İdlip Savaşına hazırlık: Kasım Süleymani İdlip'te / 20 bin direnişçi Suriye'de

İdlip Savaşına hazırlık: Kasım Süleymani İdlip'te / 20 bin direnişçi Suriye'de
Geçtiğimiz birkaç gün içinde, İran-Irak-Suriye ortak kararı ile 20 binden fazla İranlı, Iraklı ve Lübnanlı savaşçı İdlip'e, Curin cephesine ve Suriye Ordusunun Cisr el-Şuğur'dan 6 km uzaktaki hatlarına ulaştı. İran Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani, Irak'ta savaşmış ve Selahaddin'in geri alınmasına yardım etmiş birimle birlikte bölgeye geldi.

 

 

Muhammed Ballut

 

 

Es-Sefir

 

 

Suriye Cumhurbaşkanlığının, ilan edilmemiş ''Suriye topraklarında büyük İran güçleri bulundurmama'' kararının son saatlerde değiştiği ve geçmişte kaldığı görünüyor.

 

İdlip, Cisr el-Şuğur ve Ariha çatışmaları sırasında ve bu kentlerin arka arkaya düştükleri ana kadar İran'ın Suriye'deki askeri varlığı ''Devrim Muhafızlarına'' bağlı birkaç subay ve uzman ile çoğunlukla İran'da yaşayan Afgan gönüllülerin oluşturduğu ''Fatimiyyun'' Tugayından ibaretti.

 

Açıktır ki Suriye kuzeyinde yaşanan gelişmeler,  Suriye ordusunun sırasıyla İdlip, Cisr el-Şuğur ve Ariha'da yaşadığı gerilemeler ve Mastume gibi güçlendirilmiş askeri kamplardan çatışmadan çekilmesi, Suriyeli yetkilileri, bütün düzeylerde, İran-Suriye askeri işbirliğini arttırma fikrini tekrar gözden geçirmeye itti.

 

Geçtiğimiz birkaç gün içinde, İran-Irak-Suriye ortak kararı ile 20 binden fazla İranlı, Iraklı ve Lübnanlı savaşçı İdlip'e, Curin cephesine ve Suriye Ordusunun Cisr el-Şuğur'dan 6 km uzaktaki hatlarına ulaştı.

 

Bunlarla birlikte İran Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani, Irak'ta savaşmış ve Selahaddin'in geri alınmasına yardım etmiş birimle birlikte bölgeye geldi. Suriye'nin hazırladığı karşı saldırı, kuzey bölgelerinde geri çekilmeye neden olan hatalardan kaçınmak için zaruri önlemleri de kapsıyor. Bölgedeki güvenlik komitesi lideri Tümgeneral Vehib Haydar görevinden alındı ve yerine yeni bir komutan tayin edildi.

 

Ordu birlikleri, Savunma Ordusu (NDF), Çöl Kartalları ve savaşa Cebel Erbain'de katılarak 4 şehit veren Hizbullah birlikleri arasındaki koordinasyon eksikliği, Suriye ordusunun birçok noktada cephelerde çöküş yaşamasının temel sebebiydi. Bu noktalardan bazıları, asker kayıplarını önlemek amacıyla çatışmadan boşaltıldı.

 

En büyük hatalardan biri Cebel Erbain'de Çin Sarayını geri alma girişiminde yaşandı. Doğu cephesindeki birlikler diğerlerine haber vermeden çekilirken, bir diğer grup bir başka cepheden, düşmanın göreceği şekilde ilerlemeye çalışıyordu. Aynı şekilde Urum El-Coz'da desteğe giden güçler pusuya düştü ve 30 şehit verildi. Sebebi ise ordunun o bölgeden çekilmiş olduğu haberini almamış olmalarıydı.

 

Sahayı takip edenlere göre Cisr el-Şuğur operasyonunda; Suriye Ordusu, Özel Birlikler, Çöl Kartalları ve Devrim Muhafızları arasında koordinasyon sağlamada zorluklar yaşandı. Koordinasyonda yaşanan sıkıntılar, askerlerin hayatını kurtarmak ve kurtarılabilecek kadar mühimmat kurtarmak amacıyla acil bir şekilde geri hatlara çekilmeye neden oldu.

 

Suriye liderliğinin, savaş sürdükçe seçeneklerinin daraldığı sır değil artık. Son istatistiklere göre Suriye ordusu iki yıldır 476'dan fazla cephede savaşmakta. Suriye ordusunun en son Ekim Savaşı'nda başvurduğu ''yedekleri çağırma'' seçeneği hala siyasi ve manevi bazı sebeplerden dolayı ertelenmiş durumda.  Devre 102'den birçok asker ise, askerlik hizmetini vermek üzere 4 yıl önce çağrıldıkları andan beri savaşıyor. Bu devre, Suriye ordusunun zorunlu askeri hizmeti tarihindeki en büyük devre. Savaşlardaki kayıplardan sonra 150 binden fazla asker barındırıyor.

 

IŞİD, Türkiye ve Suudi Arabistan, Irak ve Suriye sahalarını Anbar'dan Lübnan Bekaa'sına kadar (Deyr Zor, Rakka, Humus ve Doğu Kalamun'dan geçmek üzere) birleştirmek isterlerken, Suriye'de Irak-İran savaşçılarına başvurmak, muhtemelen Irak ve Suriye sahalarının birleştirilmesini de hızlandıracak. Bu sırada Suriye Dış İşleri Bakanı Velid Muallim geçen hafta, Irak ve Suriye'nin sahaları birleştirme operasyonuna istenen düzeyde cevap verilmediğini belirtmişti.

