Suudi Arabistan ekonomisi altüst oluyor

Suudi Arabistan ekonomisi altüst oluyor
IMF tahminlerine göre, önümüzdeki beş yıl boyunca petrol varil fiyatının 50 dolar civarında kalması halinde bu beş yıllık süre içinde Suudi Arabistan hazinesi tükenecek. Ülke hazinesi bu yıl da GSYİH’de %20’lik bir bütçe açığıyla karşı karşıya. IMF analistlerinin değerlendirmelerine göre Suudi Arabistan, petrol varil fiyatı en az 106 dolar olmadığı sürece bütçesini dengeleyebilir durumda olmayacak.

 

 

Viktor Mikhin

 

 

New Eastern Outlook

 

 

Ekonominin hükümetler için kaypak bir dost ve bir mihenk taşı olduğunu, kendi politikalarını, maliyesini ve tutkularını dikte ettiğini herkes bilir. Bu öğreti günümüzde, ülke ister çok yoksul, ister ortalama, isterse eski zengin petrol üreticisi olsun, daha aşikar hale gelmiştir. Bu, Fars Körfezi'nin petro-monarşilerinin, özellikle de Suudi Arabistan'ın gözlemlenmesi ve analiz edilmesi için uygun referans çerçevesidir.

 

Suudi yöneticileri, petrol fiyatını abartılı oranda düşürme ve ülkeye küresel tekel konumu kazandırma yönünde, kötü tasarlanmış bir politika benimsedi. Bu politika, Suriye'deki ve öteki ülkelerdeki teröristlerin mali, siyasi ve propagandaya yönelik amaçlarını desteklemeye yönelik çılgın bir politikayı açığa çıkardı. Bu macera kuşkusuz, kendileri gibi Arap bir ülke olan Yemen'e karşı bir savaşın kıvılcımını çakan keskim kum fırtınasından esinlenmişti ve hiçbir çıkış yolu sunmuyor. Suudi Arabistan'ın küresel imajını parlatmak üzere harcanan devasa meblağlar ve kraliyet sarayının amaçsız masrafları, Suudileri yalnızca kemer sıkma politikaları üzerine değil, ekonomilerinin yaklaşan çöküşü üzerine de kafa yormak zorunda bıraktı.

 

IMF tahminlerine göre, önümüzdeki beş yıl boyunca petrol varil fiyatının 50 dolar civarında kalması halinde bu beş yıllık süre içinde Suudi Arabistan hazinesi tükenecek. Ülke hazinesi bu yıl da GSYİH'de %20'lik bir bütçe açığıyla karşı karşıya. IMF analistlerinin değerlendirmelerine göre  Suudi Arabistan, petrol varil fiyatı en az 106 dolar olmadığı sürece bütçesini dengeleyebilir durumda olmayacak. Riyad'daki IMF misyonunu başkanı Tim Cullen, “petrol fiyatlarındaki düşüşün kraliyetin ihracat ve bütçe gelirlerinde önemli bir azalmaya yol açtığını” söyledi.

 

Temmuz ayında Riyad, rezervlerini cepten karşılamaya başladı. Ülkenin merkez bankasına göre Ağustos 2014 itibariyle bir yıl içinde 740 milyar dolardan 654.5 milyar dolara düştüler. Sonuç olarak 2007 yılından beri ilk defa bir tahvil ihracı yapılacağı açıklandı ve bonolar Suudi bankaları tarafından satın alındı. Temmuz ayında girdiler 4 milyar dolar düzeyindeydi. Daha sonra Suudi Arabistan'ın, sene sonu itibariyle 27 milyar dolar elde etmeye bel bağladığı açığa çıktı. Ancak tahvil gelirleri krallığın, hükümet harcamalarındaki yüksek seviyeyi yakalamasına izin vermiyor. Eylül ayında Barclays, petrol fiyatının 50 dolar düzeyinde kalması halinde, harcamaların da şimdiki düzeyde devam etmesi halinde Suudilerin altın rezervlerinin en fazla 2019 yılına kadar dayanabileceğini öngördü.  

 

Eylül ayında Maliye Bakanı İbrahim el-Assaf, çok sayıda ülke içi projeden vazgeçilmesi gerekeceğini kabul etti. Bunun bir örneği, dünya sınıfı bir tersane inşaatının durdurulması oldu.  2013 yılında imzalanan bir protokol, deniz sondajı platformlarının ve çeşitli gemilerin üretileceği, montaj ve onarımlarının yapılacağı dev bir tersanenin yapılmasını öngörüyordu. Sorunlar büyük bir ihtimalle, petrol fiyatlarının sonucu olarak açılan ve genişleyen bütçe deliği sebebiyle baş gösterdi. Resmi istatistiklere göre bu yıl bütçe açığı 39 milyar dolar civarında olacak. Ancak bu veriler, IMF'nin öngörüleriyle çelişiyor: IMF'ye göre bu rakam 130 milyar dolar düzeyine ulaşabilir.

