Gizli Pentagon raporu, ABD’nin IŞİD’i Esad’ı devirmenin bir “aracı” olarak “yarattığını” ortaya çıkardı

Gizli Pentagon raporu, ABD’nin IŞİD’i Esad’ı devirmenin bir “aracı” olarak “yarattığını” ortaya çıkardı
Yaygın inanışa göre ABD, yalnızca ‘ılımlı’ grupların destek almasını sağlamak üzere izlenmesi ve incelenmesi beklenen Esad karşıtı isyancı grupların finanse edilmesini yeterli düzeyde denetleyemedi. Ancak yakın zamanda ortaya çıkmış olan Pentagon raporu aksini gösteriyor.

 

Gizli Pentagon raporu, ABD'nin IŞİD'i Suriye Devlet Başkanı Esad'ı devirmenin bir “aracı” olarak “yarattığını” ortaya çıkardı

 

 

Dr. Nafeez Ahmed

 

 

Infowars.com

 

 

 

Judicial Watch, Batı hükümetlerinin  El Kaide ve öteki aşırıcı örgütlerle, Suriye devlet başkanı Beşar Esad'ı devirmek için kasten ittifak yaptığını gösteriyor.

 

 

IŞİD olarak bilinen ve bir yıl öncesine kadar adı pek duyulmamış olan fanatik İslamcı grubun dünya sahnesine ani ve hayli dramatik bir şekilde çıktığı ve kısa süre içinde, dünyanın terörist öcüsü olarak yıpranmış ve yorulmuş El Kaide'nin yerini aldığı ilk anlardan itibaren,  Suudi Arabistan tarafından finanse edilen İslam Devleti'nin YouTube'daki kafa kesme videolarının” amacının basit olduğunu düşündük: Cihadçıların, siyasi bir amaca erişmek üzere tercih edilen bir araç olarak kullanılması. Bu amaç ise Suriye Devlet Başkanı'nı devirmekti: Rusya'yı Avrupa'nın hakim – ve mücadeleci – enerji kaynağı olmaktan çıkaracak kritik bir Katar doğalgaz boru hattının uzun yıllar karşısında durmuş olan Esad'ı devirme çabaları, 2013'te başarısız Akdeniz askeri yığınağıyla geçici bir tepe noktasına ulaştığında, neredeyse dünya savaşına yakın bir savaşa yol açıyordu.

 

Anlatı ve olay örgüsü son derece şeffaftı, Rusya bile bunların üzerinden bakıyordu. Geçen yılın Eylül ayından hatırlayalım:

 

LiveLeak, Batı'nın Suriye'de ‘İslam Devleti' militanlarını Şam'a danışmadan bombalaması halinde, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'a göre IŞİD karşıtı ittifakın Başkan Beşar Esad güçlerini bombalama fırsatından yararlanabileceğini yazdı.  Obama'nın Suriye'de IŞİD'e karşı izlediği yeni stratejinin Katar boru hattını kabul ettirmeye yönelik olduğunu  (ki 2013'teki müdahale girişiminin arkasındaki saik de buydu) açık bir şekilde anlayan Rusya, bunun IŞİD'in Suriye hükümet güçlerini bombalamak için bahane olarak kullanılması anlamına geleceğini söyleyerek ve “böyle bir gelişmenin Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki çatışmada devasa bir tırmanışa yol açacağı” ikazında bulunarak karşı çıkıyordu.

 

 

Ancak bu bir spekülasyon konusuydu, kanıtlanması oldukça zordu.

 

Ve, tıpkı CIA tarafından finanse edilen El Kaide'nin son yirmi yıl boyunca ABD tarafından kendi jeopolitik ve ulusal çıkarlarına erişmek için bir ön cephe olarak kullanmış olması gibi, IŞİD'in de El Kaide 2.0'dan başka bir şey olmadığı yönündeki spekülasyonlar yayılırken, buna dair gerçek bir kanıt da yoktu.

