Suriye Vietnam mı oldu? Savaş neden Hizbullah’ı daha da güçlü hale getirebilir?

Suriye Vietnam mı oldu? Savaş neden Hizbullah’ı daha da güçlü hale getirebilir?
Pek çok defa Suriye’ye gitmiş bir Hizbullah gazisi olan Ebu Ali, örgütün Suriye’ye müdahil olmasının onu daha da güçlendirdiğini düşünüyor. Ebu Ali, Suriye’ye yeni gidişin arefesinde, “Kusayr’dan sonra, bizim nereye gönderildiğimiz önemli değil. Biz her şey için eğitildik” diyor.

 

 

 

Nicholas Blanford

 

 

Christian Science Monitor

 

 

Hizbullah Suriye iç savaşına müdahil olduktan sonra bazıları bunun, grubun ‘Vietnam'ı' olacağı ikazında bulunmuştu. Hizbullah'ın ne kazandığına ve ödediği bedele bir bakalım.

 

Şeyh Hasan Nasrallah Mayıs 2013'te kamuoyu önünde Hizbullah'ın Suriye'deki kanlı savaşa müdahil olduğunu doğruladığı zaman, İran destekli Şii militan grup, hiç olmadığı kadar yüksek ölüm oranlarıyla sonuçlanan bir çatışmaya kilitlenmişti.

 

Hizbullah'ın Suriye çatışmasındaki ilk ciddi katılımını teşkil edecek şekilde, Humus yakınlarındaki ve isyancıların kontrolünde bulunan Kusayr kasabasına saldırması, meşakkatli sokak savaşında sadece 17 gün içinde onlarca savaşçının ölümüne tanık olmuştu.  

 

Yüksek ölüm rakamları ve Lübnan'ın Şii bölgelerinde çok sayıda cenazenin kalkması, bazılarını Hizbullah'ın, müttefiki olan, savaştan darbe görmüş Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın yardımına gelerek kendi “Vietnam'ına” girdiğini söylemeye sevk etti – onlara göre açık bir çıkış stratejisi olmayan bu tüketici çatışma, grubun Ortadoğu çapında, İsrail'in güçlü bir düşmanı olarak sahip olduğu popüler duruşu erozyona uğratacaktı.

 

Hizbullah karşıtı bir Lübnanlı Hristiyan siyasetçi olan Mişel Muvad o dönemde, “Kusayr'daki muharebe, Hizbullah'ın Vietnam'ı işlevi görecek ve bütün Lübnan üzerinde etkisi olan sonuçlar getirecektir” demişti.

 

Ancak yaklaşık iki yıl sonra bu öngörülerin doğruluğu kanıtlanamadı. Gerçekte, yüksek kayıplar verilmesine ve bölgedeki Sünnilerin öfkesine rağmen Hizbullah, Suriye'de bir dizi yeni savaşma becerisi edinmiştir. Başkan Esad yönetiminin varlığı sürdürülürken, savaşta bir yeni örgütlenenler kuşağı oluşturulmuştur; bu ise örgütü baş düşman İsrail'e karşı gelecekteki bir karşılaşmada daha da büyük bir tehdit haline getirme potansiyeli taşımaktadır.

 

Hizbullah'ıın Suriye'ye müdahil olmasına dair ülke içinden gelen eleştiriler bile yakın zamanlarda donuklaşmıştır; bu kısmen, Irak ve Suriye çapındaki azgınlıkları ve videoya çekilmiş vahşetleri ile Lübnan'ın dini azınlıkları arasında kolektif bir ürpermeye yol açan, kendi kendini İslam Devleti olarak ilan eden örgüt gibi aşırıcı Sünni grupların yükselişine tepkidir. Lübnanlı siyasal analist Mişel Young, Haziran 2013'te Suriye'nin Hizbullah'ın “Vietnam'ı” olup olamayacağını sorgulayan makalesinde, “Vietnam dediğiniz zaman bu, bir bataklığa saplanmak anlamına gelir. Bu aşındırıcı bir savaş, buna şüphe yok, ancak [Hizbullah] için pek de bataklık sayılmaz” yazmıştı.

