Putin, Brzezinski'nin kaos kemerini doğduğu yerde yok ediyor

Putin, Brzezinski'nin kaos kemerini doğduğu yerde yok ediyor
Rusya’nın Suriye’deki terörizmle mücadele kampanyası, büyük Amerikan stratejisinin başını küçükken eziyor.

 

 

Andrew Korybko

 

 

Sputnik News

 

 

Rusya'nın Suriye'deki terörizmle mücadele kampanyası, büyük Amerikan stratejisinin başını küçükken eziyor.  

 

1980'lerden itibaren Polonyalı-Amerikalı jeo-stratejist ve eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski'nin fikirleri, ABD'nin dünya çapındaki dış politika uygulamalarının en ön cephesindeydi. İtiraf edildiği üzere (daha sonra El Kaide'ye ve Taliban'a dönüşecek olan) Mücahidin'in yaratılması ve silahlandırılmasından (daha sonra EuroMaidan'da tepe noktasına ulaşacak şekilde) Ukrayna'yı Rusya'dan koparma saplantısına kadar Brzezinski'nin fikirleri kıtalara ve on yıllara yayılan istikrarsızlaştırıcı bir gerçeklik oldu.  

 

Onun yarattığı en kalıcı miras ise, 1997 tarihli “Büyük Satranç Tahtası: Amerika'nın Küresel Üstünlüğü ve Bunun Jeostratejik Gereklilikleri” isimli kitabında geliştirdiği “Avrasya Balkanları” teorisi oldu. Brzezinski, bunun Kuzey Afrika'dan Orta Asya'ya kadar ulaşan bir kemer olduğunu ve bu kemerin parçalayıcı etnik ve mezhepsel bölünmeler üretebilecek gelişkinliğinin tam da ABD'nin tek kutuplu küresel güce sonsuza kadar tutunmak için istifade etmesi gereken şey olduğunu savunuyordu.

 

Bu konseptin beşiği her zaman Ortadoğu oldu, ancak Rusya'nın ABD'nin burada yarattığı kaosu çözmeye ve bölgeye istikrarı geri getirmeye çalışmasıyla birlikte Moskova, Washington'un büyük stratejisini tersine çevirmeye başlamış gibi görünüyor. Şimdi, “Avrupa Balkanları”nın tam olarak neye dönüşmesinin istendiğine, kaosu şiddetlendirme planlarının nasıl işlemesinin beklendiğine ve Rusya'nın bu çılgınlığı durdurmada nasıl imdada yetiştiğine bakalım.

 

“Avrasya Balkanları”nın inşa edilmesi

 

Brzezinski'nin “Avrasya Balkanları” fikri boşlukta doğmadı. Sıkı milliyetçi bir Polonyalı olarak Brzezinski, ülkesinin iki savaş arasındaki lideri Mareşal Jozef Pilsudski'yi ve onun yönetimine eşlik eden yıkıcı yeni dış politika olan “Prometheusçuluğu” gayet iyi tanıyordu.

 

Bu fikir, çok-etnili ve çok-inançlı Sovyetler Birliği'nin, Moskova'daki merkezi hükümete karşı yürütülecek büyük ‘kurtuluş savaşında' ülkenin çevresel kimlik temelli devrimcilerine silah vermek, eğitim ve siyasi destek sağlamak yoluyla dağıtılabileceğini ileri sürüyordu. Buradaki metaforik çağrışım ise, bunun Prometheus'un insana, Yunan tanrılarının en büyüğü ve en korkulanı olan Zeus'tan bağımsız olmalarına yardım etmek için ateş hediye etme biçimine benzer olacak olmasıydı.  

