Suudiler ve İranlılar, Husilerin Sana'yı ele geçirmesinden fayda sağladı

Suudiler ve İranlılar, Husilerin Sana'yı ele geçirmesinden fayda sağladı
Yemen’in batı kıyısındaki Bab el-Mendeb boğazı, Kızıldeniz’e ve Akdeniz’e açılan kapı işlevi görüyor. İran’ın Yemen’deki Şii müttefikleri olan Husiler, yahut Ensarullah, Sana’nın kontrolünü ele geçirdi ve anahtarı, yarımadanın öteki tarafında, Fars Körfezi’ne açılan kapı olan Hürmüz Boğazı’nı halihazırda kontrol eden Tahran’a teslim etti. Husilerin paha biçilmez hediyesi İran’ı, Ortadoğu’nun stratejik su yollarının denetçisi haline getiriyor.

 

 

 

Ali Haşim

 

 

Al-monitor.com

 

 

Sana'ya yönelik ani isyancı saldırısı ve arkasından gelen ateşkes, Tahran'da gülümsemeleri, Doha'da gözyaşlarını, Riyad'da sessizliği, Washington'da ise bir “bekle ve gör” tutumunu getirdi. Ortadoğu satranç tahtası üzerindeki taşlar yer değiştirmeye devam ediyor. Üç yıldan beri İran'ın Suriye ve Irak'taki kale ve fil taşları ciddi tehdit altındayken, birden bire Yemen'de, bölgedeki bütün bölgelerden farklı olarak Suudi liderliğindeki blok ve Türkiye-Katar ittifakının önemli bir mevziyi kaybetmesiyle, şah mat oldu.

 

Yemen'in batı kıyısındaki Bab el-Mendeb boğazı, Kızıldeniz'e ve Akdeniz'e açılan kapı işlevi görüyor. İran'ın Yemen'deki Şii müttefikleri olan Husiler, yahut Ensarullah, Sana'nın kontrolünü ele geçirdi ve anahtarı, yarımadanın öteki tarafında, Fars Körfezi'ne açılan kapı olan Hürmüz Boğazı'nı halihazırda kontrol eden Tahran'a teslim etti. Husilerin paha biçilmez hediyesi İran'ı, Ortadoğu'nun stratejik su yollarının denetçisi haline getiriyor.

 

Bab el-Mendeb'i kontrol etmenin önemine rağmen bu, İran'ın Yemenli vekil gücü üzerinden, Suudi Arabistan'ın arka bahçesinde neredeyse hiçbir meydan okumayla karşılaşmadan hareket etmesiyle mukayese edilemez. Tahran Üniversitesi dünya çalışmaları fakültesinden Muhammed Marandi, Al-Monitor sitesine, “Yıllar önce Suudi Arabistan, yüzlerce Husi militanla savaşmayı başaramadı. Şimdi, sayıları binlere çıktıktan sonra ne yapacaklar ?” şeklinde konuştu ve şunları ifade etti: “Güvenlik açısından durumun çok da iyi olmadığına şüphe yok, fakat Yemen'de İran'ın müttefikleri çoğunluğu oluşturuyor. Güneyliler ve Husiler Yemen toplumunun geniş bir segmentini teşkil ediyor, öteki taraftakiler ise birleşik halde değil — bir yanda, Müslüman Kardeşler'le bağlantılı olan ve Katar tarafından desteklenen El-Islah partisi, diğer yanda Riyad'ın müttefiki olan cumhurbaşkanı [Abid Rabbo Mansur Hadi] bulunuyor ve aşırıcıları, El Kaide'yi ve İslam Devleti'nin [İD] destekçilerini de unutmamak gerekir.”

 

Ancak Suudi Arabistan'da son olayları çevreleyen sorular var. Suudi yönetiminin Yemen hükümeti ve Husiler arasında varılan anlaşmayı olumlu karşılayan bir açıklama yayınlanmasıyla birlikte, pek çok kişi ne olduğunu merak ediyordu. Eski bir Suudi diplomat ve köşe yazarı olan Abdullah Elşamri, Al-Monitor sitesine “Geçen hafta Yemen'de olanlar tuhaf” şeklinde konuştu ve şunları söyledi: “Bu, iki şeyden birini yansıtıyor: ya Suudi diplomasisi güneydeki arka bahçesindeki olayların tamamen dışında ya da Suudi Arabistan, kabul etmesi zor olsa da olanlardan memnun.” 

