Fua ve Keferya’da anlatılmayan acı (2)

Fua ve Keferya’da anlatılmayan acı (2)
Birinci Bölümde Suriye’nin kuzeybatısında yer alan ve Mart 2015 sonundan beri El Nusra ile müttefiklerinin kuşatması altında bulunan iki köye düzenlenen saldırılar vurgulanmıştı. 17 Ağustos itibariyle, en az 130 sakin hayatını kaybetti. Burada, Beyrut’ta okuyan bir sakin olarak “K” tanıtılıyor. Halen Keferya ve Fua’da bulunan ailesinin güvenliği adına, ismi gizlendi.

 

 

 

 

Eva Bartlett

 

 

Counterpunch.org

 

 

Birinci Bölümde Suriye'nin kuzeybatısında yer alan ve Mart 2015 sonundan beri El Nusra ile müttefiklerinin kuşatması altında bulunan iki köye düzenlenen saldırılar vurgulanmıştı. 17 Ağustos itibariyle, en az 130 sakin hayatını kaybetti. Burada, Beyrut'ta okuyan bir sakin olarak “K” tanıtılıyor. Halen Keferya ve Fua'da bulunan ailesinin güvenliği adına, ismi gizlendi.

 

 

Şii sorunu mu? Daha yakından bakış

 

Keferya ve Fua isimlerinin geçtiği çok az sayıdaki haber, NATO destekli militanların devam eden saldırılarını mezhep açısından ele aldı ve bunu bir Sünni-Şii meselesi olarak sundu. Çoğu yabancı olan bu teröristlerin pek çoğunun gerçekten de Suudi Vahhabiliğine veya Katar/Türkiye Selefiliğine bağlı olduğu doğru olsa da, Fua ve Keferya'nın Şii ağırlıklı nüfusu uzun süre boyunca, Şii olmayan komşularıyla uyum içinde yaşadı.

 

K bana, iki köy ve onları çevreleyen bölge hakkında başka şeyler anlatıyor.

 

“Suriye'nin bu bölgesinde, yaklaşık bin yıldan beri bir arada yaşayan azınlıklar var. Keferya ve Fua'da Şiiler var. Bu savaştan önce Fua halkı ve komşu Binniş halkı birbirine çok yakındı; aralarında evlilikler gerçekleşir, bayramları birlikte kutlarlardı.

 

Suriye'de bütün bunların başladığı sırada evimdeydim, henüz öğrenciydim. Nüfusu Sünni ağırlıklı olan – ama bu arada, çoğu hükümet yanlısı olan –, bir kısmı ise Şii olan Ma'rat Mesrin şehrindeki bir okula gidiyordum. İnsanlarımız, Binniş'te yaşayanlar gibi Ma'rat Mesrin'de yaşayanlarla da dosttu, aralarında evlilikler olurdu.

 

Amcam Rakka'da çalışıyordu, fakat militanlar orayı ele geçirince o ve başkaları Keferya'ya geri döndü. Keferya'nın başlangıçtali nüfusu 10 bin civarındaydı. Şimdi, Ma'rat Mesrin gibi çeşitli bölgelerden gelen, içinde başka köylerden hükümet yanlısı Sünnilerin de olduğu, fakat aynı zamanda civar bölgelerden Şiilerin de olduğu yer değiştirmiş insanların gelişiyle birlikte, çok daha fazla.”

 

İyad Huder, köydeki ve civar bölgedeki geleneksel birlikten söz ediyor:  

 

“Bu iki köyden insanlar her zaman komşularla iyi ilişkilere sahipti: geçmişte dini bayramları birlikte kutlarlardı. Kimse kimseye din hakkında bir şey sormaz, hatta ‘Sünni', ‘Şii' kelimeleri telaffuz edilmezdi. Fakat Suriye'nin kuzeyini ele geçiren aşırıcı azınlığa, Suudi Arabistan'ın Vahhabi ideolojisi aşılanmış. Bu yüzden Keferya ve Fua'dan (bir test olarak) ‘rejime' karşı ‘devrime' katılmalarını istediler. Halk ise, ‘İsyan etmekte özgürsünüz, bu sizin seçiminiz. Fakat bizim de bir seçimimiz var ve biz bunun bütün ülkeyi hedef alan bir komplo olduğuna inanıyoruz' cevabını verdi. Bu yüzden de ‘isyancılar' onları hedef olarak gördü, köylerini fethetmeye çalıştı ve içlerinden pek çoğunu kaçırdı.”

