Husilerin Yemen’deki zaferleri Suudi Arabistan’ı kızdırıyor

Husilerin Yemen’deki zaferleri Suudi Arabistan’ı kızdırıyor
Suud Hanedanı’nın en kötü kabusu gerçek oluyor. Yemen’deki Zeydi Husi isyanının baş döndürücü başarısı, İran’la bağlantıları olan bir Şii grubunu, Suudi Arabistan krallığının yumuşak karnına yerleştirdi ve Suudilerin Yemen’i istikrarlı hale getirip bir Suudi uydusu olarak tutmak için yıllardır yürüttüğü çabaları sildi.

 

 

 

Bruce Riedel

 

 

Al-monitor.com

 

 

 

Suud Hanedanı'nın en kötü kabusu gerçek oluyor. Yemen'deki Zeydi Husi isyanının baş döndürücü başarısı, İran'la bağlantıları olan bir Şii grubunu, Suudi Arabistan krallığının yumuşak karnına yerleştirdi ve Suudilerin Yemen'i istikrarlı hale getirip bir Suudi uydusu olarak tutmak için yıllardır yürüttüğü çabaları sildi.

 

Kendisini Ensarullah olarak adlandıran Zeydi Husi hareketi, Eylül ayında başkent Sana'nn kontrolünü, şimdi de ülkenin Hudeyde'deki ana kuzey limanının kontrolünü ele geçirdi. Husiler Kuzey Yemen'de Suudi Arabistan sınırı yakınlarındaki Saada civarındaki geleneksel kalelerinin çok ötesine geçerek, Kuzey Yemen'in büyük bölümünün kontrolünü ele aldı. Yemen'in şekilsel hükümetinde kimin neyi kabul edeceğini onlar belirliyor. Cumhurbaşkanı Abid Rabbo Mansur Hadi'nin bir başbakan için yaptığı ilk seçimi reddettiler; Sana'yı boşaltmaları ve kuzeydeki üslerine geri dönmeleri yönündeki taleplerini de reddettiler.

 

İsyancıların Sana rejimine karşı 2004-2010 yılları arasında yürüttüğü altı savaştan ilkinde öldürülen, modern Zeydi hareketinin kurucusu Hüseyin Bedreddin el-Husi'den adını alan Husiler şimdi, ülkedeki hakim askeri güç konumundalar. Şii İslam'ın bir alt kolunu oluşturan Zeydiler, 1962 devrimine kadar Kuzey Yemen'i kontrol etmişlerdi. Zeydi İmamlığı, Mısır destekli bir milliyetçi hareket tarafından devrilmiş ve Mısırlılara ve onların Yemenli cumhuriyetçi müttefiklerine karşı altı yıllık bir isyan yürütmek üzere kuzeydeki sarp dağlara ve çöllere çekilmişti. Suudiler, kraliyet yanlısı isyancıların başlıca dış destek kaynağıydı. Kral Faysal, onların ilk taraftarıydı.

 

Bu yüzden bugün Zeydilerin Sana ve Hudeyde'yi ele geçirmesinin Suudileri bu denli alarma geçirmesi, derin bir ironiyi ifade etmektedir. Arap Baharı 2011'de Yemen'e gelmeden önce Suudiler, dönemin Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in Husilere karşı yarattığı askeri kampanyaları destekliyordu ve 2009'dan sonra sınırda onlara karşı kendileri de bir dizi askeri kampanya yürüttü. Suudi ordusu ve hava kuvvetleri bu operasyonlarda özel bir etkiye sahip değildi, bu yüzden Salih'in devrildiği ve yardımcısı Hadi'nin Yemen'in yönetimine geldiği zaman itibariyle, Suudi-Zeydi yakınlığından geriye kalan her şey çoktan gitmişti.

 

Suudileri en fazla kaygılandıran şey Husilerin İran bağlantısıdır. Salih, 2004 gibi erken bir tarihte İran'ın isyancılara destek verdiğini ileri sürüyordu, fakat ABD yetkilileri ancak 2012 yılında Tahran'ın Husilere yardım ettiğini teyit etmeye başladı. İran, Lübnanlı müttefiki Hizbullah'la birlikte, birkaç yıldır Husilere küçük silahlar ve cephanelik gönderiyor ve aynı zamanda sınırlı miktarda mali yardım da gönderiyor. Geçen ay Yemenli yetkililer, Yemen'de Husileri desteklerken tutuklanan ve İran İslam Devrimi Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü'nün üyesi olmakla suçlanan iki İranlıyı sınırdışı ederek Umman'a gönderdi.