 

Şimdi, kamu çıkarına çalışan bir hukuk kuruluşu olan Judicial Watch'un elde ettiği, gizli olmaktan çıkmış bir ABD hükümet belgesinin, Batılı hükümetlerin  Suriye lideri Beşar Esad'ı devirmek için El Kaide'yle ve öteki İslami aşırıcı gruplarla kasten ittifak kurduğunu göstermesiyle, bütün bunlar değişmiş olmalıdır.

 

Medium'dan araştırmacı gazeteci Nafeez Ahmed'e göre, “sızdırılan belge, Batı'nın Körfez devletleri ve Türkiye ile koordinasyon içinde, bunun Irak ve Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) ortaya çıkmasına yol açabileceğini öngörmesine rağmen, Esad yönetimini istikrarsızlaştırmak için şiddet yanlısı İslamcı grupları kasten destekledi.”

 

Yakın zamanda ortaya çıkan ABD belgesine göre Pentagon, bu stratejinin doğrudan bir sonucu olarak ‘İslam Devleti'nin yükselişinin muhtemel olduğunu öngörüyordu, ancak bu sonucu, “Suriye rejimini tecrit etmek için” stratejik bir fırsat olarak tanımladı.

 

 

Ve sadece bu da değil: geçen hafta yazdığımız gibi, şimdi IŞİD Ortadoğu'da cirit atarken, 1080p çözünürlük kalitesinde ve Hollywood kalitesinde (belki kelimenin gerçek anlamıyla öyledir) videolarda insanların kafasını keserken, ABD artık Suudi Arabistan, İsrail ve Irak gibi müttefiklerinin silahlarını “modernize etmek” ve “ikmal etmek” üzere bölgeye milyarlarca dolar değerinde modern, sofistike silahlar satmak için inanılır bir mazerete sahip.

 

Fakat ABD'nin ordu-sanayi yapısının dünyanın neresinde (genellikle CIA'in desteğiyle) bir savaş patlak verse her zaman kazançlı çıktığı artık herkesçe malumdur. Açık olmayan şey ise, ABD'nin Ortadoğu'daki olayların şu andaki gidişatını nasıl önceden belirlediği idi.

 

Şimdi, bu ortaya çıkarılmış rapor sayesinde, sadece Ortadoğu'daki olayların nasıl meydana geldiği konusunda değil, aynı zamanda Amerika'nın kuklaların efendisi rolünün de bütün bunların meydana gelmesinde nasıl bir rol oynadığı konusunda, çok daha geniş bir anlayışa sahibiz.

 

İşte Nafeez Ahmed'in, ilk kez Medium sitesinde yayınlanan “Gizli Pentagon raporu, Batı'nın IŞİD'i stratejik bir varlık olarak gördüğünü ortaya çıkarıyor: IŞİD karşıtı koalisyon, Esad'ı ‘tecrit etmek', ‘Şii yayılmasını' geriletmek için şiddet yanlısı aşırıcıları bilerek destekledi” başlıklı makalesi:

 

 

İkiyüzlülük

 

Ortaya çıkan ifşaatlar, Batı hükümetlerinin Suriye politikaları hakkındaki resmi çizgisiyle çelişiyor ve Batı'nın bir taraftan dışarıda şiddet yanlısı aşırıcılara gizli destek verirken, diğer yandan ülke içindeki aşırı boyuttataki kitle denetimini ve sivil özgürlüklere saldırıyı meşrulaştırmak için gelişmekte olan terör tehdidini kullanmasına dair rahatsız edici sorular meydana getiriyor.

 

Judicial Watch tarafından federal bir dava üzerinden elde edilen ve bu hafta yayınlanan yığınla doküman arasında, 12 Ağustos 2012 tarihli olan ve o tarihte “gizli” olarak sınıflandırılan bir ABD Savunma İstihbarat Ajansı (DIA) belgesi de bulunuyor.