 

Suriye'nin stratejik değeri

 

Suriye, Hizbullah'ı ideolojik ve lojistik yönden baş destekçisi olan İran'a bağlayan ve İsrail'e karşı mücadelesinde stratejik derinlik sunan jeopolitik temel taşıdır. Aynı zamanda Hizbullah'ın cephaneliğine silah akışı sağlayan bir kanaldır. Esad'ın muhtemel düşüşü, İran'ı, Suriye'yi, Hizbullah'ı ve İsrail'e ve Ortadoğu'daki Batı politikalarına karşı çıkan öteki militan örgütleri bir araya getiren, “direniş ekseni” olarak bilinen bölgesel ittifakı çatlatacaktır.

 

Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü'nden savunnma araştırmacısı Jeffrey White, Hizbullah lideri “Nasrallah'ın [2013 yılında] rejimin ve onun direniş ekseninin Hizbullah için stratejik [ve] hayati olduğunu ortaya koyduğunu” söylüyor. “Duruma dair bu tanım ve bunun dayanakları, sözü meydana getirdi ve muhtemelen bedellere rağmen bu sözü koruyacaktır… Bununla Vietnam arasındaki fark, [Suriye'nin] Hizbullah için gerçekten stratejik olmasıdır.”

 

Herhangi bir zamanda Suriye'de faaliyet yürüten en az 5 bin savaşçı olduğu tahmin ediliyor. Hizbullah, Kuzeydoğu'da Haseke'den kuzeyde Halep'e, kuzeybatıda Lazkiye'den güneyde Şam ve banliyölerine ve Deraa'ya kadar muharebelere öncülük etti.

 

Şu anda Hizbullah ve müttefikleri Suriye'de üstünlüğe sahip. Ilımlı isyancı Özgür Suriye Ordusu, azalan dış destek karşısında ve Esad rejiminin ve IŞİD gibi aşırıcı grupların saldırıları karşısında çürüyor. Uluslararası toplum da, Esad'ın devrilmesinin gerekip gerekmediği tartışmasından, IŞİD tehdidini dert edinmeye doğru kaydı.

 

... 

 

 

İran'ın kazanımları için kilit destek

 

Üst düzey bir IRGC generali olan Hüseyin Hamdani bu hafta İran'ın Rasa haber ajansına, “İranlı askeri danışmanlar, Esad'ın yenilgiyi kabul ettiği bir dönemde, önceden muhalefetin kontrolünde olan Suriye topraklarının yüzde 85'ini özgürleştirdi” şeklinde konuştu.

 

İranlı yetkililer, Suriye çapında ve yanısıra Irak, Yemen ve Gazze gibi Ortadoğu'nun öteki  yanma noktalarında İslam Cumhuriyeti'nin yeni etki düzeyleri yaratmasında Hizbullah'ın hayati bir rol oynadığını kabul ettiler.

 

Maryland Üniversitesi'nde araştırmacı olan ve Ortadoğu'daki Şii askeri faaliyetlerine odaklanan “Hizbullah Süvarileri” blogunun yazarı olan Phillip Smyth, “Bu, onlar [İranlılar] için çok büyük bir ilerleme. Devasa bir ilerleme. Bu kriz başlamadan, birkaç yıl önce Suriye'de böyle bir kontrole sahip olduklarını hayal edebilir misiniz?” diyor.

 

Hizbullah'ı Vietnam tarzı bir bataklıkla ilişkilendirmekte kesinlikle bir ironi var. 1990'ların sonlarında Vietnam analojisi, İsrail'in Güney Lübnan'daki sınır hattındaki işgali için kurulurdu.  İsrail askerleri neredeyse her gün, hafif silahlı Hizbullah savaşçılarının saldırısına uğruyordu ve en sonunda Mayıs 2000'de çekildi.  

 

Ancak bu tür Vietnam benzetmeleri belki de, bugün Hizbullah için ne kadar yanıltıcıysa, o zaman İsrail için de o kadar yanıltıcıydı. Washington Hanoi'den 8,300 mil uzaktadır, ancak İsrailli yetkililer önceden, Güney Lübnan'da Şii Hizbullah'ın desteklediği köylerin İsrail'in sınır topluluklarına bir milden daha az mesafede olduğuna işaret ederlerdi. 

