İmad Muğniye ve hikayesinin bir kısmı

İmad Muğniye ve hikayesinin bir kısmı
Son zamanlarında İslami Cihad Genel Sekreteri Ramazan Abdullah Şallah ile oturumlar düzenliyordu. İslam Devrimi Muhafızları komutanı Tuğgeneral Muhammad Pakpur da bu oturumlara katılırdı. Son gün, art arda düzenlenen birkaç toplantı boyunca Hamas'ın ve İslami Cihad'ın güvenlik seviyesi ve askeri gücünü arttırmayı görüştüler.

 

 

Hadi Ahmed

 

 

Al Manar

 

 

Bazı duyguları yazıya dökmek çok zordur. İmad Muğniye'nin hayatı ve şehadetini onu tanıyanlardan dinlerken, biz de ifade etmesi mümkün olmayan duygular yaşadık. Hikayeler, tıpkı gökyüzünde peş peşe dolaşan bulutlar gibi sıralanıyor. Bir sırrın düğümlerini çözer gibi sormaya başlıyoruz; "İmad Muğniye gerçek miydi?"  Teyit etmesi hiç zor değil. İmad Mugniye'nin hikayeleri, anlatılmakla bitmez. Çünkü, yıllar geçtikte izzetli şehidin hiç bilinmeyen yeni hikayeleri dostları tarafından gün yüzüne çıkarılacak. Bu yüzden, bu hikaye asla tamamlanmayacak.

 

İmad Muğniye'nin hikayelerini dinlediğimiz annesi, 1962 yılından başlıyor anlatmaya. Ayrıntılarıyla anlattığı bir olay şöyle gerçekleşiyor; İmad henüz 40 günlük bebekken, içinde 7 kişi ile birlikte yolculuk yaptıkları bir araba al-Maslih yolunda kaza yapıyor. Önce devrilen araba ardından yanıyor. Ancak arabanın içindeki herkes mucizevi bir şekilde kazadan kurtuluyor. İmad'ın dedesi, "Hepiniz kurtuldunuz mu?" diye sorduktan sonra kendisi cevap veriyor "Hepiniz bu çocuğun hürmetine kazadan kurtuldunuz. Bu çocuğun, hayatta önemli bir yeri olacak."

 

İmad'ın annesi bu sözleri işittikten sonra, onun toplum içinde ön plana çıkacağı günü bekliyor. Günler, seneler geçtikçe İmad'ın insanları etkisi altında bırakan güçlü kişiliği ortaya çıkmaya başlıyor. "Altı yaşından beri, beraber oyun oynadıkları arkadaşlarının sorumluluğunu üstlenirdi" diyen babası, onun aynı zamanda küçüklüğünden beri etrafındakileri affedebilme gücüne sahip olduğunu söylüyor. "Bir kez komşumuzun oğlu ile bir konuda tartıştıktan sonra, çocuğun kendisine sataşmasına rağmen İmad ona 'seni Allah affetsin' dedi ve gitti. Ancak ardından kardeşi Fuad, 'ama ben affetmedim' diyerek çocuğu dövdü."

 

İmad sürekli İsrail saldırılarına maruz kalan bir ülkede yetişti. İç savaşın yaşandığı ülkesinde, siyaseti de yakından takip etmeye önem veriyordu. Henüz on yaşlarındayken arkadaşı Şeyh Malik'e ülkede olanları anlatırdı. Aynı zamanda İmad siyasi İslami hareket ve partileri tanımaya uğraşıyordu. Beğenmediği bir durum gördüğünde müdahale ediyor ve tartışmaktan çekinmiyordu. On altı yaşına geldiğindeyse, "Fetih" hareketine katıldı. Yaşı küçük olmasına rağmen, oradaki gençlerin üzerinde büyük etki bırakmayı başarmıştı. 80'li yılların başlangıcında İslami harekete katıldı. 1979 İran İslam Devrimi zaferi ve bir yıl sonra Seyyid Muhammed Bakır Sadr'ın şehadeti, İmad'ın bu yolu tercih etmesinde önemli rol oynadı. Birtakım arkadaşıyla birlikte İslami Cihad hareketinin kuruluşuna katılmış ve katkı sağlamıştı. Arkadaşlarını, kendilerini savunma yeteneğine sahip olmak zorunda olduklarına ikna ettikten sonra, İsrail işgali ile mücadele etme gücünü elde etmişlerdi. İran İslam Devrimi lideri İmam Humeyni, cihad çağrısında bulunduğunda Hizbullah da buna hazır ve aktif haldeydi.

 

O dönemde, Hizbullah'ın gençleri "Humeyniciler" olarak adlandırılırdı. İmad ve kardeşleri Fuad ile Cihad da, bu Humeynicilerdendi. Annelerinin anlattığına göre, evlerine birden fazla kez baskın düzenlenmişti, ancak bu baskınlar hep çocuklarının evde olmadığı zamana tevafuk etmişti. 

