Gazze Şeridi’ndeki direniş hareketleri, Tahran’la bağlarını güçlendiriyor

Gazze Şeridi’ndeki direniş hareketleri, Tahran’la bağlarını güçlendiriyor
Tahran tarafından Hamas’a her yıl 250 milyon dolardan fazlası veriliyor. Bu, hareketin yoluna devam etmesine ve uluslararası yaptırımlara direnmesine olanak verdi. Hamas yetkilisi Ahmed Yusuf’a göre “İran’ın Filistin sahnesindeki varlığı, en samimi olan varlıktı ve bölgede pek çok sonuç verdi. Filistinlilere, gürültü-patırtı çıkarmadan milyonlarca dolar sundu.”

 

 

 

Abdülrahman Nassar, Hani İbrahim

 

 

El Ahbar

 

 

 

Tahran tarafından Hamas'a her yıl 250 milyon dolardan fazlası veriliyor. Bu, hareketin yoluna devam etmesine ve uluslararası yaptırımlara direnmesine olanak verdi. Ancak bu meblağ, Filistinlilerin kendilerini yalnızca kendilerinin yaptığı silahlar ve Direniş Ekseni'nin Gazze'ye yaptığı tedarikler üzerinden savunabileceğini kanıtlayan son savaştan sonra konu dışı haline geldi.

 

Hamas ve İran arasındaki ilişkilerin geçmişi 1991 yılına kadar gidiyor ve bu ilişkiler, Suriye krizinin başlangıcına kadar kademeli olarak gelişti. Hamas, kendisini eksenden uzaklaştıran tutumlar aldı. Fakat bugün hareket, çok şey kaybettiğini kabul ediyor. Mısır'daki Müslüman Kardeşler artık Gazze'ye herhangi bir yardım yapamaz ve Gazze'nin, Katar'la veya Türkiye'yle sınırı bulunmuyor. Doha'nın ve Ankara'nın, kurulması için büyük arzu duyduğu Filistin devleti, El Fetih'in talep ettiği türden, 1967 sınırları içinde bir Filistin devleti; İran ise Filistin'in tümüyle özgürleştirilmesinden bahsetmeye cesaret edebiliyor.

 

Her ne kadar Hamas ve İran arasındaki diyalog, onların El Fetih ve İslami Cihad'la olan bağlarından sonra kurulmuşsa da, Hamas-İran bağları ikinci intifada döneminde gelişti ve Gazze'de Hamas hükümetinin kurulmasıyla ve İslam Cumhuriyeti'nin yaptığı büyük maddi desteklerin ardından daha da güçlendi.

 

Ancak balayı, 2011'de Suriye krizinin başlaması ve Hamas liderliğinin Şam'dan çıkışı sonrasında devam etmedi. Bununla birlikte hareketin, öteki fraksiyonlarla birlikte 51 gün boyunca yürüttüğü savaş, İran'ın ilgisini çekti. Bu, odak noktasını yeniden ikili ilişkilere ve bu ilişkilerin nasıl geliştirilebileceğine götürdü ki bu, Hamas tarafından da hissedilmiş olabilir.

 

Hamas içinden kaynaklar, hareket içinde, özellikle Gazze'de, İran'la olan ilişkileri güçlendirme yönünde bir eğilim olduğunu belirtiyor. Ancak objektif olarak konuşmak gerekirse, Suriye ve Yemen'deki pozisyonlar nedeniyle ve yerel olarak yapılan silahların ve kendi kapasitelerinin yeterli olduğu yönündeki güçlü inanç nedeniyle, hareketin halk tabanını ikna etmesi zor olacaktır. Fakat Katar ve Türkiye'deki son gelişmeler, faydalı bir gerekçe haline gelebilir.

 

Kaynaklara göre, Katar ve Türkiye gibi, Hamas'a sempatisini ifade eden ülkeler, askeri rol veya güvenlik rolü, hatta açık bir siyasi rol oynama becerisinden yoksun. Bu, özellikle de “sıkıntı duyabilecek bir NATO üyesi” olan Türkiye için geçerli. Kaynakların anlattığına göre Hamas bunu üç yıl önce, özel olarak Ankara, hareketin Şura Meclisi'nin bir toplantısına evsahipliği yapmayı reddettiği zaman anladı.

