Filistin direnişinin geçirdiği evrim / FKÖ’den Hizbullah’a

Filistin direnişinin geçirdiği evrim / FKÖ’den Hizbullah’a
Hizbullah, direniş görevini daha yüksek – çok daha yüksek – bir düzeye taşıyan ilk Arap örgütü oldu. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isteyenler Mleta’daki Direniş Müzesi’ni ziyaret etmelidir. Hizbullah, İbranice öğretmek için özel bir (iç) okul kurdu ve her yıl yüzlerce savaşçı bu okuldan mezun oluyor (FKÖ döneminde, Beyrut’taki Filistin Araştırmaları Enstitüsü’nden İbranice çevirmenlerine bel bağlanırdı).

 

 

 

Esad Ebu Halil

 

 

El Ahbar

 

 

 

Bugünlerde Arap sosyal medyasında rastlanan popüler bir grafik var; Filistin Direnişi'nin kullandığı silahların, taş ve çakıllardan füzeler ve insansız uçaklara doğru evrimini gösteriyor. Bu, İsrail işgaline karşı kullanılan direniş metodlarının evriminin hikayesini anlatıyor.

 

İsrail işgaline karşı direniş başlangıçta hiç bu kadar örgütlü değildi; bu, Batı'da yazılanların onun hakkında oluşturduğu imajın aksine gerçekte bir radikal olmayan ve sadece tabanından gelen basınç altında kati kararlar alan Hacı Emin'in (el Hüseyni) liderliğindeki bir kusurdu. İnsanlar onun öncelikle İngilizlerin elinde bir araç olduğunu ve her zaman yoz Arap rejimlerinin isteklerine cevap verdiğini unuttu.

 

Arap rejimleri, kendi iktidarlarına yönelik tehditlerden kaçınmak için İsrail'e yönelik herhangi bir askeri eylemi kendi tekelleri altına almak adına, Filistinlilerin bağımsız olarak silahlandırılmasına karşı her zaman mücadele etti. Makineli silahlarla dolu bir ülke olan Lübnan'da 1950'lerde ve 1960'larda Filistinlilerin, kişisel korunma amaçlı silah taşımasına bile izin verilmiyordu. Filistinliler ancak 1967'den sonra ağır bir silahlanma programına başladılar. Programı finanse eden ve silahlandıran sosyalist ülkeler, Filistinlileri desteklemekle birlikte Filistin'in özgürleştirilmesi hedefine hiçbir zaman inanmadı ve hiçbir zaman onlara, İsrail'e karşı mücadelede gidişatı değiştirecek silahlar vermedi (Sovyetler, Arap rejimlerine yaptığı silah tedariğinde bile Arap müttefiklerini bazı silah sistemlerinden yoksun bıraktı).

 

Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat, elinde muazzam finansal kaynaklar bulunduruyordu ve temel olarak bir ordu inşa etti (Yezid Sayigh'in Silahlı Mücadele ve Devlet Arayışı isimli kitabı bu alanda halen bir klasiktir) ancak silahlı direniş için bir strateji geliştirmedi. Gerçekte, çeşitli Filistinli silahlı grupların İsrail saldırganlığına ve işgaline karşı silahlı direniş için etkin bir Filistin stratejisi geliştirilmesi için kendisine sunduğu bütün planlara direndi. FKÖ'nün askeri konseyi, FKÖ örgütlerinin en yozlaşmış liderlerinden biri olan, kurtuluş, hatta direniş görevini hiçbir zaman ciddiye almamış olan, (Suriye rejiminin bir aracından başka bir şey olmayan Saika isimli haydut çetesinin lideri) Zuheyr Muhsin'in kontrolü altına yerleştirildi.   Ebu Cihad (FKÖ'de Arafat'ın baş yardımcısı ve El Fetih'in silahlı kanadının komutanı) ise Çinli, Vietnamlı ve Cezayirli direniş komutanlarıyla temaslarının olmasına karşın, bu şanlı devrimlerden edinilen dersleri hiçbir zaman hayata geçirmedi. Ebu Cihad FKÖ'nün Lübnan'daki misyonunu hiçbir zaman ciddiye almadı ve Batı Şeria ve Gazze'de bir ayaklanma teşvik etmeye odaklandı.

