ABD'deki başkanlık ön seçimleri: Palyaçolarla dolu bir sirk

ABD'deki başkanlık ön seçimleri: Palyaçolarla dolu bir sirk
Şuna benzer eski bir deyiş vardır: bazı insanları her zaman aldatabilirsin, herkesi bazen aldatabilirsin ama herkesi her zaman aldatamazsın. Amerikan halkının bu deyişi küçük düşürdüğü nokta tam burası: Onlar her zaman aldatılıyor ve bu sadece tek bir seçim döngüsünde değil, her yıl oluyor.

 

 

Crescent-online

 

 

Amerika'daki başkanlık ön seçimleri, insanları eğlendirmeyi ve onları, bir sonraki başkanlarının kim olacağı konusunda söyleyecek bir sözlerinin olduğuna inandırmayı amaçlıyor. Bu tür yarışların başlıca karar mercisi para olduğundan, ‘Amerika paranın satın alabileceği en iyi demokrasiye sahip' sözünün yerleşiklik kazanması şaşırtıcı değil. Bu yılki ön seçimlere rengini veren şey, kızgın retorikler ve ırkçılık oldu. Bütün bunlar son derece ürkütücü.


Şuna benzer eski bir deyiş vardır: bazı insanları her zaman aldatabilirsin, herkesi bazen aldatabilirsin ama herkesi her zaman aldatamazsın.



Amerikan halkının bu deyişi küçük düşürdüğü nokta tam burası: Onlar her zaman aldatılıyor ve bu sadece tek bir seçim döngüsünde değil, her yıl oluyor.



ABD'de devam etmekte olan son ön seçimleri ele alalım. Dün yapılan ön seçimlere, 11 eyalet yılın sonlarına doğru yapılacak seçime her parti adına girecek adayı seçecek delegeleri belirleyen ön seçimi yaptığı için ‘Süper Salı' adı veriliyor. Evet, Demokratların tarafında Hillary Clinton, Cumhuriyetçilerin tarafında da  Donald Trump'ın galip çıktığı doğru, fakat Trump'ın aksine Clinton, ortalığı silip süpüremedi – en azından şimdilik.  Daha belirlenmesi gereken 2302 delege var. Demokratların temsilcisi olacak olan kişinin aday tayin edilmek için 2383 delegeye ihtiyacı var.



Trump'ın Cumhuriyetçilerin bir numaralı adayı haline gelmesi, hem parti yapısında hem de partinin büyük bağışçıları arasında paniğe yol açtı. Trump'ın söylemi, ırkçılara ve bağnazlara itibar kazandırıyor.  O, Müslümanları ABD'nin dışında tutmak istiyor; seçilirse yasadışı göçmenlerin girişini engellemek için ABD-Meksika sınırına bir duvar inşa edecek ve ABD'nin emirlerine uymayan her ülkeyi bombalayabilecek.



Bu ürkütücü bir şey ama, Cumhuriyetçi Parti içindeki pek çok kişi bundan hoşlanıyor gibi görünüyor. Trump, çoğu iç ve dış meselelerden maalesef bihaber olan Amerikalı sağcılar arasındaki öfkeden istifade etti.  



Trump, babasının üyesi olduğu beyaz üstünlüğü taraftarı Ku Klux Klan'ı (KKK) kınamayı reddediyor. Yoksa kendisi de gizli bir Klan üyesi mi?  



Açığa çıkan şey, Trump'a yönelik desteğin sadece ırkçılığın alıp yürüdüğü güneyden gelmediği: Massachusetts gibi liberal bir eyaletin de desteğini kazandı. Öteki rakiplerinin – Ted Cruz ve Marco Rubio – önünde gitmesiyle, parti yapısı panik oldu.



Parti şu ana kadar Trump'ı önemsemedi, zira onun kısa süre sonra ortadan kaybolacak olan bir sapmadan ibaret olduğunu ileri sürüyordu. Ancak o ortadan kaybolmadı; aksine, öyle bir destek topladı ki, bundan sonra durdulamaz gibi görünüyor.  



Cumhuriyetçilerin hem Senato'daki lideri Mitch McConnell hem de Temsilciler Meclisi'ndeki lideri Paul Ryan, gayet açık ifadelerle Trump'ı suçladı, fakat bu iki isim – ve Cumhuriyetçi Parti içindeki pek çok başka kişi – Trump'tan daha az ırkçı değil.  O, başkalarının hususi konuşmalarda fısıldadığı şeyleri aşikar bir şekilde söylüyor. Aynı zamanda, siyasi tartışmaların zaten düşük olan standardını daha da düşürdü. Muarızlarına karşı serbestçe çamur atıyor: “sen yalancısın”, “satın alınmışsın”, vs. gibi şeyler söylüyor.



Demokratların tarafında, her ne kadar önde giden aday  Hillary Clinton eyaletlerin çoğunu – 11'de 7 – kazanmış olsa da, Bernie Sanders'ın geri kalan dört eyaletteki zaferi, ona aday tayin edilme sürecinde ciddi bir şans veriyor. İlerleyen süreçte, eyaletlerin çoğu onun ilerici siyasi mesajına daha açık olacaktır.  



Clinton'un galip geldiği eyaletlerde bile Sanders, 19-24 yaş arası genç seçmenlerin desteğini büyük farkla kazandı. Sanders tıpkı geçen yıl Britanya'da tanık olunduğu gibi genç seçmenlerin coşkusundan istifa etti. Geçen yıl Jeremy Corbyn, kampanyasının başlangıcında sıfır noktasında olduğu halde İşçi Partisi adaylığını bu şekilde kazanabilmişti.

 

Bu yılki Amerikan başkanlık seçimleri, yeni bir çığır açıyor. Trump, dışarıdan gelmiş biri. Kazanması halinde Hillary Clinton, bir partinin ilk kadın başkan adayı olacak. Bir kadının bu denli öne çıktığı son örnek 1984'te yaşanmış, o tarihte  Walter Mondale, Ronald Reagan ve George H. W. Bush'a karşı yürüttüğü başkanlık seçiminde başkan yardımcısı adayı olarak Geraldine Ferraro'yu seçmişti. Ancak Mondale-Ferraro listesi kaybetti. Başkan yardımcısı olmaya yönelen diğer kadın, 2008 başkanlık seçimlerinde John McCain'e eşlik eden, Alaska'nın fena halde cahil valisi Sarah Palin'di.  



Sanders bir Yahudi, fakat ilerici olduğunu savunuyor. Gerçekten de öyle, fakat söz konusu olanın İsrail olduğu durumlar hariç. Bu iki isimden, - Hillary ve Sanders – hangisinin daha Siyonist olduğunu söylemek zor. Fakat bu aynı zamanda Amerikan siyasetinin nasıl işlediğini de gösteriyor: %100 ABD yanlısı olmasanız bile %100 İsrail yanlısı olmanız gerekiyor.



ABD'deki Müslümanların ezici çoğunluğu Hillary Clinton taraftarı. 2000 senesinde de ezici çoğunlukla George W. Bush taraftarıydılar. Ne diledikleri konusunda dikkatli olmalılar.



Demokratlar halen Hillary Clinton ve Bernie Sanders arasındaki nihai seçimini tamamlamamışken, Cumhuriyetçiler tarafında  Donald Trump adaylığı elde etmiş gibi görünüyor. Eğer Cumhuriyetçi Parti onun yolunu tıkamaya çalışırsa, muhtemelen partinin içi kaynayacaktır.



2016 yılı Amerikan siyasetinde hayli ilginç, bir o kadar da ürkütücü bir yıl olacak.

 

 

www.medyasafak.net