 

DIA, ABD Savunma Bakanlığı ve istihbarat topluluğu için çalışan planlamacılara, politika yapıcılara ve operasyonlara askeri istihbarat desteği sağlıyor.

 

Şu ana kadar medya haberleri Obama yönetiminin, Libya'daki bir terörist kalesinden Suriye'deki isyancılara yapılan silah tedariklerinden haberdar olduğunu gösteren kanıtlara odaklandı.

 

Bazı medya kuruluşları, ABD istihbarat topluluğunun IŞİD'in yükelişini öngördüğünü yazdı. Ancak hiçbiri, Batı'nın Suriye'de mezhepçi, El Kaide güdümü bir isyanı nasıl da bilerek körüklediğini ortaya çıkaran rahatsız edici ayrıntıları tam olarak görmedi.

 

Eski bir İngiliz Ordusu ve Londra Büyükşehir anti-terör istihbarat birimi üyesi olan Charles Shoebridge, şöyle konuştu:

 

“Örgütün, bu belgelerden öğrenilen siyasi eğilimleri göz önüne alınınca, bunlara dair ana vurgunun şu ana kadar, Hilary Clinton'u 2012 yılında Bingazi'daki ABD büyükelçiliğine yapılan saldırı konusunda utandırma çabasına yönelik olması şaşırtıcı değildir. Ancak belgeler, Batı hükümetlerinin ve medyasının Suriye'deki isyana verdiği desteğe dair hayati önemde soruları ortaya koyan, kamuoyuna çok daha az yansımış belgeler de içeriyor.”

 

 

 

Batı'nın İslamcıları

 

Yeni açığa çıkmış olan 2012 tarihli DIA belgesi o tarih itibariyle Esad karşıtı isyancı güçlerin ana bileşeninin, IŞİD'in ortaya çıkışına yol açacak olan gruplarla bağlantılı İslamcı isyancıları içerdiğini doğruluyor. Buna rağmen bu gruplar, Batı ordularından ve onların bölgesel müttefiklerinden destek almaya devam edecekti.

 

“Selefilerin, Müslüman Kardeşler'in ve Irak El Kaidesi'nin Suriye'deki isyanı yürüten başlıca güçler olduğunu” belirten belge, “Batı, Körfez ülkeleri ve Türkiye'nin muhalefeti desteklediğini”, Rusya, Çin ve İran'ın ise “[Esad] rejimini desteklediğini” söylüyor.

 

7 sayfalık DIA belgesi, daha ileride ‘Irak ve Şam İslam Devleti' adını alacak olan ‘Irak İslam Devleti'nin (IİD) öncülü olan Irak El Kaidesi'nin (IEK) “Suriye muhalefetini en başından itibaren, hem ideolojik olarak, hem de medya üzerinden desteklediğini” belirtiyor.

 

Önceden gizli olan Pentagon raporu, “Suriye'deki isyanın yükselişinin” giderek artan düzeyde “mezhepçi bir yöne” girdiğini, bölge çapındaki Sünni “dini güçlerden ve aşiret güçlerinden” muhtelif şekillerde destek aldığını söylüyor.

 

‘Krizin geleceğine dair varsayımlar' başlıklı bir kısımda DIA raporu, Esad rejiminin ayakta kalacağını, Suriye toprakları üzerindeki kontrolünü koruyacağını, ancak krizin devam ederek “bir vekalet savaşına doğru” ilerleyeceğini öngörüyor.

 

Belge ayrıca, “Libya'da, geçici hükümetin komuta merkezi olarak Bingazi'nin seçildiği zaman vuku buluna benzer şekilde, uluslararası koruma altında güvenli bölgelerin” kurulmasını tavsiye ediyor.

 

Libya'da, çoğu El Kaide bağlantılı milis güçlerinden olan Kaddafi karşıtı isyancılar, NATO'nun ‘güvenli bölgeleri' (nam-ı diğer ‘uçuşa yasak bölgeler') tarafından korunmuştu.

