ABD, Rusya’nın teröristlerini bombalamasından yakınıyor

ABD, Rusya’nın teröristlerini bombalamasından yakınıyor
Son olarak, IŞİD’in gerçekte ABD dış politikası tarafından kasten yaratıldığından hala şüphe edenler için, IŞİD’in şu anda Suriye, Hizbullah, İran, Irak ve şimdi Rusya’nın oluşturduğu birleşik kuvvetlere karşı savaştığı belirtilmelidir.

ABD, Rusya'nın teröristlerini bombalamasından yakınıyor

Tony Cartalucci

 

New Eastern Outlook

 

New York Times, kısa süre önce yayınladığı “Ruslar Suriye'deki hedefleri vuruyor, ama IŞİD bölgelerini değil” başlıklı yazısında, Rusya'nın son eylemlerini dürüstlükten yoksun ve tehlikeli olarak göstermeye çalışıyor. Gazete, şunları yazıyor:


 

Rus uçakları Çarşamba günü, aralarında en az bir tane CIA tarafından eğitilen grup da olmak üzere Suriyeli muhalefet savaşçılarına yönelik bir bombalama saldırısı gerçekleştirerek, Amerikalı yetkililerden gelen öfkeli protestolara yol açtı ve ülkedeki karmaşık mezhep savaşını yeni ve tehlikeli bir alana taşıdı.”

Elbette bu durum yalnızca, ABD'nin CIA kuruluşu tarafından eğitilen gruplar gerçekten de “ılımlılar” olsaydı Rusya'nın eylemlerini dürüstlükten yoksun ve tehlikeli kılardı. Ancak bu gruplar, böyle değiller ve bu yüzden Rusya'nın eylemleri, mevcut politikalarının genişlemesi kadar makul gerekçelere dayanmaktadır.

Ilımlı diye bir şey yoktur, hiçbir zaman da olmamıştır

ABD'nin Şam hükümetini devirme amacıyla Suriye'deki militanları örtülü bir şekilde silahlandırdığını doğrulayan manşetlerle geçen yılların ardından, şimdi aylardan beri Batı medyası ve ABD'li politikacılar kamuoyuna, Amerika'nın hem IŞİD/El Kaide'ye hem de Suriye hükümetine karşı savaşmak üzere bir “ılımlılar” ordusu yaratmaya çalıştığı iddia edilen politikasının açık başarısızlığından ötürü izahatta bulunmak için, on binlerce militanın “taraf değiştirerek” El Nusra'ya ve sözde “İslam Devleti”ne (IŞİD) geçtiğini söyleyen bir anlatı oluşturuyor.

Gerçekte ise en başından beri hiçbir zaman ılımlılar diye bir şey olmadı. Suriye savaşının başlamasından yıllar önce, 2007 gibi erken bir tarihten itibaren ABD kasıtlı bir politika olarak Suriye Müslüman Kardeşleri'ni – özü itibariyle El Kaide'nin siyasi kanadını – finanse etmeye ve desteklemeye karar vermiş ve bizzat El Kaide ile bağlantılı militanlarını silahlandırmaya başlamıştı.

Bu, Pulitzer ödüllü gazeteci Seymour Hersh'ün 2007 yılında New Yorker'da yayınlanan “Yeni Yönelim: Yönetim'in yeni politikası terörizmle savaştaki düşmanlarımızdan mı yararlanıyor?” makalesinde açığa çıkarılmış, makale açıkça şunları ifade etmişti (vurgular bize ait):

Bush yönetimi, Şii ağırlıklı İran'ı köşeye sıkıştırmak için Ortadoğu'daki önceliklerini yeniden belirlemeye karar verdi. Yönetim, Lübnan'da İran'ın desteklediği Şii Hizbullah'ı zayıflatmak için örtülü operasyonlarda Sünni Suudi Arabistan hükümetiyle işbirliği yapmaya başladı. ABD aynı zamanda İran ve Suriye'yi hedefleyen örtülü operasyonlarda da aktif olarak yer aldı. Bu faaliyetlerin yan ürünü, İslam'ın militan bir yorumunu benimseyen, ABD'ye muhalif, El Kaide'ye sempati besleyen aşırılıkçı Sünni grupları desteklemekti.

