IŞİD ve Taliban arasındaki farkların kökenleri

IŞİD ve Taliban arasındaki farkların kökenleri
Her ne kadar Afgan Talibanı ile IŞİD’in her ikisi de “cihadçı” gruplar olarak sınıflandırılsa da, bu iki grubun ideolojisi farklı ve birbirine zıttır.

 

 

Alwaght.com

 

Her ne kadar Afgan Talibanı ile IŞİD'in her ikisi de “cihadçı” gruplar olarak sınıflandırılsa da, bu iki grubun ideolojisi farklı ve birbirine zıttır.  

 

IŞİD, çağdaş siyasal selefi İslam ideolojisinin silahlı versiyonu olan cihad türünü savunuyor ve bütün İslam ülkelerine hakim olacak İslam halifeliğini yeniden kurmayı amaçlıyor. Bu grup aynı zamanda Sünni İslami hukukun aşırı derecede katı bir yorumunu izliyor. 

 

Taliban ise İslam'ın Hanefi kolunun Diyobendi ekolünden. Taliban Afganistan'ı bir ulus devlet olarak kabul ediyor ve Afganistan tarihiyle gurur duyuyor. Grubun liderleri sıklıkla, “cihadlarının” sadece kendi ülkeleriyle, yani Afganistan'la sınırlı olduğunu ilan ettiler.

 

Taliban lideri Molla Ahtar Mansur, tıpkı Ebu Bekir el-Bağdadi gibi Emirü'l-Müminin, yani “inananların yöneticisi” sıfatını kullanıyor. IŞİD bu sıfatın tüm Müslümanları (Sünnileri) yönetme anlamını içerdiğine inanıyor (IŞİD Şiilerin kesinlikle Müslüman olmadığını düşünüyor). Fakat Molla Ahtar Mansur ve Molla Ömer'e göre bu sıfat yalnızca “bir cihada liderlik etme” anlamı taşıyor. 1836 yılında Peşaver'i Sihlerden geri alan Emir Dost Muhammed Han Afgan da aynı sıfatı elde etmişti. Nijerya'daki Sokoto Sultanı ve Fas Kralı da, herhangi bir Pan-İslami iddiada bulunmaksızın aynı sıfatı kullanıyor.

 

Şimdi, yakın zamanda Taliban'la bağını kesip El-Bağdadi'ye ve IŞİD'e biat etmiş bir grup var: “Özbekistan İslami Hareketi”. Bu grubun üyeleri Pakistan ordusu tarafından Pakistan'ın aşiret bölgelerinden çıkarıldı ve Afganistan'a kaçtı.

 

Özbekistan İslami Hareketi, Taliban'ın Molla Ömer'in ölümüne ilişkin açıklamalarına inanmadı ve bağlılığını IŞİD'e taşıdı. Ancak IŞİD'in bu grubun bağlılığını kabul ettiğini gösteren kanıtlar yok. Bazı haberlere göre, IŞİD ve Taliban arasındaki husumete rağmen  Özbekistan İslami Hareketi Eylül 2015'te Taliban'ın yanında savaştı ve  Kunduz'u ele geçirmelerine yardım etti.

 

Mezhepsel bölünme

 

Dinsel ve ideolojik bölünme, IŞİD'in Taliban içindeki hoşnutsuz unsurlar arasından bile güç devşirme becerisini sınırladı. 29 Temmuz 2015 tarihinde Taliban tarafından yapılan, Molla Ömer'in Eylül 2013'teki ölümüne ilişkin açıklamalar, arkasından gelecek kişi hakkındaki fikir farklarının Molla Ömer'in aile üyeleri arasında bile güçlü farklılıklara yol açtığını gösterdi. Ancak bu mevkiye Mansur'un getirilmesi konusunda ihtilaf içinde olan Taliban liderlerinden herhangi birinin Bağdadi'yi alternatif olarak gördüğüne dair herhangi bir şey aktarılmadı.

 

Farklılıklara rağmen Taliban, Mansur'un Bağdadi'ye açık mektubundaki tavsiyeyi izledi ve onu destekleyip herhangi bir paralel örgütlenme kurmadı. Mektup, Bağdadi'yi Müslümanlar arasında bölünme yaratmak ve IŞİD etkisini Afganistan'a yayarak cihadı zayıflatmakla suçluyordu.

 

Ancak Afgan Talibanı arasında IŞİD'e katılan bir istisna var ve bu, mezhepsel bölünmenin kati olabileceğine işaret ediyor:  Abdülrauf Hadim, IŞİD grubuna katılan eski Taliban üyeleri arasında en bilineni. IŞİD Hadim'i Horasan vilayetinin vali yardımcılığına tayin etti ve Temmuz 2015'te bir insansız uçak saldırısında öldürüldüğü zaman kendisi halihazırda Taliban'dan kovulmuştu. Daha önce Guantanamo üssündeki kampta tutulmuş, burada hücre arkadaşlarının cihadçı propagandasının çekiciliğine kapılmıştı.