 

İran'ın Husilere yaptığı yardımın ölçeği ne olursa olsun Riyad, bu yardımın kapsamlı olduğuna ve Husilerin başarısı için kritik olduğuna inanıyor. Önde gelen bir Suudi prensi kısa süre önce bana, krallığın şimdi İranlı vekil güçlerle kuşatıldığını söyledi. İran'ın varlıklarının dört Arap başkentini kontrol ettiğini savundu: Bağdat, Şam, Beyrut ve Sana. Suudi gazetesi Şarkü'l-Avsat bu ay, “İran Suudi Arabistan'ı kuşatıyor” değerlendirmesini yaptı.

 

Arap Baharı'nın başlamasından beri Suudi Arabistan, Yemen'i istikrarlı hale getitme ve ılımlı reformları hayata geçirme çabalarına öncülük etti; bu reformlar değişim taleplerini yatıştırmak için yeterliydi ama, Yemen'in birliğini veya Riyad yanlısı meylini değiştirmek için yeterli değildi. Suudi diplomatlar, Salih'i cumhurbaşkanlığından uzaklaştırmak ve Hadi'yi iktidara getirmek için etkin ve sabırlı bir şekilde çabaladı. Krallık, 2011'den beri 3 milyar dolardan fazla petrol hibe etti ve ülkeyi borçlarını ödeyebilir halde tutmak için Yemen merkez bankasına 1 milyar dolarlık para desteğinde bulundu.

 

Yemen aynı zamanda Arap Baharı sonrası dönemde Amerikan anti-terör faaliyetlerinin yerel kapasite inşasının simgesi oldu. Afganistan ve Irak'ın dev izdüşümlerinin aksine Yemen, karadaki askerlerin çoğu Yemenli olacak şekilde, insansız uçaklar ve öteki hava kuvvetleriyle desteklenen hafif özel kuvvetler için rol model oldu. Amerika Birleşik Devletleri, siyasi, ekonomik ve diplomatik destek sağlaması, öteki Körfez devletlerini bir araya getirmesi ve Hadi'nin büyük ağabeyi olması için Suudilere baktı.

 

Son birkaç yıldır pek çok defa, dünyadaki en tehlikeli El Kaide bağlaşığı olarak tanımlanan Arap Yarımadası El Kaidesi (AQAP), Yemen'deki ABD-Suudi ortak kampanyasının hedefiydi. Krallığın içişleri bakanı Prens Muhammad bin Nayif, AQAP ile mücadelede Suudi rolüne öncülük etti. AQAP'ın pek çok suikast girişiminin hedefi olan Bin Nayif, çok yetenekli ve etkili bir lider ve Washington'la yakın işbirliğinin güçlü bir taraftarıdır. Birleşmiş Milletler, Suudilerin telkinlerinden sonra, bu yıl kaydettikleri ilerlemeler nedeniyle Husileri kınadı.

 

Bu yüzden, Zeydi Husilerin ve onların İranlı dostlarının işlerinin Yemen'de bu kadar iyi gitmesi, Riyad için son derece moral bozucudur. Kral Abdullah bin Abdülaziz'in perspektifinden krallık, çifte kuşatma altındadır. Bunlardan ilki, İran ve vekillerinin, Hizbullah'ın ve Suriye ve Irak'taki rejimlerin kuşatmasıdır. İkincisi ise El Kaide ve ondan kopan İslam Devleti (İD) ile onların Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen'deki kaleleridir.

 

Husi ilerleyişi Yemen'i, Suriye ve Irak'ı içine almış olan türden bir mezhep mücadelesine sürükleme tehdidi oluşturuyor. Yemen'deki Sünni çoğunluk ve Zeydi azınlık mezhepsel zeminlerde ülkeyi giderek kutuplaştırırken, Suudiler ve İranlılar Sünni-Şii bölünmesi üzerinden yeni bir vekalet savaşı yürütüyor.

 

Amerika Birleşik Devletleri yıllardan beri Salih'in müttefiki olduğu ve şimdi de Hadi'yi desteklediği için, Zeydiler şaşırtıcı olmayan bir şekilde Amerikan karşıtıdır. Washington'un Riyad'la olan yakın bağlantıları da, ABD'ye olan düşmanlıklarını arttırıyor. Husilerin araçlarının üzerindeki bir afişte, “Amerika'ya ölüm, İsrail'e ölüm, Lanet olsun Yahudilere, Zafer İslam'ın” yazıyor. Aynı zamanda Husiler ve AQAP ölümcül düşmanlar. Tıpkı Irak'ta olduğu gibi Yemen'deki İran yanlısı Şii Zeydiler, İD ve AQAP gibi aşırıcı Sünni ideologların karşıtılar. Amerika Birleşik Devletleri, düşmanının düşmanının, kendisinin düşmanı da dostu da olmak zorunda olmadığını gözeterek, Ortadoğu'da yeni bir iç savaşa sürüklenmekten kaçınmalıdır.

 

 

www.medyasafak.net