Ne Büyük Asya ne de Büyük Avrupa: Amerika’nın “kaosu”, İpek Dünya Düzeni’ne karşı

Ne Büyük Asya ne de Büyük Avrupa: Amerika’nın “kaosu”, İpek Dünya Düzeni’ne karşı
İşte bunun son örneği: her yıl Ramazan’da Çin Müslümanları üzerinde baskılar olduğu aktarılsa da, bu yıl Çin’in Müslüman çoğunluklu Şincan Uygur Özerk Bölgesi’nde oruş tutmayı yasakladığını iddia eden büyük bir uluslararası medya haberleri yağmuru yaşandı. Bu türden bir medya kampanyası, 2008 Pekin Yaz Olimpiyatları’nı akamete uğratmak için Tibet Özerk Bölgesi’nde ve uluslararası düzeyde hazırlanan 14 Mart protestolarıyla ilgili hatıraları çağrıştırıyor.

 

 

 

Mahdi Darius Nazemroaya

 

 

Global Research

 

 

Avrasya'da deprem yaratan jeopolitik değişimler gerçekleşiyor. Her ikisi de zamanının büyük seyyahları olan Venedikli tüccar Marco Polo ve Faslı alim İbni Battuta, gelişmekte olan ticaret ağlarını görselerdi bir hayli etkilenirlerdi. Günümüzün Avrasya'sı, gelişerek engin bir otobanlar, demiryolu bağlantıları, dev limanlar ve sofistike havayolları ağı haline geliyor.

 

Oyunun adı birbirine bağlılık ve Pekin bu yola öncülük ediyor. Çin'in Avrasya ekonomilerini bir araya getirmeyi hedefleyen büyük projesine rağmen, Çinliler halen, Halk Cumhuriyeti'nin imajını ve öncü rolünü kirletmek isteyen kişilerin kızgınlığıyla karşı karşıya. İşte bunun son örneği: her yıl Ramazan'da Çin Müslümanları üzerinde baskılar olduğu aktarılsa da, bu yıl Çin'in Müslüman çoğunluklu Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nde oruş tutmayı yasakladığını iddia eden büyük bir uluslararası medya haberleri yağmuru yaşandı. Bu türden bir medya kampanyası, 2008 Pekin Yaz Olimpiyatları'nı akamete uğratmak için Tibet Özerk Bölgesi'nde ve uluslararası düzeyde hazırlanan 14 Mart protestolarıyla ilgili hatıraları çağrıştırıyor.

 

Çinli bir yetkilinin, haberlerin kökenine gitmek isteyen Pakistanlı araştırmacı gazeteci Mian Abrar'a verdiği beyanata göre, Pekin hükümeti resmi olarak oruç tutmayı yasaklamadı. Nitekim 1982 yılında kabul edilen Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası da buna tanıklık diyor. Anayasa'nın 2. Bölümünün 36. Maddesinde şu ifadeler yer alıyor: “Çin Halk Cumhuriyeti vatandaşları inanç özgürlüğüne sahiptir. Hiçbir devlet organı, hiçbir kamu kuruluşu veya birey vatandaşları herhangi bir dine inanmaya veya inanmamaya zorlayamaz; herhangi bir dine inanan veya inanmayan vatandaşlara karşı ayrımcılık da yapamaz.” [1] Söz konusu maddede, “Devlet normal dini faaliyetleri koruma altına alır” ifadesi dahi yer alıyor. [2]

 

Şincan'daki yerel yetkililer Abrar'a, “böyle bir yasağın resmi olarak uygulanmadığını” söyledi. [3] Muhammed isimli bir Çin Dışişleri Bakanlığı yetkilisiyle görüşen Abrar'a, haberlerin ya dezenformasyon olduğu, ya da Halk Cumhuriyeti'ndeki siyasi sistemin nasıl işlediğini anlamayan, yanlış bilgiye dayanan haberler olduğu söylendi. [4] Muhammed'in izahına göre, her ne kadar büyümelerine dair kaygılar nedeniyle okul çocukları oruç tutmamaya teşvik edilse de, bütün hükümet çalışanları ideolojik olarak herhangi bir inanca sahip olmayan yönetici Çin Komünist Partisi'ne üye ve Şincan'da onlara oruç tutmamalarının daha iyi olacağının söylenmesinin nedeni bu. [5]

 

Karakteristik ayırt edici yanıtlarını veren Çinliler, iftiralara ilgi göstermedi. Onlar denizde, karada ve havada Yeni İpek Yolu'nu (yollarını) ilerletmekle meşgul. Çinli yetkililer, altyapı anlaşmaları imzalamalak üzere Avrasya çapında seyahatler gerçekleştirdi.

