Tekfirciler medyada faydalı yalanlar yayarken, sahada çöküş yaşıyor

Tekfirciler medyada faydalı yalanlar yayarken, sahada çöküş yaşıyor
Suriye krizi boyunca militanlara ait medyaya, yayınladıkları korkunç sayıdaki haberlerin daha sonra eksik, hatta yanlış olduğu kanıtlandığından, güvenilmedi.

 

 

 

Ahmed Ferhat

 

 

El Menar

 

 

Suriye krizi boyunca militanlara ait medyaya, yayınladıkları korkunç sayıdaki haberlerin daha sonra eksik, hatta yanlış olduğu kanıtlandığından, güvenilmedi.

 

Pek çok kayıtsız olay, mızrakları Suriye hükümetine ve ordusuna yöneltmeyi amaçlayan çeşitli medya kuruluşları için zengin bir malzeme oldu. Bu haberlerin yankısı, BM Güvenlik Konseyi oturumlarına kadar ulaştı ve bazen Suriye halkına karşı tek taraflı kararlar alınması için bir sebep teşkil etti. Bu tür kararların sonuçları halen sokaklarda görülüyor, ama tersinden, Suriyelilerin azmini de arttırıyor.

 

Kısa süre önce, Arap ve küresel medya kuruluşlarının manşetlerinde yer alan Suriye Koordinasyon Komiteleri kaynaklı haberlere ilave olarak, militan tekfirci grupların medyası da bazı ‘muteber' taraflar için güvenilir kaynak olmaya başladı. Örneğin El Nusra Cephesi'ne ait olan Murasilun (muhabirler) ağı, “Twitter”da, gruptan saha haberleri ve siyasi haberler veren bir kaynağa dönüştü.

 

Öte yandan IŞİD medyası da benzer bir role sahip oldu. Örgüt, geçen yüzyılın doksanlarının prensipleri temelinde bir propaganda savaşı yürüttü. Bu prensipler, Nazi devletinin medyasından ileri geliyor.

 

Nazi Propaganda Bakanı Joseph Goebbels'in (1945-1897) sloganı “Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu sürekli tekrar ederseniz, halk eninde sonunda ona inanacaktır” idiyse, Tekfirci grupların “şer'en caiz” olan sloganı da “faydalı yalanlar”dır.

 

Uluslararası İslami Diyalog Forumu (IFID) Başkanı Şeyh  Muhammed Hıdır, El Menar  web sitesine verdiği bir röportajda iki propaganda arasındaki en önemli kesişme noktasının, İslam'ın düşmanla savaş söz konusu olduğu zaman bile emrettiği değerlerin ve ahlakın “Ben korku salmak yoluyla muzaffer kılındım” başlığı altında ihlal edilmesi olduğunu söyledi. Bu, hasımlarının kalplerine dehşet yayan ve onları psikolojik ve moral erimeye ve düş kırıklığına yönelten görüntüler üzerinden gerçekleşiyor.

 

Şeyh Hıdır, Tekfirci grupların, silahlı adamlarını yenilmez olağanüstü güçler olarak tasvir eden videolarının kurgusal olduğunu vurguladı. Bunun, birden fazla çatışmada ve birden fazla yerde, beklenenden daha hızlı çöküş yaşadıkları yerlerde farkedildiğini ekledi.

 

Tekfirci taraftarı alimlere baktığımızda, içlerinden bazılarının açıkça yalan söylemeye cevaz verdiğini görüyoruz. Teori alanında İbn Kayyim el-Cevziyye (1349-1292), şu sözleriyle daha da ileri gitmiştir:  “Eğer peşinden gittiğiniz şey iyi bir amaç içinse ve ona, yalan söylemeden ve ikiyüzlülük yapmadan erişmeniz mümkün değilse, yalan söylemeniz için size izin verildi… Yalana yalnızca, zorunlu bir ihtiyaç veya önemli bir vazife için cevaz verilir…”

 

Bu düşünceler, Tekfirci grupların medyasında ve onların tüm görsel yayınlarında kök salmıştır. Onlar bu yönde çağrı yapıyorlar ve bunların üzerinden, gerçekliğin ihtiyaçlarının hakim olduğu saf mizansenler esnasında insanlara yardım sunarak, kontrolleri altındaki yurttaşlara duydukları sempatinin kapsamını göstermeye çalışıyorlar. Gerçekte bu eylemler, mesaj açısından, cinayet ve suistimalin renklerini gösteren şiddet eylemleri kadar önemlidir.