 

Bu politika başarısız oldu ve son kertede hiçbir sonuç getirmedi, ancak bu durum Brzezinski'nin birkaç on yıl sonra, bunun yeniden ortaya çıkmasına dair fanteziler kurmasını engellemedi. Pilsudski'nin kimlik saplantısının etkisi, Brzezinski'nin 1970'lerin sonlarında yaptığı “Kriz Kemeri” tanımında görülebilir. Buna göre kemer, “Hint Okyanusu kıyılarına yayılıyor ve parçalanma tehdidiyle karşı karşıya olan, hayati önem taşıyan bir bölgede kırılgan toplumsal ve siyasal yapılar içeriyor”du. Brzezinski, “Buradan doğan siyasi kaos, değerlerimize düşman ve hasımlarımıza sempati duyan unsurlar tarafından doldurulabilir” diyordu.

 

“Kırılgan toplumsal yapılar”dan bahsedilmesi, Brzezinski'nin temelsiz bir şekilde, Sovyetler Birliği'nin istifade edeceği paranoyası içinde olduğu kimlik çatışması için bir hüsnütabirden başka bir şey değildi. Birkaç yıl sonra ironik bir şekilde bizzat Brzezinski, bu kavramı en uç noktada kullanmada en öne geçti ve Başkan Jimmy Carter'ı, Afganistan'da Sovyetler Birliği'ne karşı yürütülen Amerikan güdümlü uluslararası cihatta El Kaide'nin kurucu babalarını silahlandırmaya ikna etti.  Brzezinski'nin stratejik düşüncesi, ülkede hayat bulan militan ivmelenmenin, benzer İslami ayaklanmaların dışarıdan organize edilmesi yoluyla Orta Asya'ya taşınabileceği şeklindeydi. Bu ayaklanmalar daha sonra Sovyetlerin Moskova'ya geri çekilmesine ve arkasında bıraktığı bütün cumhuriyetlerin bağımsız olmasına yol açacaktı.  

 

 

Kaosun toplanması


Kendi konseptinin başarısının Sovyetler Birliği'nin 1991'deki çöküşüne katkı yaptığını düşünen Brzezinski bu ilhamla, bu konseptin kardeş katili niteliğini öteki potansiyel kimlik çatışması bölgelerine, yani Ortadoğu ve Kuzey Afrika'ya doğru genişletme kararı aldı. Etnik açıdan ve inanç açısından çeşitlilik arz eden Balkan bölgesini ve bölgenin savaşlarla geçen tarihini (ki bunlardan sonuncusu 1990'larda devam ediyordu ve dolayısıyla zihninde tazeydi) tematik bir öncül olarak gören Brzezinski, nihai haline getirilmiş stratejisine “Avrasya Balkanları” adını verdi.

 

“Büyük Satranç Tahtası”nda bu konuda ortaya koyduğu fikirleri özetlemek gerekise, Brzezinski Kuzey Afrika'dan Orta Asya'ya uzanan alanda kaotik çatışmaların kışkırtılmasının, Rusya, Çin ve İran arasında, çağdaş Amerikan üstünlüğüne meydan okuyabilecek ve  Wolfowitz'in ‘tek süper güç statüsü' doktrinini paramparça edebilecek bir büyük Avrasya ittifakının konsolide olmasını engelleyebileceğine inanıyordu.   

ABD, Avrasya'daki başlıca tutunma noktalarının Avrupa'da ve Doğu Asya'da olması nedeniyle bu yaklaşan kaos kara deliğinden yara almayacaktı ve eğer en kötü ihtimal gerçek olup süper-kıta büyük çaplı bir yangının içine düşerse, onu kıta çapındaki çatışma alanından ayıran iki okyanus tamponu, gelmesi muhtemel her türlü önemli geri tepme darbesini hafifletecekti.

