Beni Suud, Şeyh Nimr’i idam ederek kendi mezarını kazdı
- Medyasafak.net
- ANALİZ
- 03.01.2016

Şeyh Nimr’in idamı, rejimin hem içerideki hem de dışarıdaki başarısızlıklarını yansıtıyor ve onun çöküşünü yalnızca hızlandıracaktır. Necd’in ıssız çöllerinden gelen bu vahşiler topluluğu olmadan dünya çok daha iyi bir yer olacaktır.
Zafer Bengaş
Crescent-online.com
Suudi rejimi, saygın alim ve insan hakları aktivisti Şeyh Nimr el-Nimr'i idam ederek, uzun suçlar listesine bir yenisini ekledi. Ancak bu son suç, onun felaketini getirebilir. Şeyh Nimr'in idamı, rejimin hem içerideki hem de dışarıdaki başarısızlıklarını yansıtıyor ve onun çöküşünü yalnızca hızlandıracaktır. Necd'in ıssız çöllerinden gelen bu vahşiler topluluğu olmadan dünya çok daha iyi bir yer olacaktır.
Suudi rejimi en büyük suçunu işledi: saygın alim ve insan hakları aktivisti Şeyh Nimr el-Nimr'i idam etti. Beni Suud, bu menfur suçu işleyerek barbar doğasını bir kez daha ortaya koydu.
Rejim aynı zamanda, şimdi ayırt edici özelliği haline gelmiş bu vahşet eylemiyle kendi mezarını kazdı.
Suudi İçişleri Bakanlığı bugün (2 Ocak) kısa bir açıklama yaparak Şeyh Nimr'in ve 47 kişinin idam edildiğini duyurdu. Açıklamada idam edilen diğer kişilerin “terörizme” bulaşmaktan ve “tekfirci” ideolojiyi benimsemekten suçlu bulunduğu ve aralarında bir Mısır ve bir Çad vatandaşının da olduğu söylendi.
İdam edilen öteki Suudiler, 2003 yılında El Kaide bağlantılı terör suçlarına katılmaktan suçlu bulundu. İnfazlar, ortaçağ krallığının 12 farklı yerinde gerçekleştirildi.
Bu suçun, özellikle de Şeyh Nimr'in, Lübnan'daki İslami direniş grubu Hizbullah'ın “cinayet” olarak adlandırdığı idamının Doğu Vilayeti'ndeki Şii nüfus arasında güçlü tepkilere yol açacağının bilincinde olan Suudi rejimi, olası bir ayaklanmayı bastırmak üzere bu bölgeye tanklar ve zırhlı personel taşıyıcıları yerleştirdi.
Katif'te, El-Avamiye'de ve krallığın doğusundaki başka bölgelerde kendiliğinden başlayan protestolar oldu. Dört yıldan daha uzun zamandır kaynayan bir başkaldırının olduğu komşu Bahreyn'de de polis protestoculara saldırdı.
Üst düzey ulema ve Dışişleri Bakanlığı da dahil olmak üzere İranlı yöneticiler ise idamı kınayıp “barbarlık” olarak tanımladı ve Suudi rejiminin bu son suç nedeniyle ağır bir bedel ödeyeceği ikazında bulundu.
Geçici Cuma imamlığı yapan ve Uzmanlar Meclisi üyesi olan Ayetullah Ahmed Hatemi bugün, idamın Beni Suud rejiminin kuruluşundan beri işlediği bitmek bilmeyen suçlar yığınıyla paralel olduğunu söyled.
“Bu temiz kanın Âl-i Suud'un yakasına bulaşıp onları tarih sayfasından sileceğinden şüphem yoktur” diyen Ayetullah Hatemi, Müslüman dünyaya Şeyh Nimr'in öldürülmesine karşı tutum alma çağrısı yaptı.
Din alimi ayrıca Necd Bedevilerinin işlediği suçların başka örneklerini de vurguladı ve Yemen'e karşı yürütülen, Müslüman Doğu'daki (namıdiğer Ortadoğu'daki) en yoksul ülkenin bütün altyapısını yıkan ve binlerce sivilin ölümüne sebep olan askeri saldırıyı örnek gösterdi. Ayetullah Hatemi, Beni Suud'un Yemen'deki suçlarını “sonsuza kadar silinmeyecek bir utanç lekesi” olarak tanımladı.
