İşgal altındaki Golan’daki Suriyeliler, İsrail’in El Kaide ile ittifakına öfkeli

İşgal altındaki Golan’daki Suriyeliler, İsrail’in El Kaide ile ittifakına öfkeli
Bu hafta İsrail’in El Kaide müttefiki isyancılara yardım ettiğini şu ana kadarki en yüksek seviyede teyit eden kişi, İsrail Savunma Bakanı Moşe Yalon’dan başkası değildi. İsrail medya kaynağı i24, Yalon’un “İsrail, sınırındaki Suriyeli isyancılara verdiği desteği, onların Suriye’deki Dürzi azınlığa zarar vermeme sözü vermesi şartına bağlıyor" dediğini aktardı.

 

 

 

Asa Winstanley

 

 

Middle East Monitor

 

 

 

İsrail'in kurduğu en alışılmamış ittifak, şu anda El Kaide'nin Suriye kolu El-Nusra Cephesi ile girdiği ittifaktır.

 

İsrail karşıtı ve Yahudi karşıtı bir retorikle geçen uzun bir geçmişe karşın, batılı sivil ve askeri hedeflerin dışında El Kaide'nin korkunç mezhepçi saldırılarının ana kurbanları, Arap dünyasındaki Müslümanlar oldu. Bu hareket, İsrail'i ender olarak hedef aldı.

 

Bu sayfada bir derece ayrıntılı bir şekilde haber yapıldığı üzere, İsrail'in şu anda El-Nusra Cephesi ile kurduğu ittifak, Golan Tepeleri'ne odaklanmış durumda. 1967 yılında Suriye'nin güneybatısındaki bu bölgeyi istila eden İsrail, bölgeyi halen yasadışı bir şekilde işgal altında tutuyor.

 

Ancak Golan'ın halen Suriye kontrolünde olan daha küçük kısmında iç savaş kızışıyor. Ve özellikle de El-Nusra Cephesi'nin Ağustos 2014'te kilit önemdeki bir sınır kapısı olan Kuneytra'nın kontrolünü ele geçirmesinden bu yana, bölgedeki isyancı güçlere El Kaide hakim. Ancak İsrail ordusu ile isyancılar arasında işbirliği mevcut. İsrail, Lübnan'dan uzak olmayan bu bölgede, ana düşmanına odaklandı: Hizbullah ve onun İranlı destekçileri.

 

İsrail, Hizbullah'a karşı hava saldırıları düzenleyerek ve Suriye hükümetine ve onun müttefiki Hizbullah'a karşı savaşında El Kaide'ye fiilen yardım ederek, Lübnan direnişine vurdu.

 

Dolayısıyla yardım, iki taraf arasında sessiz kalmaktan öteye gitti: bundan çok daha aktif bir yardım gerçekleşti. Bu yardım ayrıca El Kaide üyeleri de dahil olmak üzere Suriyeli isyancılar için açılan sahra hastaneleri biçimindeki lojistik desteği de içerdi ve buralarda tedavi görenler (İsrail karşıtı militanlar için beklenecek şekilde hapse atılmak yerine) tedavilerinin ardından hükümete karşı savaşmak üzere Suriye'ye geri gönderildi.

 

Bu hafta İsrail'in El Kaide müttefiki isyancılara yardım ettiğini şu ana kadarki en yüksek seviyede teyit eden kişi, İsrail Savunma Bakanı Moşe Yalon'dan başkası değildi.  İsrail medya kaynağı i24, Yalon'un “İsrail, sınırındaki Suriyeli isyancılara verdiği desteği, onların Suriye'deki Dürzi azınlığa zarar vermeme sözü vermesi şartına bağlıyor" dediğini  aktardı.

 

Pek çok kişinin zaten bildiği şeyi belki de farkında olmayarak teyit eden Yalon, hem Nusra'nın Suriye'deki dindaşlarına yönelik katliamlarına, hem de İsrail'in bu şiddet yanlısı fanatiklere yaptığı yardıma çok öfkeli olan, İsrail'in kendi Dürzi azınlığından gelen baskı altındaydı.

