onlar sahayla uğraşmıyorlar – onların uzmanlık alanı optik ve elektronik sensörlerdir. Ben bunu anlayamıyorum; İsrail'in saha incelemesine yönelik, bir dizi uzmanı ve geniş deneyimi bir araya getiren iki kurumu var, fakat ikisinden de bilgi alınmıyor.”

 

Kıdemli araştırmacı ve Ulusal Güvenlik Araşırmaları Enstitüsü'ndeki Ortadoğu Askeri Denge Projesi'nin başkanı Yiftah Shapir, başka bir görüşü savunuyor. Ona göre bütün tünellerin yerini bulabilecek bir teknolojik çözüm şu anda mevcut değil: “Her şey düşünüldü her şey bir zamanda veya başka bir zamanda denendi – hendekler ve tüneller kazıldı ve yere demir kazıklar saplandı; ancak sadece aşağıyı kazıyorlar. Burada 25 metre kazdılar, Meksika'da 40 metre kazdılar, [Kuzey] Kore'de ise şimdiden yer seviyesinin 70 metre altına ulaştılar.”

 

Shapir sonuç olarak şunu söylüyor:  “Kuzeydeki bir bölgenin yakınlarında bir tünel boşluğu olabilir. Ne yazık ki şu anda bir çözüm yok. Geriye kalan şey istihbarat ve gerçekten de [güneydeki] tünellerin çoğu istihbarat faaliyeti sayesinde keşfedildi.

 

  

İsrail güneydeki tünellerin onarılmasını engellemek için elinden geleni yapacaktır

 

Şimdi İsrail ordusu Gazze'den İsrail'e giden bütün tünelleri yok ettiğini açıklarken, İsrail ve Hamas'ın bir silahlanma yarışına başlayacakları kesindir. Hamas elbette yıkılan tünelleri yeniden inşa etmekle ilgilenecek, İsrail ise sınır üzerinde daha kazılmadan tünelleri saptamak için elinden geleni yapacaktır. Frimerman'a göre İsrail, sahada çeşitli titreşimleri izleyebilecek çok çeşitli jeofonik algılama araçlarını yerleştirmek ve bu şekilde Gazze sınırında tünel kazılmasını engellemek için yeterli zamana sahip. Frimerman, “Böyle saptama araçlarının maliyeti o kadar da yüksek değildir ve bir izleme ağı, çok zaman almadan, hatta Hamas tünellerin inşa edilmesini tamamlamayı başaramadan bütün sınır üzerinde inşa edilebilir” diye izah ediyor.

 

Şu anda Hamas'ın günde bir metre tünel kazma kapasitesine sahip olduğu değerlendirmesi yapılıyor. Bu nedenle yaklaşık 2 km'lik tünelin tamamlanması biraz zaman alacaktır – İsrail bunu uygun bir ikaz ve saptama araçları dizisini yerleştirmek için kullanabilir. Rotstein, “İsrail Devleti'nin tünellerin saptanması ve yerlerinin bulunması için yeni araçlar aramasına gerek yok; sadece elindeki araçları dönüştürmesi gerekiyor. Tünellerin saptanması için gerekli teknoloji mevcut ve onu İsrail ordusunun ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde dönüştürmek ne karmaşık ne de maliyetli bir iş” şeklinde konuşuyor.  

 

Ölü Deniz bölgesindeki obrukların yerlerinin bulunmasında geniş deneyimler elde eden Frimerman ise, bu obrukların bulunmasında kullanılan araçların şimdi Gazze'deki tünellerin saptanmasına uyarlanabileceğini söylüyor.

 

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com