Washington, IŞİD ve Erdoğan'ın arasındaki Kobani: Tuzak mı av mı?

Washington, IŞİD ve Erdoğan'ın arasındaki Kobani: Tuzak mı av mı?
Diğer bir taraftan Washington'un IŞİD'e stratejik darbeler vurmadığını söylememiz gerekir. IŞİD daha savunma aşamasına bile geçmiş değil. IŞİD hala sınır geçişlerinde ve geniş askeri operasyonlarında, hava saldırılarından herhangi bir endişe duymadan rahatça hareket etmeye devam ediyor.

 

 

Ali İbadi 

 

El Menar

 

 

Amerika ve Türkiye arasında bölgesel dosyaları yönetme konusundaki ihtilaflar çözülmüş değil. Ankara, en azından birkaç ''işi'' yönetebilmek ve vekalet alabilmek amacıyla Washington'un kalbinde kendine yer arıyor. Amerika ise Türkiye'nin Suriye krizine yaklaşımından memnun değil. Amerika, Türkiye'nin aşırıcılara geniş ölçüde kolaylık sağladığını da düşünüyor.

 

Türkiye, IŞİD ile savaşında Amerika'ya muhtaç olduğunu çok iyi biliyor. IŞİD kontrol sağladığı Suriye'nin 3 ilinde Türkiye sınırı ile temas halinde. Malzemelerinin önemli bir kısmını bu sınır üzerinden sağlıyor. Türkiye'nin havaalanları ve toprakları ise IŞİD'e katılacak militanlar tarafından sık sık geçiş kapısı olarak kullanılıyor. Ankara hükümeti ise IŞİD'i, bölgede daha büyük bir rol oynama şansını yakalayabileceği bir fırsat olarak görüyor. Bu durum, Türkiye'nin bölgedeki ezeli ''Sünni'' rakibi Arabistan'ı tedirgin ederken, Türkiye'den rahatsız birçok tarafı da endişelendiriyor.

 

 

''Kürt kartı'' için çatışma

 

Türkiye şu ana kadar ''IŞİD ile mücadele'' saflarına esas taraf olarak dahil olması karşılığında ödeyebileceği bedellere ikna olmuş değil. Türkiye açık bir şekilde, Suriye toprakları dahilinde uçuşa yasak bölge ile korunmuş ''tampon bölge'' ilanı istiyor. Bu şekilde kuzey Suriye'de istediği gibi adım atabilecek ve krizin herhangi bir çözümünde güçlü bir pozisyona sahip olabilecek. Buna ek olarak Amerikan stratejisini, Suriye'deki siyasi düzeni değiştirecek yöne iterek, bu siyasi düzenin yerine kendisine yakın alternatiflerle değiştirme hazırlığı yapıyor.  

 

Türkiye aynı zamanda öz-yönetimlerini hayatta tutmaya çalışan Kürtlerin çabalarını ve girişimlerini baltalamaya çalışıyor. Ankara daha önce, Salih Mislim liderliğindeki Demokratik Birlik Partisinin (PYD), Kürt çoğunluklu bölgelerde, Haseke'de, Rakka'da ve Halep'in bir kısmında kontrol sağlamasından duyduğu endişeyi ifade etmişti.  Ankara PYD'nin, terör listesine aldığı Kürdistan İşçi Partisi'nin (PKK) bir benzeri olduğunu söylüyor. İronik olan ise Türkiye, güneydoğusunda bir barış için ''terör örgütü'' dediği PKK ile müzakere yürütüyor!

 

IŞİD örgütü, Türkiye ve Suriye sınır bölgelerini birbirine bağlayabilecek Kürt projesini zayıflatma konusunda etkili bir aracı temsil ediyor. Bu sebeple Türkiye'nin, IŞİD'e güvenlik açısından imkanlar tanıdığını görüyoruz. Türkiye IŞİD'i zayıflatacak herhangi bir girişimde bulunmuyor, IŞİD'e karşı müdahil olmakla tehdit etmiyor ve Kürtlere gelecek herhangi bir desteği geciktirmeye çabalıyor. Bunun yanında Türkiye, Ayn el-Arab beldesini savunan Kürt savaşçılara yardım ulaştıran ve beldenin etrafında hava operasyonu düzenleyen Amerika'yı eleştirdi. Bu da Türkiye'nin IŞİD'e, beldeyi parçalama ve Kürtlerin hayallerini ortadan kaldırma fırsatı verilmesi arzusunda olduğu izlenimini veriyor.