 

 

Abluka altında yaşam

 

 

K'nın dört kız kardeşi ve bir erkek kardeşi var; anneleri Şubat ayında vefat etmiş. “Çok şiddetli çatışmalar vardı, cenazesine gidemedim” diyor.  

 

Kızkadeşlerinden biri, Fua'nın Binniş'e en yakın tarafında (teröristlerin saldırdığı bölgelerden birinde” yaşıyor. K, “Yıkılan evlerin çoğu onun yaşadığı bölgede… Bu bölge cephe hattında. Kızkardeşim yakın zamanda doğum yaptı, bu yüzden de ailem onu Keferya'daki evimize getirdi. Bana, oğlu için ve halen ailesinin yaşadığı Fua'da bulunan kocası için ne kadar korktuğunu anlattı” diyor. Kızkardeşi, kendisi de iyi beslenemediğinden sütten kesilmiş ve yeni doğan oğlu için süt bulamıyormuş.

 

Keferya ve Fua ile, 2007'den beri abluka altında bulunan Gazze Şeridi arasında pek çok paralellik var. Gıda fiyatları çarpıcı düzeyde yükselmiş ve aynı zamanda sakinlerin çoğunun bir geliri, işleri olsa bile ücretlerini alabilmelerinin bir yolu yok. Mutfak gazından yoksun olan insanlar, yemeklerini odun ateşleri üzerinde pişirmeye çalışıyor – tabi odun bulunabilirse. Gerçekten de hiç elektrik yok; jeneratörler ancak yakıt olması halinde çalışabiliyor, fakat çoğu zaman yakıt da bulunmuyor. Elektriksizlik nedeniyle fırınlar kapanmış ve su pompalanamıyor.

 

K, Suriye hükümetinin sıkıntıları hafifletme çabalarını anlatıyor:  “Arasıra helikopterler bölgeye ulaşabiliyor ve paraşüt yoluyla, yakıt da dahil olmak üzere havadan tedarik yapabiliyor. Helikopterler yaklaşamadığı için tedarikleri çok yüksekten bırakıyor, fakat bu yüzden pek çok zaman bu tedarikler köye ulaşamıyor. Çatışmalar olduğu zaman, helikopterler bölgeye erişemiyor. Yakın zamana kadar köylüler haftada bir defa, bir saatliğine su kullanabiliyordu. Geçen hafta bana, bir saatliğine çalıştırabilecek kadar yakıtlarının olmadığını söylediler. Yakıt tükendi.”

 

Sair Eslim'in söylediğine göre militanlar su pompalama istasyonunu hedef alarak, su krizini daha da ağırlaştırdı. Eslim ayrıca fırınlar çalışsa bile un yokluğu olduğunu, daha önemlisi, çok ciddi bir ilaç eksikliği olduğunu belirtiyor.

 

“Kritik derecede hasta olan 60 kişi ve top saldırıları nedeniyle ciddi bir şekilde yaralanmış pek çok kişi var. Kalp ve böbrek hastaları ile, kanser ve öteki ciddi hastalığa yakalanmış olanlar, tedavi için gerekli ilaçların olmaması nedeniyle ölüm riskiyle karşı karşıya.”

 

Eslim'in aktardığına göre Fua'da şimdiden yaşlı bir adam, Mustafa Şahhud Tahhan böbrek yetersizliğinden hayatını kaybetmiş. Eslim, Fua ve Keferya'nın tam abluka altına alındığı 28 Mart 2015 gününden 16 Ağustos'a kadar 125'ten fazla sakinin şehit olduğunu, çok daha fazlasının yaralandığını aktarıyor.  

 

Meryem Muhammed şunları belirtiyor: “İnsanlar kışın gelişinden çok endişeli, çünkü evlerin çoğu ya kısmen ya da tamamen tahrip oldu, veyahut da teröristlerin devasa büyüklükteki havan saldırıları nedeniyle penceresiz ve kapısız kaldı. Ve inşaat malzemeleri ve cam olmadan hiçbir tadilat yapılamaz. ”

 

K'ya ailesiyle nasıl iletişim kurduğunu ve nasıl dayandığını sordum.

