Gazze savaşı sonrası: Filistin’de ilerleme mi yoksa Siyonistlerle yenişeme mi?

Gazze savaşı sonrası: Filistin’de ilerleme mi yoksa Siyonistlerle yenişeme mi?
“Bugün, İslam dünyasının birinci meselesi Gazze meselesidir. Belki bunun, insanlığın birinci meselesi olduğu da söylenebilir.” - İslam Devrimi lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamaney

 

 

Yuram Abdullah Weiler

 

Press TV

 

 

“Bugün, İslam dünyasının birinci meselesi Gazze meselesidir. Belki bunun, insanlığın birinci meselesi olduğu da söylenebilir.”

 

- İslam Devrimi lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamaney

 

 

İsrail topluluğunun Gazze'ye yönelik 51 günlük terör saldırısı, 2,100'den fazla kişinin ölümüne, 10 binden fazla kişinin yaralanmasına sebep oldu; 100 binden fazla kişiyi evsiz bıraktı ve altyapıda, yeniden inşa edilmesi 20 yıl alacak, 4,4 milyar dolar seviyesinde, yeniden inşa masraflarıyla birlikte 7,8 milyar dolarlık hasara yol açtı. 

 

Tel Aviv Gazze'yi, çok geniş alanlarda devasa yıkıma yol açacak şekilde 20 bin ton patlayıcıyla bombaladıktan sonra nihayet, 26 Ağustos 2014 tarihinde Kahire'nin arabuluculuğuyla hazırlanan, nihai olmayan bir ateşkese onay verdi.

  

Her iki taraf da zafer iddiasında bulunurken, Siyonist barbarlığın bu son safhası, eğer bir şeyleri başardıysa, neyi başardı?

 

Gazze'de bir ateşkes anlaşmasının ilan edilmesi, sakinlerin coşkulu kutlamalarına ve Hamas sözcüsü Sami Ebu Zuhri'nin zafer ilan etmesine yol açtı. “Bugün hedeflerimize ulaştıktan sonra zafer ilan ediyoruz” diyen Ebu Zuhri, “Netanyahu, Gazze'yi teslim olmaya zorlamayı başaramadı” diye ekledi. Bir diğer üst düzey Hamas yetkilisi olan İzzet el-Rişek, Siyonist güçlerin “51 günlük savaşta çoğu kadın, yaşlı ve çocuk olan savunmasız sivillere karşı işlediği savaş suçları dışında hiçbir askeri başarı elde edemediğini” vurguladı.

 

Filistinli yazar ve politika danışmanı Semah Sabavi, “Hamas, ilkel silahlara sahipken bile caydırıcılık oluşturmayı, inanılmaz bir direnç ve güç seviyesi sergilemeyi başardı” diye yazdı. 

 

Ateşkes hükümleri açıklanmamışken, Filistinliler Siyonist rejimi 7 yıllık ablukayı gevşetmeye, balık avlama alanını genişletmeye ve sözde güvenlik bölgelerinin ölçeğini küçültmeye zorlamış gibi görünüyor. Sabavi, ateşkesle ilgili olarak Hamas'ın, “İsrail'i ürün, insani yardım ve yeniden inşa malzemelerinin daha kolay geçmesine izin vermek, Filistinlilerin ekilebilir arazilere daha fazla erişim sağlamasına olanak verecek şekilde tampon güvenlik bölgesini daraltmak ve balık avlama sınırını Gazze sahilinden 9,6 km açığa kadar genişletmek suretiyle ablukayı hafifletmeyi kabul etmeye zorlayabildi” diye yazdı.

 

Göründüğü kadarıyla, Filistin parlamentosu üyelerinin, Oslo Anlaşmaları öncesinden beri tutuklu olanların ve 2011'de esir alınan İsrail işgal askeri Gilad Şalit karşılığında serbest bırakıldıktan sonra yeniden tutuklananların serbest bırakılması da dahil olmak üzere, Filistinli müzakerecilerin Kahire'de Mısırlı arabuluculara sunduğu öteki talepler ateşkes anlaşmasının içinde yer almadı.