 

Mevcut haberlere göre, IŞİD üyesi olan ve Hadim'in liderlik ettiği bu hücre arkadaşları halen Afganistan'ın güneyinde aktif, ancak kontrolleri altında tuttukları bir bölge yok. Afganistan'da yaşayan IŞİD liderlerinin hemen hemen hepsi, Pakistan Talibanı'nın eski üyeleri.

 

Çatırdayan koalisyon

 

Pakistan Talibanı'nın eski üyeleri yalnızca, Pakistan sınırında bulunan ve bir dönem IŞİD'in aktif olduğu Nangarhar vilayetinin yedi ilçesinde kontrolü ele geçirdi. IŞİD liderliği bu ilçelerin liderlerini kendi yetkilileri olarak kabul ediyor. Orakzai bölgesinden eski bir Pakistan Talibanı üyesi olan ve Suriye'nin Rakka şehrindeki IŞİD merkezleri tarafından Horasan vilayetinin emiri olarak atanan Hafız Said, IŞİD'in bu vilayetteki en yüksek yetkilisi. Hafız Said'e mali destek sunulmasına ilave olarak Rakka'dan gönderilen bazı Arap temsilciler, ona başka bölgelerde de yardım ediyor. Yerel Afganlara göre IŞİD, Taliban'dan çok daha fazla paraya sahip. (Ancak Afgan hükümetinin varlığı bu bölgede mevcut değil).  

 

IŞİD'in afyon ticaretini kontrol etmek ve operasyonları için finansman sağlamak üzere bu bölgeye yerleşeceği yönünde artan spekülasyonlar var. Ancak IŞİD görünüşte, uyuşturucu kaçakçılığı yapanlar içn idam cezası getirmiş durumda.

 

Eşi görülmemiş barbarlık

                                             

Doğu Afganistan IŞİD barbarlığını da deneyimledi. Yalnızca bir örnekte Said, Achin ilçesinde (Nangarhar) Taliban'ı desteklemekle suçlanan on yaşlıyı idama mahkum etti. Bu kişileri patlayıcıların üzerine oturmaya zorladı ve patlayıcıları infilak ettirdi. Olay o denli vahşiyceydi ki, Said'in yardımcısı olan ve kendisi de bir süre Guantanamo'da tutumuş olan Abdürrahim Müslim Dost onu terk etti. Ancak bu iki figür, farklı durumlarda farklı stratejiler de izledi: Afgan Talibanı'nın eski üyesi olan Müslim Doost Pakistan ordusuna karşı savaş ilan etmek isterken, Pakistan Talibanı'nın eski üyesi olan Said, Afganistan'daki Nangarhar ve Logar vilayetlerini ele geçirmek için bir askeri kampanyaya girişilmesi fikrini savundu.   

 

Şu anda IŞİD, Afganistan'daki topraklarını genişletmek için sınırlı olanağa sahip. Afghanistan ülke içi meselelerle boğuşurken, ülkenin neredeyse tamamı, her ikisi de IŞİD'in düşmanı olan hükümetin veya Taliban'ın kontrolünde. Bu yüzden Afganistan'daki IŞİD'in Irak, Suriye ve Libya'daki gibi hareket ederek belli bir düzeni empoze edebilecek tek güç haline gelme imkanı bulunmuyor.  

 

Bunun yanısıra, bir kurtarıcıyı kucaklayacak bir siyasi huzursuzluk da yok. Nitekim IŞİD'in Irak ve Suriye'deki ilerlemelerinin nedenlerinden biri, siyasi olarak marjinalize edilmiş olan ve daha fazla güç arayışında olan Sünniler arasındaki memnuniyetsizlikti. Diğer yandan Taliban silahlı muhalefeti de kontrol ediyor ve Pakistan'ın desteğini alıyor.

 

Bu nedenle, son çıkmazın yol açabileceklerinden bağımsız olarak, IŞİD'in Afganistan'da Irak ve Suriye'de büyüdüğü kadar hızlı büyüyebileceğine inanmak zor.

 

Ancak eğer ülkedeki kriz Kabil hükümetinin veya Taliban'ın çöküşüne yol açarsa, yahut Kabil'e giden mali veya askeri yabancı yardımlar durursa, yahut Taliban  Pakistan'daki güvenli bölgelerini kaybeder ya da siyasi bir çözüm olmaksızın Afganistan'a dönmek zorunda kalırsa, IŞİD iyi idare edilen bir şidddete başvurabilir ve ülkede bir yer bulabilir. Böyle bir durumda Afgan hükümeti ve onun uluslararası destekçileri, taşıdıkları suçu kabul etmelidir.  

 

www.medyasafak.net