 

“İletişim çok zor. Bazen şansım yaver giderse kızkardeşlerimle telefonda konuşabiliyorum. Genellikle, eğer mobil sinyal alabilirsek Whatsapp'tan mesajlaşıyoruz. Sinyal almak için çatıya çıkıyorlar. Bazı insanlar fırsat bulurlarsa gideceklerini söylüyor, bazıları ise ‘Kalacağız, burası bizim toprağımız' diyor. Kızkardeşim, ‘Hayır, gidemeyiz. Burası bizim evimiz, mülteci olamayız. Babamızın ve annemizin mezarı burada. Toprağımızı savunurken öleceğiz' dedi.  

 

Yapabildiğim tek şey dua etmek, çünkü ne olacağını gerçekten de kimse bilmiyor.”

 

 

Seçici habercilik, mezhepçi bakış açısı

 

 

Keferya ve Fua'ya yönelik saldırıların büyük ölçüde haberlerin dışında kalması, köylerden bahsedildiğinde ise neredeyse geçerken değinilmesi ve bunun yanlı bir retorikle yapılması, emperyalistlerin / Körfez'in / Siyonistlerin Suriye'ye yönelik savaşını takip etmiş olan kimseye şaşırtıcı gelmeyecektir.

 

Arapça ve İngilizce medya kuruluşlarını her gün didik didik inceleyen Meryem Muhammed şunları belirtti: “Şu ana kadar Arap medyası en küçük ilgi göstermiyor. Batı medyası sıfır yayın yaptı. Sadece Reuters 12 Ağustos günü, Zabadani'deki ateşkes müzakeresini tartışırken, geçerken değindi. Haberlerin çoğu bu ateşkesle ilgili; eğer Keferya ve Fua'dan bahsedilirse, bu bir ilave şeklinde oluyor.”

 

İyad Huder ise şunları belirtti: “Medya Fua ve Keferya'yı görmezden geliyor, Zabadani'ye, Yermuk'a yoğunlaşıyor. Peki Zabadani'deki, Yermuk'taki insanlar kim? El Nusra'dan, IŞİD'den,  Ahrarüşşam'dan insanlar… Bunlar militan, fakat medya onların, ‘rejim' tarafından öldürülen masum insanlar olduğunu iddia ediyor.”

 

Nitekim Muhammed'in bahsettiği Reuters haberi, İngiltere'de bulunan Rami Abdülrahman'ın – “Suriye İnsan Hakları Gözlemevi” diye bilinen tek kişilik örgütün – kelimelerini kullandı: “Ateşkesin üzerinde anlaşılan başlangıç saatinden itibaren Zabadani'de, Kefreya'da veya Fua'da herhangi bir çatışma aktarılmadı. ‘Şu ana kadar sükunet var'”.  

 

İngiltere'den epey uzak olan Fua ve Keferya sakinleri ise farklı bir gerçekliği deneyimledi: Meryem Muhammed'in daha önce belirttiği gibi, ateşkesin ilan edilmesini takip eden saatler içinde teröristler havan topu saldırıları gerçekleştirdi, üç kişi hayatını kaybetti, çok sayıda kişi yaralandı.

 

“Syria Direct”te yayınlanan bir makale, iki köyü sivillerin bulunmadığı ve savaşçılarla dolu olan yerler olarak betimlemeye çalışıyor; oysa bu,  Zabadani ve Yermuk'taki duruma daha uygun. Makalenin sözlerine yer verdiği, Haziran ayında röportaj yapılan bir Ahrarüşşam militanı, şu sahte iddiada bulunuyor: “Her iki köy de kadınların ve çocukların neredeyse olmadığı askeri kışlalara benziyor. Sadece erkekler ve silahlar var.”

 

Bunu, yalnızca 10 Ağustos'ta gerçekleşen füze ve roket yağmurunda hayatını kaybeden ve 5'i çocuk olan 26 şehide anlatın.

 

Haziran 2015 tarihli bir El-Mayadin belgeseli, Fua'da yer değiştirmiş insanlara ev sahipliği yapan bir okul binasında yemek pişiren bir kadını net bir şekilde gösteriyor.

 

Reuters'ın haberinde başka sorunlar da var. Fua ve Keferya'dan mezhep diliyle ve neredeyse akla sonradan gelmiş bir düşünce gibi bahsediliyor:

 

“Bu esnada, Çarşamba günü, isyancıların elinde bulunan Zabadani'de ve İdlib vilayetindeki iki Şii köyünde, Suriyeli isyancılar ile ordu ve onun Lübnanlı militan müttefiki Hizbullah arasındaki çatışmaları durdurmak için 48 saatlik bir ateşkes ilan edildi.”