 
ABD, eninde sonunda Rusya, Çin ve İran'ı içine almasını umduğu kardeş savaşı ateşlerini yakmak için bir kıvılcıma ihtiyaç duyuyordu ve 2003 yılındaki Irak Savaşı yoluyla, bunu yapmak için gerekli “jeopolitik çakmaktaşını” meydana getirdi. ABD, yaratmayı amaçladığı kaos kemerinin coğrafi açıdan tam ortasına güç yoluyla saplanmak yoluyla, istikrarsızlık etkisini kemerin her iki ucuna kadar yaymak için mümkün olan en iyi konuma geldi. Bunu yapmak için bir saniye de harcamadı; araştırmacı gazeteci Seymour Hersh, 2007 yılında New Yorker'da yayınlanan “Yeni Yönelim” başlıklı ezber bozucu ifşaatında bunu yapmak için peşinden koştuğu tüm araçları ayrıntılı olarak ortaya koydu. Washington, mezhepçi nefreti körüklemekten Suriye hükümetini devirmeye kadar, hayata geçirilecek pek çok entrika seçeneğini elinde tutuyordu ve zaman, bunları uygulamaya sokmaya çalıştığını kanıtlayacaktı. Ortadoğu'nun – ve teğetsel olarak planlanan haliyle Kuzey Afrika ve Orta Asya'nın – “kan sınırlarını” parçalamak için gerekli tetikleyici unsur, “Arap Baharı” sahnesinde ortaya çıkan renkli devrimlerdi, ancak Suriye halkının kendi egemenliğini sıkı bir şekilde savunması ABD'nin planlarını tam yerinde durdurdu ve süresiz bir şekilde askıya aldırdı. 

 

 

Rusya imdada yetişiyor

 

Sahneye giren Rusya, şimdi kendini yalnızca terörizmi Ortadoğu'da yenilgiye uğratmaya değil, aynı zamanda bunun mantıksal ve yan sonucu olarak ABD'nin doğurduğu istikrarsızlaştırmayı tersine çevirmeye ve bunun sonucunda da “Kaos Kemeri”nin Suriye-Irak tepesinde düzeni restore etmeye adadı.


Brzezinki'nin “Avrasya Balkanları” teorisini baş aşağı çevirecek şekilde, eğer kesin bir şekilde iç karışıklığı hedeflediği Ortadoğu ülkeleri Amerikan güdümlü düşmanlık karşısında birleşik ve güçlü halde kalabileceğini kanıtlarsa, bu, kemerin Kuzey Afrika ve Orta Asya uçlarının da istikrarlı hale getirilmesi için örnek etkisi yaratacak, böylelikle ABD'nin on yıllardan beri sürdürdüğü, Afrika ve Avrasya'da kaos yaratma tasarılarına sekte vurulacaktır.  

 

ABD'nin büyük stratejisi Suriye'de sonun başlangıcını yaşıyor ve işte bu yüzden Brzezinski karakteristik sükunetini kaybedip Rusya'ya karşı hamasi bir öfke krizine girdi. Financial Times için bir serbest kürsü yazısı kaleme alan Brzezinski, “Rusya'nın Suriye'deki deniz ve hava kuvvetleri varlığı, ülkelerinden coğrafi açıdan tecrit olmuş, savunmasız haldedir. Eğer ABD'yi provoke etmeye devam ederlerse ‘silahsızlandırılmaları' olasıdır” iddiasında bulundu. Şeytan bile bütün insanlığı yok etmenin bundan daha cezbedici bir yolunu akıl edemezdi, fakat Amerikalı politika yapıcıların favori stratejistlerinden çılgın fikirler edinme ihtimaline karşı Rusya'nın Hazar Denizi'nden yapılan ve hayranlık yaratan seyir füzesi atışları, büyük bir hızla onların güvenlerini sarstı ve Brzezinski'nin, Suriye'deki ‘coğrafi açıdan tecrit olmuş, savunmasız” Rus gücü hakkındaki imalarının tamamen beyinsizce olduğunu kanıtladı. Amerikan devlet yapısı, hayatında ilk defa Brzezinski'nin tavsiyesini izlemeye isteksiz görünüyor ve bu, hayatımızda ilk defa, ABD'nin görece yerinde bir yargıyla hareket ettiğini gördüğümüz anlamına gelebilir.

 

 

Çev:Selim Sezer

 

www.medyasafak.net