 

Nur Samaha'nın Foreign Policy için yazdığı üzere, Nusra bu ayın başlarında, kendi kontrolü altındaki “kurtarılmış bölgelerden” biri olan İdlib'de 20 Dürzi'yi katletti. İsrail işgali altındaki Golan'daki bazı Dürziler de, askeri ambulanslarla İsrail'e taşınan yaralı isyancı savaşçılara saldırmak yoluyla intikam aldı. Bir yaralı isyancının dövülerek öldürüldüğü aktarıldı.

 

Blog yazarı Richard Silverstein'ın bulgularına göre, bir isyancı koalisyonun facebook sayfası, isminin Munzer Halil olduğunu söylediği, elinde tüfek olan ölmüş bir adamın fotoğrafını yayınladı ve altına “İsrail'deki Mecdel Şems Dürzileri tarafından yaralı halde öldürüldü. Allah rahmet eylesin ve şehadetini kabul etsin” diye yazdı.

 

Suriyeli bir isyancı grubun aslında bir Suriye kasabası olan ve İsrail işgali altında olan Mecdel Şems'ten “İsrail” diye bahsetmesi, hayli çarpıcı bir ifade. Bu, isyancıların içindeki bazı unsurların, Suriye rejimine karşı yürüttükleri umutsuz mücadelede, İsrail'le ittifaka açık olduğunun bir işareti.  

 

İşgal altındaki Golan'daki Suriyeli Dürzilerin çoğunluğu İsrail işgalini reddetse de, İsrail'deki azınlık içinde işgalcilerle birlikte hareket etmiş, bir kısmı orduda görev almış Dürziler var (her ne kadar İsrail ordusuna yazılmayı reddeden Dürzilerin sayısı son yıllarda giderek artıyor olsa da).

 

Samaha'nın incelikli makalesinde ayrıntılarıyla ortaya koyduğu gibi, dini bir azınlık olarak Dürziler zorlu bir durumdalar. Çoğunluk tarihsel olarak Suriye hükümetine sadık olsa da, pek çok Dürzi Mart 2011 ayaklanmasının başlarında rejime karşı protesto eylemlerine katıldı; hatta bazıları muhalefete dahil oldu ve hükümete karşı silahlandı. Fakat iç savaş zemin buldukça ve Nusra gibi gruplar hakim konuma geldikçe, Dürziler gitgide daha ihtiyatlı hale geldi ve artık silahlı isyancılara katılmış olanlar bile isyancıların mezhepçi saldırılarından emniyette değildi. Bu, topluluk içindeki pek çok kişiyi hükümeti desteklemeye itti.

 

Şimdi, alışılageldiği üzere İsrail, kaostan kendi amaçları için avantaj sağlamayı umuyor. Uzun süredir var olan, Suriye içinde Dürzileri “koruma” amaçlı bir İsrail tampon bölgesi oluşturma fikri yeniden gündeme geliyor. Gerçekte bu, daha fazla Suriye toprağının tam kapsamlı işgalinden başka bir şey olmayacaktır. Böyle bir adım, Suriye'nin çatışan gruplarını İsrail'e karşı yeni bir kampanya içinde birleştirme riski taşıyacaktır. Gerçeklik daha karmaşık ve kanlı olacak, ancak işgalci apartheid topluluğu için daha az tehlikeli olmayacaktır.

 

Gerek Dürzi gerekse başka mezheplerden Suriyelilerin çoğu, Golan'daki ve Suriye'nin geri kalanındaki İsrail entrikalarını reddediyor. Her şey düşündüldüğünde, daha fazla Suriye toprağının İsrail tarafından tam kapsamlı işgali muhtemel değildir. Çok daha muhtemel olan şey, şimdiki “bırak kan aksın” politikasının sürdürülmesidir: “iç savaş ateşlerine mümkün olduğunca uzun süre ateş taşı ve bırak İsrail düşmanları birbirini tüketsin.”

 

 

www.medyasafak.net