 

Sınırın öte tarafındaki Türk ordusunun çömelerek izlediği Amerikan'ın Kobani'ye hava desteğine yönelik öfkesini dile getiren Türkiye, Kürtler ve diğer kitlelere karşı utangaç hissediyor. Amerika'nın bu hava desteği, Türkiye'ye  IŞİD'i ortadan kaldıracak Amerikan hamlesinin taleplerini yerine getirmesi gerektiği mesajını verdi. Aksi halde bu kampanya Türkiye'siz de yoluna devam edecek. Kobani'nin Amerika için neden bu kadar stratejik olduğunu anlamadığını dile getirerek reaksiyon veren Erdoğan'ın da Kobani'yi stratejik gördüğünü anlıyoruz.

 

Amerika'nın ve Türkiye'deki Kürt protestolarının baskısı, Türkiye hükümetinin geri adım atmasını sağladı. Irak Kürtlerinin Peşmerge güçlerine geçiş izni verdi (sadece 200 kişi. Sayı daha sonra 150'ye indi. Türkler ise kendileri ile ilişkileri olan ÖSO'dan 1300 militanın Kobani'ye geçişini önerdi). Bu çabaların, Türkiye'deki büyük Kürt kızgınlığını yatıştırmak için olduğunu not edelim. Peşmerge'nin Bölgesel Yönetim ve Irak dışındaki bu acil rolü Türkiye'nin, Kürdistan Bölgesel Yönetim lideri Mesud Barzani ile Kürdistan İşçi Partisi lideri Abdullah Öcalan (ve PYD lideri Salih Mislim) arasındaki hassas ilişkilerden ve Kürt safları arasındaki ihtilaflardan yararlanma girişimi olarak açıklanabilir.

 

Mesud Barzani, Türkiye hükümetinin niyetini açık etmemesinden dolayı çok yol alınamayan barış sürecine destek olması adına davet edilmiş ve Erdoğan tarafından 2013 Kasım'ının seçimlere hazırlık döneminde Diyarbakır'daki mitingde hazır bulundurulmuştu. Bunun yanında IŞİD'in vurulmasına yönelik bir eylemde bulunmayan Türkiye son olarak uçaklarını, ülkenin güneydoğusunda bulunan PKK noktalarını vurmak üzere havalandırdı. Bu da Türkiye'nin önceliklerini açıkça ortaya koyan bir işaret.

 

 

Uzun yıpratma savaşı

 

Diğer bir taraftan Washington'un IŞİD'e stratejik darbeler vurmadığını söylememiz gerekir. IŞİD daha savunma aşamasına bile geçmiş değil. IŞİD hala sınır geçişlerinde ve geniş askeri operasyonlarında, hava saldırılarından herhangi bir endişe duymadan rahatça hareket etmeye devam ediyor.

 

Türkiye-Suriye sınırındaki Ayn el-Arab-Kobani beldesinde olan biten ise uluslararası IŞİD ile mücadele kampanyasının ne kadar hantal olduğunu gösteriyor. ABD merkez kuvvetler komutanlığı komutanı Lloyd Austin yaptığı açıklamada Amerika'nın mevcut darbelerinden amaçlananı ifşa etti. IŞİD'in sürekli olarak Kobani'ye gönderdiği güçlerin koalisyon uçaklarının hedefi olduğunu söyleyen Auistin şöyle devam etti: ''Buraya her güç gönderişi demek diğer çatışmalarda güç kaybedişi demektir.'' Amerikan komutası Kobani çatışmalarını,  Kobani'ye yönelik saldırılarını durdurmayan IŞİD'i yıpratmak için kullanabileceği bir tuzak olduğunu ''keşfetti''.

 

Bu gerekçe ise, uluslararası gözetim altında karadan girme bahanesi arayan Washington'un, operasyon tiyatrosundaki hava saldırılarının neden düşük olduğunu açıklamıyor. İki buçuk ay önce başlayan kampanyada, Amerikan merkez komutanlığı verilerine göre Amerika'nın Irak'taki hava saldırıları 300, Suriye'de ise 200 civarında. Müttefikler ise toplamda 100'ün biraz altında sayıda hava saldırısı gerçekleştirdi. Amerikan merkez komutanlığı bu hava saldırılarının IŞİD'i yavaşlattığını söylerken IŞİD'in özellikle Irak'ın batısında bulunan Anbar başta olmak üzere sahada zemin kazanmaya devam ettiğini de itiraf ediyor. Ayrıca Kobani hala düşürülme tehlikesi ile karşı karşıya.