Hersh'ün 9 sayfalık isabetli yazısı ayrıca, o tarihte bile aşırıcı Suriye Müslüman Kardeşleri'nin halihazırda Suudi Arabistan aracılığıyla ABD'den finansman ve destek aldığını açığa çıkaracaktı. Yazıda şunlar ortaya koyuluyordu (vurgular bize ait):

Amerikan yönetiminin “yeni yönelim” stratejisinin Müslüman Kardeşler'e şimdiden yaradığına ilişkin kanıtlar var. Suriye Ulusal Kurtuluş Cephesi, muhalif grupların bir koalisyonu olup, bu ittifakın ana unsurları 2005 yılında rejimden kopuşunu ilan eden eski Başkan Yardımcısı Abdülhalim Haddam'ın başını çektiği grup ve Müslüman Kardeşler Hareketi'dir. Üst düzey bir CIA yetkilisi bana “Amerikalılar siyasi ve finansal destek sağladılar. Suudiler finansal destekte başı çektiler. Amerikalılar da bu işin içine girdiler” dedi. Yetkili, şu an Paris'te yaşamakta olan Haddam'ın Suudi Arabistan'dan Beyaz Saray'ın bilgisi dahilinde para almakta olduğunu söyledi. (Gazetelerde çıkan haberlere göre 2005 yılında Cephe'nin üyelerinden oluşan bir heyet, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi üyelerinden oluşan bir heyetle görüştü). Eski bir Beyaz Saray yetkilisi, bana, Suudilerin Ulusal Cephe üyelerine gerekli seyahat evrakını temin ettiğini söyledi.

2011 yılı itibariyle El Kaide'nin Suriye'deki bağlaşıkları, en başta da El Nusra Cephesi, ülke çapında faaliyet göstermeye başlayıp, Şam'a karşı yürütülen ABD destekli savaşın öncüsü konumuna yerleşti. 2012 yılında ABD Dışişleri Bakanlığı El Nusra'yı yabancı terör örgütleri listesine aldığı zaman, savaş sahasındaki hükümet karşıtı güçlerin en büyük kısmını El Kaide'nin oluşturduğu açıktı.

El Nusra hakkındaki ABD Dışişleri Bakanlığı resmi açıklamasında şunlar belirtilmişti:

Kasım 2011'den bu yana El Nusra Cephesi, Şam, Halep, Hama, Deraa, Humus, İdlib ve Deyr el-Zor da dahil olmak üzere büyük şehir merkezlerinde gerçekleşen yaklaşık 600 saldırıyı üstlendi. 40'tan fazla intihar saldırısından küçük silahlarla ve el yapımı bombalarla düzenlenen operasyonlara kadar değişiklikler arz eden bu saldırılar esnasında çok sayıda masum Suriyeli hayatını kaybetti.

El Kaide'nin en başında beri çatışmanın içinde yer aldığı gibi, aynı zamanda çatışmaya öncülük de ettiği açıktır. Bu ise ABD tarafından şu anda dillendirilen, El Kaide'nin savaşa sonradan girdiği, “ılımlıların” yarattığı kaostan yararlanıp Şam'a karşı mücadelelerine el koyduğu şeklindeki retorikle çelişmektedir. Başından beri kaosu çıkaranın ve kaosu bugüne kadar sürdürenin bizzat El Kaide olduğu açıktır.

Retorik boru hattı 

ABD, Suriye'de savaş sahasında Amerika'nın kurgusal “ılımlı” ordusunun yerini nasıl El Kaide ve IŞİD'in aldığını izah etmek için, yaklaşık 5 yıldır süren ve milyarlarca dolar harcanan operasyonunun büyük çaplı taraf değiştirmelere maruz kaldığını iddia ediyor.

Guardian gazetesi, “Özgür Suriye Ordusu'ndan isyancılar, İslamcı El Nusra Cephesi'ne geçiyor” başlıklı haberinde şunları yazdı:

Suriye'deki başlıca silahlı muhalefet grubu olan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), savaşçılarını ve kapasitelerini, El Kaide'yle bağlantıları olan İslamcı bir örgüt olan ve Beşar Esad rejimiyle savaşan en iyi teçhizatlanmış, finanse edilmiş ve motive olmuş güç olarak ortaya çıkan El Nusra Cephesi'ne kaptırıyor.”