 

El-Assaf ayrıca, başta eğitim, sağlık ve yeni tersane de dahil altyapı projeleri olmak üzere, bütçe harcamalarında kesintiye gidileceğini duyurdu.

 

Bunların sonucu olarak Suudi Arabistan, bölgesel kıyı petrolü üretiminin geliştirilmesinin katalizörü olarak sahip olduğu statüsünü kaybetme riskiyle karşı karşıya. Kısa süre önce  Abu Dhabi Ulusal Petrol Şirketi (ADNOC), Birleşik Arap Emirlikleri'nin kıta sahanlığında üretimi geliştirmek için önümüzdeki beş yılda 25 milyar dolarlık yatırım yapma planlarını açıkladı. Bu, 2018 yılı itibariyle sahanlığın BAE'nin genel üretim çıktısındaki payını %50'ye yükseltecek. Petrol ihraç eden öteki ülkelerde, bu tür üretimlerin ortalama payı %30 civarındadır. Bu şekilde üç yıl içinde BAE'deki ham petrol çıktısı, günde 2.8 milyon varilden günde 3.5 milyon varile çıkaracaktır.

 

Sağlam politikalar peşinde koşan ve çeşitli türden manasız hareketlere tepe taklak yuvarlanma telaşı içinde olmayan öteki ülkeler (Örneğin Kuveyt ve BAE), IMF'nin söylediğine göre düşük petrol fiyatlarına karşı çok daha emniyetli bir halde. Bu büyük ölçüde bu ülkelerin bütçelerinin, enerji ürünlerinin maliyetlerine bu denli bağlı olmamasından kaynaklanıyor. Kuveyt,  49 dolarlık varil fiyatıyla, BAE 73 dolarlık varil fiyatıyla bütçesini dengeleyebiliyor. İlave olarak her iki ülke de birikmiş dev rezervlere sahip. Örneğin IMF uzmanları, BAE'nin 50 dolar varil fiyatıyla 30 yıl boyunca rahat bir şekilde yaşayabileceğini öngörüyor.

 

Suudi yöneticileri, düşük küresel petrol fiyatlarının yol açtığı bir mali krizden nasıl kurtulacakları üzerine ciddi ciddi düşünmeye başlamış gibi görünüyor. Petrol Bakanı Ali el-Naimi, ülkedeki enerji maliyetlerinin artma ihtimali üzerine titizlikle çalışmaya başladıklarını söyledi.

 

Suudi Arabistan'daki yurtiçi enerji fiyatları, devlet tarafından sübvanse edilmeleri nedeniyle dünyadaki en düşük fiyatlar arasında yer alıyor. Şimdi ise otoriteler, sübvansiyonları azaltmanın zamanının gelip gelmediğini merak ediyor.  El-Naimi, hükümetin iç fiyatları arttırma seçeneğini tartıştığını vurguladı. Suudi Arabistan, petrol üreticilerine yönelik sübvansiyonlara yılda yaklaşık 86 milyar dolarlık harcama yapıyor. Bu tür enjeksiyonlar sayesinde ülkede bir galon (3.79 litre) normal benzin yaklaşık 46 ABD sentine mal oluyor. Ancak krallık, petrolü ülke içinde dışarıda sattığından daha ucuza satarak potansiyel gelirleri kaybediyor. Merak edilen şey, Suudi yurttaşlarının sübvansiyonların kaldırılmasına nasıl yanıt vereceği; bunun huzursuzluğa yol açıp açmayacağı ve bir toplumsal patlamanın, bir “Suudi Baharı”nın kıvılcımının çakıp çakmayacağı.

