Cartalucci: Uluslararası Af Örgütü ABD Dışişleri Bakanlığı’nın propaganda aracı

Cartalucci: Uluslararası Af Örgütü ABD Dışişleri Bakanlığı’nın propaganda aracı
Uluslararası Af Örgütü ABD Dışişleri Bakanlığı temsilcileri tarafından yönetiliyor, mahkum olmuş finansal suçlular tarafından finanse ediliyor ve dünya çapındaki gerçek insan hakları savunuculuğunu tehdit ediyor.

 

Uluslararası Af Örgütü, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın bir propaganda aracıdır

 

 

Tony Cartalucci

 

 

Landdestroyer.blogspot.de

 

 

Uluslararası Af Örgütü ABD Dışişleri Bakanlığı temsilcileri tarafından yönetiliyor, mahkum olmuş finansal suçlular tarafından finanse ediliyor ve dünya çapındaki gerçek insan hakları savunuculuğunu tehdit ediyor.

 

Pek çok kişi tarafından yanlış bir şekilde, bu kuruluşun söyledikleri dünya çapında insan hakları konusunda söylenen son söz olarak görülse de, Af Örgütü'nün tersine, yeryüzündeki gerçek insan hakları savunuculuğunun önündeki en büyük engellerden biri olduğunu öğrenmek, insanları şaşırtabilir. Af Örgütü, son yayınlanan 2012 yıllık raporunda (sayfa 4, .pdf), rutin olarak söylediği en büyük yalanlardan birini tekrar etmektedir:
 

"Uluslararası Af Örgütü temel olarak üyeleri ve kamu bağışları tarafından finanse edilmektedir. İnsan hakları ihlallerine karşı yürütülen kampanyalarda ve araştırmalarda hükümetlerden finansman aranmaz ve kabul edilmez. Uluslararası Af Örgütü, tüm hükümetlerden, siyasi ideolojilerden, ekonomik çıkar gruplarından ve dinlerden bağımsızdır.”

 

Bu, kategorik olarak yanlıştır. Uluslararası Af Örgütü gerçekte sadece hükümetler tarafından değil, aynı zamanda dev şirket-finans çıkar grupları tarafından finanse edilmekte ve yönetilmektedir; ayrıca, siyasi ideolojilerle ve ekonomik çıkarlarla mutlak surette içiçe geçtiği gibi, bu tür çıkarların sürdürülmesi için kullanılan temel bir araçtır.

 

 

Uluslararası Af Örgütü'nün finansmanı 



Uluslararası Af Örgütü'nün web sitesinde finansmana dair bilgi bulmak kasten – özellikle de kuruluşun “bağımsız” olduğu mitini korumak için – zor hale getirilmiştir. Bütün öteki organize suç teşkilatları gibi Af Örgütü de, tehlikeli finansal bağları bir dizi yasal manevra ve paravan örgüt üzerinden ayırmaktadır. Af Örgütü'nün web sitesinde şunlar belirtilmektedir: 
 

"Uluslararası Af Örgütü'nün uluslararası sekretaryası üzerinden gerçekleştirilen çalışma, Birleşik Krallık kanunları uyarınca iki yasal teşekküle bölünecek şekilde organize edilmektedir. Bunlar, Uluslararası Af Örgütü-Limited ("AIL") ve Uluslararası Af Örgütü Bağış- Limited'dir ("AICL"). AIL, bağış faaliyetlerini, tescilli bir bağış kuruluşu olan AICL adına yürütmektedir."   

 

Ve işte hem hükümetlerle hem de şirket-finans çıkar kuruluşları ile bağların korunduğu yer AIL'dir. Uluslararası Af Örgütü-Limited'in 2011 Raporu ve Mali Beyannamesi'nin (.pdf) 11. sayfasında  şunlar belirtilmektedir (vurgular bize ait): 
 

"Direktörler, John D. and Catherine T. MacArthur Vakfı'nınOak Vakfı'nın, Açık Toplum Georgia Vakfı'nın, Öncü Bağış Programı'nın, Mauro Tunes ve Amerikan Yahudi Dünyası Servisi'nin desteğini kabul etmekten memnuniyet duyar. Birleşik Krallık Uluslarası Kalkınma Bakanlığı (Yönetişim ve Şeffaflık Fonu) Afrika'daki dört yıllık bir insan hakları eğitim projesini finanse etmeye devam etmiştir. Avrupa Komisyonu (EuropeAid) cömert bir şekilde, Uluslararası Af Örgütü'nün Avrupa'daki insan hakları eğitim çalışmasına çok yıllık bir hibe sunmuştur."