 

IFID Başkanı El Menar'a verdiği röportajda, bu grupların, Hazreti Muhammed'in (s.a.a.) savaşla ilgili meselelerde düşmana yalan söylemeye izin veren bir sahih hadisini kullandıklarını, bu hadisin gerçek anlamını saptırdıklarını ve hiçbir meşru sınırlama olmaksızın bunu uyguladıklarını iddia ettiklerini söyledi. Şeyh Muhammed Hıdır, alimlerin bu hadisin yalnızca dar bir ölçekte kullanılabileceği ve bütün ümmetin düşman olarak gördüklerinin üzerinde uygulanabileceğini vurguladığının altını çizdi. Hıdır, yalan söylemenin sınırlarının genişletilmesinin ve düşünce veya yaklaşım konusunda kendileriyle ayrılık içinde olan herkesin düşman olarak düşünülebilmesinin kabul edilemez olduğunu düşündüğünü söyledi.

  

IŞİD, Nusra Cephesi ve öteki tekfirci gruplar aynı kaynaktan aynı düşünceyi çıkardı ve yaklaşımlarını bu konseptler temelinde örmeye başlayarak, Emir'in (“Prens”in) şahsi çıkarları adına yalanlarının erişim alanını genişletti. 

 

Tekfir Prensi, kendisine kılavuzluk eden pek çok prensip açısından ve yönetimini sağlamlaştırmak için aldatma ve güce başvurma anlamında, Machiavelli'nin (1469-1527) meşhur kitabına adını veren Prens'e benziyor:  “Prens, hilekar ve açıkgöz olmalı ve başkalarını aldatabilmelidir. Hem kanunlar yoluyla, hem de güç yoluyla nasıl mücadele edeceğini bilmelidir. O, yarı insan yarı canavar olmalıdır. Hem tilki gibi hem de aslan gibi hareket etmesini öğrenmelidir.”

 

Dahası Machiavelli'ye göre din, halk üzerinde tahakküm kurmanın ve onları birleştirmenin bir yöntemi olarak “yönetici tarafından kullanılacak bir araç”tır. Bu, devlete ait ve onun tarafından saf siyasi amaçlar ve ahlaki düşünceler için kullanılması gereken bir din olmalıdır. Prens tarafından, halkın “genel desteğini” kazanacak şekilde kitleleri merhametine inandırmak üzere empoze edilen bir araçtır.

 

Bu noktada Şeyh Hıdır, gaddarlık, yönetici mevkilerinin suistimal edilmesi ve halkla ilişki kurarken hiçbir ahlaki veya dini sınırlamaya tabi olunmaması açılarından iki Prens arasında benzerlikler olduğunu düşünüyor. Ona göre hükümet, hilafet ve emirlik, birer amaç değil, ümmete hizmet etmenin birer aracıdır ve amaç haline geldikleri zaman kusurlu hale gelirler. Şeyh Hıdır, “amaç aracı meşrulaştırır” sözünün köken itibariyle İslam'la mantık uyuşmazlığı içinde olduğunu söylüyor.

 

Tekfir Prensleri “amacın aracı meşrulaştırdığına” inandığı için, çok sayıda Prens'in tutkularına göre amaçlar çeşitlendikçe, yalan araçları da şekillendi. Onlar, sosyal ağ sitelerinde, kitaplarda ve kendilerine ait dini platformlarda yalanlar ve şüpheli yorumlar yaydılar. Bu yalanları, binlerce insanı aldatmak ve onlar için Cennet'te köşkler inşa etmek için kullandılar. Sahada ise binlerce yıllık bir medeniyeti yıktılar.

 

www.medyasafak.net