Ana akım medyada Yemen hakkında görülen yanlış Sünni-Şii ikiliği

Ana akım medyada Yemen hakkında görülen yanlış Sünni-Şii ikiliği
El-Ahmarlar, tıpkı Husiler gibi, geleneksel olarak Zeydi’dir. Meseleyi daha da karmaşıklaştıracak şekilde, El-Ahmar’lardan pek çok kişi, Islah Partisi’nin üyesidir. El-Ahmar aşiretinin manevi babası Şeyh Abdullah el-Ahmar, Islah Partisi’nin lideriydi. Islah Yemen’de yaygın olarak “Müslüman Kardeşler” partisi olarak biliniyor.

 

 

 

Ebu Bekir el Şamahi

 

 

Shiapac.org

 

 

 

Yemen'de pek çok şey gibi din de, dışarıdan gözlemleyenler için çoğu zaman kafa karıştırıcıdır.

 

Ortadoğu'ya kısa süreli bir ilgi duyanlar, genel olarak İslam'ın Şiiler ve Sünniler arasındaki ana bölünmesini bileceklerdir. Bugün ister Suriye'de, ister Irak'ta, ister Bahreyn'de, ister Lübnan'da olsun,  Ortadoğu'da gördüğümüz çatışmalar çoğu zaman yaygın bir şekilde, Şii ve Sünni mezheplerinden olanlar arasındaki ihtilafların çerçevesini yerleştirilmektedir. Bazen bu, 1400 yıllık “İslam için savaş”ın devamı olarak bile betimlenir ki bu, sömürgeciliğin rolünü ve Irak Savaşı gibi küçük şeyleri aklamaya çalışan herkes için faydalıdır – onlar bir biçimde birbirlerini öldüregelmişlerdir! 

 

Yemen'e girelim. Ülkenin kuzeyinde, Husiler olarak bilinen, ancak Ensarullah olarak da bilinen, muhtelif biçimlerde “Zeydi Uyanışçılar”, “Şii militanlar” ve “İran yanlısı savaşçılar” olarak tanımlanan grup, yaklaşık on yıldır görünürde herkesle savaştı. 2004 yılından itibaren Yemen devletiyle altı savaşa girdi, Yemenli ve yabancı Selefilerle (yahut Vehhabilerle) savaştı, Suudi ordusuyla kavgaya tutuştu ve yakın zamanda, Yemen'in en güçlü aşiret konfederasyonu olan Haşid'in liderleri olan El Ahmar'larla mücadele etti.

 

Husiler, övgüyü hak edecek şekilde, görece başarılı bir performans sergiledi ve şimdi gıpta edilecek bir pozisyonda duruyor, Yemen'in başkenti Sana ile Suudi sınırı arasındaki bölgeleri büyük ölçüde kontol ediyorlar.

 

Kimdir bunlar? Onları “Şii”, “Zeydi” veya “İran yanlısı” olarak adlandırmak her zaman ayrıntıları ve Yemen'deki durumu anlamayı gözden kaçırmak demektir. Sünni-Şii veya Suudi-İran ikiliği, nüanstan yoksundur ve aynı zamanda Suudi medyasının, Husileri Şiiler veya İran'ın vekil güçleri olarak betimleyerek özgün Selefi ve bölgesel gündemini hayata geçirmesine yardım etmektedir. Suudi-Selefi perspektifinden bakıldığında Arap kökenlerine rağmen bütün Şiilerin basmakalıp bir şekilde İran veya Fars vekilleri olarak görüldüğü akılda tutulmalıdır.

 

O halde Yemen'in dini yapısına bakalım. Burada ilk bahsedilecek iki ana “dini grup”, Zeydiler ve Şafiilerdir.

