Suriye; varil bombaları ve cehennem topları

Suriye; varil bombaları ve cehennem topları
Bu anlatıya göre bütün mültecilerin sorumlusu da varil bombaları – hükümetlerimizin egemen ülkelere yönelik emperyalist, cani saldırıları değil. “Sevimli” insan Annie Sparrow da [ Roth’un eşi] İdlib’deki bütün yıkım nedeniyle Suriye Arap Ordusu’nu suçluyor. Teröristlerin kimyasal silahlarından, cehennem toplarından, havan toplarından, intihar bombacılarından, kafa kesenlerden, ırkçılardan ve tecavüzcülerden ve onların sivil bölgelerde Captagon almış halde gerçekleştirdiği canice saldırılardan tek kelimeyle bahsedilmiyor.

 

Suriye: Cehenneme hoşgeldiniz

 

 

Vanessa Beeley

 

 

 

Thewallwillfall.wordpress.com

 

 

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Uluslararası Af Örgütü ve çeşitli türden insani yardım temalı yan kuruluşlar, varil bombası kullanıldığı iddiasıyla Suriye Arap Ordusu'na kesintisiz olarak hücum ediyor. Bu yazının yazıldığı gün Ken Roth, varil bombalarının kullanılmasını Hiroşima'da kullanılan nükleer bombanın sebep olduğı yıkıma dahi benzetti ve bu esnada, İsrail'in 2014'te Gazze'de gerçekleştirdiği bombalamanın, yıkıcılığı açısından ve kuşatma altındaki ve yıpratılmış haldeki şeritte masum sivillerin üzerine atılan patlayıcıların tonajı açısından, gayet inandırıcı bir şekilde Hiroşima'da kullanılan nükleer bombayla karşılaştırılabileceğinden bahsetmedi.  

 

Bu anlatıya göre bütün mültecilerin sorumlusu da varil bombaları – hükümetlerimizin egemen ülkelere yönelik emperyalist, cani saldırıları değil. “Sevimli” insan  Annie Sparrow da [ Roth'un eşi] İdlib'deki bütün yıkım nedeniyle Suriye Arap Ordusu'nu suçluyor. Teröristlerin kimyasal silahlarından, cehennem toplarından, havan toplarından, intihar bombacılarından, kafa kesenlerden, ırkçılardan ve tecavüzcülerden ve onların sivil bölgelerde  Captagon almış halde gerçekleştirdiği canice saldırılardan tek kelimeyle bahsedilmiyor.

 

Varil bombası, üretilmesi ucuz olan [TNT düzeyine bağlı olarak, bomba başına yaklaşık 200 dolar] basit bir füzedir. Birkaç değişime rağmen bomba üzerindeki fitillerin yine de aerodinamik olarak kusursuz olmaması anlamında, tasarım kusurları vardır. İnfilak etmesi, burnunun kapsülü tetikleyebilmesi için bombanın dikey olarak düşmesine bağlıdır. Hata oranı görece yüksektir. Varsayılan avantajı ise helikopterlerden atılabilmesidir ki, yapılan suçlama da Suriye hava sahasında yalnızca Suriye Arap Ordusu'nun helikopter kullandığı yönündedir. Bunun yanlış olduğu kanıtlanmıştır. Türkiye'nin terörist güçler için helikopter koruması sağladığı belgelenmiştir:

 

“21 Mart 2014 günü Suriye'nin Keseb kasabasına düzenlenen sabah saldırısında, saldırıyı başlatan Türk askeri helikopterleriydi. O sabah 88 silahsız sivil öldürüldü, bunlardan 13'ünün de kafası kesildi. Türk ordusu o sabah ÖSO'ya, Nusra Cephesi'ne ve El Kaide'ye ağır top ateşiyle yardım etti ve helikopterden atılan füzeler polis karakolunu vurdu.” 