 

Bütün FKÖ örgütleri içinde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi – Genel Komutanlık (Suriye rejimine bağlı olan ve aralarında ünlü planör operasyonu da olmak üzere İsrail'e karşı dikkat çekici operasyonlarıyla bilinen küçük bir FKÖ örgütü), Lübnan'da FKÖ'nün faaliyet yürüttüğü bütün alanlarda bir tünel sistemine ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan tek örgüttü.  FHKC-GK lideri Ahmed Cibril, birkaç defa Arafat'a giderek yaklaşan bir İsrail saldrısına hazırlanmak üzere Güney Lübnan'da tüneller kazacak makinelerin temin edilmesi için destek telebinde bulundu ve Arafat tipik olarak, hiçbir zaman yerine getirmeyeceği sözler verdi.  Cibril Arafat'tan vazgeçtiği zaman örgütündeki adamlara, örgütünün bütün askeri üslerinde tüneller kazma emri verdi ve bu tüneller o denli etkili olduğunu gösterdi ki, İsrailli düşman yıllar boyunca bu tünelleri defalarca havadan bombaladı.

   

Arafat'ın askeri liderliğinin kötü hazırlık düzeyi ve yeteneksiziği, 1982 yılında İsrail işgali karşısında ortaya çıktı. Arafat, en beceriksiz askeri komutanlardan biri olan Hacı İsmail'i en üst pozisyona getirdi (ve yetersizlikleri nedeniyle onu hiçbir zaman cezalandırmadığı gibi, salt sadakati nedeniyle gelecekte onu Ramallah'taki mini devlette kazançlı bir göreve getirerek ödüllendirecekti).

 

Hizbullah, direniş görevini daha yüksek – çok daha yüksek – bir düzeye taşıyan ilk Arap örgütü oldu. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isteyenler Mleta'daki Direniş Müzesi'ni ziyaret etmelidir. Orada partinin düşmanı ne denli titiz ve dikkatli bir şekilde incelediği ve ve direnişin hazırlığını da ne denli titiz ve dikkatli bir şekilde incelediği görülecektir. Hizbullah, İbranice öğretmek için özel bir (iç) okul kurdu ve her yıl yüzlerce savaşçı bu okuldan mezun oluyor (FKÖ döneminde, Beyrut'taki Filistin Araştırmaları Enstitüsü'nden İbranice çevirmenlerine bel bağlanırdı).

 

Fakat Hizbullah'ın pratikleri de evrim geçirdi. Kendi hatalarından öğrenerek, sivillerin hayatlarına çok daha fazla dikkat etmeye başladılar (bu düşman kampındaki siviller için de geçerli  — Hizbullah lideri Hasan Nasrallah bana Güney Lübnan Ordusu'nun önemli komutanlarından biri olan Akl Haşim'e suikast düzenleme planlarının olduğunu, ancak aile fertlerinin yakınında olması sebebiyle planın birkaç defa ertelendiğini, Hizbullah'ın onu ancak, ailesinden uzaktayken hedef aldığını anlattı). Nasrallah partiyi, kaçırma, gasp, bombalı araç saldırısı vs. gibi eylemleri denetleyen Subhi Tufeyli'nin liderliği altında korkunç bir aşamadan çıkardı. 2006 yılında Hizbullah benimsediği bütün bir direniş stratejisini pratiğe dökme olanağı yakaladı.