 

Zeydilik Şii İslam içindeki bir düşünce okuludur, ancak pek çok bakımdan, ana akım Oniki İmamcı Şiilere nazaran Sünni İslam'a daha yakındır. Zeydilik adını, Emevilere karşı bir isyan sırasında öldürülen İmam Zeyd Bin Ali'den alır. Her ne kadar bir zamanlar İran ve Kuzey Afrika gibi yerlerde bulunmuşlarsa da, Zeydiler şimdi yalnızca Yemen'de kalabalık şekilde yaşamaktadır. Bir Zeydi İmamlığı Yemen'in kuzeyini yaklaşık 1000 yıl yönetmiş, bu durum son İmam 1962'de devrilinceye kadar devam etmişti. Geleneksel olarak  Sana, Zamar, Hacca ve Amran gibi yerler Zeydi'dir, Zeydiliğin kalbi ise Saada'dır. Zeydiler hakkında yaygın bir ifade, onların “Şiilerin Sünnileri, Sünilerin de Şiileri” olduklarıdır; bu ise doktrin açısından Zeydilerle Sünniler arasında devasa bir fark olmadığına (yahut en azından bu şekilde algılandığına) işaret eder.

 

Şafiilik Sünni İslam içindeki bir düşünce okuludur. Adını İmam el-Şafi'den alır ve Sünni İslam içindeki dört ana okuldan biridir. Şafiiler Müslüman dünyanın bir çok yerinde,  Mısır, Suriye, Endonezya ve Somali gibi yerlerde yaşarlar. Yemen'de Şafiiler, “geleneksel olarak” Zeydi olarak tanımlanmayan bütün bölgelerde baskın gruptur ve özellikle Yemen'in güney kısmında çoğunluğu teşkil ederler. Ancak bazıları, İmamlık zamanında Kuzey Yemen'in yönetici sınıfın Zeydi olması biçimine dair eskiden gelen şikayetlere sahiptir.

 

Şimdi, burada belirtilmesi gereken önemli şey – ki bu, Ortadoğu'nun geri kalanına bakan kişilerin kulağına şüpheli gelebilir – Zeydilerin ve Şafiilerin geleneksel olarak gayet iyi geçindikleridir. Örneğin, her ne kadar bir cami gruplardan birine veya diğerine ait olabilse de, öteki mezhepten biri gelip orada namaz kılarsa kimse en ufak bir şaşırma belirtisi göstermez ve birlikte namaz kılarlar. Burada dikkatinizi çekecek tek fark, bazıları (Zeydiler) elleri yandan salınmış halde namaz kılarken diğerlerinin (Şafiiler) elleri bağlı halde namaz kılmasıdır. Bir örnek: benim mahallemdeki camide Cuma hutbesi El Ezher'den Mısırlı (Sünni) bir şeyh tarafından verilir, Zeydi ezanı okunur, namazı kıldıran imam Zeydi'dir, cemaat ise eşit dağılımdadır. Benim kendi ailem de Zeydiler ve Şafiiler arasında ve kendisini yalnızca Müslüman olarak tanımlamyıp ayrıntıları bir tarafa bırakmayı tercih eden insanlar arasında bölünmüştür. İşte bu şekilde, her şey iyi gidiyordu… 

 

Ta ki işin içine politika girinceye kadar.

 

Bugün Yemen'de gördüğümüz, bir tarafta Husiler, diğer tarafta çeşitli silahlı gruplar arasında yaşanan çatışma, geniş anlamıyla bölge çapında gördüğümüz mezhepçiliğin bir unsurunu kesinlikle içinde barındırıyor. Ancak bu, bir hayli kafa karıştırıcıdır. Öncelikle, basit bir şekilde Husiler = Zeydiler, El-Ahmar = Şafiiler demek yanlıştır. Husiler = Şiiler, El-Ahmar = Sünniler demek ise daha da kötüdür. Öncelikle, El-Ahmarlar, tıpkı Husiler gibi, geleneksel olarak Zeydi'dir. Her bir Ahmar bireyin dini kimliğine kefil olamam, ancak aşiret savaşçıları içinden pek çok kişinin, en azından gevşek bir şekilde, Zeydi olarak tanımlandığını söyleyebilirim. Husilere karşı altı savaşa girişen Ali Abdullah Salih de Zeydi idi. O halde bu bir Zeydi-Zeydi savaşı mı? Zeydi iç savaşı mı?

