Suudi Petrol Savaşı: Rusya, İran ve ABD’ye karşı

 Suudi Petrol Savaşı: Rusya, İran ve ABD’ye karşı
Suudi Hanedanı piyasada damping yapabileceğine ve bir anda da fiyatları geri toparlayabileceğine inanıyor –Suudilierin petrol fiyatlarını kontrol ettikleri illüzyonu.- Etmiyorlar. Bu stratejileri böyle boşa çıktıkça, Pekin de çıkış yolunu gösteriyor: fiyatta istikrarı yakalamak için başka para birimleri ile ticaret yapmak! Nihayetinde, tek kaybeden Amerikan doları ile ticarete sarılanlar olacak.

 

 

 

Pepe Escobar

 

Russia Today

 

 

Suudi Arabistan, bazı petrol üreticilerine karşı ekonomik bir savaş başlattı. Bu stratejiyle gerçek ajandasını saklamaya çalışan Suudi Hanedanı, acaba başarılı olabilecek mi?

 

Rosneft'in Başkan Yardımcısı Mikhail Leontyev'in açıklaması şu şekildeydi: “Fiyatlar manipüle edilebilir... Suudi Arabistan petrol fiyatlarında büyük indirimler yapıyor. Bu siyasi bir manipülasyon ve Suudi Arabistan manipüle ediliyor, ki bu işin sonu kötü bitecek.

 

Düzeltme geliyor: Suudiler manipüle edilmiyorlar. Suudi Hanedanı'nın başlatmakta olduğu savaşta, doksan dolarlık varil başı fiyattan satış yapmaktan; üstüne, gelecek sene de seksen dolar; ve hatta Asyalı ve Kuzey Amerikalı müşterilerine elli ve altmış dolardan satış yapmaktan memnun olduklarını ısrarla bildiriyorlar.

 

Gerçek olan, Brent Ham Petrol fiyatlarının halihazırda doksan doların aşağısını görmüş olması, çünkü Çin –ve tüm Asya- ekonomileri Batı'yla karşılaştırıldıklarında görece iyi durumda da olsalar zaten yavaşlamaktaydılar. Öte yandan Libya ve Suriye'deki üretimin azalması ve İran'ın ABD'nin ekonomik savaş, ambargo gibi kararları nedeniyle günde bir milyon varille ihracatını sınırlandırmasına rağmen, üretim, -özellikle Suudi Arabistan ve Kuveyt'te- yüksek bir değerde kaldı.

 

Suudi Hanedanı, rakiplerinin pazar paylarında orta ve uzun vadede bir düşüşe neden olacak oldukça agresif bir fiyat kırma politikası uyguluyor. En azından teoride, bu politika ABD'den (enerji sektöründeki gelişmeler, hidrolik çatlatma (fracking), ve derin su sondajları karsız bir hal alıyor), İran ve Venezüala gibi ham petrol ürecilerine kadar bir çok oyuncu için hayatı çekilmez kılabilir. Yine de, hata yapmayın, bu politikanın ana hedefi Rusya.

 

Aynı anda hem İran, Irak, Venezüala, Ekvador ve Rusya'ya zarar verecek bir strateji, doğaldır ki Washington'ın Riyad'la üzerinde anlaştığı bir “Kaos İmparatorluğu” güç oyunu olarak addedilmekten kurtulamadı. Bu anlaşma, ISIS/ISIL/Da'iş lideri Halife İbrahim'in bombalanmasının, Beşar Esad'ın bombalanmasına bir girizgah olarak kullanılmasına karşılık, Suudilerin “Kaos İmparatorluğu”nun düşmanlarına zarar vermek için petrol fiyatlarını kırması olarak okunabilir.



Yine de göründüğünden daha da karmaşık bir durum.

 

Washington'a bağlı kalmak

 

Rusya'nın 2015 devlet bütçesi petrol fiyatlarının varil başına en az yüz dolar olmasını hesap ediyordu. Yine de Kremlin, 27.2 milyar dolarlık iç borçlanmaya ek olarak, 2015'de meşhur “yabancı yatırımcılar”dan yedi milyardan daha fazla borç almayacak. Görünürde ekonomik bir deprem yok.