 

Gazze havalanının ve limanının yeniden inşa edilmesiyle dünyaya doğrudan erişim sağlama konusu da anlaşmada yer almadı. Ancak Filistinli tutukluların serbest bırakılması ve bir havaalanı ve limanın inşa edilmesi, Filistinli direniş örgütleriyle İsrail topluluğu arasında yapılacak görüşmelerin tartışma gündemine dahil edildi.

 

Siyonist başbakan Netanyahu da kendisi bakımından zafer ilan etti. “Hamas ağır bir darbe yedi ve ateşkes için öne sürdüğü taleplerden tek bir tanesini bile elde edemedi” dedi. Ancak sağcı aşırıcılar aynı fikirde değiller ve son Siyonist saldırının “zayıflığından” yakındılar. Likud partisi merkez komite sekreteri ve Knesset üyesi Danny Danon, “Ağır bedele rağmen, Hamas'ı yenemedik” dedi ve ekledi: “Hizbullah, IŞİD ve İran da dahil olmak üzeere bütün Ortadoğu'ya ‘İsrail'le uğramayın' mesajı verecek kesin bir zafere ihtiyacımız vardı.”

 

Hamas'ı yenilgiye uğratma hedefinde başasısız olan Netanyahu, saldırıyı kısa tutma gerekçesi olarak IŞİD ve El Kaide'nin ortaya koyduğu tehditleri gösterdi. Karakteristik bir palavrayla “50 gün savaştık ve 500 gün savaşabilirdik” diyen Netanyahu, “fakat İslam Devleti'nin Ürdün kapılarında, El Kaide'nin Golan'da ve Hizbullah'ın Lübnan sınırında olduğu bir durumla karşı karşıyayız” şeklinde konuştu.

 

İkna olmayan Siyonist dışişleri bakanı Avigdor Lieberman, “Hamas Gazze'yi kontrol ettiği sürece İsrail yurttaşlarına güvenlik garanti edilemez ve diplomatik bir düzenlemeye ulaşmak imkansızdır” şeklinde yanıt verdi. Elbette, çıkmazı derinleştiren faktörler olarak süregiden Siyonist toprak gasplarından, ev yıkımlarından,  apartheid duvarından ve Filistinlilerin keyfi olarak tutuklanmasından söz etmedi.

 

Yenişmezlik hali için kimin suçlanacağı konusunda Lieberman'la aynı noktada olan, Londra'daki İsrail büyükelçiliği sözcüsü Yiftah Curiel, “Bugün Hamas, Gazze'nin refahının ve uzun vadede bir barış anlaşması yapılmasının önündeki en büyük engeldir” diye yazdı. Uluslararası Kriz Grubu'ndan önde gelen bir analist Nathan Thrall ise kendini tekrar eden çatışmanın nedeni konusunda farklı bir tutum aldı ve “Bu son savaşın en yakın sebebi görmezden gelindi: İsrail ve uluslararası toplumun önemli bir bölümü, Haziran ayı başlarında kurulan Filistin ‘ulusal uzlaşı' hükümetinin önüne bir dizi engel çıkardı” diye yazdı.

   

Ve Netanyahu'nun Gazze'ye karşı yeni bir kanlı kampanya başlatmasına sebep olan şey tam da, bir Filistin uzlaşı hükümetinin oluşturduğu tehditti.

 

İsrail Enstitüsü icra müdürü Ariel Ilan Roth, Hamas'ın bu savaştan muzaffer çıktığını ve Gazze yenişmezliğinin sürdürülemeyeceğini söyledi, zira ona göre Hamas  “İsraillilerde var olan, Filistinlilerle siyasi bir yenişmezliğin İsrail için maliyetsiz olduğu yanılsamasını yıktı.”

 

İlave olarak Siyonist saldırı, “Filistin davasının profilini yükseltti ve Filistinlilerin güçlü bir saldırgana karşı duran zayıf kurbanlar olduğu algısını güçlendirdi.” Roth'a göre bu, “amacı İsrail'i siyaseten tecrit etmek ve ekonomik boykotlar yoluyla zarar vermek olan politikacıların ve elbette toplumsal hareketlerin” İsrail topluluğuna artan ölçüde baskı yapmasına yol açabilir.  Roth hayli tuhaf bir şekilde, İsrail topluluğu içindeki haberleri “dışarıdaki gazeteciler için sıkıcı hale getirdiği” için Demir Kubbe füze sisteminin de stratejik bir eksiklik sergilediğini söyledi.