 

Katar'a gelince, kaynakların söylediğine göre anlaşma, mevcut kriz ve meselelerle ilgili birleşik bir duruşu gerektiren bazı anlayışları içeriyordu. Bu temel üzerinde, "[Hamas'ın] siyasi bürosunun Doha'da faaliyet yürütmesine izin verildi, fakat Direniş finanse edilemezdi.” Kaynaklar, Katar'a sürgün edilen [2011'deki esir takasında İsrail tarafından, sürgün edilmek şartıyla serbest bırakılan – Ç.N.] ve kısa süre önce El Aksa televizyonunda görünen bir dizi tutuklunun ülkeyi terk ettiğini ortaya çıkardı. "Bu, Katar'ın Körfez İşbirliği Konseyi'nin saflarına geri dönmesi için yapılan düzenleme hakkındaki görüşmelerle aynı zamana denk geldi."

 

Savaşın sonuçları Gazze'deki liderliği tekrar ve tekrar, Hamas'ı askeri ve resmi olarak desteklemek isteyen tek tarafın İran olduğuna ikna etti. Hamas liderliğinden başka kaynakların söylediğine göre bu amaçla kısa süre önce Beyrut'ta, İran ve Hamas liderliği arasında görüşmeler gerçekleşti. Görüşmeler, “ikili ilişkileri geliştirecek adımlar atma” kararıyla sonuçlandı. Kaynaklar, bu adımın siyasi büro üyesi Mahmud el-Zahar'ın çağrısıyla atıldığını belirtiyor. “Direniş araçlarımızı geliştirmemiz ve bedelsiz olarak yardım ve destek sunabilecek devletlerle olan ilişkilerimizi yeniden örgütlememiz gerekiyor” deniliyor.

 

Katar yanlısı kanat bile kısa süre önce Zahar'ın pozisyonunu kabul etti. Siyasi büro başkan yardımcısı Musa Ebu Merzuk, İran'ın “El Asf el-Makul operasyonu için gerekli hazırlıkları desteklemede” başlıca aktör olduğunu, “Filistin Direnişi'nin bu operasyon üzerinden işgalciyle, İran füzelerini ve İran'ınkini simüle eden yerel yapım bir roket sistemini kullanarak karşı karşıya gelebildiğini” söyledi.

 

Hamas kaynakları, "Şura Meclisi ve siyasi büronun bazı üyeleri tarafından benimsenen şimdiki vizyon, işlerin eski haline dönmesi için Hamas'ın İran'la olan ilişkilerini geliştirmesini gerektiriyor” diye vurguluyorlar. Burada dikkate alınması gereken şey, “ılımlı ülkelerin”, özellikle de Ürdün ve Mısır'ın stratejik çevresini geliştirerek hareketin, bugüne kadarki en şiddetli krizi olduğu düşünülen mevcut krizinden çıkmasın sağlama çağrısıdır.

 

Hamas yetkilisi Ahmed Yusuf, “İslam Cumhuriyeti ve Hizbullah'la ilişkileri restore etme ihtiyacını vurgulayan iç tartışmaları” betimledi. Yusuf, bir basın açıklamasında, hareketin İran'a minnettar olduğunu ve “bunun gelecekteki her tür düzenleme için kaçınılmaz olduğunu” söyledi. Yusuf'a göre “İran'ın Filistin sahnesindeki varlığı, en samimi olan varlıktı ve bölgede pek çok sonuç verdi. Filistinlilere, gürültü-patırtı çıkarmadan milyonlarca dolar sundu.” Yusuf, İran'ın Gazze'nin yeniden inşası konferansına katılmaması konusunda, “Konferansa katılmış olsun veya olmasın, İran'ın katkıları davet gerektirmez” dedi. 

 

İslami Cihad sekretaryası bir vesileyle Tahran'ı ziyaret etti ve İslam Cumhuriyeti'nin dini lideri Ali Hamaney'le buluştu. Lübnan'daki İslami Cihad temsilcisi Ebu İmad el-Rifai, bunun “Direniş'i desteklemede merkezi öneme sahip bir devlete yönelik önemli [bir ziyaret]” olduğunu söyledi. Görüşme, “Savaşın bir parçası olarak Gazze halkının direncinin desteklenmesi gibi, son derece öncelik sahibi meseleleri” ele aldı.