 

Bunun yanında, Temmuz ayından bu yana ruble dolar karşısında yüzde 14'ten fazla değer kaybetti. Yeri gelmişken ekleyelim, BRICS ülkelerinin para birimleri de düştü: Brezilya Real'i yüzde 7.8, Hindistan Rupe'si ise yüzde 1.6. Rusya, Yeltsin döneminde olduğunun aksine beş parasız değil, yabancı rezervlerde en azından 455 milyar tutuyor. Suudi Hanedanı'nın, Rusya'yı safdışı ederek Avrupa Birliği'nin esas tedarikçisi olma amacı boş bir hayalden öte değil, çünkü Avrupa Birliği rafineleri Suudi petrolünü tekrar işlemek durumunda kalacaklardır ki bu da başlı başına bir servete malolacaktır.

 

Jeopolitik olarak, Suudi Hanedanı'nın esas stratejisi olan Washington'a bağlılık hali, “Esad gitmeli” sözünün de tıpkı yeni muhafazakarların İran'ı bombalama takıntısı gibi gerçekleşmekten uzak bir hal aldığı düşünüldüğünde daha da ilginç bir hal alıyor. İşler daha da sarpa sarıyor (Suudiler için), çünkü Washington, en azından şimdilerde Beşar Esad'dan daha çok Halife İbrahim'i devirmek üzerine yoğunlaşmış halde, ve Kasım 26'daki P5+1 zirvesinde Tehran'la bir nükleer anlaşma sağlanması da muhtemel. 

 

Enerji cephesinde ise, İran ve Irak'ın yakın gelecekte Suudi'lerin dünya petrol piyasasındaki kilit oyuncu rolünü ele geçirecek olmaları muhtemelen Suudi Hanedanı'nın en büyük kabusu. Bunun için Suudiler ikisini de en ihtiyaç duydukları yerden petrol gelirlerinden mahrum bırakmaya çalışıyorlar. İşe yarayabilir –tıpkı İran'a yönelik ambargonun sonuç vermesi gibi.- Yine de Tahran, Asya'ya yaptığı satışı artırarak her zaman durumu kurtarabilir.

 

Yani, işin özü: Köşeye sıkışmış Suudi Hanedanı, izlediği bu yöntemle hem Moskova'yı Şam'a olan desteğinden vazgeçirebileceğini, hem de Washington'ı Tahran'la anlaşmaktan alıkoyabileceğine inanıyor. Hem de sadece ortalamanın altına petrol satarak. Resmen umutsuzluğun resmi. Ek olarak, bu durumu Suudi Hanedanı'nın Halife İbrahim'in adamlarına yönelik yapılan kampanyayı sabotaj etmiyorsa bile ayak diremesi olarak okuyabiliriz.

 

Avrupa Birliği –Ukrayna yüzünden Rusya ile yaşanan gaz tedariki sorunun gözönüne alsak bile- bir şekilde bu kışı çıkarabilir. Yine de, düşük fiyatlı Suudi petrolü, Avrupa Birliği'ndeki altı yıl içindeki dördüncü resesyonu engelleyemeyecektir.

 

 

Doğu'ya Git, Genç Rus, Doğu'ya

 

Bu sırada Rusya, yavaş yavaş ama kararlı bir şekilde yüzünü Doğu'ya dönüyor. Çin'in Başbakan Yardımcısı Wang Yang'ın vazih bir şekilde özetlediği gibi: “Çin, Rusya'ya tarım ürünleri, petrol ve doğalgaz donanımları gibi rekabetçi ürünler ihraç etmeye, ve Rusya'dan mühendislik ürünleri ithal etmeye istekli.” Bunu yine Latin Amerika'dan yapılan gıda ithaliyle birleştirirsek, Moskova'nın pek de uçurumun kenarında bir görüntüsü olduğunu söyleyemeyiz.

 

Liderliğini Başbakan Li Keqiang'ın yürüttüğü etkili bir Çin delegasyonu Moskova'da, içeriğinde enerjiden finansa, uydu seyir sisteminden hızlı tren işbirliklerine kadar geniş bir yelpazede maddeler bulunan bir anlaşmayı imza etti. Anlaşmanın, 2011'de Rusya'nın bir numaralı ticaret partneri olan Almanya'yı safdışı ederek zirveye oturan Çin için açık bir kazan-kazan olduğuna ise şüphe yok.

 

Rusya ve Çin Merkez Bankaları kritik bir 3 yıllık, 150 milyon Yuan değerinde çift-yönlü yerel parabirimli swap anlaşmasını [yani bu iki ülke birbirlerine kendi para birimleri üzerinden avans açıyorlar. Ç.N.] henüz imzaladılar. Anlaşmanın süresi de uzatılabilir mahiyette. Londra homurdanmakta, ama bu zaten onların hep yaptıkları şey.