 

Şii tabanından destek

 

Nasrallah, Hizbullah'ın Suriye müdahalesini gerekçelendirmek için de düşmanın yakınlığı argümanını kullandı.  

 

Nasrallah Mayıs 2013'teki konuşmasında “Eğer bu [aşırıcı Sünni] gruplar özel olarak Lübnan sınırına bitişik olan [bölgeleri] kontrol etmeyi başarıyorsa, o halde hem Müslüman hem de Hristiyan Lübnanlılara tehdit teşkil edecekler demektir” dedi.  

 

Bu argüman, geçen yıl Lübnan'ın Şii nüfuslu bölgelerinde gerçekleşen ve onlarca kişinin ölümüne, yüzlerce kişinin yaralanmasına sebep olan çok sayıda intihar saldırısına karşın, Hizbullah'ın Suriye hamlesinde Şii tabanından aldığı desteği sürdürebilmesine yardımcı oldu. Bazı Hristiyanlar bile, Lübnan'ın kuzeydoğu sınırında bir kalesi bulunan IŞİD'i Hizbullah'ın Suriye müdahalesinin sonuçlarından daha kötü gördüğü için, Hizbullah'a yönelik eleştirilerini bıraktı.

 

Güney Lübnan'ın ve Bekaa Vadisi'nin Şii köylerinde, İsrail'e karşı önceki mücadelelerde hayatını kaybedenlerin güneşten solmuş portrelerini yanısıra, Suriye savaşında yaşamını yitirenlerin parlak renkli “şehit” portreleri asılı. Hizbullah üyelerine göre, geçmişte Güney Lübnan'da savaştıkları düşmanla, bugün Suriye'de karşı karşıya oldukları düşman arasında bir fark yok.

 

Güney Lübnan'daki bir köyün Hizbullah üyesi muhtarı, “Biz tekfircilere karşı savaşla İsrail'e karşı savaşı aynı olarak görüyoruz” diyor. Tekfirci terimi, İslam hakkındaki kendi kelimesi kelimesine yorumlarını paylaşmayan herkesi mürted olarak gören aşırıcı Sünnileri tanımlamak için kullanılıyor. Muhtar, “Suriye bizim için Vietnam değildir. İsrail bizi yormak ve zayıflatmak için tekfircileri kullanıyor, ama gerçekte bizi güçlendiriyorlar” diyor.

 

İsrail farkına vardı

 

Kuşkusuz Hizbullah Suriye'de savaş becerilerini genişletti ve ıssız dağlardan ekilebilir arazilere ve yoğun nüfuslu iç mahallelere kadar çok çeşitli ortamlarda savaşmayı öğrendi. Ve Hizbullah'ın savaş alanı kazanımları İsrail'in dikkatinden kaçmadı.

 

Geçen Eylül ayında ismi açıklanmayan bir İsrailli askeri yetkilinin “Hizbullah komutanları savaşçıları kontrol etmeyi, istihbarat ve ateş gücü koordinasyonunu ve komuta ve kontrolü öğreniyor. Bu, bizim uygun bir şekilde hazırlanmamızı gerektiren ciddi bir gelişmedir” sözleri, İsrail medyasında geniş yer buldu.

 

Pek çok defa Suriye'ye gitmiş bir Hizbullah gazisi olan Ebu Ali, örgütün Suriye'ye müdahil olmasının onu daha da güçlendirdiğini düşünüyor.

 

Ebu Ali, Suriye'ye yeni gidişin arefesinde, “Kusayr'dan sonra, bizim nereye gönderildiğimiz önemli değil. Biz her şey için eğitildik” diyor.

 

Ancak Ebu Ali, çatışmanın yakın bir zamanda bitmesini beklemiyor ve “Birkaç yıl daha sürecektir” diyor: “Fakat bu bizim için sorun değil, çünkü biz kazanıyoruz.”

 

 

 

www.medyasafak.net