 

 

‘Destekçi güçler IŞİD varlığını istiyor'

 

Çarpıcı derecede ileri görüşlü bir öngörü içinde Pentagon belgesi açıkça, bu örgütün “Irak ve Suriye'deki öteki terör örgütleriyle birlik üzerinde bir İslam Devleti ilan etmesinin” muhtemel olduğunu öngörüyor.

 

Ancak “Batı ülkeleri, Körfez devletleri ve Türkiye, Batı Irak vilayetlerine (Musul ve Anbar) komşu olan doğu bölgelerini (Haseke ve Deyri Zor) kontrol etmek için” savaşan Suriyeli “muhalif güçler tarafından yürütülen bu çabaları destekliyor”:

 

“…Doğu Suriye'de (Haseke ve Deyri Zor) ilan edilmiş veya fiili bir Selefi Emirliğinin kurulması ihtimali bulunuyor ve bu tam da muhalefet destekçisi güçlerin, Şii yayılmasının (Irak ve İran) stratejik derinliği olarak görülen Suriye rejimini tecrit etmek için istediği şeydir.”

 

 

Gizli Pentagon belgesi bu yüzden, şu anda IŞİD'le savaşan ABD liderliğindeki koalisyonun, üç yıl önce Esad'ı yıkmanın ve İran'ın stratejik genişlemesini bloke etmenin bir yolu olarak bölgede aşırıcı bir “Selefi Emirliği'nin ortaya çıkmasını sıcak karşıladığına dair olağanüstü bir teyit sunuyor. Hayati önem taşıyacak şekilde, Irak da bu “Şii yayılmasının” ayrılmaz bir parçası olarak yaftalanıyor.

 

DIA belgesi, Doğu Suriye'de böyle bir “Selefi Emirliğinin” kurulmasının, “[Suriye] muhalefetini destekleyen güçlerin tam da istediği şey” olduğunu ileri sürüyor. Belgenin önceki kısımları ise bu “destekçi güçler”i defaatle, “Batı, Körfez ülkeleri ve Türkiye” olarak tanımlıyor.

 

Daha ilerleyen kısımlarda belge, Pentagon analistlerinin bu stratejinin büyük risklerinden güçlü bir şekilde haberdar olduklarını, ancak bu yolda gitmeye devam ettiklerini ortaya çıkarıyor.

 

Doğu Suriye'de böyle bir “Selefi Emirliği”nin kurulmasının, IEK'nin “Musul ve Ramadi'deki eski deliklerine dönmesi için ideal ortamı” yaratacağı söyleniyor. IŞİD geçen ay Irak'ta Musul'u fethetmişi ve bu ay da Ramadi'nin kontrolünü ele geçirdi.

 

Böyle bir yarı-devlet:

 

“…Sünni Irak ve Suriye arasında ve Arap dünyasındaki öteki Sünniler arasında, ortak düşman olarak gördükleri şeye karşı cihadın birleştirilmesi halinde yeni bir momentum yaratacaktır. IİD ayrıca Irak ve Suriye'deki öteki terör örgütleriyle birlik üzerinden bir İslam Devleti ilan edebilir ki bu, Irak'ı birleştirme ve toprağını koruma açısından ağır bir tehlike yaratacaktır.”

 

2012 DIA belgesi, bir “nihai değerlendirmeden geçmiş istihbarat” değil, bir İstihbarat Bilgi Raporu'dur, ancak içeriği, dağıtımdan önce incelemeden geçmiştir. Rapor, Dışişleri Bakanlığı, Merkez Komutanlık, İç Güvenlik Bakanlığı, CIA ve FBI da dahil olmak üzere, tüm istihbarat topluluğu arasında dağıtılmıştır.