International Business Times ise, “Dört yılın ardından, Özgür Suriye Ordusu çöktü” başlıklı makalesinde şunları yazdı:

Nusra Cephesi son üç yıl içinde, bir zamanlar ÖSO şemsiyesi altında savaşan onbinlerce kişiyi topladı. Askerlerine yüzlerce dolar aylık ve yiyecek olanakları sunuyor. ÖSO askerleri herhangi bir aylık ücret almamıştı. Carra'ya göre, Nusra Cephesi gibi aşırıcı gruplar Suriye'de alan kazanıp Körfez ülkelerindeki ve Libya'daki zengin işadamlarından milyonlarca dolar para ve silah aldığı zaman, ılımlı isyancıların ‘başka şansı yoktu'. ‘Onlar kendilerini aldatılmış hissediyorlar, bu yüzden de IŞİD'e katılıyorlar.'”

Daily Beast de, “Başlıca ABD destekli Suriyeli isyancı grup dağıldı ve İslamcılara katıldı” başlıklı yazısında şunları söyledi:

Beyaz Saray'ın, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a karşı savaşan milis gruplar içinde en fazla güvendiği isyancı gruplardan olan Hazm Hareketi, Pazar günü çöktü. Aktivistler cephe komutanlarından gelen ve kendi birimlerini dağıttıklarını ve Washington'un güvenmediği, daha büyük bir İslamcı isyancı ittifakına dahil olduklarını söyleyen bir açıklamayı online olarak yayınladı.

Hazm hareketi, ABD yapımı tanksavar TOW füzeleri de dahil olmak üzere, milyonlarca dolar değerindeki sofistike Amerikan silahlarını El Kaide'ye ve IŞİD'e götürecekti.

En yeni ABD destekli grup olan meşhur “30. Tümen”in de El Kaide'ye geçtiği kabul ediliyor – tabi en başından beri El Kaide militanları olmadıklarını varsayarsak. Telegraph gazetesi, “ABD'nin eğittiği 30. Tümen'den isyancılar ‘ABD'ye ihanet etti ve silahları El Kaide'nin Suriye koluna devretti'” başlıklı makalesinde şunları aktardı:

Suriye'de Pentagon'un eğittiği isyancıların Amerikalı destekçilerine ihanet ettiği ve silahlarını, ülkeye yeniden girmelerinin hemen ardından El Kaide'nin Suriye koluna teslim ettiği aktarılıyor.  

Pazartesi gecesi pek çok kaynak, Amerika Birleşik Devletleri'nin favorisi ‘ılımlı' isyancı grup 30. Tümen'den savaşçıların El Kaide'yle bağlantılı El Nusra Cephesi'ne teslim olduğunu ileri sürdü.”

Bizzat Batı'nın kabul ettiği üzere bu ABD destekli “ılımlılardan” binlercesinin El Kaide saflarına katıldığına ilişkin bu haberin kanıtladığı şey, en azından, Amerika'nın ılımlı bir muhalefet yaratma politikasının tamamen başarısız olduğudur. 2007 yılına kadar giden belgelere dayanan kanıtların ortaya koyduğu şey ise, ABD'nin her şeyden önce hiçbir zaman ılımlı bir muhalefet teşkil etmek gibi bir niyetinin oladığı ve bu “taraf değiştirme” haberlerinin yalnızca, Suriye'de El Kaide'nin ve IŞİD'in doğrudan finanse edilmesi ve silahlandırılması için bir örtü işlevi gördüğüdür.

İlk ihtimali gözettiğimizde, Rusya ya halihazırda taraf değiştirip El Kaide'ye geçmiş olan veya kaçınılmaz olarak El Kaide'ye geçecek olan bu grupları bombalayarak Pentagon'a iyilik yapıyor demektir.