 

Görüşmeye İslami Cihad Genel Sekreteri Ramazan Abdullah Şallah ve yardımcısı Ziyad el-Nahaleh, Tahran'daki temsilcisi ve başka yetkililer katıldı. Tartışılan iki temel konu, Kudüs'le ve işgal altındaki Batı Şeria'daki durumla ilgiliydi. Bununla birlikte Rifai, ziyaretin “bu düzeyde ve bu dönemde gerçekleşmiş olmasının, İslam Cumhuriyeti için Hamas'ın yerini İslami Cihad'ın alması anlamına gelmediğini” düşünüyor ve “her ne kadar son savaş ilişkinin gücünü arttırmış olsa da, medyanın, olayı yansıtırken çok ileriye gittiğini” söylüyor. Rifai, İran'la ilişki konusunda El Ahbar'a, “basit bir şekilde, hiçkimsenin bir başkasının yerini alamayacağını, herkesin kendi rolüne sahip olduğunu kesin olarak söyleyebiliriz” dedi.

 

İslami Cihad kaynakları, İran'ın Gazze'nin yeniden inşası için verdiği destek konusunda, “Destek, bağışçı ülkeler tarafından bazı şartlarla kapatılmayacak olan bazı boşlukları ve unsurları telafi edecektir. Pek çok kişinin odak noktasının dışında olan insani malzemeleri de içerecektir” diye belirtti. Yardımın teslimatı konusunda ise, “Direniş, gerekli olan bütün araçları kullanacaktır” denildi.

 

Batı Şeria'nın silahlandırılması konusu ise, bunun nasıl ve ne zaman olacağına dair soru işaretlerine yol açıyor. “[Gazze'deki] üç savaşın deneyiminden sonra, Filistin'i Gazze'den özgürleştiremeyeceğimiz yönünde bir inanca vardık” diyen Rifai, şunları belirtti: "Bu amaca ancak, işgal altındaki Batı Şeria'yı silahlandırmak ve onu, stratejik boyuta odaklanacak şekilde mücadelenin içine dahil etmekle erişilebilir ki bunun yapılması, savaşın yönünü değiştirebilir. Nitekim yerleşim birimleri ve tutuklama merkezleri üzerinden Batı Şeria'daki işgal büyük ölçüde devam ediyor ve bu, devamlı bir savunma durumunu gerektiriyor.”

 

Peki ya İran ve Hizbullah?

 

İran uzmanı ve İran ve Ortadoğu Stratejik Araştırmaları Merkezi'nde araştırmacı olan Musa el-Kenani, İslam Cumhuriyeti'nin “Filistin meselesine destek konusunda sabit bir pozisyonunun olduğunu ve bunun değişemeyeceğini” söyledi ve “Anayasaya göre dini lider, Filistin'e destek de dahil olmak üzere devletin stratejilerini ve üst politikalarını biçimlendirir” diye konuştu. Kenani'ye göre “İran devletindeki iktidar merkezleri, Hamas'a yönelik siyasi ve mali desteğin kesilmemesini istiyor. İki taraf arasındaki görüşmeler, siyasi nedenler ve güvenlik nedenlerinden ötürü medyada ayrıntılı şekilde ele alınmıyor. İran, Hamas'ın siyasi bürosunu kabul etmeye hazır.”

 

Hizbullah da benzeri bir bakış açısını ifade etti. Filistin dosyasından sorumlu olan Hasan Hubbullah, “direniş birleştirici bir faktör olduğu için, kanaat farklılıklarından bağımsız olarak” bütün Filistinli gruplarla ilişkilerin gelişeceğini belirtti. Hubbullah, El Ahbar'a, kısa süre önce Hizbullah ve Hamas arasında görüşmelerin meydana geldiğini ve “Hasan Nasrallah'la Halid Meşal arasında devamlı telefon görüşmelerinin olduğunu” söyledi.

 

 

www.medyasafak.net