 

Suriye ordusunun bir savaş yürüttüğü, ancak bunun ana akım medyada resmedildiği gibi hükümet karşıtı isyancılara karşı olmadığı, bu savaşın İmparatorluğun müdahaleci ittifakı [ABD, Türkiye, Suudi Arabistan krallığı, Ürdün, NATO, İsrail] tarafından finanse edilen, silahlandırılan ve desteklenen acımasız, ahlaksız ve kana susamış bir vekil orduya karşı yürütüldüğü hatırlanmalıdır. Bunun başını Türkiye'nin çektiği, sıklıkla sözde yardım konvoyları aracılığıyla silah, tedarik, kimyasal silah bileşeni ve insan gücü sağladığı şimdi gayet iyi belgelendirilmiş haldedir. Serena Shim, ölüm tehditleri aldıktan sonra gizemli bir araba kazasında ölmeden kısa süre önce,  WHO kamyonlarının “isyancılara” silah ve teçhizat taşıdığını aktarıyordu.

 

Savaşta kaçınılmaz olarak sivil kayıpları gerçekleşir, özellikle de teröristler sivil bölgelere yerleştiğinde ve sivilleri canlı kalkana çevirdiğinde böyledir. Elbette Ken Roths ve Annie Sparrows bundan asla bahsetmez.  Suriye Arap Ordusu'nun, terörist hücrelerini hedef almadan önce yoğun nüfuslu sivil bölgeleri tahliye etmek için yapılabilir her türlü çabayı gösterdiğinden de bahsedilmez.

 

Bu savaşın tamamen görmezden gelinen bir diğer özelliği, teröristlerin kullandığı, büyük kapsamlı yapısal hasara sebep olan ve bir mile varan bir menzilin içinde sivillerin katledilmesiyle sonuçlanan havan topları ve cehennem toplarıdır. Nasıl oluyor da sahada bulunan [hem ordu hem de “isyancıların” füze yağmuru altında olduğu varsayılan] bu HRW “tanıkları”, hasara ve can kaybına sebep olanın ne olduğunu kategorik olarak ortaya koyabiliyor? Bunlara güvenilmez varil bombaları, veya sivil bölgeleri ayrımsız olarak vuran, sahaya yerleştirilmiş ya da mobil cehennem topu birimleri, hatta teröristlerin kazdıkları tünellere yerleştirdikleri ve Suriye Arap Ordusu/NDF mevzilerini vurmadan önce şaşırtmaca amacıyla infilak ettirilen patlayıcılar sebep olabilir. 

 

Eva Bartlett'in kaleme aldığı ve teröristlerin havan topu kullanımına ilişkin tanıklıkların aktarıldığı,  Suriye'de desteklediğimiz terörizm: Sivillere karşı havan kullanımına ilişkin ilk elden tanıklık başlıklı yazı okunabilir.

 

Bu, teröristlerin top ve havan ateşine maruz kalmış bir Halep sakininin ilk elden anlatısı:

 

“İnsanlar ağlıyor ve ‘ılımlı barışçıl muhalefet'ten ürküyor. Fakat onları bombalayamıyoruz çünkü bu durumda ‘uluslararası toplum' Suriye ordusunu, bir nükleer bombadan çok daha güçlü olan, eşi görülmemiş süper ultra bir silah kullanmakla suçlayacak: Varil bombaları!
Teröristler havan topları, patlayıcı mermileri, mutfak tüpünden yapılmıış bombalar ve “cehennem topu” dedikleri, patlayıcıyla, şarapnelle ve çivilerle doldurulmuş uzun su ısıtma tüplerinden yapılmış bombalar kullanıyor. (Bu silahlar hakkında google'da arama yapın veya bunlarla ilgili YouTube videolarını izleyin). Mutfak tüpü çelikten yapılır ve yaklaşık 25 kg ağırlığındadır. Bunun bir topla sivillere atıldığını düşünebiliyor musunuz? Ve onun patlayıcılarla dolu olduğunu bildiğinizi?... Ama medya, efsanevi “varil bombası” silahlarıyla meşgul! Bunlar Suriyeliler arasında “özgürlük” yayıyorlar! Nasıl olur da Suriye ordusunun onlarla savaşmaması gerektiğini söylemeye cüret ederler?


Geçen gece ilk defa barut kokusu aldık. Top ateşleri o kadar güçlüydü ki havada barut kokusu alıyorduk.

 
Bunun sonucu, yeni masum kurbanlardan başka bir şey olmadı. Yani, teröristler yeni alan kazanamadı, yeni binaları veya köşeleri işgal edemedi. “Zombilerinden” çoğunu kaybettiler, ama saymıyorlar, çünkü onların sivillerin örneğinde olduğu gibi arkalarından ağlayacak aileleri veya arkadaşları yok.