 

Görünen o ki Fua ve Keferya, isimleriyle anılmayı hak etmiyor; sadece yazının ilerleyen kısımlarında isimleri veriliyor. Köylerin adını vermek yerine Şii yapılarının vurgulanmasına gelince, Keferya'nın şimdi, Sünni ağırlıklı Ma'rat Mesrin'in 35 bin sakininin yarıdan fazlası da dahil olmak üzere, civar bölgelerden gelen yer değiştirmiş kişilere evsahipliği yaptığını hatırlayın. K'ya göre yaklaşık 12 bin kişi dışında herkes şehri terketti, “kalanlar da savaşçıların aileleri olmalıdır.”

 

Reuters'ın (ve genel olarak şirket medyasının) onları (köylerin ve yerlerinin isimlerini vermek yerine) “Şii köyleri” olarak adlandırması, Suriye'deki “mezhep çatışması” hakkındaki genel NATO anlatısıyla uyumlu… Oysa Suriye, Körfez devletlerinin Vahhabileri ve Selefileri ülkeye akın edinceye kadar seküler niteliğiyle bilinirdi.

 

Haberin ilerleyen kısımlarında yazar kasten, Zabadani'deki ve Fua ve Keferya'daki durumları karıştırıyor:

 

“Birleşmiş Milletler'in Suriye temsilcisi geçen ay, hükümetin hava saldırılarının Zabadani'de büyük çaplı yıkıma ve ölümlere sebep olduğunu söyledi ve sivillerin hem burada, hem de Fua ve Keferya'daki köylerde sıkışıp kalmış olmasından ötürü kaygılarını ifade etti.”  

 

Bu, terörist grupların Zabadani'deki varlığını aklıyor.

 

İyad Huder şunlara işaret ediyor: “Şam'a yağan havan topları ve roketler, Zabadani savaşıyla doğrudan bağlantılı. Bu füzeler en çok Duma'dan, Doğu Guta'dan, (Zamalke – İrbin – Kabun – Harasta – Cobar) ve Şam'ın kuzey kırsalındaki Kudsaya ve El-Hame'den geliyor.”  

 

12 Ağustos tarihli bir El Cezire haberi aynı senaryoyu izledi ve aynı mezhep retoriğini ortaya koydu.

 

El Cezire'nin Keferya ve Fua'nın dışından yaptığı en son (15 Ağustos tarihli) haberinde ise, muhabir düpedüz Ahrarüşşam'ın sözcüsü gibi davranıyor. El Cezire ve militanlar arasında açıkça koordine edilmiş bir çaba dahilinde muhabir, sükunet içinde militanların ateşe başlamasını bekliyor ve ardından haberine şu sözlerle başlıyor: “Bu, müzakerelerin bu sabah çökmesinin ardından, Fua ve Keferya'ya düzenlenen askeri operasyonun ikinci safhası dahilinde silahlı devrim güçlerinin, İslami Ahrarüşşam hareketinin fırlattığı ilk roket.”

 

İlginç bir şekilde, haberin tertip edilmiş niteliğine ilave olarak, K'nın işaret ettiğine göre muhabir yalan da söylüyor: “Kızkardeşim bana sabah saat 9'da, bana ulaşabilmesinden en az 20 dakika önce havan saldırılarının başladığını söyledi. Eğer videodaki ağaçların gölgesine bakarsanız, öğlen vakti olduğunu, Müslümanların gölgenin bir objenin tam altına düştüğü zaman kıldığı öğlen namazı vakti olduğunu görürsünüz.”

 

O halde bu El Cezire haberlerini biraz tuzlayıp öyle yiyin.

 

Bu ayrıntılar neden önemli? Önemli, çünkü genel olarak Suriye savaşıyla ilgili tüm meselelerde olduğu gibi, okuyucuların gerçekte olanlar konusunda ne kadar kafası karışırsa, NATO'nun suçlu kişileri, iğrenç terörlerine o kadar devam edebilirler.

 

Medya ve İnsan Hakları grubu olduğunu söyleyen cephe grupları Halep'teki “varil bombaları” hakkında yalanlar yayarken ve konuşan kafalar bölgede terörizmle mücadele konusunda durmadan konuşurken, Kuzey Suriye'deki iki küçük köyde gerçek bir katliam sürüyor. İşte bu köyler, Fua ve Keferya.

 

 

Çev: Selim Sezer

 

www.medyasafak.net