 

İngiliz hükümeti, bu strateji hakkındaki sorularıma cevaben, Pentagon raporunun Suriye'deki şiddet yanlısı aşırıcılara verdiği kasıtlı desteğe dair ürkütücü ifşaatlarını inkar etmekle yetindi. İngiliz Dışişleri Bakanlığı'nın bir sözcüsü şöyle konuştu:

 

“El Kaide ve IŞİD, terör örgütleri olarak yasaklanmıştır. Birleşik Krallık, her türden terörizme karşıdır. El Kaide, IŞİD ve onların bağlaşıkları, Birleşik Krallık'ın ulusal güvenliğine doğrudan tehdit oluşturmaktadır. Biz Irak ve Suriye'de IŞİD'i yenilgiye uğratmayı hedefleyen bir askeri ve siyasi koalisyonun parçasıyız ve bölgede El Kaide'den ve öteki terörist gruplardan gelen tehditlere karşı koymak için uluslararası partnerlerle birlikte çalışıyoruz. Suriye'de her zaman için, Esad'ın tiranlığına ve aşırıcıların vahşetine karşı duran ılımlı muhalif grupları destekledik.”

 

 

DIA, yorum talebimize yanıt vermedi.

 

 

Rejim değişikliği için stratejik varlık

 

Savaşın başlangıcından beri Batı'nın Suriye'deki İslamcı teröristlere verdiği desteğin izini süren güvenlik analisti Shoebridge ise, gizli Pentagon istihbarat raporunun, resmi beyanların kalbindeki ölümcül  çelişkileri ortaya koyduğuna işaret etti:

 

“Suriye krizinin ilk yılları boyunca ABD ve Birleşik Krallık hükümetleri ile, neredeyse ana akım Batı medyasının tamamı, Suriyeli isyancıları ılımlı, liberal, laik, demokratik ve dolayısıyla da Batı'nın desteğini hak eden gruplar olarak sundu. Bu belgeler bu değerlendirmenin altını tamamen oyduğu için, Batı medyasının şimdi, devasa önemine rağmen bunları neredeyse tamamen görmezden gelmesi manidardır.”

 

Irak Savaşı'nın ilk yıllarında hizmet vermiş olan ve 2000-2004 yılları arasında Quantico müfrezesindeki deniz kuvvetleri merkezinde 9/11 ilk yardım görevlisi olarak yer almış eski bir ABD deniz piyadesi olan Brad Hoff'a göre, kısa süre önce yayınlanmış olan Pentagon raporu, ilk defa baş döndürücü bir doğrulama sunuyor:

 

“ABD istihbaratı, Irak ve Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) yükselişini öngörüyordu, ancak rapor, grubu açıkça düşman olarak tasvir etmek yerine, terörist grubu stratejik bir ABD varlığı olarak öngörüyor.”

 

Ortadoğu konusunda doğrudan deneyimlere sahip, Teksas'ta bulunan eğitmenler tarafından yayınlanan online bir yayın olan Levant Report editörlerinden Hoff, DIA belgesinin “gerçekçi bir şekilde” bölgede böyle bir Selefi siyasi varlığın yükselişinin “Suriye'de rejim değişikliği için bir araç” sunduğunu söylediğini vurguluyor.

 

Hoff'a göre DIA istihbarat raporu, IŞİD'in yükselişinin yalnızca Suriye isyanı bağlamında mümkün hale geldiğini gösteriyor: “Sayısız politikacının ve uzmanın iddiası olan, ABD askerlerinin Irak'tan çekilmesinin İslam Devleti'nin yükselişi için bir katalizör olduğu iddiasından hiçbir yerde bahsedilmiyor.”

 

“Doğu Suriye'de bir ‘Selefi Emirliği'nin ortaya çıkması, ‘tam da' muhalefeti destekleyen (‘Batı, Körfez ülkeleri ve Türkiye' olarak tanımlanan) dış güçlerin, Esad hükümesinin zayıflaması için istediği şeydir.”

