Fetih Ordusu: Nusra adına tescilli marka

Fetih Ordusu: Nusra adına tescilli marka
İdlib’de Fetih Ordusu’nun oluşturulması; Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye gibi ülkelere ait istihbarat servislerinin çizdiği, silahlı İslami grupların da aralarındaki metodolojik ve siyasi ihtilafları bir kenara bırakarak bunu sahada uygulama bölümünü üstlendiği bölgesel bir planın meyvesinden başka bir şey değildi.

 

 

Abdullah Süleyman Ali

 

 

Es Sefir

 

 

İdlib'de Fetih Ordusu'nun oluşturulması; Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye gibi ülkelere ait istihbarat servislerinin çizdiği, silahlı İslami grupların da aralarındaki metodolojik ve siyasi ihtilafları bir kenara bırakarak bunu sahada uygulama bölümünü üstlendiği bölgesel bir planın meyvesinden başka bir şey değildi. Ancak bu, bazı İslami örgütlerin İdlib'de elde ettikleri ilerleme nedeniyle aynı isimle başka şekillerde ve başka bölgelerde de tekrarlama girişimlerine mani olmadı.

 

Anlaşmazlıkların bir kenara bırakılması sadece İdlib Fetih Ordusunun oluşumuna katılan gruplarla sınırlı kalmadı aynı zamanda planı yapan istihbarat örgütleri, Suudi Arabistan'ın başlattığı “Kararlılık Fırtınası Operasyonu”nun hemen ardından ortaya çıkan ve Türkiye'nin de tampon bölge kurma talebini daha fazla dile getirdiği ana tesadüf eden yeni misyonu yerine getirebilmek için aralarında derin anlaşmazlıklar bulunan ülkeler arasındaki anlaşmazlıkları bir kenara bırakma zorunda bırakan bir konjonktürle karşı karşıya kaldılar.

 

Ancak Suudi Arabistan ile Türkiye-Katar ekseni arasındaki yakınlaşma sadece İdlib ile sınırlı kaldı ve diğer kentlere sirayet etmedi. Nitekim bu ülkeler arasındaki ihtilafların halen sürdüğünü görüyoruz; örneğin Suriye'nin güneyindeki Dera ile başlayıp Doğu Guta'da devam eden ve nihayet Halep kentinde yoğunlaşan muhalif gruplar arasındaki farklılaşma ve anlaşmazlıkların devam etmesi de doğrudan bununla ilgilidir. İşte Suriye'nin hemen hemen bütün bölgelerinde İdlip ve Fetih Ordusu tecrübesinin tekrar edilmeye çalışılması ama bunun bir türlü başarılamaması, sınır bölgelerinden gelen desteğin en önemli kanıtıdır.

 

İdlib'deki Fetih Ordusunu diğerlerinden ayıran en önemli özellik Nusra Cephesi'nin yani el Kaide'nin Suriye'deki kolunun, aleni olarak ve ilk kez Körfez ülkeleri ve bölgesel güçler tarafından desteklenerek bu sürece katılmış olmasıdır. Daha önce de benzeri askeri ittifaklar oluşturuluyordu, örneğin İslami Cephe bunun son örneğiydi. Yine de Nusra Cephesi her ne kadar sınırlı bir işbirliği kapısını açık tutsa da bu tür oluşumlara katılmıyordu. Ancak Fetih Ordusu'nun durumu farklı, bu orduya Nusra Cephesi hem de lider pozisyonda ve komutanı düzeyinde katıldı. Suriye krizinin ortaya çıktığı andan beri ilk kez bölgesel güçlerin el Kaide'nin kolu olan Nusra Cephesi'ne yatırım yaptığını, Suriye ordusuna karşı savaşan güçler içerisinde koçbaşı olmasına destek verdiğine tanık oluyorduk.

 

Dikkat çekici olan ise Nusra Cephesi'nin bu gerçeği tam anlamıyla kavramış olması ve kendisinin bu oluşumun içerisinde merkezi ve üst düzey bir konuma sahip olduğu ve kendisi olmadan bu oluşumun bölgesel ve yerel düzeyde hiçbir anlamının olmadığını gayet iyi idrak etmesidir. Nitekim Nusra Cephesi'nin lideri Ebu Muhammed Golani'nin el Cezire ile yaptığı röportajda "hiç kimse Nusra Cephesi'ni Fetih Ordusu'ndan kovamaz, çünkü Nusra Cephesi bu oluşum içerisinde koçbaşı rolünü üstlenmiştir" ifadesi de bu bağlamın dışında değildir.