 

Elbette hayır. Basit bir şekilde ifade etmek gerekirse, Husilerin arkasındaki dini unsurun, yani Zeydiliğin, bir yanda Yemen hükümetinin on yıllara yayılan baskıları, diğer yandan Suudi destekli Selefi vaizlerin ve El Kaide'nin saldırıları sonucunda canlandığını söyleyebilirsiniz. Devletin eşit yurttaşları olarak haklarının sadece sosyo-ekonomik ve siyasi açılardan ihlal edilmediği, aynı zamanda bir tür ideolojik ortadan kaldırmaya gidildiği yönünde bir hissiyat bulunuyor. Saada'da görüştüğüm bir Husi bana, “Sana'daki Zeydiler, nasıl Zeydi olunduğunu unuttu” demişti. Pek çok Husi, 1962 devrimini izleyen yıllarda (o dönemde Kuzey Yemen'deki bütün devlet başkanlarının Zeydi olmasına rağmen) ortadan kaldırılan Zeydi geleneklerini ve inançlarını canlandırdıklarına inanıyor. Onlar, Salih ve El-Ahmarlar gibi kişileri sadece ismen Zeydi olarak görüyor.

 

Diğer yandan El Ahmarlar ve geçmişte Salih, Husileri artık Zeydi olmamakla ve gizliden gizliye (İran usulü) Oniki İmamcı Şii olmakla suçlamıştı. Bu, geniş paranoyayı ve Batı medyası tarafından da papağan gibi tekrar edilen, bölgede Şiiliğin ve İran'ın gücünün yayılması hakkındaki Suudi-KİK söylemini besledi. Her ne kadar Husilerin arasında Oniki İmamcı olanlar varsa da ve bazıları yakın zamanda “inanç değiştirmiş” olsa da, Husilerin büyük çoğunluğu halen kendilerini Zeydi olarak tanımlar.

 

Meseleyi daha da karmaşıklaştıracak şekilde, El-Ahmar'lardan pek çok kişi, Islah Partisi'nin üyesidir. El-Ahmar aşiretinin manevi babası Şeyh Abdullah el-Ahmar, Islah Partisi'nin lideriydi. Islah Yemen'de yaygın olarak “Müslüman Kardeşler” partisi olarak biliniyor. Bir Şii'nin liderliğindeki bir Müslüman Kardeşler grubu mu? Saçma. Peki ya bir “Zeydi” liderliğinde olursa? Yahut en azından doktriner açıdan çok da katı olmayan birinin liderliğinde? O kadar da saçma değil. Ve Husiler “Oniki İmamcı” olarak resmedildiğinde, Islah'ın/El Ahmar'ların kendilerini yabancı fikirlere karşı Yemen'in (ve Zeydiliğin) savunucuları olarak resmetmeleri kolaylaşır.

 

Mesele karmaşık. En iyi şekilde ortaya koymak ve Yemen dini sahnesindeki nüansları gerçekten anlamak için, yıllardır farklı dini okulları, üstüne de politikayı incelemiş olmanız gerekir. Şunu hatırlayın: basit bir şekilde Sünni-Şii veya İran-Suudi ikiliğini kullanmak çekici gelebilir, ancak meseleye sadece bu prizma üzerinden bakan bir analiz, aşırı derecede eksik olmaya mahkumdur. Böyle bir kusurlu söylem, Yemen'in ortak Sünni ve Şii Müslümanlarının ıstıraplarına yenilerini ekleyecektir, zira her iki grup da El Kaide'nin (tekfircilerin) ve Selefilerin elinden acı çekmeye devam ediyor.

 

www.medyasafak.net