 

Bu yeni anlaşmanın en önemli özelliği Amerikan dolarını safdışı etmesi. Tevekkeli değil, Amerikan doları, Asya ile Amerika arasında süren vekaleten ekonomik savaşın kilit birleşenlerinden biri, ve Moskova bu hamlesiyle Suudi stratejisinin birçok etkilerinden birini daha etkisiz kılıyor.

 

Rus-Çin stratejik ortaklığı, Mayıs ayında imzalanan, Putin'in deyişiyle “çığır açan” 400 milyar dolarlık 30 yıllık “yüzyılın gaz anlaşması”ndan beri sürekli yükselişte. Ve ekonomik yankıları da dinecek gibi değil.

 

Çin'in bayraktarlığını yaptığı Yeni İpek Yolları projesinin Trans-Siberya tren yolları ile revize edileceği de kesin gibi. Geçen ay Duşanbe'de toplanan Şangay İşbirliği Örgütü'nde, Başkan Putin, “Rusya'nın Trans-Siberia demiryolları ve Baykal-Amur hattına” bağlanan bir “ortak Şangay İşbirliği Örgütü ulaşım sisteminin,” Çin'in İpek Yolları projesiyle birlikte “tüm Avrasya'ya fayda sağlayacak muhteşem bir potansiyel arzettiğini” söyledi.

 

Moskova tedricen kısıtlamaları kaldırıyor ve Pekin'e potansiyel yatırım fırsatları sunuyor. Pekin'inse, yine yavaş yavaş hem çoğunlukla ihtiyaç duyulan Rus hammaddelerine, hem de son teknoloji ürünler ve gelişmiş silahlara olan ulaşabilirliği artıyor.

 

2015'in ilk çeyreğinde, Pekin S-400 füzeleri ve Su-35 savaş jetlerini alacak. Dahası, Rusya'nın yeni denizaltısı, Amur 1650 de yolda, tıpkı nükleer-enerjili uyduları gibi.

 

 

Yuan'la döşenmiş yol

 

Çin Başkanı Xi'nin iktidara gelişinden bu yana en az dokuz kez görüşen Putin ve Xi, “Kaos İmparatorluğu”nu öldüresiye korkutuyor. Korkmakta haksız da sayılmazlar: Çin ve Rusya Başkanları'nın önceliği konusunda hemfikir oldukları mevzu, küresel finans sisteminde Amerikan dolarının hegemonyasını kırmak –özellikle de petrodoların–.

 

Çin dışında yuan alım-satımını düzenleyen ilk borsa olan Moskova Borsası'nda Yuan alım-satımı yapılıyor. Eylül ayında hala sadece 1.1 milyar civarındaydı. Rus ithalatçıların şimdilik sadece yüzde sekizi Çin'le yaptıkları ticareti Amerikan doları yerine yuan ile yapmayı yeğliyorlar, ancak bu oran hızla artıyor. Ve, Rusya Gazprom altındaki 400 milyarlık “yüzyılın gaz anlaşmasında” yuan kabul etmeye karar verirse, bu oran katlanarak büyüyecektir.

 

Çokkutuplu dünyanın gittiği yol bu. Suudi Hanedanı petrodolar silahını mı çekiyor? Karşı yumruk değişik para birimlerinden geliştirilen ticaret oluyor. Dahası, Rusya, Rusya karşıtı ekonomik ambargolar yüzünden birçok ticari fırsatı kaçıran ve gelecek resesyonunu hızlandıran Avrupa Birliği'ne de bir mesaj vermiş oluyor. Anlayacağınız, ekonomik savaş iki yönlü devam ediyor.

 

Suudi Hanedanı piyasada damping yapabileceğine ve bir anda da fiyatları geri toparlayabileceğine inanıyor –Suudilierin petrol fiyatlarını kontrol ettikleri illüzyonu.- Etmiyorlar. Bu stratejileri böyle boşa çıktıkça, Pekin de çıkış yolunu gösteriyor: fiyatta istikrarı yakalamak için başka para birimleri ile ticaret yapmak! Nihayetinde, tek kaybeden Amerikan doları ile ticarete sarılanlar olacak. 

 

 

 

Çev: Mehmet Ali Beygider

 

 

 

www.medyasafak.net