İran'ın nükleer anlaşması Hizbullah ile ilişkilerini daha da geliştirecek

İran'ın nükleer anlaşması Hizbullah ile ilişkilerini daha da geliştirecek
Hizbullah'a yakın Lübnanlı bağımsız uluslararası ilişkiler uzmanı Hussam Matar, Al Monitor'a yaptığı açıklamada "İran'da devlet devrimin hizmetindedir ve Hizbullah da bu devrimin kalbinde yer alıyor. Hizbullah İran için bir müttefikten fazlasıdır. Bu ikisi arasındaki ilişki baba ile oğlu arasındaki ilişkiye benzer" şeklinde konuştu.

 

 

Ali Rızk

 

Al-monitor.com

 

Lübnan'da sıkça sorulan sorulardan biri İran nükleer anlaşmasının İran'ın Hizbullah ile ilişkilerini nasıl etkileyeceğidir. Fakat parti yetkilileri ve Lübnanlı bağımsız gözlemciler iki taraf arasındaki ilişkinin koparılmasının mümkün olmadığı yönünde bir tasvir çiziyorlar. Bu kişiler bölgede ve ötesinde şekillenen jeopolitik dinamiğin ve İran ile varılan nükleer anlaşmanın Hizbullah'ı daha da güçlendireceğine inanıyorlar.

 

Bir Hizbullah yetkilisi Al Monitor'a yaptığı açıklamada "İran'ın kendi ulusal sahnesine dönüşünün Hizbullah'a verdiği desteği azaltacağını zanneden biri İran'ın nasıl düşündüğünü bilmiyor. Hizbullah Tahran'ın en sıkı müttefiki sayılıyor" şeklinde konuştu.

 

Hizbullah'ın kalesi addedilen Beyrut'un güneyindeki Dahiye'deki ofisinde konuşan ve isminin belirtilmemesini isteyen bu yetkili "Hizbullah İran için bir müttefikten fazlasıdır. Bu ikisi arasındaki ilişki baba ile oğlu arasındaki ilişkiye benzer" dedi ve ideolojik faktöre vurgu yaparak "İran'ın başarısı Hizbullah'ın ve Velayet-i Fakih'in başarı hanesine yazılır" ifadesini kullandı.

 

Bu yetkili "İran'ın altı dünya gücü ile yürüttüğü nükleer dosya görüşmelerinde başka bir konunun ele alınmadığına dair güvenilir bilgiye sahip olduğunu" belirterek bu durumu Tahran'ın Hizbullah'a verdiği desteği azaltmayacağına delil olarak sundu.

 

Benzer görüşler bu sahadaki farklı uzmanlar tarafından da dillendiriliyor.

 

Hizbullah'a yakın Lübnanlı bağımsız uluslararası ilişkiler uzmanı Hussam Matar, Al Monitor'a yaptığı açıklamada "İran'da devlet devrimin hizmetindedir ve Hizbullah da bu devrimin kalbinde yer alıyor" şeklinde konuştu.

 

Matar'a göre iki taraf arasındaki ideolojik ilişkiyi benzersiz kılan şey "İsrail karşıtı direniş ideolojisi ile dinî Şii ideolojinin birleşimidir" ve bu durum İsrail karşıtı direniş ideolojisinin baskın rol oynadığı İran-Suriye bağlantısından farklıdır.

 

Hizbullah yetkilisi, Tahran'ın Hizbullah'a karşı düşmanca bir duruşu olan Washington'dan ziyade Avrupa ve Çin ile ilişkilerini geliştirmeyi planladığını söyledi. Ona göre bu eğilim Hizbullah'ın İran'ın küresel arenaya dönüşünden endişe etmemesinin de farklı bir sebebi.

 

Matar "İran, Washington'dan başka diğer uluslararası güçler ile ilişkilerini güçlendirmek için nükleer anlaşmaya varmak istedi" diyerek Çin cumhurbaşkanının 23 Ocak'ta yaptığı İran ziyareti ile İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin İtalya ve Fransa'yı kapsayan Avrupa turunu delil gösterdi.

 

Pekin, Washington'un aksine Hizbullah'ı terörist bir örgüt olarak tanımlamıyor ve bu nedenle de hareket ile iletişim kurmada kendisine bir sınır koymuyor. Avrupa Birliği ise Hizbullah'ın askeri kanadını terörist bir örgüt sayarken politik kanat ile iletişimini sürdürüyor.

 

İran nükleer anlaşması uygulanırken Çin de "Tek Kemer, Tek Yol" inisiyatifinin bir parçası olan enerji ve altyapı pazarları aracılığıyla bölgeye giriyor ve Matar'a göre Hizbullah için bu durum çok önemli bir gelişme konumunda. Matar ayrıca "Bölgede ABD dışındaki herhangi bir gücün herhangi bir rolü, özellikle de sömürgeci projeleri olmayan devletlerin rolleri bölgede bir tür denge durumu oluşturuyor" diyor ve "Bu dengeden Hizbullah fayda sağlayacak" diye de ekliyor.

 

Bu iddiaya inanılırlık kazandıran belki de en önemli faktör Pekin'in Hizbullah'ın baş düşmanı İsrail'i doğrudan destekleyen Washington'dan daha farklı ve daha tarafsız bir güç olarak görülmesidir. İyi bilgilere sahip bir İranlı kaynağa göreyse Pekin aynı zamanda Hizbullah'ı terörizm tehdidi karşısında bir müttefik olarak görüyor. İsminin açıklanmasını istemeyen bu kaynak İran'ı ziyaret eden Çin Cumhurbaşkanlığı delegasyonundan bir kişinin kendisine "Hizbullah'ın Suriye'de Çinli teröristlerle savaştığını" söylediğini aktarıyor.

 

Öte yandan Orta Doğu'yu girdaba çeken bu çalkantıda Hizbullah'ın İran müttefiki olarak önemi daha da belirginlik kazanmış durumda. Örgüt, İran'ın bir numaralı bölgesel müttefiki Cumhurbaşkanı Beşşar Esad'ın Suriye'deki liderliğini korumada çok önemli bir rol oynadı. Hizbullah IŞİD teröristleri  ile savaşmak için Irak'a askeri personel gönderdi ve iktidarı alması halinde komşu İran için ciddi bir güvenlik tehdidi doğuracak aşırılıkçı bir gücün önünün alınmasına yardımcı oldu.

 

Matar "Direniş Eksenindeki bu ülkeler (Irak ve Suriye) ciddi sorunlar yaşadıklarından ve bu nedenle bölgede inisiyatif alma güçleri olmadığından Hizbullah bu boşluğun doldurulmasında rol oynuyor" dedi.

 

Bu arada Suudi Arabistan ve İsrail arasında oluşabilecek İran karşıtı bölgesel blok da Hizbullah'ın statüsünü güçlendirebilecek. İran'ın Irak ve Suriye gibi Arap müttefiki olan devletler devam eden çatışmalarla yıprandıkları için Hizbullah, Suud-İsrail önderlikli İran karşıtı bloğun karşısında daha büyük bir rol oynamak durumunda kalabilir.

 

Matar'a göre Hizbullah'ın böyle bir bloğun ortaya çıkmasında ya da bunun bir Arap-İsrail ekseni halini almasına engel olmadaki etkisi hayati önemde olacaktır: "Hizbullah Arap bir unsurdur ve İsrail karşısında mücadele tarihine sahiptir. Bu durum onun İranlıların nüfuz edemeyeceği yerlere ulaşmasını sağlıyor."

 

www.medyasafak.net