 

Hint Okyanusu'nun kıyısında Bangladeş-Çin-Hindistan-Myanmar (BCIM) Ekonomik Koridoru'nun Hindistan ve Çin arasında çok-yollu bir otoban meydana getirmesi bekleniyor. Kuzey'de Çin, Sibirya üzerinden Baltık Denizi'ne bağlanıyor. Daha da kuzeyde ise Rusya'nın, Kara Denizi'nden Pasifik Okyanusu'ndaki Bering Boğazı'na uzanan Kuzey Deniz Yolu, beklenen Avrasya ticaretini ve küresel ticareti kolaylaştırmak üzere genişliyor.

 

Çin'in batısı, İran ve Rusya, güneyde Fars Körfezi ve Umman Körfezi'nden kuzeyde Hazar Denizi'ne ve Volga'ya uzanan Kuzey-Güney Taşımacılık Koridoru'nu geliştiriyor.  Azerbaycan hükümeti de Hazar Denizi'ndeki projenin parçası; Hindistan ise İran'ın güney kıyılarındaki projenin parçası. Yeni Delhi, İran'ın güney limanlarını Rusya'ya ve Orta Asya'ya daha iyi erişim sağlamak için kullanacak. Bu açıdan, Hindistan'ın Mumbai limanından İran'ın Bender Abbas limanına giden, Volga Nehri kıyılarından geçerek Rusya'nın Astrahan şehrine uzanan bir nakliye koridoru kuruluyor.

 

Carnegie Moskova Merkezi'nin direktörü Dmitri Trenin, Rusya'nın bu süreçteki rolünü “Büyük Asya”nın gelişimi olarak tanımladı. Trenin, 9 Nisan 2015 tarihinde “Putin'in  Avrupa Birliği ve Rusya liderliğindeki Avrasya Ekonomik Birliği'nden oluşan, Lizbon'dan Vladivostok'a uzanan ‘Büyük Avrupa' vizyonunun yerini, Şangay'dan St. Petersburg'a uzanan ‘Büyük Asya' aldı” diye yazdı. [6] Bu kulağa hoş geliyor, ancak her durumda, Lizbon'dan Vladivostok'a uzanan “Büyük Avrupa” da,  Şangay'dan St. Petersburg'a uzanan “Büyük Asya” da, Avrasya'nın bir araya gelmesindeki aşamalardan ibarettir.  

 

Yeni İpek Yolu ve Avrasya Ekonomik Birliği birbiriyle içiçe geçtiği gibi, aynı zamanda bir noktada birleşiyorlar ve aralarında sembiyotik bir ilişki var. Bunlar birbirini tamamlıyor, ancak Avrupa, Asya ve Avrasya'dan fazlasını da ilgilendiriyor. Bunlar, dünyanın her köşesini içeren bir İpek Dünyası'nı ilgilendiriyor.

 

İpek Yolu yalnızca yeniden canlandırılmakla kalmıyor. Bir İpek Dünya Düzeni olarak küreselleşiyor da. Uluslararası ticaret ağları, Avrasya ve Afrika'nın ötesine geçecek şekilde gelişiyor. Latin Amerika ve Karaipler, uluslararası ticarette ve Çin'in geliştirdiği taşımacılık ağında bir yere sahip. Çinliler, Latin Amerika ülkelerinin birbirleriyle ve Avrasya'yla bağlantı kurmasına yardımcı olacak büyük projeler arıyor. Bu girişimlerden bir tanesi, Brezilya'yı Peru'nun Pasifik limanlarına bağlayacak büyük bir demiryolu projesi.

