Demokratik Arap Yönetimleri; Hamas’ın Yeni Stratejik Derinliği

Demokratik Arap Yönetimleri; Hamas’ın Yeni Stratejik Derinliği
Şüphesiz geçen yıl içerisinde Filistin’de gelişen en önemli olay, Hamas ile El Fetih arasındaki anlaşmaydı
Demokratik Arap Yönetimleri; Hamas’ın Yeni Stratejik Derinliği

Muhammed Ali Subhani

 

Şüphesiz geçen yıl içerisinde Filistin’de gelişen en önemli olay, Hamas ile El Fetih arasındaki anlaşmaydı. Anlaşma Katar’da Ulusalcı Mahmud Abbas ile İslamcı Halid Meşal arasında Katar Emiri’nin de katılımıyla imzalandı. Bazı nedenler dolayısıyla Katar şu ana kadar Filistin meselesinde herhangi bir adım atmamış olmamasına rağmen şu anda bölgesel meselelerde sorun çözücü rolünü oynamakta. Katar’ın bu meseleye eğilmesi meselenin onlar indindeki öneminden değil, Katar’ın bu konuyu Filistin halkının tarihi meselelerinden biri olarak görmesiyle alakalıdır. Her ne kadar Katar bugün Batı’nın ilgi merkezi haline gelmiş ve bu olayın üzerinin örtülmesinde olumlu bir rol oynayacak bir propaganda aracına sahip olsa da, meseleyi anlamak için Filistin içerisindeki siyasi gelişmeleri değerlendirmek gerekmektedir.

2006 yılında Filistin otoritesini de kapsayacak şekilde işgal edilmiş topraklarda bağımsız seçimler düzenlendi. Seçimlerde uluslararası gözlemciler de bulundu ve Hamas’ın seçimin galibi olduğu belgelendi. Bu minvalde yasama meclisi ve Filistin hükümeti şekillendirildi. Ancak kısa süre sonra mevcut farklılıklar çatışmaya dönüştü ve yeni kurulmuş hükümet düştü, böylece Hamas ile Fetih grupları arasındaki barışçıl bir birleşme imkânsızlaştı ve Filistin ikiye bölündü. Hamas’a bağlı bir hükümet Gazze’de ve Fetih’e bağlı bir diğeriyse Bazı Şeria’da kuruldu. Bir müddet sonra Filistinli örgütler ulusal düzeyde birbirlerini desteklemek yerine Filistin topraklarında birçok probleme sebebiyet verecek iç çatışmaya başladılar. İşgal rejimi bu gelişmeleri memnuniyetle karşıladı ve iki Filistin kimliğinin ortaya çıkması İsrail ordusuna Gazze’ye saldırma şansı verdi. Bu mesele üzerine kaygılar arttı ve arabuluculuklar başladı. Suudi Arabistan 2007’de Mekke Konferansını toplayarak arabuluculuk kartını eline aldı. Mahmud Abbas ve Halid Meşal Mekke’de farklılıkları ve çatışmaları kontrol altına almayı öngören bir anlaşma imzaladılar. Ancak ana problem çözümsüz kaldı ve çekişmeler devam etti. Suudi Arabistan’dan sonra Filistin’in iç problemlerini çözmeyi deneyen Mısır oldu. Mısır’ın arabuluculuğu üstlenmesi ümitleri artırdı ve birçok görüşmeden sonra ilginç başarılar elde ettiler. Mısır’ın arabuluculuğuyla Gazze meselesi, Filistin’deki çatışmalar çözümlendi. Mısır Gazze’yle olan sınırını hesaba katarak olaya müdahil olmasaydı Gazze’deki insani durum felaket derecesinde olurdu. Elbette Hüsnü Mübarek yönetimindeki Mısır’ı, 22 Gün Savaşı bu meseleyle ilgilenmeye itmişti. Tüm bunlara rağmen Filistin’in yapısal problemleri çözüme ulaşmadı.

Problem iki soruyu kendinde barındırıyordu. İlk soru Filistin Otoritesi ve Gazze yönetimi mevcut çıkmazdan nasıl kurtulacak, Gazze ve Batı Şeria’daki insanların hayatlarını düzenleyecekti? İkinci soruysa şuydu: Hamas’ın güç sahnesine ve Filistin yönetimine girişiyle Filistin Meclisine ve FKÖ’ye ne olacaktı? Ve Filistin’in uluslararası arenadaki temsilcisi İslamcıları, tüm etnik grupları kapsayacak şekilde herkesin avukatlığını mı üstelenecekti? Mekke Anlaşmasında ve Kahire’deki konferanslarda ana mesele dile getirilmedi. 2007’den başlayıp 2011’e kadar tüm bu çabalar yalnızca durumu kontrol etmeye yoğunlaştı, ayrıca bu girişimler İsrailliler tarafından yanlış da yönlendirildi. Şimdi, 2012’de “Arap Baharı”nın başlangıcından bir yıl geçmişken şartlarda gelişme oldu, Hamas ve Fetih’in bölgedeki ve dünyadaki mevcut durumu anlamak, yukarıda belirtilen iki soruya uygun cevabı bulmak istedikleri söyleniyor. Şartlar şöyle:

1-Filistin ve Arap halkları Filistinli gruplar arasındaki çatışma konusunda çok endişeliler. Bu farklılıkların sonucu olarak Filistinliler birçok problem yaşadılar. Arap milletlerindeki devrimlerle eşzamanlı olarak halk Gazze ve Batı Şeria sokaklarında gösteriler yaparak liderlerini farklılıkları ve gereksiz çatışmaları bir kenara bırakıp aynı masada etrafında oturmaya ve halkın istekleri, refahı, güvenliği ve geleceği hakkında düşünmelerini istedi.

2-“Arap Baharı” bazı Arap liderlerinin düşüşünü getirdi. Onların düşüşünün nedeni insanların isteklerine ve sivillerin haklarına saygı göstermemeliydi. Şüphesiz ne Filistinliler ne de bölgedeki başka bir halk bu gelişmelerden etkilenmemiş değildir, gördüğüm kadarıyla “Arap Baharı” tüm Arap ülkelerinde bir yönden etkili oldu. Bazıları devrimler ve siyasi değişimler yaşadı, bazılarıysa başka yönlerden etkilendiler. Filistinli liderler mevcut gelişmeleri öngörerek bu olanlarla başa çıksalar ve dahası krizi en az kayıpla atlatmak için daha umut dolu olsalar da Filistin’deki gelişmeler de bu açıdan değerlendirilebilir. Arap toplumlarında serbest seçimlerin yapılmasının ilk dillendiricilerinden Filistinliler bu krizi mevcut durumu hesaba katarak insanların isteklerine kulak vererek aşabilirler. Resmi olarak halkın halklarını ve Filistin içindeki ve dışındaki siyasi grupların katılımını kabul etmelidirler.

3-Suriye ve Mısır Filistin meselesinde belli noktalarda çok büyük roller oynadılar ve Filistin’in kaderi geçen on yılda Şam ve Kahire’de yazıldı. Her ne kadar şu günlerde Ortadoğu’da derin değişimler olsa da, Suriye ve Mısır’ın rolü de değişti. Mısır’ın başını çektiği genç Arap demokrasileri, Filistin meselesine dair yeni bir bakış açısı geliştirdi. İsrail ile barış ekseni, Hüsnü mübarek yıkıldı. İhvan Mısır meclisinde çoğunluğu elde etti. Yeni Mısır hükümeti Mahmud Abbas’ın değişmez destekçisi ve Hamas’a karşıt değil. Çünkü Hamas’ın kendisi Filistin’deki İhvandır. Böylece Mısır’ın Filistin iç meselelerindeki rolü değişmiştir. Hamas Suriye’yi terk etmekte ve alternatif aramaktadır. Tüm bu değişiklikler Filistinlilerin mevcut gelişmelere uygun yeni denklemler kurduklarının göstergesidir. Ayrıca gelecek Suriye yönetiminin Mısır’daki bir karma yönetim olmasını tercih etmektedirler. Her ne kadar Suriye’nin siyasi geleceği belirsiz olsa da, her halükarda bilinmesi gerekir ki gelecekte farklı bir Suriye karşımızda olacaktır. Bölgedeki bu ve diğer değişimler yakında bölgenin jeopolitiğini değiştirecektir.

Filistinliler artık eski şartlar hakkında düşünmüyorlar. Onlar da kendilerini yeni şartlara adapte etmek zorundalar. Mevcut ilerlemesini desteklemek adına Hamas artık Suriye’ye güvenmiyor. Stratejik derinlikleri değişti ve muhtemelen yeni demokratik yönetimlerin onların stratejik derinlikleri olabileceğini düşünüyorlar. Dahası taktik değişimler ve stratejik reformlarla yeni şartlara uyum sağlamak zorundalar. Arap devletlerindeki devrimler ve Ortadoğu’daki değişimler 2011 yılı boyunca Filistinlileri büyük ölçüde etkiledi. Doha’da Katar Emiri’nin huzunda Hamas ve Fetih arasında imzalanan anlaşma bu değişimin ürünüdür. FKÖ’nün yeniden inşası ve Filistin Ulusal Meclisi’nin kuruluşu planlanmış en büyük hedeftir ancak bu hedefe ulaşmak için Hamas ve Fetih insanların seçme hakkına ve Filistinli tüm grupların ve düşüncelerin katılım hakkına saygı göstermelidirler.

Her şeyi bir cümlede özetlemek gerekirse, bölgedeki şu anki kritik durum Filistin’deki aktif güçleri tek bir siyasi organizma kurmaya ve Filistinlileri burada birleştirmeye zorlamaktadır…

İrdiplomacy.ir’de yayınlanan bu makale Hüseyin Beheşti tarafından medyasafak.com için tercüme edilmiştir.