Rusya El Kaide'yi bombalıyor 

Bu bizi, New York Times'ta en son yayınlanan makaleye götürüyor. Rusya, keyfi bir şekilde, Şam hükümetinin “meşru” denilen muhalefetini def etmek için Suriye'de ABD tarafından desteklenen “ılımlıları” bombalamıyor. Rusya, ya El Kaide bayrağı altında faaliyet gösterdiği halde ABD tarafından başka türlü betimlenen, yahut eninde sonunda kaçınılmaz olarak savaşçılarını ve silahlarını El Kaide'ye teslim edecek olan teröristleri bombalıyor. Rusya El Kaide'yi bombalıyor.

New York Times makalesi şunları da iddia etti:

Savunma Bakanı Ashton B. Carter Çarşamba günü, Rusya'nın Esad'ı desteklemek ve göründüğü kadarıyla Esad'la savaşan herkesle uğraşmak yoluyla ülkenin Esad karşıtı bütün geri kalan kısmıyla mücadele ettiğini söyledi. Carter, bu gruplardan bazılarının Amerika Birleşik Devletleri tarafından desteklendiğini ve Suriye'de siyasi çözümün parçası olmalarının gerektiğini ekledi.”

Gerçekten de Rusya şüphesiz Amerika Birleşik Devletleri tarafından desteklenen militanları bombalıyor, fakat bunun tek sebebi Amerika Birleşik Devletleri'nin Suriye'de El Kaide ve IŞİD'i kasten desteklemesidir. ABD herhangi bir zamanda IŞİD'i gerçekten de telafisi imkansız bir darbe indirmek isteseydi, basit bir şekilde, IŞİD'in tedariklerinin, savaşçılarının, silahlarının ve araçlarının Suriye'ye aktığı Türkiye sınırından geçişleri kapatabilirdi. Kuzeyde Türkiye-Suriye sınırını, güneyde Suriye-Ürdün sınırını emniyete almak yoluyla IŞİD'in varlığını bir ayda, hatta belki de daha kısa bir süre içinde sonlandırabilirdi.

ABD'nin IŞİD'e giden tedariklerin, müttefiklerinin ve hem Ürdün'de hem de Türkiye'de konuşlanmış olan kendi askeri güçlerinin burnunun dibinden geçiş gitmesine kasten izin vermiş olması, IŞİD'in varlığını en azından zımnen kalıcı hale getirdiğini – ama bundan daha kuvvetli bir ihtimalle, Suriye'de IŞİD'e giden kamyonların doldurulmasına bizzat dahil olduğunu – gösteriyor.

ABD Savunma Bakanı Ashton Carter Rusya'nın pozisyonunun “talihsiz” olduğunu söylüyor ki bu, ABD'nin Moskova'nın IŞİD'le mücadele etmeye ve bu örgütü ortadan kaldırmaya ilave olarak El Kaide gruplarını da ortadan kaldırma çabalarına direnme vaadinde bulunması gibi görünüyor.

Bazıları, teröristleri destekleme politikasının ikiye katlanmasının kaçınılmaz olarak dünyaya ifşa olacağını düşünebilir; üstelik şimdi Rusya ve İran güçleri tarafından desteklenen ve Çin güçleri tarafından da desteklenmesi muhtemel olan Suriye hükümetini devirmeyi şu ana kadar başaramamış olan bir politika, son kertede “talihsiz” olan politikanın kendisidir.

Son olarak, IŞİD'in gerçekte ABD dış politikası tarafından kasten yaratıldığından hala şüphe edenler için, IŞİD'in şu anda Suriye, Hizbullah, İran, Irak ve şimdi Rusya'nın oluşturduğu birleşik kuvvetlere karşı savaştığı belirtilmelidir. İnsanların kendi kendisine, bu büyüklükteki bir çok uluslu koalisyonla tek başına başedebilecek maddi kaynakların, finansmanın ve operasyone kapasitenin nereden geldiğini sormalıdır. IŞİD bu savaşma kapasitesini ABD ve bölgesel müttefiklerinden almıyorsa nereden alıyor?

Bir taraftan IŞİD'le mücadele ettiğini iddia edip bir taraftan da onları gözle görülür bir şekilde desteklemek, bugün başarısızlığa mahkum, gelecekte de sonsuza kadar kınanmaya mahkum bir pozisyondur.

www.medyasafak.net