Lübnan Şii Meclisi de idamı “ağır bir hata” olarak tanımladı. Başka yerlerden de kınamalar geldi.
İngiltere merkezli uluslararası hak örgütü Reprieve, idamları “dehşet verici” olarak tanımladı ve Şeyh Nimr de dahil olmak üzere, idam edilenlerden en az dördünün siyasi protestoyla bağlantılı suçlamalar nedeniyle idam edildiğini söyledi.
Suudi rejimi, reform, siyasi haklar veya insan onuruna saygı yönündeki her türlü çağrının yasaklanmasıyla ün kazandı. Ocak 2014'te dayatılan bir hükümle (rejim, emirler yayınlayarak yönetiyor ve Allah'un Kuran-ı Kerim'de buyurduğu istişare [Şura Suresi: 38] gerekli görülmüyor), reform yönündeki her türlü çağrı, yahut yöneticiye itaatsizlik suç ilan edildi.
En kötü diktatörlük biçimleri bile, halkın haklarını savunma adı altında uygulasa bile, bu türden acımasız önlemler dayatamaz.
Rejimin barbarca eylemleri yeterince barbarca değilmiş gibi, mahkeme kadısı kör Büyük Müftü Şeyh Abdülaziz el-Şeyh, idamları savundu ve bunun “tutuklulara merhamet gösterilmesi” olduğunu söyledi. Associated Press'in haberine göre müftü, idamların onların daha fazla suç işlemesini engellediği şeklinde, akıl almaz bir açıklama yaptı.
Şeyh Nimr'in idamı, Necd Bedevilerinin içeride ve dışarıda karşı karşıya olduğu bir dizi ağır sorunu yansıtıyor. Birincisi, Şeyh Nimr azmin ve direnişin sembolüydü; o, Beni Suud'un eğri büğrü varoluşunu uzatmak için diktiği mezhepçi bariyerleri aşmıştı.
İkincisi, kraliyet içinde yönetici ailenin iki sonrada görme üyesi - Muhammed bin Nayif ve Muhammed bin Selman – arasında yoğun bir iktidar mücadelesi gelişiyor. İbn Nayif veliaht prens ve içişleri bakanı; İbn Selman ise ikinci veliaht prens ve savunma bakanı.
Bu ikisi, bunama hastalığından muzdarip olduğu ve gerçekten aciz durumda olduğu bilinen Selman öldüğünde kral olmak için iç çemberin desteğini almak amacıyla, sıkı adam görüntüsü verme rekabeti yürütüyor.
Suudiler, tekfirci teröristleri Suriye ve Irak'ın üzerine saldı, ancak son gelişmeler onları kaçırdı. Suudilerin tekfirci projesi her iki ülkede de ciddi zorluklarla karşı karşıya. Tekfirciler ayrıca ülke içinde de sorun çıkarmaya başlıyor. Aslında ülkeye gelmelerine gerek de yok; kraliyet içinde halihazırda kalabalık bir şekilde mevcutlar ve bu rezil hanedanın yönetimine açıkça tehdit oluşturuyorlar.
Suudilerin Yemen'deki savaşı da iyi gitmiyor. Hedeflerinden hiçbirine ulaşamadılar. Bilakis, savaşın Beni Suud yönetiminin istikrarsızlaşmasına yol açması muhtemel.
Bu yüzden, Suriye, Irak ve Yemen'deki başarısızlıkları onların panik olmasına ve eğri-büğrü varoluşlarına kısa devre yaptırması neredeyse kesin olan bu kitlesel idam çılgınlığına başlamalarına sebep oldu. Tarih bu tür örneklerle doludur.
En sağlam hüküm, Kuran-ı Kerim'de Allah (azze ve celle) tarafından verilmektedir:
“Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa, artık onlara yapılacak bir şey yoktur. Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere ceza vardır.” (Şura Suresi: 41-42)
www.medyasafak.net