 

Irak'a doğru genişleyebilecek ve bu ülkede yarılma yaratabilecek bir Selefi yarı-devletin yükselişi bu yüzden ABD istihbaratı tarafından, Batı'nın “Suriye'yi tecrit etme” hedefinin geri tepmesi olabilecek, ancak yine de stratejik olarak faydalı olacak bir şey olarak öngörülüyordu.

 

 

Suç ortaklığı

 

Bölgedeki ABD liderliğindeki stratejiyi eleştirenler, koalisyon müttefiklerinin Suriye'deki Esad rejimini istikrarsızlaştırmak için İslamcı terör gruplarına kasten kapsamlı destek sunmasını defaatle eleştirdiler.

 

Yaygın inanışa göre ABD hükümeti, yalnızca ‘ılımlı' grupların destek almasını sağlamak üzere izlenmesi ve incelenmesi beklenen Esad karşıtı isyancı grupların finanse edilmesini yeterli düzeyde denetleyemedi.

 

Ancak yakın zamanda ortaya çıkmış olan Pentagon raporu, açık bir biçimde, IŞİD'in Irak'a karşı güçlü saldırısını başlatmasından yıllar önce İslamcı militanların Suriye'deki mezhepçi isyanın çekirdeğini teşkil ettiğini bildiğini gösteriyor.

 

Buna rağmen Pentagon, bu şekilde hareket ettiğinde Suriye ve Irak'ta aşırıcı bir Selefi kalenin ortaya çıkma ihtimalini öngörmesine rağmen İslamcı isyanı desteklemeye devam etti.

 

Shoebridge'in bana söylediğine göre, “Belgeler ABD'nin en geç Ağustos 2012 itibariyle Suriye isyanının aşırıcı niteliğini ve muhtemel sonucunu” – yani, IŞİD'in ortaya çıkışını – “bildiği gibi, bunun aynı zamanda ABD dış politikası için bir avantaj olarak görüldüğünü gösteriyor. Rapor ayrıca, itaatkar bir medya aracılığıyla Batı kamuoyunu, Suriye'deki isyanın ağırlıklı olarak ‘ılımlı' olduğuna inandırmak amacıyla kasten yanlış yönlendirdiğini de ortaya koyuyor.”

 

1990'larda MI6'nın eski Libya lideri Albay Kaddafi'ye suikast düzenlemesi için El Kaide'ye para verdiğini ele veren eski bir MI5 görevlisi olan Annie Machon da bu ifşaatlara dair benzer şeyler söyledi:

 

“Bu benim için şaşırtıcı değil. Teker teker ülkeler içinde her zaman, rakip gündemlere sahip birden fazla istihbarat teşkilatı vardır.”

 

Machon, MI6'nın 1996'da düzenlediği ve onlarca masum insanın ölümüyle sonuçlanan Libya operasyonunun “tam olarak, MI5'in El Kaide'yi soruşturmak üzere yeni bir seksiyon oluşturduğu bir dönemde gerçekleştiğini” izah etti.

 

Machon'a göre bu strateji NATO'nun 2011'deki Libya müdahalesinde büyük ölçüde tekrarlandı. Bu ülkede CIA ve MI6:

 

“…aynı Libyalı grupları destekliyordu ve bunun sonucu, çökmüş bir devlet, kitlesel ölüm, yer değiştirme ve anarşi oldu. Bu yüzden Amerikan ordu ve güvenlik yapısının, NATO'nun bir kez daha ‘müdahale' etme girişimi başarısız olduktan sonra IŞİD'in gelişimini sağlamış olması,  yerleşik bir modelin parçasıdır. Ve onlar, böyle bir oyunun sonucu olarak ortaya çıkmış olan devasa düzeydeki insani acılara karşı kayıtsızdır.”

 

 

 

Böl ve yönet

 

Çok sayıda ABD'li hükümet yetkilisi, IŞİD karşıtı koalisyondaki en yakın müttefiklerinin, IŞİD'in parçası haline gelen şiddet yanlısı aşırıcı İslami grupları finanse ettiği gerçeğini teslim etti.