 

Dolayısıyla belirlenen hedeflerle karşılaştırıldığında askeri sonuçların çok mütevazi durduğu görülüyor. Bazı Amerikan analistler bunun sorumluluğunu ''gerekenden fazla dikkat'' yaklaşımına sahip olan Obama'ya yüklüyor. Geçen hafta ''Bütçe ve Strateji Değerlendirmeleri'' merkezinin yayımladığı makalede ''gayri ciddi hava savaşı'' tanımı da yapıldı.

 

Rakamlara bakıldığında, Amerika ve müttefiklerinin IŞİD'e karşı hava harekatı ile Amerika ve yine müttefiklerinin son yirmi yılda başka bölgelere gerçekleştirdikleri harekatlar arasında büyük farklar var. Yeni harekat, iki muktedir devlet olan Irak ve Sırbistan'a yönelik harekatlar yerine IŞİD ile güç ve özellik bakımından birbirlerine benzer olmalarından dolayı Afganistan'daki Taliban'a yönelik 2001 harekatı ile karşılaştırılabilir.

 

O dönemde müttefik uçakları Afganistan'da günlük 86 sorti yapıyordu. Bunun yanında 2 aydır süren harekatta Amerika ve müttefiklerinin Irak ve Suriye'de IŞİD'e yönelik sortilerin ortalaması sadece 7!

 

ABD Liderliğindeki Uluslararası Koalisyon Savaşları

Hava Harekatı Süresi

Günlük Sorti Sayısı

1991- Körfez Savaşı

43 Gün

Günlük 1100 Sorti

1999- Sırbistan Savaşı

78 Gün

Günlük 138 Sorti

2001- Taliban Savaşı

75 Gün

Günlük 86 Sorti

2003- Irak Savaşı

31 Gün

Günlük 800 Sorti

2004- IŞİD Savaşı

Şu Ana Kadar 75 Günden Fazla

Günlük 7 Sorti

 

 

Not: Rakamlar Center for Strategic and Budgetary Assessments

 

Amerikalı yetkililer az sayıdaki hava saldırılarını farklı argümanlarla savunabilirler: Uygun zemini olan hedef eksikliği, IŞİD'in imkanlarını ve savaş kaynaklarını gözlemlemek için hareket etmesine olanak tanıyacak bir süre ve sivil kayıpların önüne geçmek. Fakat bu bahaneler sahadaki gerçeklerle tutarlılık oluşturmuyor. IŞİD, Kobani'deki mevzilerinden, askeri noktaları ve sivilleri tehdit ettiği Anbar'daki diğer mevzilerine kadar her yere büyük bir rahatlıkla takviye güçler gönderebiliyor. Bu takviyelerde kolayca saptanabilecek zırhlı araçlar ve arazi araçları kullanıyor.

 

Umulduğu gibi maksimum sonuç yerine en az sonucu almak üzere gücünü en az miktarda kullanan Amerikan askeri operasyonlarının mevcut hali, IŞİD'i yenilgiye uğratma hedefine uygun değil.

 

Peki Washington'daki karar vericiler ne istiyor? IŞİD'i, rolü bitmeden önce bölgesel bazı güçlere karşı kullanmak üzere uyarlamak mı yoksa dikkatle seçilecek olan Irak ve Suriye güçlerini Arabistan'da ve belki de Türkiye'de eğitildikten sonra sahaya sürerek karadan daha geniş bir askeri operasyona zemin hazırlığı mı?

 

Son zamanlarda IŞİD'in gücünü ''yanlış hesapladığını'' ve niyetini ''yanlış kavradığını'' keşfeden Amerika'nın, IŞİD'in meydan okumasına karşı belirsiz tutum aldığı açık. Amerika'da ''liderlik problemi'' olduğunu ileri süren müttefiklerin en azından gördüğü bu. Ayrıca, New York ve Washington'a saldırmadan önce 90'lardaki El-Kaide durumuna benzer şekilde, tehlikelerinin büyümesi adına aşırıcıların ipini uzatma arzusunun varlığından şüphe ediliyor.

 

Amerikan yönetimi Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimine yaklaşan IŞİD'in önüne geniş kırmızı çizgiler çizmiş ve IŞİD buna itaat etmişti. Amerikan yönetimi şu an Kobani'deki IŞİD'in önüne daha hafif bir kırmızı ile bir hat daha çiziyor. Peki Kobani'de de aynı rüzgar esecek mi?

 

Örgütün büyük bir özgürlükle hareket ettiği, önüne bazen sarı bazen de yeşil hattın çizildiği, tiyatronun geriye kalan diğer parçaları ne olacak?

 

 

 

Çev: Hasan Sivri

 

www.medyasafak.net