 

O halde, Af Örgütü'nün gerçekten de hem hükümetlerden, hem de şirket-finans çıkar gruplarından para aldığı açıktır ki bunların içinde en kötü şöhrete sahip olanlardan biri, başında hüküm giymiş finansal suçlu George Soros'un bulunduğu Açık Toplum'dur. Mart 2012 tarihinde Bloomberg'de yayınlanan, "Soros, Fransa'daki içeriden ticaret davasını kaybetti" başlıkllı haber, Wall Street spekülatörü George Soros'a karşı açılan bir davada “insan hakları ihlali” yapıldığı iddiasıyla yapılan bir temyiz başvurusunun, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” tarafından reddedildiği belirtiliyordu.

 

Sahibi olduğu Açık Toplum'un aynı zamanda İnsan Hakları İzleme Örgütü'nü ve bir dizi başka “insan hakları” kuruluşunu finanse ettiği Soros, kelimenin gerçek anlamıyla, Batı'nın insan hakları tantanasını, finansal hile suçlamalarına karşı kendisini korumak için kullanmıştır ki bu, belki de bu tantananın nasıl işlediğinin en şeffaf göstergesidir.



1988 yılında satın aldığı Fransız Société Générale bankası hisseleriyle ilgili olarak 2002 yılında içeriden ticaret suçlamasıyla mahkum olan ve para cezasına çarptırılan Soros, küresel suç faaliyetlerini “insan hakları” davasıyla gizleyerek bir imparatorluk inşa etmiştir. Uluslararası Af Örgütü'ne verdiği destek ve yanısıra İngiliz ve Avrupa hükümetlerinin verdiği destek yalnızca, bu gizlemeyi genişletme amacı taşımaktadır.

 

Uluslararası Af Örgütü'nün liderliği 



Af Örgütü'nün liderliği de, gerçek gündemini ortaya koymaktadır. Örneğin Uluslararası Af Örgütü-ABD'nin Yönetici Müdürü Suzanne Nossel, doğrudan doğruya ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan getirilmişti – bu da, Af Örgütü'nün hükümetlerden ve şirket çıkarlarından “bağımsız” olduğu iddialarıyla taban tabana çelişmektedir. Nossel, ABD dış politikasını savunmaya devam etmiş, ancak bunu, bir kürsünün arkasından, başka bir logoyla, Uluslararası Af Örgütü logosuyla yapmıştır. Uluslararası Af Örgütü'nün web sitesi özel olarak Nossel'ın, İran, Suriye, Libya ve Fildişi Sahili'yle ilgili, ABD Dışişleri Bakanlığı destekli BM kararlarındaki rolünden bahsetmektedir.  

 

Bu meselelerin nasıl da, şirket-finansal çıkar gruplarının on yıllardan beri savunduğu, ABD'nin küresel hegemonyasının önünde engel olarak görülen bu ülkeleri bölme, yıkma ve yağmalama planının etrafında döndüğü, büyük ölçüde belgelenmiştir. Özel olarak Suriye örneğinde, mevcut “insan hakları” felaketinin, “New Yorker”dan gazeteci Seymour Hersh tarafından belgelenen, ABD, İsrail ve Suudi Arabistan arasında kurulan ve Suriye hükümetini zayıflatıp yıkmak için kasıtlı olarak mezhepçi aşırıcıların kullanıldığı 2007 tarihli hain bir komplodan türediği ortaya çıkarılmıştı. Bu komplo kuruluken, ortaya çıkacak olan insani trajedi gayet iyi biliniyordu.



Bu sebeple Nossel'ın “katkıları” yalnızca, çıplak askeri saldırganlığı ve küresel şirket-finans hegemonyasını sürdürme hedefini, “insan hakları savunuculuğu kisvesiyle giydirmekten ibarettir.

 

AmnestyUSA.org sitesine bir göz atıldığı zaman, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın şu anda üzerinde çalıştığı ve öncelik verdiği bütün cephelerin, Uluslararası Af Ögütü'nün öncelik verdiği meselelerle örtüştüğü görülecektir. Buna, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın finanse ettiği Rus muhalefet gruplarına destek amaçlı gösteri ve kampanyalar (ki bunlar şu anda "Pussy Riot" üzerine odaklanmıştır), Suriye hükümetinin güçsüzleştirilmesi, Belarus hükümetinin devrilmesi ve Myanmar'da Wall Street-Londra tarafından yaratılan Aung San Suu Kyi'nin desteklenmesi de vardır (ki bizzat Suu Kyi bile bu ülkeyi hala İngiliz emperyal adlandırmasıyla, "Burma" olarak adlandırmaktadır).