 

Bu tespit sadece Golani'nin açıklamalarına dayanmıyor ayrıca Nusra Cephesi'nin bütün davranışları, Fetih Ordusu'nu kendi adına tescil edilmiş bir marka olarak gördüğüne işaret ettiği gibi Nusra Cephesi'ni içermeyen herhangi bir oluşumun bu ismi taşımayı hak etmediğini düşündüğünü de gösteriyor. Zira Zehran Alluş'un liderliğini yaptığı İslam Ordusu (Ceyşul İslam)'ın elinde bulunan Doğu Guta'da Genel Komutanlık oluşturulması, Nusra Cephesi hariç bütün grupları bu bayrak altında toplaması noktasındaki başarısının ardından açıkça görülmektedir. Zehran Alluş yaklaşık 2 haftadır Doğu Guta'da Fetih Ordusu'nun oluşturulması yönünde bir kampanyayı sürdürmekte, Genel Komutanlık altında birleşilmesinin istenen amacı gerçekleştirmek için yeterli olmadığını kaydetmektedir.

 

Nusra Cephesi'nin  kampanyası ve ona yönelik tepkilerden ortaya çıkan Doğu Guta'daki durum bölgenin önümüzdeki dönem ciddi bir tırmanışa tanık olacağını ortaya koymaktadır. Buna ilaveten bölge Alluş'un geçtiğimiz yıl IŞİD başta olmak üzere diğer gruplardan düşmanlarına karşı gerçekleştirdiği savaşları yeniden başlatmasına tanık olabilir, ancak bu kez hem Nusra Cephesi hem Ahraruş Şam onun hedefi olabilir. Özellikle de Ahraruş Şam'ın Rahman Tugayları ile olan birlikteliğinden vazgeçmesinden sonra, kendi aralarında kurmuş oldukları Birleşik Yargı Gücü'nün bu örgütün Doğu Guta'da faaliyet göstermesinin yasaklanması yönündeki kararlarını tanımadığını ifade etmesi ve bunda ısrarcı olması göz önünde bulundurulduğunda bu durum daha bir netlik kazanmaktadır. Bu ısrar özellikle de elinde tuttuğu eş Şuhum Kampından savaşçıların burayı terk etme kararı alması ve Guta'daki bazı grupların kendisine biat ettiğini ilan etmesi noktasında da açıkça görülmektedir.

 

Doğu Guta'daki bu üstün gayretlere paralel olarak dün Güney bölgesi Fetih Ordusu oluşumu ilan edildi. Burada Güney bölgesinden kasıt Dera ve Kunaytra bölgeleridir. Dikkat çekici olan ise Birinci Ordu, Birinci Tugay, Yermuk Ordusu, Müsenna Hareketi ve Ömereyn Birlikleri gibi onlarcasının buna katılmamış olmasına rağmen yeni oluşumun Fetih Ordusu adını almış olmasıdır. Bu durum Nusra Cephesi'nin bu ismi sadece kendi tekelinde gördüğünün en önemli göstergesidir. Güney Fetih Ordusu kuruluş bildirgesine göre söz konusu oluşum Nusra Cephesi'yle birlikte Ahraruş Şam, Fethuş Şam Koalisyonu, Neva Mücahitleri Birliği, Tevhid Aslanları Tugayları, Ensar'ul Hak örgütü ve İslami Ömereyn Tugaylarını kapsamaktadır. Burada garip olan Fethuş Şam Koalisyonu altındaki oluşuma katılan Ceyşül İslam'ın Nusra Cephesi ile beraber Güney'deki oluşuma iştirak etmekle birlikte faaliyetlerini Doğu Guta'da yoğunlaştırmasıdır. Nusra Cephesi daha önce kuzeydeki faaliyetlere katılmayı reddetmişti. Bunu şöyle yorumlayabiliriz: Ceyşul İslam, kendisini önemli bir güç olarak dayatabilecek bir güce sahip olmaması ve örgütün küçüklüğü nedeniyle bu katılıma karşı çıkmamıştır.