 

Bunlar, Filistinliler için, Siyonistlerin Gazze'ye açtığı son savaşın insani trajedisinden doğan somut ilerleme işaretleridir. Birleşmiş Milletler, “cezasız kalışlara son verme ve sorumluların hesap vermesini sağlama bakış açısıyla”, işlenen insan hakları ihlallerini ve savaş suçlarını soruşturacak bir komisyon oluşturdu.

 

İlave olarak bir grup önde gelen İngiliz avukat ve hukuk profesörü, Lahey'deki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne, Gazze'de işlenen savaş suçları için soruşturma başlatma çağrısı yapan bir mektup yazdı. Mektupta soruşturmanın, “bölgede bugüne kadar var olan cezasız kalışlara bir son vermesi gerektiği” vurgulandı.

 

Komisyon başkanı Profesör William Schabas, bu grubun bulgularının, Goldstone soruşturmasının aksine, Filistinliler için dev bir zafer getirebileceğini ifade etti. Schabas, “Beş yıl önce Dökme Kurşun Operasyonu için yapılan soruşturmayla karşılaştırıldığı zaman aradaki büyük fark, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nin hazır bekliyor olmasıdır” izahında bulundu.

 

Bunun anlamı komisyonun savaş suçu kanıtı bulması halinde bu kanıtların dava açılmak üzere Lahey'e gönderilecek olmasıdır ki ABD, Avrupalı müttefikleri ve Siyonist topluluk, Siyonist rejimin sadece Gazze'deki suçlarını değil, aynı zamanda işgal altındaki Batı Şeria'daki yasadışı yerleşim faaliyetlerini de içerecek olan geniş kapsamlı sonuçları nedeniyle bunu engellemek için şimdiden hararetli bir şekilde çalışıyor.

 

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, insani yardımların Gazze'ye ulaştırılması çağrısı yaptıktan sonra, ABD'nin “Hamas'ın değil, Gazze'deki sivil nüfusun lehine olacak şekilde uygun önlemlerle büyük bir yeniden inşa girişimine” başlamaya hazır olduğunu ifade etti. Fakat Washington ve Tel Aviv umutsuzca aksini dilese de, direniş hareketinin görmezden gelinmesi, onun gitmesine yol açmayacaktır. Eski başkan Jimmy Carter “Hamas'ın gitmesi dilenemez ve kendi ölümü için işbirliği de yapayacaktır” dedi ve Filistin'de savaş sonrasında yapılan anketler onun doğru söylediğini gösteriyor. 

 

Nitekim Batı Şeria ve Gazze'deki Filistinlilerin yaklaşık yüzde 94'ü Hamas'ın İsrail işgal güçleri karşısındaki askeri performansından memnun. Dahası, bugün Filistin'de bir seçim yapılacak olsa, Hamas lideri yüzde 61 oy alırken “Devlet Başkanı” Mahmud Abbas ancak yüzde 32 oranında oy alıyor. Belki bundan da fazlasını anlatan şey, Batı Şeria'daki Filistinlilerin ezici çoğunluğunun, “Hamas'ın yolunun” kendi bölgelerine taşınmasını istiyor olması.

 

Açıktır ki, yalnızca yüzde 3'lük bir kesim İsrail topluluğunun “kazandığını” düşünürken, Siyonist saldırganlığın başardığı tek şey Filistinlilerin İslami Direniş Hareketi arkasında birleşmesini sağlamak olmuştur.

 

Gazze İslam dünyasının birinci meselesi olarak kalırken ve insanlığın birinci meselesi konumuna yükseltilmesi gerekirken, Filistinliler ABD destekli bu çatışmadan Ortadoğu'daki tek nükleer silah sahibi güç karşısında kaydadeğer bir zaferle çıktılar ve Hamas'ın arkasında birleşerek, Siyonistlerle olan yenişmezliği bozdular.

 

www.medyasafak.net