Aden için savaş, yahut Güney Yemen’in radikalleşmesi

Aden için savaş, yahut Güney Yemen’in radikalleşmesi
El-Suud sadece Husileri ezmeyi amaçlamıyordu, Yemen’i büyük bir kara istilasına açık hale getirmek ve halkını IŞİD sürüleri karşısında savunmasız hale getirmek istiyordu: bu, Irak’taki yıkımın bir tekrarıydı.

 

 

Catherine Shakdam

 

 

New Eastern Outlook

 

 

Her ne kadar 25 Mart'ta savaşın başlamasından bu yana Suudi Arabistan tek taraflı olarak, ülkeyi Husilerin etkisinden “özgürleştirip”, bir kez istifa etmiş, iki kez kaçmış cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi'nin şahsında Yemen'in siyasi meşruiyetini restore etme arzusunda olduğunu ilan etmişse de, El-Suud Hanedanı üyeleri gerçek gündemlerinin Yemen'de radikal bir kontrolün önünü açmakta yattığından hiçbir zaman bahsetmediler.   

 

Yemen'deki bu savaşın sözde Şii hilalini engellemeyi ve bu şekilde İran'ın Ortadoğu'daki, özellikle de Arap Yarımadası'ndaki yükselen nüfuzunu sınırlamayı amaçladığı yanılsaması içinde olmaya devam edenler yanılmasınlar. Savaş kapitalistleri yalnızca bir şeyin peşinden koşar: terör tohumu ekmek ve onun milyonlarca dolar meydana getirmesini izlemek.

 

Dünya çapındaki neo-emperyalistler için kaos, barıştan daha fazla para getirir. Ve şu ana kadar istikrarsızlık ve aşırıcılık Amerika'nın savaş çığırtkanlığıyla mükemmel bir uyum sergileyip, kendi kendini gerçekleştiren düzenli bir korkunçluk ve kan akıtma kehanetini yerine getirdiğine göre, bu tren neden Irak'ta ve Suriye'de durdurulsun ki?

 

Emperyalist Amerika'nın elinde kukla olan El Suud da kendi siyasi paranoyasının kurbanı oldu; iktidar koltuklarını ve kraliyet meşruiyetini üzerinde inşa ettikleri kötülüğün esiri oldu: Vehhabizm.

 

Batılı güçlerin “İslami radikalizm” diye adlandırdığı şeyin ideolojik kaynağı olan Vehhabizm, kendisinin düşman ilan ettiği güce – Şii İslam'a – karşı bir mezhep savaşı çağrısı yapan ve bunu şiddetle arzulayan krallığın kendi içinde büyüyen bir istilacı haline geldi.

 

Ve Yemen Riyad diktasını reddedip bunun yerine yeni doğan, bağlantısız Pan-Arap direniş hareketine katılmayı tercih etme cesareti gösterdiği için, bu yoksullaştırılmış ülke kendisini öfkeli bir fırtınanın orta yerinde buldu. Yemen çatışması elbette çok katmanlı ve çok boyutludur. Örneğin Yemen'in coğrafyası ve doğal kaynakları uzun süreden beri bir kıskançlık kaynağı olmuştur ve bu savaş denkleminde bu kaynakların rolünü reddetmek, bulmacanın bir parçasını gözden kaçırmak olacaktır.

 

Yemen'in iç zenginliklerini kontrol etme ve topraklarını bu büyük küreselleşme oyununda yeni bir üsse çevirme arzusunun yanında, bu örtülü gündemin ilerletilmesinde kara vebanın – IŞİD'in – rolünü de görmezden gelmeyelim.

 

Suudi Arabistan'ın Yemen'deki savaş planına bakış, krallığın en temel stratejik hedeflerini açığa çıkaran, ilginç bir perspektif sunuyor.

 

Krallığın gerçekten de Husileri bulundukları yerde ezip Kral Selman'ın siyasi piyonu Hadi'yi geri getirmek niyetinde olduğunu varsaydığımızda şunu sormak gerekir: o halde neden bu kadar çok ateş gücünü, grubun yalnızca sınırlı bir çekim gücünün olduğu Güney Yemen'de yoğunlaştırıyor? Neden eski Güney Yemen'in başkenti Aden'i bu savaşın temel cephe hatlarından birine dönüştürüyor?