 

Uluslararası Af Örgütü, gerçek insan hakları savunuculuğuna ihanet ediyor



Af Örgütü, web sitesinin sonlarına doğru ve raporlarının arka kısımlarında gerçekten de ABD dış politikasını eleştiren bazı meseleleri gündemine almaktadır. Benzer bir şekilde şirket medyası, kendi çıkarlarıyla örtüşen meseleleri seçip haber yaparken, öteki meselelerin haberi ya sınırlı düzeyde yapılmakta, ya da hiç yapılmamaktadır.  Ve tam da Af Örgütü'nün bütün meseleleri ele alıp, dev şirket-finans çıkarlarına hizmet edenleri seçip vurguluyor olması, onu yeryüzünde gerçek insan hakları savunuculuğunun önündeki en büyük engellerden biri haline getirmektedir. 

 

Sıradan insanlarda, “birilerinin insan hakları ihlallerini izlediği” şeklinde yanlış bir izlenim yaratılmaktadır, gerçekte ise Af Örgütü'nün ve ona benzeyen öteki kuruluşların yaptığı şey, insan hakları ihlalleri konusunda kamu algısını keyfi şekilde yönetmek, özel olarak büyük şirket-finans çıkarlarının gündemleri doğrultusunda pek çok vakayı imal etmek ve/veya manipüle etmektir. Bu, Af Örgütü'nün ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün yayınladığı bütün raporların sadece, ABD destekli muhalefet gruplarının anlatıları temelinde hazırlanan “tanık raporlarına” dayanmasında görülebilir.



İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün 2011 tarihli "Kaosa Batma" (.pdf) raporu gibi, ender olarak gerçek fotoğraf, video veya belge kanıtının kullanıldığı raporlarda, ağızdan kaçan sözlerin yanında kasıtlı olarak aldatıcı bir dil kullanılmakta, böylelikle yalnızca Batılı şirket medyası için değil, aynı zamanda Af Örgütü'nün ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün sponsorları ve bağlaşıkları tarafından finanse edilen ve yönetilen bir dizi sahte STK için seçici haberlere ve çarpıtmalara imkan sağlanmaktadır. Tayland'la ilgili Kaosa Batma raporu, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilen sahte STK ve “hak savunucusu” Prachatai tarafından hemen ve geniş ölçüde çarpıtılmış ve manipüle edilmiştir. 

    

İnsanlar hatalı bir şekilde, güvenilir kuruluşların “hak savunuculuğu” yaptığına inandıkları zaman, kayıtsız hale geldikleri gibi, aynı zamanda potansiyel ihlalleri objektif bir şekilde araştırma ve bunlar aleyhinde konuşma yönündeki kendi sorumluluklarını da ihmal eder hale gelirler. Wall Street ve Londra'nın şirket-finans çıkar grupları, en büyük muhalifleri tarafından doldurulması gereken bir boşluğu, kendilerinin yarattığı büyük bir hak savunuculuğu tantanasıyla doldurmuştur. Onlara küresel düzeyde insan haklarını serbestçe ihlal etme olanağı verildiği gibi, onlar güdümlü muhalefetlerini, kendi muarızlarına saldırmak için de kullanmışlardır.



Uluslararası Af Örgütü'nün hiçbir bakımdan insan hakları “savunucusu” olmadığı, bilakis insan hakları savunuculuğuna yapılmış bir hakaret olduğu açıktır. Varlığının boykot edilmesinin ve en azından, finansmanından tehlikeli liderliğine kadar, gayrimeşru ve hilekar olarak tanımlanmasının gerektiğini söylemeye bile gerek yoktur.



İlave olarak halk olarak bizim, başkalarının haklarının ihlal edilmesini tabandan gelen hareketlerle ele almamız gerekir, zira şirket-finansman grupları tarafından finanse edilen, özel çıkarların yönlendirmesiyle, hükümetlerin gündemini yansıtan bu küresel çarpıtma örgütlerinin bizim çıkarlarımızı ve haklarımızı düşüneceklerine inanmak, mutlak bir delilik olacaktır.

 

 

 

Çev: Selim Sezer

 

 

www.medyasafak.net