"Chavez’in Wall Street’e Karşı Zaferi"
- Medyasafak.net
- ANALİZ
- 11.10.2012
"Venezuela için yabancı yıkımı tehdidi hâlâ bütünüyle gerçektir. Modern emperyalizmin temellerini oluşturan, Wall Street ve Londra’nın şirket-finans çıkarlarının kontrol ettiği son derece gerçek bir küresel yıkım ağı bulunmaktadır."
Tony Cartalucci
Global Research
Venezuela, ulusal egemenliği devirmeyi amaçlayan Batı tasarımlarını etkili bir şekilde başarısızlığa uğratmış görünüyor, fakat hâlâ pek çok meydan okumayla karşı karşıya.
Venezuela dünyaya, Wall Street ve Londra’nın, kendi küresel kolektiflerine almak için bir ulus-devleti daha devirme amacıyla kullandıkları yıkıcı yöntemlere karşı çıkma konusunda başarılı bir model sundu. Bununla birlikte pek çok kişi, Başkan Hugo Chavez’in kusurlu politikaları olan, kusurlu bir lider olduğunu söylüyor – bu politikalardan pek çoğu, kişisel özgürlük kavramına ters düşüyor.
Bunu potansiyel olarak bütün politikacılar için söylemek mümkün olmakla birlikte gerçek şu ki, Başkan Chavez kusurlarına rağmen, Batı’nın Güney Amerika’ya dair tutkularının önüne gerçek bir engel koydu ve dünya çapındaki Batı entrikalarına devamlı olarak karşı çıktı.
Buna karşın Başkan Chavez’in çokça eleştirilen, Wall Street’in temsilcisi, Tayland’daki Thaksin Shinawatra benzeri bir siyasi hareketin başında olduğu, bir başka deyişle daimi olarak iktidarda kalmak amacıyla güvenilir bir seçmen bloğu yaratmak için popülist politikaları kullandığı da ileri sürülmektedir. Venezuela’nın politikalarının sürdürülebilir olması ve petrol endüstrisinin millileştirilmesinin doğrudan sonucu olması, Tayland’daki Shinawatra’nın ise basitçe devlet kasalarından para alması ve Tayland’ın geniş kaynaklarını daha fazla özelleştirmeye ve çok uluslu yabancı şirketlere satmaya çalışması gibi farklara rağmen, bazı bakımlardan bu doğrudur.
Ayrıca siyaset ve ekonomi politikaları hatalı bir şekilde, bir kişinin yandaş veya taraftar olduğu “taraflar” olarak görülmektedir. Gerçekte global seçkinler bunları yalnızca araçlar olarak görmekte ve kullanım biçimleri kişisel tercihler ya da ideoloji değil, özel bir durumun verdiği fayda tarafından belirlenmektedir. İster “iyi” ister “kötü” olsunlar, birlikte çivilenmesi gereken bir tahtayla birlikte sunuldukları zaman, bir çekiç alırlar. Benzeri şekilde, bir ulusun geniş ve yetkin bir siyasal muhalefet altında birleşmesi gerektiği zamanlarda, siyasal aygıtlar, popülizm ve sosyalist politikalar genel olarak kullanılır.
Başkan Chavez’in Batı’ya karşı Venezuela halkını, kendilerinin aleyhine olan kolektif şirket ve finans çıkarlarına ve Chavez’in siyasi kariyeri boyunca karşı karşıya kaldığı gerçek yabancı yıkıcılığına karşı örgütlemede başka hangi etkili yöntemleri kullanabileceğini görmek zordur. Tahtaların birlikte çivilenmesi gerekmiştir ve Başkan Chavez de bir çekiç kullanmak üzere seçilmiştir. Bunu başarmaktadır, kurduğu siyasal yapı çekiçle dövülmüş, giderek daha ayrıksı ve istikrarlı bir biçim almıştır ve yakında, onu daha fazla geliştirmek için başka araçları da ele almanın zamanı gelecektir.
İstikrarlı, Kalıcı Bir Yapıyı Sağlamak
Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez konumunu sağlamlaştırırken, halkı kazanmak için çabalar yürüten, dışarıdan finanse edilen muhalefete karşı, halkın desteğini elde etmek için gerekli popülist politikaların ötesine geçmek gerekecektir. “Serbest Piyasa & Sosyalizm: Alternatif bir Bakış” başlıklı yazıda, şu ifadelere yer verilmişti:
Sosyalist taslaklar birer araçtır. Tüm araçlar gibi, yalnızca halkın onları kullandığı ölçüde iyidirler. Sosyalist sağlık, refah, eğitim ve benzerleri soylu gibi görünse de, gerçekte temel olarak, kendi çıkarlarının peşinde olan hilekâr politikacılar tarafından, seçmen kitlesini özel bir siyasal gündeme bağlı kılmak için verilen rüşvetler işlevini görmektedir. Bu şekilde, sosyalist taslakların kullanılmasıyla seçmen blokları yaratılmıştır. Pragmatik çözümler ciddiyetle izlenmemiştir, zira pragmatik, kalıcı çözümler – herhangi bir özel toplumsal sorun bütünüyle dindirilirken – taslakların gerçek amacını, yani bağımlı, köleleştirilmiş bir seçmen bloğu oluşturma amacına zarar verecektir.