 

Bloomberg, anonim kaynaklara dayanarak, petrol fiyatlarındaki düşüşün ve bütçe küçülmesinin Suudi Arabistan'ı hükümetle sözleşme yapan yüklenicilere yapılacak ödemeleri geciktirmeye zorladığını aktardı. Bu kaynaklara göre altyapı projelerine girmiş yüklenicilerden bazıları altı aydan uzun zamandır ödeme almadı.  Ayrıca Suudi yetkililer, halihazırda imzalanmış olan sözleşmelerde daha düşük fiyatlar için pazarlık yapıyor. Uzmanlar mali sıkıntıların, yaklaşık 22 milyar dolara mal olması beklenen Riyad metrosu inşaatı gibi önemli projelerin uygulanmasını yavaşlatabileceğini söylüyor. Fon yokluğu, iş yaratma temposunu da etkileyebilir. HSBC Holding'den kıdemli iktisatçı Simon Williams, “Petrol pahalı olduğu zaman harcamaya direnmek zordur, ancak fiyat düştüğü zaman yatırımı azaltmak daha da zordur” dedi ve ekledi: “Ancak yine de bir şekilde yapmanız gerekir, zira aksi halde bütçe açığı görmezden gelemeyeceğiniz ve hiçbir şeyin olmadığını iddia edemeyeceğiniz kadar büyük olacaktır.”

 

Bu noktaları gözeten Uluslararası Para Fonu, Suudi Arabistan'a petrol bağımlılığını bırakma tavsiyesinde bulundu. Bu mesaj, IMF Müdürü Christine Lagarde'ın Kral Selman bin Abdülaziz el-Suud ve Maliye Bakanı İbrahim el-Asaf'la görüşmesi sonrasında geldi. Lagarde, Suudi liderlerinin ekonomide mümkün olduğunca hızlı bir şekilde çeşitliliğe gitmek zorunda olduğunu söyledi. IMF özel olarak ülkeye, özel sektör istihdamını teşvik edecek reformları hızlandırmasını önerdi. Lagarde Suudi Arabistan'ın mali sorunlarıyla şimdiye dek geniş petrol rezervleri sayesinde baş edebildiğini, ancak bunun sonsuza dek kalıcı olmayacağını söyledi.

 

Öte yandan stokta bekleyen yeni zorluklar da var. Aralık ayı başında yıllık OPEC zirvesi, üye ülkelerin önümüzdeki yıla yönelik stratejisini belirleyecek. Pek çok uzman, çıktılardaki azalmanın yüksek maliyetli üreticiler için, örneğin ABD için bir destek işlevi göreceğine inanıyor. Ancak Venezuela ve Cezayir gibi başka OPEC üyeleri, petrol fiyatlarını yükseltmek için üretim kesintilerini savunuyor. Üye ülkeler günde 31.57 milyon varil pompalıyor ve bunun 10 milyon varili tek başına Suudi Arabistan'a ait. 2014 yazında petrolün varil fiyatı 105 dolarken bu fiyat bugün 50 dolara kadar düşmüş durumda.

 

Umman'ın petrol bakanı Muhammed bin Hamad el-Rumhi, OPEC'i ve onun önde gelen üyesi  Suudi Arabistan'ı, politikaları aracılığıyla küresel petrol fiyatlarını indirmekle suçladı. OPEC'i sert bir şekilde eleştiren Rumhi, petrol üretimi seviyelerinden “sorumsuzca” diye bahsetti ve “Bu bir üründür, eğer günde ilave bir milyon varil olursa, piyasayı yok edersiniz” şeklinde konuştu: “Biz korunmasız haldeyiz, sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Ve krizden adeta ilahi bir sonuçmuş gibi konuşuyoruz. Ne yazık ki ben buna inanmıyorum. Bu krizi biz kendimiz yarattık.”  Umman bir OPEC üyesi değil. El-Rumhi Abu Dhabi'de düzenlenen bir konferansta konuşuyordu ve sözleri, OPEC'e mevcut üretim seviyelerini koruma çağrısı yapan BAE petrol bakanlığından üst düzey bir yetkilinin konuşmasının hemen arkasından geldi.  

 

Sesine bu dünyanın güç simsarlarının kulak kabarttığı, bir zamanların müreffeh ülkesi Suudi Arabistan'ı ne tür zorukların beklediğini görmek ilginç olacaktır. Fakat şu anda durum çarpıcı bir şekilde değişmiştir ve bunun nedenleri, küresel arenada yolunu kaybetmiş olan kraliyet hanedanının attığı yanlış adımlarda görülebilir. Üstelik dünya basını şimdi, Suudi Arabistan'da yaşanan iktidar mücadelesi hakkında da yazılar yazıyor. Durumu gayet iyi bir şekilde ele alan Fransız gazetesi Boulevard Voltaire şunları yazdı: “Riyad şimdi bir üstünlük kavgasına tanıklık ediyor. Radikaller kafirlere karşı cihad çağrısı yapıyor ve Vehhabi kraliyet ailesi şimdi, farklı nesillerin birbiriyle çatışan tutumlarıyla karşı karşıya.  En sonunda kimin galip geleceğini kimse bilmiyor.”

 

 

www.medyasafak.net