 

Çinlilerin aklındaki İpek Dünya Düzeni, sınırlarla veya blok zihniyetleriyle ilgili değil. Eğer Washington Çevre Yolu'ndaki politika yapıcılar, engelleme ve yangın çıkarma yerine işbirliği yapmaya karar verirse, İpek Dünya Düzeni'nde ABD'ye bile yer var. Bizzat Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bunu  St. Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu'nun 19 Haziran 2015'te düzenlenen genel oturumunda vurguladı.

 

Putin, ABD'li moderatör Charlie Rose'a, Moskova ve Pekin'in ABD ile gerçek bir ortaklık istediğini, bunu istemeyenin ABD olduğunu söyledi. Rose'a, “Sovyetler Birliği dağıldı, Varşova Paktı dağıldı, fakat NATO halen var olduğu gibi, genişliyor da. Siz bunu yaparken Çin ve biz, bloklar kurmuyoruz, bizim bir blok zihniyetimiz yok, biz küresel düşünmeye çalışıyoruz ve öyle görünüyor ki başarıyoruz da. Biz sorumluluğu paylaştığımız gibi, aynı zamanda karşılıklı olarak kabul edilebilir çözümler ve uzlaşı bulmaya çalışıyoruz” dedi. [7]

 

 

Suud Hanedanı Rusya'ya bakıyor

 

 

Temmuz 2013'te Müslüman Kardeşler'i Kahire'deki iktidarından uzaklaştıran Mısırlı generaller ve amiraller gibi Suud Hanedanı da, ilişkilerini çeşitlendirmek ve seçeneklere sahip olmak istiyor. Mısır'ın askeri hiyerarşisi gibi Suud Hanedanı da Washington tarafından ihmal edildiğini veya ihanete uğradığını hissediyor. Bu hisler, St. Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu'nda başlayan, Rusya'yla yoğunlaştırılmış temas politikasının başlangıcı gibi görünen şeye yol açtı.

 

Mursi iktidardan uzaklaştırıldıktan sonra Moskova ve Kahire arasında bir yakınlaşma başladı. Cumhurbaşkanı Mursi'nin ve Müslüman Kardeşler'in devrilmesi sonrasında Mısır'ın Suriye politikaları bile değişmeye başladı. Ve Suudi Arabistan Mısır'da Müslüman Kardeşler'in iktidardan uzaklaştırılmasını iyi karşılarken, bu adım Mısır ve Türkiye arasındaki bağların gerilmesine yol açtı.

 

Rusya ve Suudi Arabistan arasındaki ortak fonlar, uzay işbirliği, nükleer anlaşmalar, yatırımlar ve silah anlaşmaları işliyor gibi görünüyor. Riyad ve Moskova arasındaki ilişkiler, eninde sonunda Türkiye'nin uluslararası meselelerde İran ve Rusya'yla sahip olduğu ilişkilerle paralel hale gelebilir. Türkiye, her ne kadar Tahran ve Moskova'yla Suriye konusunda büyük farklılıklar içindeyse de, bunun İran ve Rusya'yla olan ekonomik işbirliği ve ticaret yolunu kapamasına izin vermiyor.

 

 

Yunanistan doğuya bakıyor

 

 

Yunanistan'ın Euro bölgesi ve Avrupa Birliği'nin birinden veya ikisinden birden ayrılma ihtimali üzerine yapılan konuşmalar ve tartışmalar artıyor. AB'ye bağlı Avrupa Komisyonu, yine AB'ye bağlı Avrupa Merkez Bankası ve de Uluslararası Para Fonu, şu ana kadar ulusal borcunu ve mali rahatlatma politikalarını kullanarak Yunanistan'a ekonomik yollardan baskı yaptı. AB ve IMF'nin dikte ettikleri sebebiyle Yunanistan'daki emekli maaşları yarı yarıya azaldı; ülkenin geniş bir kısmı özelleştirildi ve işsizlik Yunan toplumuna musallat olmuş durumda. Tüm bunların sonucunda Yunanistan hükümeti tarafından bir halk oylaması gündeme getirildi.