 

Şu ana kadar pek çok uzman, Suudi Arabistan'ın Yemen'e yönelik potansiyel İran desteğini kesintiye uğratmaya, Direniş'i daha iyi boğabilmek için ülkenin sahil şeridinin dünyayla bağlantısını kesmeye çalıştığını savundu. Ve böyle bir analiz mükemmel derecede geçerli olsa da, daha karanlık ve çok daha rahatsız edici bir tasarımı dışarıda bırakıyor: Yemen'in IŞİD birlikleri tarafından işgal edilmesi.

 

Zeydi mirası nedeniyle her zaman El Kaide'nin radikal görüşlerine direnmiş olan Kuzey Yemen'in aksine Güney Yemen, Vehhabizm'e ve onun terör kardeşi Selefizm'e çok daha açık olduğunu ortaya koymuştur. Bu bağlam içinde Aden için savaş, çok daha anlamlı hale gelmektedir.

 

Aden'de Husilerle müttefik olan askeri kaynaklar şimdiden şehre giderek büyüyen bir silah akışının gerçekleştiğini ve çatışmanın akışkanlığı nedeniyle bunun kontrolsüz ve engelsiz halde kaldığını teyit etti. Yasaklanmış olan Cumhuriyet Muhafızları'ndan subayların şimdiden ikaz ettiğine göre bu silahlar, doğrudan El Kaide'nin uyuyan hücrelerine gitti.

 

Savaş öncesindeki sayısız güvenlik raporu, Aden'deki planlanan kontrol devrinden önce radikal militanların Aden'e ve birkaç komşu şehre sızdığını, harekete geçmek için liderlikten gelecek haberi beklediğini ortaya koymuştu. Ve her ne kadar pek çok kişi yılanın başının, El Kaide'nin bir ara (2012'de) hilafetini ilan ettiği Abyan'da (güney Yemen'deki bir şehir) olduğunu ileri sürse de, ya herkes tehlike sinyalini kaçırmışsa? Ya liderlik aslında Riyad'da oturup, geçmişte yapamadığı şeyi başarmak üzere Güney Arabistan'da Batı'nın onayladığı bir askeri müdahaleyi kullanıyorsa?

 

El Kaide'nin tüm bu aylar boyunca bir taşın altında saklanıp, geri dönüş için savaş bulutlarının dağılmasını beklediğine mi inanacağız? El Kaide'nin, ortadan kalkmaktan bir hayli uzak olduğunu ve patronunu – Suudi Arabistan'ın – yanında savaşa entegre olduğunu ileri sürmek daha yerinde olmaz mı?

 

İlginç bir şekilde, bu hipotezi ülkesindeki insanlara sunan ilk kişi, eski cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih oldu. Salih, Suudilerin Yemen'in istilasını ve ülkenin savunmasının kırılmasını hazırlamak için demokrasiyi inşa etme iddiasında bulunacağını söylemişti.

 

Ve her ne kadar pek çok kişi bu ifşaatları Salih'in kendi tarafına destek alma arzusuna bağlasa da, kıdemli politikacı inkar edilemez bir şekilde bu çatışmanın alt karnına ışık tutuyordu.

 

Yemen savaşı sadece siyasi meşruiyetler çatışması, hatta doğal kaynaklar çatışması değildir: bu savaş, Güney Arabistan'ın terör yönetimine tabi hale getirilmesiyle ilgilidir.

 

Geçen aylarda Riyad'ın Yemen'in askeri altyapısını nasıl bir coşkuyla vurduğunu, tüm şehirlerdeki silah depolarını ve üsleri nasıl harap ettiğini, ülkenin bütün savunma kapasitesini nasıl da moloza çevirdiğini hatırlayalım.

 

El-Suud sadece Husileri ezmeyi amaçlamıyordu, Yemen'i büyük bir kara istilasına açık hale getirmek ve halkını IŞİD sürüleri karşısında savunmasız hale getirmek istiyordu: bu, Irak'taki yıkımın bir tekrarıydı.

 

Ve eğer çok sayıda Yemenli hâlâ, Husilerin düşman olduğu şeklindeki büyük yanılsamanın içindeyse, IŞİD orduları onların ellerini ve ayaklarını prangaya vurmadan önce Irak'tan ve Suriye'den ders çıkarmalıdırlar.

 

Şu anki durumuyla Yemen, Suudilerin öncülük ettiği ve Batı'nın organize ettiği amansız bir deniz ablukası altında aylarını geçirdi. Ufukta kıtlık ve sosyal istikrarsızlık görünürken, kara bayrağın Yemen'i işgal etmeye karar vermesi halinde, Yemen halkı hangi direnişi gösterecek?

 

www.medyasafak.net