 

Hamas'ın 2014'te Gazze'de ortaya koyduğu performans (İsrail ordusunun kaybı 2008'dekinin on katıdır; o tarihte altı asker ölmüştü ve bunların dördü “dost ateşi” ile ölmüştü) Hizbullah'ın direniş okuluna çok şey borçludur. 2009 yılında Mübarek rejimi, Gazze'deki direnişi destekleyen, teçhizatlandıran ve eğiten hücreler kurmakla sorumlu olan “Sami Şihab”ı tutuklamıştı (daha sonra 2011'deki birinci Mısır ayaklanmasısonrasında Mısır'dan kaçacaktı. “Şihab”, Hizbullah'a bağlı, Filistin direniş hareketini destekleme alanında uzmanlaşmış Birim 1800'ün üyesiydi).

 

Hamas'ın ve Gazze'deki müttefiklerinin edindiği pek çok ders var; sivillere yönelik intihar saldırıları (ki 1930'lar gibi erken bir tarihte Filistin'deki Siyonist çeteler bu tür saldırılara öncülük etmiş ve bu saldırıları geliştirmişti, ancak Batı, bölgede bu saldırıların ilk defa 1990'larda Hamas tarafından gerçekleştirildiğini iddia etmeyi tercih etti) Araplar arasında bile olumsuz bir şöhret meydana getirdi. ABD'deki bütün ırkçı genellemeler aksi yönde olsa da, sivillere yönelik saldırılar Araplar arasında popüler değildir. Düşman toplumdaki sivil ölümlerini alkışlayan kültür İsrail kültürüdür. Hamas ve El Kassam Tugayları özellikle, karşı tarafta sadece askeri tesisleri hedef aldıkları konusunda ısrar eden açıklamalar yaptı (ve İsrail'deki ölümlerin dökümleri bu iddiaları doğruluyor), fakat Batı basını bu açıklamaları görmezden geldi.

 

Dahası, Gazze'deki bu çatışma evresinde – ve İsrail'in işlediği en vahşi savaş suçları serisine karşı - Hamas, İslami Cihad ve FHKC (ilave olarak da El Fetih hareketinin Gazze'deki bağımsız birimleri de dahil olmak üzere öteki gruplar) İsrail'i durdurma ve geçmişte yaptığı gibi Gazze'nin içine doğru hızlı bir şekilde ilerlemesini engelleme yönünde etkili bir strateji geliştirdi ve bu stratejiyi ortaya koydu. Açıktır ki Gazze'de yeni bir direniş hareketi var bu bu direniş hareketi, kendinden öncekilerin başarılarının üzerine inşa edildi.

 

Filistinli ve Lübnanlı direniş grupları, Soğuk Savaş'ın faydalı ortamı olmadan ve İsrail ve Arap rejimlerinin uyguladığı bir abluka durumu içinde, İsrail'e karşı stratejilerinde hızlı bir şekilde ilerliyorlar. İsrail'in neye sahip olduğunu hepimiz biliyoruz: gelişmiş silahlar, bilinen bütün savaş kurallarını ve normlarını ihlal etme becerisi, ilave olarak da karşı taraftaki sivil ölümlerine karşı tam bir kayıtsızlık. Fakat karşı tarafın sürprizleri var ve Hamas'ın ve diğer grupların istihbaratı, Hizbullah'ın son derece güçlü istihbarat aygıtının deneyimlerinden de öğrendi. Bu, El Fetih'in, beş kişiden birinin İsrail işbirlikçisi olduğu istihbarat ağı değil. İsrail bu savaşta direniş gruplarının bir tane üst düzey komutanını bile öldürmeyi başaramadı ve bunun yerine İslami Cihad'ın bir medya yetkilisini öldürdü.

 

Eğilim açıktır: direniş hareketi giderek daha iyi hale gelirken, İsrail ordusunun ve istihbaratının performansı giderek daha kötü hale heliyor. Bu, İsrail'in kaçınılmaz çöküşüne giden yoldaki bu noktada karşı karşıya olduğu sorunlardan yalnızca biridir.

 

medyasafak.com