 

Örneğin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden geçen yıl, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve Türkiye'nin, başkalaşım geçirerek IŞİD'e dönüşen Suriye'deki İslamcı isyancılara milyonlarca dolar aktardığını  kabul etti.

 

Fakat bu Pentagon iç belgesinin gösterdiği şeyi — bütün bir örtülü stratejinin ABD, İngiltere, Fransa, İsrail ve öteki Batılı güçler tarafından onaylandığını ve denetlendiğini kabul etmedi.

 

Strateji, yakın geçmişte ABD Ordusu tarafından sipariş edilen bir RAND Corp raporunda tanımlanan bir politika senaryosuna denk düşüyor gibi görünüyor.

 

DIA belgesinden dört yıl önce yayınlanan  rapor, ABD'nin “Şii-Sünni çatışmasından, kati surette muhafazakar Sünni rejimlerin tarafında yer alarak ve Müslüman dünyada Şiilerin güçlendirmeye yönelen bütün hareketlere karşı onlarla birlikte çalışarak yararlanma” çağrısı yapıyordu.

 

ABD'nin “Suudi Arabistan, Mısır ve Pakistan'daki geleneksel Sünni rejimlerine destek vermek” yoluyla, Körfez bölgesinde “İran'ın gücünü ve nüfuzunu” sınırlaması gerekecekti.

 

Eş zamanlı olarak ABD, İran ittifakına rağmen “Irak'ın Şii hükümetiyle güçlü bir stratejik ilişkiyi” korumalıydı.

 

RAND raporu, “böl ve yönet” stratejisinin “cihadçı kampta bölünmeler yaratmak üzere” halihazırda uygulamada olduğunu teyit ediyordu: “Bugün Irak'ta bu strateji, taktik düzeyde uygulanmaktadır.”

 

Rapor, ABD'nin dört yıl boyunca kendisine karşı savaşmış olan El Kaide bağlantılı “milliyetçi isyancı gruplar” ile, “silah ve para” biçiminde, “geçici ittifaklar” kurduğu gözleminde bulunuyordu. Her ne kadar bu milliyetçiler “ABD güçlerine karşı El Kaide ile işbirliği yapmış” olsa da, şimdi “El Kaide'nin her iki taraf için oluşturduğu ortak tehditten” istifade etmek üzere destekleniyordu.

 

2012 tarihli DIA raporu ise, Batılı hükümetlerin bir taraftan Irak'taki eski El Kaide üyesi isyancıları maddi olarak desteklerken, eş zamanlı olarak Suriye'deki El Kaide üyesi isyancıları silahlandırdığını ortaya koyuyor.

 

Bir ABD iç istihbarat belgesinin, bugün ‘İslam Devleti' örgütüyle savaştığı varsayılan koalisyonun bizzat kendisinin ilk aşamada IŞİD'i bilinçli olarak yarattığını ortaya koyuyor olması, hükümetin yakın zamanda terörle mücadele alanını genişletmeyi meşrulaştırma yönünde yürüttüğü çabalara dair korkutucu sorulara yol açıyor.

 

IŞİD'in yükselişinin hemen akabinde, aşırıcılıkla mücadele etmek için Atlantik'in her iki tarafında, kitlesel gözetim, Orwell tipi ‘önleme görevi' ve hatta hükümetin yayıncıları sansürlemesine olanak verme planları gibi yeni sert tedbirlere gidildi ve bunların çoğu, orantısız bir şekilde aktivistleri, gazetecileri ve etnik azınlıkları, özellikle de Müslümanları hedef alıyor.

 

Ancak bu yeni Pentagon raporu, Batı hükümetlerinin iddialarının aksine, tehdidin ana sebebinin, belirsiz jeopolitik amaçlar için İslamcı terörizmi gizlice destekleme yönünde, bizzat kendilerinin izlediği, derin bir şekilde sapmış politikalardan geldiğini ortaya koyuyor.

 

 

www.medyasafak.net