Diğer yandan, sosyalist taslakların tıbbi bakım gibi özel bir toplumsal sorun için bir geçici tedbir bağlamında uygulandığını hayal edelim. İnsanlara tıbbi bakım desteği verilirken, üstlenilen yükümlülükler yalnızca insanların uygun tedavi almadan ölmesini engelleyecek türden geçici yükümlülükler olacaktır. Bu esnada yatırımlar akıllarda özel kıstaslar ve zaman çerçeveleriyle, eğitime ve biyomedikal teknolojiye yönlendirilecektir. Eş zamanlı olarak, “fikri mülkiyet haklarının” zayıflatılması ve iş pratiklerinin tekelleştirilmesi gibi engeller kaldırılarak gerçek rekabetin gelişiminin önü açılacaktır.
Gelişkin eğitim üzerinden, eğitimli pratisyen hekimlerin ve biyomedikal mühendislerin desteğinin arttırılması ve biyomedikal teknolojinin geliştirilmesi yoluyla mevcut yetersizlik düzeylerinin aşılması sayesinde tıbbi bakım maliyeti de düşecektir. Tekellerin ortadan kaldırılmasıyla, gerçek ilerleme sağlanabilir. Eğer özel olarak bir şirket kanser için uygulanabilir, düşük maliyetli bir tedavi sunuyorsa, hiçbir tekel, Washington nezdinde lobicilik yapıp kendi özel çıkarları için bunu devre dışı bırakamayacaktır. Benzer çözümler, yetersiz, eskimiş, asalak petrol ve otomobil sanayileri için de uygulanabilir.
Bugün topluma bakmalı ve düzenlenmiş saydığımız sanayileri ve malları gözden geçirmeliyiz. Son tavuk budunu veya marul yaprağını kırışmıyoruz ve birçok insan da temel gıdalardan uzak yaşamıyor. Bu, halklarımızı beslemek için yardıma dayalı sosyalist taslaklar uygulamış olmamızdan değil, tarım teknolojisini geliştirmiş olmamızdan ve bunun da, normal koşullarda hemen hemen herkesin yararlanabileceği, uygun fiyatlı bir pazar oluşturmamızı sağlamış olmasından kaynaklanıyor.
Benzeri şekilde, medikal teknoloji ve diğer temel endüstriler, piyasa fiyatının herkes için erişilebilir olduğu noktaya kadar ilerletilebilir ve ilerletilmelidir. Bu, sosyalist taslaklar veya tekelleştirici düzenlemelerle olmayacaktır. Gelişkin eğitimle ve piyasa içinde, verilen tek korumanın büyük ve küçük girişimcilerin tekelci pratikler tarafından engellenmeden ticareti sürdürebilme hakkı olduğu, sağlıklı rekabetle olacaktır. Eş zamanlı olarak, bunlar gerçekleşinceye kadar, topyekün, kalıcı (ve sorunları teşvik eden) sosyalist çözümlerden uzaklaşan bir geçiş sağlamak ve geçici tedbirleri hayata geçirmek önemlidir.
Yukarıda tanımlanan “serbest piyasa” kavramının mutlak ekonomik anarşiye gönderme yapmadığı anlaşılmalıdır. Bugün Venezuela mevcut sorunlar karşısında daha kalıcı ve teknolojik çözümler izlemeyi seçecek olursa, elbette yabancı çok uluslu şirketlere ve felç edici “neoliberalizme” “pazarlarını açmak” zorunda değildir. Batı zaten pek çok yoldan, dev şirketlerin kendi çıkarları doğrultusunda dev, küresel savaşlar başlatmak da dâhil olmak üzere istedikleri herhangi bir şeyi yapmakta özgür olduğu “serbest piyasalar”ı ya da ekonomik anarşiyi aramaktadır. Pek çok iyi niyetli serbest piyasa savunucusunun nefret ettiği sınırlayıcı kanun ve düzenlemeler, bir “sosyalist hükümet” tarafından değil, bu engelsiz, anarşik şirketler tarafından dayatılmıştır. Bu serbest piyasa taraftarlarının “sosyalist hükümet” olarak algıladıkları şey gerçekte, engelsiz, kontrolsüz, sorumsuz şirket ve finans çıkarları tarafından yaratılmış ve denetlenmekte olan bir arayüzdür.
Venezuela için yabancı yıkımı tehdidi hâlâ bütünüyle gerçektir. Modern emperyalizmin temellerini oluşturan, Wall Street ve Londra’nın şirket-finans çıkarlarının kontrol ettiği son derece gerçek bir küresel yıkım ağı bulunmaktadır. Başkan Hugo Chavez’in bir sonraki adıma geçebilmek, çekici indirip daha mafsallı araçlar kullanabilmek için, bu niyetleri kendisini destekleyen tabana etkin bir biçimde aktarması ve Venezuela halkının bir sonraki aşamanın tehlikelerinden sonuçlarından haberdar olmasını sağlaması gerekmektedir.
Son olarak, giderek daha fazla ulusun oluşturduğu bir cephe Batı’nın küresel hegemonyasına ve “Washington Konsensüsü”ne karşı durmaya başlarken, dünya çapındaki insanların benzer fakat zıt bir küresel düzenin yerleşmesini engellemesi gerekir. Herhangi bir adı taşıyan, herhangi bir ulus ya da uluslar topluluğu tarafından kontrol edilen bir küresel yönetim gereksizdir ve ulusal, yerel ve bireysel egemenliği yıkmaktan başka hiçbir şeye hizmet etmez. Ulusal egemenliğe karşılıklı saygının ve ulus devletin önceliğinin en temel ilke olduğu çok kutuplu bir dünya, dünya halkları olarak sadece temsilcilerimizden isteyeceğimiz bir şey değil, aynı zamanda erişmek için her gün çalışmamız gereken bir şey olmalıdır.
medyaşafak