 

Büyük grupların Güney Fetih Ordusu'na katılmamaları buna dair soruların sorulmasına yol açmaktadır. Soru şudur: Bölgesel ve uluslararası güçler arasında meydana gelen Nusra Cephesine verilecek rolle ilgili anlaşmazlıklar mı bu grupların katılmasına mani olmuştur? Ve katılmama iradesinin bu grupların büyük bir bölümünün yaklaşık iki ay önce Ürdün'deki Mok Operasyon Komuta Merkezi'nin de teşvikiyle Nusra Cephesi'ne karşı yayınladıkları ve onunla işbirliği yapmayı reddettiklerini ifade ettikleri bildiriyle bir ilişkisi var mıdır?  Öyleyse önemli bir soru ortaya çıkıyor: Nusra Cephesi neden Kuzey'de kendisine verilen ayrıcalıklar sağlanmadan Güney'deki Fetih Ordusu'na katılma noktasında acele etti? Bu adım, İdlib'de meydana gelenlerin bir kopyası mıydı yoksa Nusra Cephesi'nin kendisine herkese dayatma planının bir parçası mı? Acaba burada Nusra Cephesi, kuzeydekinin aksine komutanlığın Özgür Suriye Ordusu'na verilmesinden ve kendisinden bir şekilde kurtulunmasını öngören ve böylelikle kendisi olmaksızın ABD ve Batı desteğinde Güney Fetih Ordusu kurulmasına zemin hazırlandığı senaryodan mı korkmaktadır?

 

Şüphesiz Nusra Cephesi, Fetih Ordusu adını taşıma ihtimali olan her türlü askeri ittifakın oluşumu önündeki yolu kesmiştir zira bu yönde atılacak her adımı, oldukça sert bir şekilde karşılık verilmesi gereken bir fitnenin ateşlenmesi olarak görecektir. Bu durum bizleri kuzey ile güney arasındaki esaslı bir farklılığa götürmektedir, o da güneyde Mok Operasyonlar Odası tarafından idare edilen Özgür Suriye Ordusu çatısı altında eylemlilik gösteren silahlı grupların güçlü varlığıdır. Halbuki kuzeyde durum farklıdır, Nusra Cephesi Amerika Birleşik Devletleri'nin doğrudan desteği olmasına rağmen ÖSO unsurlarını hızlı bir şekilde tasfiye etmeyi başarmıştır ki bu durum ciddi şüpheler içermektedir zira gerek Suriye Devrimciler Cephesi ve gerekse Hazm Hareketi'ni çok kolay bir şekilde ortadan kaldırmıştır.

 

Bu durum mümkündür ve sahada bunu destekleyen en önemlisi Nusra Cephesi'nden berî olunduğunun ilan edildiği bildiri, Mok Operasyonları Odası'nın talimatları gibi gerçekler bulunmaktadır. Ancak bu, Güney Cephesi'nde olan bitenin karmaşıklığın görmezden gelmeye yol açmamalıdır. Zira Nusra Cephesi halen bu bölgede önemli bir aktördür. Nitekim Ceyşul Harmun'a katılımını ve Birinci Ordu'yla neredeyse bir haftası dolmak üzere olan Golan yakınlarındaki Tellul el Hımr ve Hıdır savaşlarındaki işbirliğini açıklamaktadır.

 

Kafaları daha da karıştıran şey, Dera'nın ortasında Yermuk Şehitleri'yle meydana gelen çatışmalardır. Dün, Yermuk Şehitleri'ne bağlı militanlar Ahraruş Şam'ın kalesine saldırarak aralarında Ahraruş Şam'ın silahlandırma işlerinden sorumlu önde gelen komutanlarından Şadi Abdülmelik'in de bulunduğu çok sayıda militanı öldürdüğü bir saldırı gerçekleştirmiştir. Bu yüzden Güney Cephesi'nde, Kuzey Cephesi'ne benzer şekilde durumların netleşmesinin önünde daha uzun bir zaman vardır. Bu an gelene kadar Nusra Cephesi, Fetih Ordusu Markası'nı pazarlamaya devam edecek ve kendisini uluslararası ve bölgesel olarak talep edilen bir koçbaşı durumuna getirmek için uğraşacaktır.

 

 

www.medyasafak.net