 

Bu kovalamaca ortamına rağmen, Hacı İmad 1984 yılında şehit edilen kardeşi Cihad'ın cenazesine katılmaktan geri durmadı. Ancak İsraillilerin kendisine ulaşamaması için bu görevini 1994 yılında şehit edilen kardeşi Fuad'ın cenazesinde yerine getiremedi. Fuad'ın şehadetinden 4 gün sonra annesi ile görüştü ve ona, "bana senin çok etkilendiğini söylediler" dedi. Annesi de, "tabi ki, o ikinci şehidim" diye cevap verince İmad "üçüncü şehidin olduğunda ne yapacaksın öyleyse" diyerek, annesini teskin etti.

 

İmad'ın, annesine üçüncü oğlunun şehadet haberi gelene kadar olan ömrü hızlı geçti, ancak başarılarla doluydu. İmza attığı işler dünyanın hafızasına kazındı. Bunlardan en önemlileri 2000 yılı mayıs ayında Güney Lübnan'ın kurtuluşu ve Temmuz 2006 İsrail-Lübnan savaşı zaferiydi.

 

Annesi Güney'in kurtuluşundan sonra İmad'ın kendisini  bir dönem ziyaret ettiğini ve ailesiyle birlikte Güney'e gittiğini hatırlatıyor. Güney Lübnan'a giden İmad, arkadaşlarına "Filistin'in ve Kudüs'ün rüzgarlarını kokluyorum" dedikten sonra,  ilerledi ve yüzünü Filistin'e dönerek  "İsrailliler nasıl bu noktaya gelmemize izin verdi" dedi. O gün, direnişin ilk zaferi onlara İsrail'i yok edebilme  gücünün ellerinde olduğunu göstermişti. Bu, İsraillilerin gözünde de bir yenilgiydi. Yine o gün, İsrail'in yenilgiye tahammül edemediğini ve intikam çalışmalarına başladıklarını da anlamışlardı.

 

 

Kazanıyoruz çünkü biz yenilikçiyiz

 

Temmuz Savaşı başlamadan önce, Hacı İmad savaş halini ve yaşanacakları tasavvur etmeye başladı. Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım'ı hatırladı ve bu konuyu ona açtı. Naim Kasım ona, "Başlangıçta İsrail ön taraftaki hedeflere doğru ilerler, ve kara operasyonunu erteler, buna rağmen bu doğrultuda ilerlemezse, savaşa girmek bizim elimizde" dedi.

 

Savaş başladığında, çatışma, çatışma yöntemi ve hazırlıklar konusunda Hacı İmad'ın sunduğu planlar kullanıldı. İsrail'i okumak ve anlamak konusunda uzmanlaşan Hacı, askeri planlama konusunda taklitçi değildi. Çünkü o yenilikçiydi ve bu özellik onu diğer askeri uzmanlardan ve liderlerden ayırıyordu. Şu sözü bunu özetler nitelikteydi "Kazanıyoruz, çünkü biz yenilikçiyiz."

 

İsrail, orta ve uzak menzilli füzeler tasarlamış, stratejik füze sistemlerini amaçlayan bir bankaya sahipti. Büyük hava operasyonundan sonra füze tehdidini ortadan kaldırdığını zanneden İsrail, böylece ikinci savaşın eşiğine geldi.

 

Birkaç gün geçmeden Hacı İmad, füze gücünün bir çoğunu korumak için elinde bir plan olduğunu açıkladı. İşgal altındaki Filistin'e füze saldırısı gerçekleştiğinde, "İsrail savaşı kaybetti" diyerek, şu açıklamayı yaptı;  "33 Gün Savaşı, geleneksel silahların İsrail'i korumak için güçsüz olduğunu kanıtladı. Bu durum, bizim elimizde silah üstünlüğü varsa bizim için bir tehlike olmadığını gösteriyor. İsrail'in savaş stratejisindeki rolünü azaltan durum, onların sonunu getirebilir."

 

 

Şefkatli lider

 

Öte yandan, çetin savaşların zorlu komutanı olarak bilinen Hacı İmad, oldukça ince, şefkatli ve hassas bir kişiliğe sahipti. 1998 yılında esir takası anlaşması sırasında hayatını kaybeden iki şehidin cenazesini gördüğünde gözyaşlarına boğulmuştu. Mücahitlerin hiç bir ihtiyacının eksik olmaması konusunda çok dikkatliydi. Kendi evlatları, okulları ve yiyip içtikleri konusunda endişe etmez, onların herkesin yaşadığı zorlukları yaşamalarını isterdi. Askerlerin güvenliğini ve gelirlerini kendi güvencesi altına almak istiyordu. Birçok kişi onun hakkında şöyle söylemiştir: "Ben elhamdülillah Hacı İmad vesilesiyle evime taşındım" ya da "Ben şu sıkıntımı Hacı İmad sayesinde giderdim."