 

Ancak kabul etmesi zor olan şeyin gerçekte, Suudi Arabistan'ın bazı nedenlerden ötürü, vuku bulan şey karşısında kendini tehdit altında hissetmemesi olabileceğini düşünmek için sebepler var. Yemen'deki anlaşmanın imzalandığı 21 Eylül günü New York'ta Suudi Dışişleri Bakanı Suud el-Faysal'la İranlı mevkidaşı Muhammed Cevad Zarif'i bir araya getiren görüşme, durumun pek çok kişinin düşündüğü kadar gergin olmayabileceğinin açık bir göstergesiydi. Bölgede karşı karşıya oldukları çeşitli sorunları çözmek için seçeneklerini değerlendiren Tahran ve Riyad, aynı sonuca varmış gibi görünüyor: herhangi bir çözüm, onların aynı cephede durmasını gerektirir. Eğer İD tsunamisini durdurmak istiyorlarsa başka seçenek bulunmuyor. Yemen'deki olaylar, pozisyonlarının güçlendirilmesine yardımcı olabilir.

 

“Suudilerin İD'yi vurma kararı kolay bir karar değildi” diyen Marandi, “Vehhabiler Vehhabileri vuruyor, Vehhabilere rahatsızlık veriyor ve bu, bir Vehhabi devletinde asla popüler bir karar olmayacaktır” diye belirtiyor. Marandi'ye göre, “İran, Suudi Arabistan'ın ciddiye alması halinde bölgede Suudilerle büyük bir anlaşmaya gitmeye hazır. İran, Irak ve Suudi Arabistan arasındaki, Suriye ve Suudi Arabistan arasındaki uçurumlara köprü kurmaya hazır. Yemen'de bile İran'ın çok yardımı olabilir. Husiler, [El Kaide gibi] aşırıcıların Yemen topraklarından bölgeye sunduğu tehdidi sınırlandırabilir.”

 

İran ve Suudi Arabistan yıllardan beri  Bahreyn'de, Irak'ta, Lübnan'da, Suriye'de ve Yemen'de vekalet savaşı yürütüyor. Bu, temel olarak, güvenlik, ekonomi, politika, rakip medya ve hatta bazen sporu bile içine alan bölgesel bir savaştır. Eski Suudi diplomat Abdullah Elşamri, “Suudi Arabistan ve İran arasındaki ikili ilişkileri geliştirmek üzere birkaç girişim oldu” diye izah ediyor ve devam ediyor: “İran bu tür şeyleri deniyor ve herhangi bir gelişme, İran'ın çıkarına olacaktır. Bunun nedeni İran'ın bölgede açık bir vizyona ve stratejiye sahip olmasıdır. Onlar, geçici tepkilerin ötesinde politika yapıyorlar.”

 

Bölgede bir Suudi-İran anlaşması, elbette her iki taraftan tavizleri gerektirecektir. Şimdi, son anlaşmalar sayesinde Irak ve Yemen rayına oturmaya başlarken, sırada Bahreyn, Lübnan ve sonra da Suriye var. Al-Monitor sitesine isminin açıklanmaması şartıyla konuşan bir İranlı yetkili kaynağa göre, yakında Bahreyn'de olumlu bir şeyler olabilir.

 

Kaynak, “Muhalefetin parlamento seçimlerine katılmasını öngörebilecek bir anlaşmaya varmak üzere kraliyet ailesiyle muhalefet arasında ciddi müzakereler yürütülüyor” dedi. İlave bilgi vermekten kaçındı, ancak Bahreynli bir muhalefet kaynağı, tartışılan şeylerin, belli taleplerin karşılanması halinde, uzayıp giden krizi sona erdirebileceğini açığa çıkardı. Kaynak,  “Masada tartıştığımız konular, seçim bölgelerinin reforme edilmesi, kabinede görev değişiklikleri yapılması, rejimin devrilmesi çağrısı yapanlar hariç olmak üzere siyasi tutukluların serbest bırakılması ve muhalefetin önümüzdeki seçimlere katılması” şeklinde konuştu. Böyle bir anlaşma, Arap Baharı'nın parçası olarak Şubat 2011'de başlayan ayaklanmaya son verebilir. Bu, bütün isyancılardan asgari düzeyde ilgi gördü.

 

 

Mayıs ayında Al-Monitor sitesinde yayınlanan bir makale, İran'ın güçlü adamı ve eski cumhurbaşkanı Ekber Haşimi Rafsancani'nin ve bölge devletlerinin çabalarından doğabilecek olası bir İran-Suudi yakınlaşmasından söz etmişti. Makaleye göre, Rafsancani'nin hazırladığı yol haritası, Bahreyn'e Lübnan karşısında öncelik verdi. Bu yüzden, Bahreynliler kağıdı eline aldıktan sonra, Lübnanlılar da beş aydır boş olan Cumhurbaşkanlığı sarayını temizlemeye ve yeni sakinine ev sahipliği yapmak üzere hazırlamaya başlayabilirler.

 

 

www.medyasafak.net