 

Yunanistan Başbakanı Alexis Çipras Yunanistan Parlamentosu'ndan, AB ve IMF'nin taleplerine karar vermek üzere bir ulusal referanduma gidilmesini oylamasını istediği zaman Avrupa Komisyonu bundan memnun değildi. Atina, meseleyi yurttaşların kararına bıraktığı gibi, aynı zamanda Yunanistan artan düzeyde doğuya, Rusya'ya ve partnerlerine bakıyor. Macaristan hükümeti gibi Yunanistan hükümeti de, Rusya'yla yakınlaşarak kaşların kalkmasına yol açtı. Rusya, Yunanistan'a yardım edebileceğinin sinyallerini verdi ve Atina, Kremlin tarafından, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın oluşturduğu yeni BRICS Kalkınma Bankası'na katılmaya davet edildi.

 

Eğer Yunanistan AB'den çıkarsa, bu, ulus-üstü topluluğa indirilen büyük bir psikolojik darbe olacaktır. AB'den çıkış çağrıları sadece Yunanistan'dan değil, başka AB üyesi ülkelerin de içinden geliyor. Avusturya'da da, Viyana'nın Avrupa Birliği'nden çekilmesini ve Rusya'yla ve dünyanın geri kalanıyla daha fazla yakınlaşmasını hedefleyen bir hareket hız kazanıyor.  

 

 

Türkiye'de AKP tekelinin sonu

 

 

Türkiye'de son yapılan parlamento seçimleriyle, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) gücü nihayet kırıldı. Türkiye parlamentosundaki AKP tekeli günleri geride kaldı. Ankara'ya siyasi belirsizlik hakim.

 

“Yaratıcı kaos” Türkiye'de işleyebilir miydi? Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP'nin imajı, seçimlerden önce hayli zedelenmişti. Bunun, yolsuzluk suçlamalarıyla ve Türkiye hükümetinin dış güçleri suçlamasına yol açan bir dizi sokak ayaklanmasıyla yakından ilgisi vardı. Washington'un, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Güney Akımı projesinin yerini almak üzere Rusya Devlet Başkanı Putin'le yaptığı Türk Akımı anlaşmasından memnun olmadığı da sır değildi. [8] Türkiye, Ruslara uygulanan yaptırımlara katılmak yerine tam tersini yapıp Rusya'ya yaklaştı.

 

Türkiye'de ortaya çıkıyor gibi görünen siyasi belirsizlik, Türk Akımı projesini tehlikeye atabilir. Bu açıdan, Türk hükümeti gibi Riyad'ın da tam da ekonomik ve siyasi açıdan Rusya'ya daha fazla yakınlaşma amaçlı adımlar attığı sırada WikiLeaks'in “Suudi belgeleri”ni ortaya çıkarmasıyla Suudi Arabistan'ın baskı altına girmiş olması dikkate değerdir. WikiLeaks'in sızdırdığı belgelerin zamanlaması tesadüf mü? Bu, Rusya'yla yakınlaşan ülkelerin hedef alındığı ve istikrarsızlaştırıldığı bir modelin parçası olabilir.

 

 

Saatler işlerken, Washington yeni ortaya çıkan İpek Dünya Düzeni'yle mücadele ediyor

 

 

Washington üç farklı, ancak birbiriyle bağlantılı askeri takviyeye öncülük ediyor. Ukrayna'yı bahane olarak kullanan NATO, Avrupa'da doğuya doğru genişliyor. Rusya'nın güneyinden İran'ın batısına kadar, IŞİD/DAİŞ belası, Ortadoğu'yu eritmek ve orada ABD öncülüğünde bir askeri takviyeye izin vermek için kullanılıyor. Asya-Pasifik'te Pentagon'un “Asya eksenine geçiş”i, Güney Çin Denizi'nde Çin'le olan gerilimlerin canlandırılmasıyla meşrulaştırılıyor.