 

Yine mücahitlerden biri, bir araya geldikleri bir gün hakkında şu hikayeyi anlattı. "15 kişi Şam'a gitmek üzere toplandığımızda, cebimize para koyarak ailemizin her neye ihtiyacı varsa satın almamızı istediğini söyledi."

 

 

Gizli güç

 

İmad Muğniye, tüm bu görevleri tam bir gizlilik içinde yönetirdi. Hatta Seyyid Hasan Nasrallah'tan, Hizbullah içinde İmad Muğniye isminde bir liderlerinin olduğunu inkar etmesini istedi. Daha sonraki bir görüşmelerinde, Hacı Nasrallah'a gülümseyerek şöyle söyledi; "Seyyid inşaAllah cevapta kararsız kalmamışsınızdır." Seyyid ise şu cevabı verdi; "Bizde İmad Muğniye adında kimse yok."

 

Bir gün oğlu ona; "Eğer sen şehit olduktan sonra Hizbullah seni tanımazsa ne olacak?" diye sorduğunda şöyle cevap verdi; "Kimseden beni tanımasını beklemiyorum. Eğer beni tanımamalarında bir maslahatları varsa bunda hiç bir sorun yok."

 

Çalışmaları, konuşmaları ve şöhreti hakkında asla kimseye olumlu ya da olumsuz bir şey söylemedi. Sevdiği ya da sevmediği, Lübnanlı, İsrailli, Amerikalı fark etmeksizin kimseye bir sır vermedi. Hacı İmad, direnişin tüm operasyonlarını İsraillilerin ona bağlamasından rahatsız oluyordu. Yıllarca direniş onu tanımadan operasyonlarına liderlik yaptı.

 

Ona göre en güçlü güvenlik noktası, tanınmamaktı. Bazen resmi ve kamuya açık toplantılara katılırdı, ancak toplantıyı düzenleyen sıfatıyla değil diğer insanlar gibi sıradan bir kişi olarak yer alırdı. Oturur, herhangi bir tartışmaya katılmaz ve sadece dinlerdi. Bu hayatında bir davranış modeli haline gelmişti.

 

Bu "meçhul" şahıs, İmad Muğniye'ye harekette büyük bir dipnot olma şansı verdi. Öyle ki askeri veya güvenlik noktalarının sorumluluğunu kimseye vermedi. Diğerlerinin aksine, toplantılara katıldı, otellere, mitinglere gitmeyi başardı. Taksi ve minibüslere bindi. Bunun yanı sıra, cebinde hep kahverengi bir silah taşırdı.

 

İmad Muğniye'nin başarısının arkasında takva ile hareket etmesinin yanı sıra İsrail ile en ufak hiçbir anlaşmaya girmemesi de vardı. Direnişe katıldığı günden beri en güç işlere katılıyordu. Bir gün bile onların güçlerini ve yeteneklerini azaltmadı. Direniş, ancak 25 yıl sonra ona erişmeyi başardı.

 

 

Secdede şehadet

 

Son zamanlarında İslami Cihad Genel Sekreteri Ramazan Abdullah Şallah ile oturumlar düzenliyordu. İslam Devrimi Muhafızları komutanı Tuğgeneral Muhammad Pakpur da bu oturumlara katılırdı. Onlar ile gece yarısı buluşurdu. Son gün, art arda düzenlenen birkaç toplantı boyunca Hamas'ın ve İslami Cihad'ın güvenlik seviyesi ve askeri gücünü arttırmayı görüştüler.

 

Hacı İmad, daima randevularına gecikirdi. Muhammed Pakpur, bu uzatmalardan her zaman tedirgin olduğunu söylüyor. Her seferinde İmad'a sert bir uyarıda bulunma kararı veren Pakpur, görüşme sırasında ona nasıl yumuşadığını şöyle anlatıyor; "Görüştüğümüzde o güzel tebessümünün karşısında, kalbimizi razı edecek güzel bir yol bulurdu. Basit bir utangaç gülümseme ile sükunet verirdi, sinirim aniden kaybolurdu."

 

Bu kez, ona sitem etmedi. Çünkü İmad bir patlama sonucu şehid edilmişti. Pakpur, secde üzerinde şehadete ulaşan izzetli şehid İmad Muğniye'nin yanına ilk ulaşan kişi oldu.

 

İmad Muğniye, dünyamızdan ahirete bu şekilde göç etti. Tıpkı daha önce söylediği gibi, sanki o an şehadeti bekliyordu "Ölümden korkmam ihanettir. Ben kardeşlerimden cihad görevlerini yerine getirmelerini istiyorum. Çünkü kendin için istediğin bir güzelliği kardeşlerin için istememek imanın en zayıf halidir."

 

 

Çeviri: Merve Soydaş Gök

 

www.medyasafak.net