 
Özür dilerim, beni bu kadar altüst edenler esas olarak saldırganlar veya burada Türkiye'den (güneyde de İsrail ve Ürdün'den) onları destekleyen her kim varsa onlar değil; beni esas altüst edenler İngiltere'de veya BM'de yapılan konferanslarda, “özgürlük” ve “varil bombaları” hakkında durmadan yalan söyleyen, yığınla ve tonlarca yalan söyleyen ve parfümlü dairelerinde kravatları ütülü halde oturan, doktora dereceleriyle övünen ve dünyayı aldatan, temiz su, elektrik, sıcak gıda ve bizim burada bir parçasını bile edinmekte çok zorlandığımız öteki hizmetleri edinmekte hiçbir sorun yaşamayan kişiler. Birinci sınıf uçuşlar yapan ve beş yıldızlı otellerde kalan bu insanlar televizyon kanallarına çıkıp “Suriye halkı” için ağlayabiliyor ve “rejimi” suçlayıp finanse ettikleri ve destekledikleri teröristlere gözleri kör oluyor. Dilerim ki bu insanlar, ister Arap ister Batılı olsun, ister Müslüman ister Hristiyan olsun, ister Suriyeli ister başka ülkeden olsun… Dilerim ki hepsi Cehennem'e gider! Dilerim ki masum insanların yaşamasına sebep oldukları acıların aynısını tadarlar.

 

Suriye ordusu şehri savundu ve medyada teröristlerin zafer kazandığı şeklindeki iddialar, söylenti ve dedikodudan başka bir şey değil.”

 

Cehennem topu, İmparatorluğun bir numaralı propaganda takımı olan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne göre bile “kesinlikten tamamen yoksun” bir silah. Halep'te Suriye Arap Ordusu askerleri Eski Kale merkezinde mahsur kalmış durumda ve bütün şehre yayılmış “isyancı” mevzilerinden üzerlerine ateş açılıyor. Bu kesinlikten yoksun silahın, Halep'teki eski yapıtlarda devasa hasara yol açtığı biliniyor, ancak bu silahlar aynı zamanda sivil bölgelerini de harabeye çevirdi ve sivillerin bedenlerini ve kol-bacaklarını parçalara ayırdı.

 

Halep şehri başlangıçtaki büyüklüğünün beşte birine indi fakat teröristlerin eline geçmesinden sonra kendi bölgelerinden kaçan mültecilerin gelişiyle aşırı kalabalıklaştı. Her gün şehirde yürüyorum. Kolu-bacağı olmayan çocuklar ve genç kızlar görüyorum; teröristlerin attığı, onları rastgele hedef alan ve hiçbir zaman onları bırakmayacak korkunç yaralara ve korkunç hatıralara yol açan havan toplarının veya şarapnel parçalarının hedefi olmuşlar.  Bir bacağını kaybetmiş olan kız, sağlam bacağının üstünde durup ekmek satıyor; bir kolunu kaybetmiş çocuk ise sakız satıyor. Bunlar, haberlerde kısaca bahsedilen, teröristlerin saldırılarından sonra bir haber satırında ancak rakam olarak geçen “yaralı” insanlar. ‘Yaralı', çizik almış veya parmağı kanayan kişi değildir; gözünü veya kol-bacağını kaybetmiş kişidir.

 

Bütün ölümleri bu yıkıcı vekalet çatışmasının bir sonucu olarak aktarmak gerektiğine şüphe yok. Ancak kirli, gaddar ve paralı askerlerden oluşan bir orduyla savaşan meşru ulusal savaş gücünün şeytanlaştırılması yönündeki taraflı bakış, Suriye halkının zekasına ve cesaretine karşı adice bir saldırı ve hakikatin ve hükümetlerimizin hile ve ikiyüzlülüğünün kapsamının kasten gizlenmesidir.

 

Ortadoğu çapındaki mülteci krizinin, korkunç ölümlerin, tecavüzlerin ve sivillerin kaçırılmasının sorumluluğu, açık bir şekilde onların kana bulanmış ayaklarına yüklenmelidir.

 

 

Çev: Selim Sezer

 

www.medyasafak.net