 

Suriye'den Ukrayna'ya kadar, Rusya-Çin-İran Avrasya üçlüsünün etrafında fay kırığı bölgeleri oluşturulduğu gibi, onlarla iyi ilişkileri olan hükümetler de hedef alınıyor. Türkiye ve Ermenistan'daki belirsizliğe şüpheyle bakanlar suçlanmamalıdır.

 

Bu karmaya ilave olarak, Rusya ve müttefikleri tarafından kuşatıldığı iddia edilen Ukrayna hükümeti, 1990 yılında Moldova'dan bağımsızlığını ilan etmiş olan küçük Pridnestrovya Moldav Cumhuriyeti, yahut Transnistriya ile olan güneybatı sınırında bir askeri takviye emri verdi. Kasım 2014'te yapılan Moldova parlamento seçimleri sonrasında Moldova ve Transnistriya arasındaki gerilimler, Moldova'da ABD ve AB nüfuzunun kademeli olarak artması ve Chisinau ile NATO arasındaki işbirliğinin yoğunlaşması sonucunda ağırlaştı. Transnistriya yetkilileri şimdi, Ukrayna ve Moldova'nın işgalinden korktuklarını söylüyorlar.

 

Çokkutuplu İpek Dünya Düzeni'nden korkan Washington, Transatlantik Ticaret ve Yatırm Ortaklığı ve Trans-Pasifik Ortaklığı müzakerelerini hızlandırıyor. ABD Kongresi, Başkan  Barack Obama'ya ve yönetimine, Rusya ve Çin'i dışlamayı hedefleyen iki ticaret bloğunun oluşturulması için yürütülen gizemli müzakerelerin hızını arttırma yetkisi dahi verdi. ABD bunu yapmak için ayrıca, Moskova ve Pekin'i Avrupa ve Asya'daki komşularından ayırmak için elinden geleni yapıyor ve bunun için de, Ukrayna'daki savaşı ve Güney Çin Denizi'ndeki gerilimleri bahane olarak kullanıyor.

 

Gerilimlerin farklı yanma noktalarında ateşlenmesi tehdidi, gerçek bir tehdit. Bir dünya savaşına geri sayımı ifade eden Kıyamet Saati, geceyarısına, Soğuk Savaş döneminde olduğundan çok daha yakın. Atom Bilimcileri Bülteni, Ocak 2015'te, Kıyamet Saati'ni geceyarısına üç dakika kalaya getirdi.

 

Notlar:

 

 

[1] Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası'nın İnglizce çevirisinden aktaran: People's Daily, Çin Komünist Partisi gazetesi.

[2] Aynı yerde.

[3] Mian Abrar, «Does China really ban fasting in Ramzan?» Pakistan Today, 26 Haziran 2015.

[4] Aynı yerde; Okul çocuklarını oruç tutmamaya teşvik etme politikasını kolaylaştırmak üzere, Şincan'daki Müslüman öğretmenlerden de oruç tutmamaları istendi.

[5] Her ne kadar Çinli sivil memurların oruç tutmasının yasaklanması resmi olmasa da, Şincan'daki hükümet binalarında hükümet çalışanlarına oruç tutmamaları gerektiğini hatırlatan tabelalar bulunuyor. Bir kez daha altı çizilmelidir ki, bu çalışanlar, bir dini inancı olmayan Çin Komünist Partisi'nin üyesidir. Bu tabelalar oraya, hükümet çalışanlarının yerek gelenekler veya sosyal baskı nedeniyle oruç tutması muhtemel olduğu için konulmuştur.

[6] Dmitri Trenin, «From Greater Europe to Greater Asia? The Sino-Russian Entente,» Carnegie Moscow Center, 9 Nisan 2015.

[7] Vladimir Putin'den alıntı yapılırken, “19. St Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu Genel Oturumu” (19 Haziran 2015) başlıklı panel tartışmasının ve açılış konuşmasının Kremlin tarafından yapılan resmi dökümü kullanılmıştır.

[8] Mahdi Darius Nazemroaya, «From Energy War to Currency War: America's Attack on the Russian Ruble,» Strategic Culture Foundation, 26 Aralık 2014.

 

 

 

Çev: Selim Sezer

 

www.medyasafak.net