 

Suudiler aynı zamanda, IŞİD'in yaklaşmasından dolayı karmaşık ve ertelenmiş görünen Ürdün'e komşu güney cephesini ve Deraa doğusundaki cepheleri genişletmeye çalışıyorlar. Ürdün istihbaratı ise, Güney Cephesi Fethi'nden önce beklemeye geçmiş durumda. Çünkü IŞİD, Yermuk Şehitleri Tugayı ile sızdığı bu cepheyi tehdit ediyor.

 

Kuzey Suriye'deki toplanma ve konuşlanma, Suriye'ye savaş açıldığı 4 yıl önceden şimdiye kadarki en büyük İranlı-Iraklı varlığı ile birlikte gerçekleşiyor. Bu düzeydeki bir toplanma, İran ve Türkiye arasındaki ''Suriye'de açıktan ve doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçınma'' anlayışında ilan edilmemiş kırılmaların yaşandığını gösteriyor. Aralarındaki çatışmanın Suriye sahasına taşınması, Türklerin Kuzey Suriye'yi, Tahran ve Şam'a düşman bütün bölgesel güçlere açık bir sahaya dönüştürmesinin ve  özellikle de geçen Nisan ayında Suudi veliaht Muhammed Bin Nayef'in İstanbul'u ziyaret etmesi ve Türkiye liderliğinde ve Suudi parası ile ''Fetih Ordusu'' kurulmasının ardından geldi. Veliaht bu ziyaretinde, ''Müslüman Kardeşler'' konusunda Ankara ile aralarında yaşadıkları yabancılaşmaya ve ihtilaflara son vermişti.

 

Uzlaşma, Suudilerin ve Katar'ın Fetih Ordusunu finanse etmesi ve bu orduya Müslüman Kardeşler'e yakın grupların da alınması ile yoğun bir hal aldı. Türkiye istihbaratının yönettiği Kaideci Cund eş-Şam, Çeçenler, Türkistan İslam Partisi, Uygurlar, Cund el-Aksa, Ahrar eş-Şam ve Nusra Cephesinin yer aldığı ''Fetih Ordusuna'' İhvancı Şam Kolorduları, Ecnad eş-Şam, Sünni Ordusu ve Hak Tugayı da alındı.

 

Nusra Cephesi, İdlip Emirliği ilanını ertelemek zorunda kaldığı zor seçenekler arasında kaldı. Fetih Ordusu üzerinden Türkiye'nin yeni ileri karakolu ile nüfuzları paylaşmak zorunda kalan Nusra, savaşı Halep'e doğru genişletmek üzere Türkiye ile devam etmeye karar verdi.

 

Arap kaynaklara göre, İdlip düştükten sonra karşı saldırı hazırlama konusunda tereddüt eden ve Türkiye'nin kuzey Suriye'deki planlarını yanlış değerlendiren İranlılar, Suriye cephesinin öncelikli olduğunu düşünmeye başladılar. Öyle ki Irak'taki açık cephelerden, Yemen'den ve Lübnan Kalamanun'dan da öncelikli olduğunu düşündüler.  IŞİD ve Fetih Ordusu kuzeyde İdlip'e ve orta sahada Tedmur'a eşzamanlı olarak saldırırken, IŞİD Suveyda'nin güneydoğusunda toplanmaya başladı. İran'ın  ''IŞİD'e karşı kurulan Koalisyon'a ve Koalisyon'un IŞİD'in Suriye'ye yönelik planlarını bozmasına'' duyduğu güvenin azaldığı da görülüyor. 

 

Güven azalmasının nedeni, tekfirci IŞİD örgütüne karşı Koalisyon'un Paris'teki konferansını ''Irak Cepheleri ile sınırlandırmasından'' dolayı değil, Koalisyon ve ABD'nin Tedmur'un (Palmyra) düşüşünde büyük rol oynamasındandır. IŞİD Ramadi'ye girmemiş ve Anbar'da tam kontrol sağlamamış olsaydı Tedmur işgalini de gerçekleştiremeyecek ve Suriye ordusunu Süveyda kuzeyinde ve orta hatta Humus'ta tehdit edemeyecekti.

 

Koalisyon, IŞİD'in Ramadi'yi kontrol etmek üzere Rakka ve Deyr Zor üzerinden 7 bin militanını 600 km'lik yoldan geçirmesine mukavemet etmedi. Bu konvoylar ne bir hava saldırısı ile karşılaştı ne taciz edildi ne de hareketlilikleri Irak kanallarına aktarıldı. Ramadi düşmeden IŞİD, güçlerini El-Sehne (Palmyra doğusu) bölgesine taşıyamaz ve Tedmur'u düşüremezdi.

 

''İslam Devletinin'' Halep kuzeyine cephe açması, Amerika'nın hedefinin IŞİD'i Irak'ta tutma ve Suriye'de toplama ile sınırlı olmadığını açıkça gösteriyor. Bu sırada IŞİD'in, Türklerin silahlı grupları İdlip'e çekmesinden yararlandığını da belirtelim.

 

Görünüşe göre Halep'e girmeyi arzulayanlar arasında sadece ''Fetih Ordusu'' ve Türkler yok. Soran ve Mare'yi ele geçirerek ikmal yollarını kesen ve silahlı gruplar için mühimmat ve yardım kapısı anlamına gelen Azaz ve Bab Seleme'ye yönelen IŞİD Türklere, kendine bağlı mücahitlere ''İdlip-Halep'' Emirliği inşa etmesine veya güvenli bölge ilanına izin vermeyeceğine dair güçlü bir mesaj verdi.

 

 

Çev: Hasan Sivri

 

 

www.medyasafak.net